|
“ Oflu Hoca ” Safsatası
Sevgili Haşim Albayrak'ın üzerinde durup bu konuyu izah
etmesine rağmen internet ortamında gerek google gerek yahoo arama motorlarına
" oflu " yazıp ara dediğinizde açılan sayfalardaki "oflu hoca
" adıyla nam salan o malum-meçhul arası zatın, küfür eksenindeki sözde
komik ama başından sonuna kadar uydurma ve edebe aykırı hikâyelerini bazı
okuyucular çok komik bulabilir. Küfür özentisi olan gençlerimiz için bu safsata
yakıştırmaları ilham kaynağı, ekonomik ve sosyal sorunların çok yorduğu
halkımız stres atmak için beğenebilir de… Ama bazı gerçeklerin altını çizmek ve
işin özünü gözler önüne sermek her gerçek Oflunun yapması gerekendir diye
düşündüm ve aylardır yazayım mı yazmayayım mı dediğim konuya değinmeye karar
verdim..
Türkiye'nin emniyet subapı olarak kabul ettiğim Trabzon'un
muhtelif nedenlerden dolayı çok farklı bir platforma çekilmeye çalışıldığı şu
günlerde; Trabzon için hem tarihsel manada hem de farklı alanlarda zirvede
olduğu inkar edilemeyecek, yetişmiş insanları açısından çok ayrı bir yere sahip
olduğuna inandığım Türkiye’nin tek iki harfli kazası Of'u gerçek ağırlığından
uzaklaştırmak ve adını sulandırmak adına bilinçli ya da bilinçsiz yapılan bu
sözde esprileri önce kınıyorum. Başlangıç noktasındaki amacı çok iyi bilmemekle
beraber, bu gün gelinen ve gidilmeye çalışılan noktanın çok masum olmadığını
düşünüyorum.
Of'u tanımak için Of'un tarihsel sürecindeki seyrini,
insanlarının karakterine sirayet eden haşin Kafkas rüzgârlarını, ayakta
durmanın bile güç olduğu dimdik yamaçlarında yürümeyi öğrenen asi ve dikbaşlı
insanlarının sosyolojik yapısını, kurtuluş savaşındaki takdire şayan
mücadelesini, Türkiye’ye ışık tutan yetiştirdiği nadide değerleri, Of’da ki
sülaleleri, Of'un din ve namus anlayışını, aile mefhumunun ve hiyerarşisinin
önemini ve bir Oflunun olmazsa olmazlarını, “Oflamakla Oflu olmak” çok ayrı
şeyler olduğunu iyi bilmek gerekiyor. Tek hecede ağızdan çıkan bir bunalım ve
sıkıntı ifadesine Of’u ve Ofluyu sığdırmak gerçekten mümkün değildir…
Of; öyle her aklına gelenin esprisine konu olacak,
aşağılamasını kaldıracak ve Nasrettin hocaya mal edilen saçma sapan espriler
gibi adının belden aşağı uydurma ve ahlak dışı fıkralara malzeme edilmesini
kaldıracak yapıda değildir. Hele hele ne “Hoca”, ne “Oflu”olan bir garibenin
hiç istenmeyen ve kabul edilmeyen şekilde temsil etmesine ihtiyacı hiç yoktur.
Çok şükür evliyası da eşkıyası da kendi bünyesinde olan ve ne zaman neyi
kullanacağını çok iyi bilen bir büyük çoğunluktur. Dinle alakası olsun olmasın
her Oflunun ibadethane, cami, tekke ve İslâmi eğitim yapan her müesseseye büyük
saygısı vardır. Kaldı ki bu derece kutsal saydığı değerlerine, kasıtlı bir
şekilde ya da şuursuzca küfürlü diyalogları eklemek ve bundan mizah üretmek
gibi kendine ihanet edecek bir yakışıksızlığı kendine asla yakıştırmaz.
Büyüklere karşı nasıl davranacağını, ailenin ne olduğunu, kadının yanında
neleri konuşup neleri konuşmayacağını, Of'a ve Ofluya nasıl sahip çıkacağını, dövüşü
ve kavgayı nerede ve nasıl yapacağını çok iyi bilir. Evet espriyi ve nükteyi
çok sever ama dozajını da çok iyi ayarlar. Ustalıkla yaptığı mizah, zekanın
ürünüdür ekseriyetle. Elmalarla armutları aynı kefede toplamaz. Askerini,
ülkesini baş tacı eder ve milli menfaatlerini her zaman kendi menfaatlerinin
üstünde tutar. En önemlisi hiç kimseden ders almaya, kimsenin himayesine
girmeye ve peşinden gitmeye ihtiyacı yoktur. Kendi değerlerine sahip çıkmayı ve
onları korumayı da çok iyi bilir. Kendi içinde zaman zaman ihtilafları olsa da,
bir Ofluyu başkalarına asla ezdirmeyecek anlayışa, en çok kızdığı bir olaya
karşı da insaf ve merhamete sahiptir.
