|
Felsefeyle Titreşen şiir / Prof. Dr. Ahmet İnam
Şiir felsefesiz de yazılır. Nasıl,
yaşanıyorsa yaşam, felsefeye değmeden. Şiirin şiir olarak değerini göstermez,
felsefeden beslenişi ya da yoksun kalışı. Felsefe, Batıda, üç bin yıla yakın
geçmişi olan bir etkinlik. Kendine özgü dili, tavrı var. Şiir daha eski. En
eski. Önce şiir vardı. Şiir yaşamsız yazılamaz. Yaşam can suyu. Salt
sözcüklerle görünemez şiir. Şiire yaşam üflemek gerek. Yaşamdan beslenen anlam.
Bundan dolayı, şiir kurnazlıkla yazılamaz. Hesabî adam, eleştirmenleri, okurları
kandırabilir ama şiiri kandıramaz. Hesabînin hesabı, yaşama uyarsa o başka.
Hesabîlik, şiire kalkışanı bu dünyada bırakır çünkü. Şiirse bu dünyada
değildir. Şiir ötede biter. Başlar. Açar. Şiir kurma; planlar, haritalar,
pusulalar, kitaplar, tarifeler, tanımlarla gerçekleştirilmeye çalışılıyorsa;
batar dünyaya. Yerçekimini güçlendirir retorik. Şair kendisiyle gider öteye.
Kendisinin onda dokuzunu da bilmez. Onda dokuzuyla gider öteye. Aralar kapısını
şiirin. Kuram kurutucuların kılavuzluğuyla şiir gerdeğine girilmez. Elbette bu
sözlerim de kılavuzluktur ve hiçlenmelidir. Üstümüze gelen, bizi sarıp
sarmalayan, derinliklerimizde tınlayan yaşamla yürünür öteye. Kulak, sözcük
duyarsa, ötedeki dalga seslerine sağır kalır. Sözcük bahanedir. Vesiledir.
Sözcük şairin çaresiz çaresidir, umutsuz umudu, kanayan yarası. Uğradığı
lanetidir. Onsuz edemez. Ona kapılırsa, dünyanın pılı pırtı ormanında yok olur.
Şiir dilden doğmaz. Dille başlar. Dilin yaşam ardı vardır. Sağı solu, önü arkası
yaşamdır şiirin, ebe olarak söbelemesi gereken. Dil taşır yaşamı. Elbette
“yaşam” bir sözcük değildir. Ne var sözcüklerden başka? Ne yok diye sormalı. Aş
sözcüğü. Kimi zaman yüce bir dağ olan sözcüğü. (Şiir tarihinde, özellikle
ondokuzuncu yüzyıl şairleri böyle sözler söylediler. Sarkaç, yeniden aynı yere
gelmiştir. Şiirde dil olmayanı yakalama zamanı gelmiştir. Dille sürekli icat
çıkaran şairlere sevgiyle bildiririm!) Şiirde ötenin yüreği atıyorsa, orada
hikmete bilgeliğe bulaşmıştır şiir. Önce manzume oluşu geçmeli. Farsçada bir söz
var: “Ez her çe kim mireved suhan-ı dost bihter est.” Geçip gitmekte olanlar
arasında, dostun sözü en iyisidir, en güzelidir. Nedir dostun sözü? Dostun sözü,
söz ötesi olduğu için en iyidir. Söz sözde kalırsa, sözde bir şey olur. Dost, bu
dünyadaki yaşantılarımızın anlamını, bu dünyayı öteleyerek bize anlatan şiirdir.
Felsefe, dilde, felsefe dünyada, felsefe dil-dünya sınırındadır. Felsefe sınırda
durandır. Şiirse sınır ötesidir. Kaçakçıdır, kimi zaman. Mayın döşeli sınırları
aşmaya çabalar. Şiir bunu, söze kendine özgü bir bakışla yapar. Şiirin insana
armağan olarak verilmiş olanağı buradadır! Platon’a bir haddini bilmezlik olarak
görünse de. (Demek ki onun çağında şairler sözcük simsarları imiş!) Şairin
öteye onunla vardığı onda dokuzu, felsefeye, bilince, bilime, ün tutkusuna,
kıskançlığa, kopya çekmeye reklama kapalıdır. Onda dokuzundan devşirdiğini,
dilerse, Nietzsche, Heidegger gibi öte duyarlı dostlar, yorumlayabilir, onda
birleriyle ya da biraz da onda dokuzlarıyla, felsefe şiire gölge etmemelidir.
(Şiir bu aralar felsefeye gölge etse de!) Şiiri onda birleriyle yazanların
çoğalmakta olduğunu görüyorum. Sıkıysa felsefe çalışsınlar. Kendini yaşama
bırakmış, bırakma gözüpekliğine erişmiş olanlara şiir uğrar. Şiire mâruz
kalırlar. Diğerleri şiir avına çıkarlar. Kendilerini vursalar iyi, sözcükleri
vururlar, palazlanırlar. Yaşamın kendiliğindenliğini yaşantılayabilenler,
felsefenin kendiliğindenliği ile şiirlerini biler, öte yolculuklarını
kendilerine özgü biçimde sürdürürler. Şiire yakışan felsefe, ancak felsefeye
yakışan şiirle buluşunca, şiir titreşir.
Prof. Dr.
Ahmet İnam
Yorumlar
İçerik yoruma kapalıdır.
|
|