Bir yanda; Türkiye’ye yön veren din adamlarını yetiştirmiş
ve Türkiye’nin aydınlanmasında en etkili rolü oynamıştır. Hocaların hocası
namıyla anılan Süleymaniye Müderrislerinden Güvelioğlu Hacı Dursun Efendi
namıyla bilinen Dursun Nuri Fevzi Güven Hoca Efendi ve onun yetiştirdiği
yüzlerce alim ve din adamının Türkiye’nin hatta dünyanın İslami seyrine
damgasını vurduğu, Oğlu Süleyman Efendi namıyla bilinen Süleyman Güven Hoca
Efendi’nin babasından devraldığı bu misyonu devam ettirdiği, öğrencilerinden
Hacı Mahmut Efendi namıyla bilinen Mahmut Ustaosmanoğlu Hoca Efendi’nin yine
aynı paralelde din hizmetleri ve yetişkin alim yetiştirme çabalarının devam
ettiğini biliyoruz. Nerede ise Türkiye’nin tamamında din işlerinde Of'un
damgası varken,
Diğer bir yanda, Of'un geçmişine ve gününe damgasını vuran
sülaleler; Saraloğulları, (Sarıalioğulları-Saral) Çakıroğulları,(Çakır)
Tellioğulları, (Telli) Cevahiroğulları,(Cevahir) İhtiyaroğulları, Nuhoğulları,
Albayraklar…..Onların ve bu sülaleler dışında Türkiye’ye mal olmuş siyasi ve
ekonomik ağırlığı olan bir çok evladı göz önündeyken,
Bir diğer yanda, yeraltı dünyası diye tabir edilen devletle
çok barışık olmaya müsait olmayan bir alanda yetiştirdiği ve hala hafızlara
kazılı olan tanıdık isimlerle tek başına nerede ise devlet diye
adlandırılabilecek bir yapıdayken;
yolu of'dan kazayla geçmiş bir ya da bir kaç kendini bilmez,
ne idüğü belirsiz kişi ya da kişilerin Of'u tanıtmak, hem de karakteriksel
özelliklerine ters düşecek şekilde tanıtmak adına kendilerini tanıtmaya ve
meşhur etmeye çalışmaları mantık ve insafla izah edilebilir mi? Ve Of bundan
hoşnut mudur? Neden insanlar kendilerini tanıtırken illa Of ve Oflu kavramını
kullanmak ihtiyacı hissederler ? Oflu olmak bir ayrıcalık mıdır değil midir?
bilmiyorum ama, sonradan Oflu olunmayacağı ancak ve ancak Oflu doğulunacağını
çok iyi biliyorum.
Hal böyleyken, özüne zıt bir takdime müsebbip olan bu tarz
şahısların asıl niyetlerinin neler olabileceğini kestirmek çokta zor olmasa
gerektir. Ancak bu tarz teşebbüslerin bertaraf edilmesi için işin özüne inmek
yeterli olacaktır. Zira verdiği meyvelerle Türkiye için manidar bir emsale
malik bir ağaca atılacak birkaç taşın ne meyveye ne de ağaca bir tesiri
olmayacağı açıktır. Etki uyandırmak için gözde materyaller kullanmak bir çeşit
stratejidir elbette. Yani yaptığı ya da yaptığını sandığı işin iltifat görmesi
için Of’un adını kullanmaya çalışmak bir çeşit tribüne oynama gayretidir. Lakin
haddini bilmek ve sınırları zorlamamak herkes için ideal olandır. Oflu
gerektiğinde hoşgörülü davranmasını çok iyi bilir. Ama sınırlarının zorlanması
ve bunda ısrarcı olunması sabrının bitmesine yol açar ki, bu hiç istenmeyen
neticeleri getirir. Hiç kimse Of'u ve Ofluyu aşağılama yarışına girmemelidir!
Oflunun duyarlılık gösterdiği konularda herkesin duyarlı olması en akıllı
davranış olacaktır..
Oflu / Mehmet Emin Türkyılmaz
Yorumlar
16.7.2011 23:51:28
Bedenimiz, doyduğumuz yer nerede olursa olsun; gönül daima doğduğu yere doğru eğilir. Aidiyetlik duyguları o noktada çok daha ağırlıklıdır. Elbette yerelden bütüne doğru bir TÜRKİYE sevdasıdır o duygunun odağındaki temel düşünce. Bu mahalda;
Mehmet Emin Bey' in doğduğu topraklara sahiplenişi; asılsız, sıfatsız, ne idüğü belirsiz kişi, söylem ve eylemlerin o nadide duyguyla yıkanan kutsiyete gölge düşürmesine müsaade etmeyişi ve bunun gereğini -karınca kararınca- yapması / yapmağa çalışması çok güzel, çok ulvî olduğu kadar, sorumlu bir vatandaşlık görevidir. Her vatandaş bu sorumlu davranışı ortaya koysa, bir takım karanlık kişi ya da eylemler de barınmaz/barınamaz; il il, kasaba kasaba, köy köy...Her bir coğrafyamızda! Duyarlı duruşa saygı ve dostlukla...
Refika Doğan
|
|