Yusuf Türkyılmaz Makaleleri / SİNEMADA ŞİDDET OLGUSU BAĞLAMINDA “JOKER” FİLMİNİN İNCELEMESİ


 

T.C

ERCİYES ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

RADYO SİNEMA TELEVİZYON ANA BİLİM DALI

 

 

SİNEMADA ŞİDDET OLGUSU BAĞLAMINDA “JOKER”

 FİLMİNİN İNCELEMESİ

 

HAZIRLAYAN

YUSUF TÜRKYILMAZ (4031230075)

 

DANIŞMAN

Doç. Dr. Onur ÖNÜRMEN

 

Ocak 2022, KAYSERİ

 

GİRİŞ

            İnsanlığın başlangıcından beri var olan ve giderek artış göstermekte olan şiddet, insanlık tarihinin en önemli sorunlarından birisidir. Şiddetin birey ve toplum üzerindeki yıkıcı etkileri şiddeti her dönemde ve bütün toplumlar tarafından tartışılan bir olgu haline getirmiştir. Şiddetin tanımı, kökeni, amacı, biçimi ve etkileri konusunda farklı disiplinler farklı görüşlere sahip olsa da şiddetin yıkıcı etkileri ve önlenmesi gerekliliği konusunda ortak bir görüş birliği bulunmaktadır (Kurtdaş 2020). Şiddetin sosyo-kültürel ve ekonomik kökenleri dikkate alındığında rol model olma davranışının etkili olduğu görülmektedir. Bireyler yaşadıkları toplumsal yapı içerisinde şiddeti doğrudan ya da dolaylı olarak öğrenirler. Birey, çocukluğundan itibaren aile içi şiddetle karşılaştığı için şiddete meyilli bir kişiliğe sahiptir. Medya, bireyi şekillendiren ve şiddete rol model olan kaynaklardan biridir. Günümüzde medya araçları insan yaşamının her alanında etkilidir. Bu duruma bağlı olarak medyanın insanlar üzerindeki etkisi oldukça fazladır. Medya araçları insanlara çeşitli mesajlar gönderir. Bu mesajların temel amacı yüksek bir kitleye ulaşmaktır (Söğüt, 2020).

             Hem bir medya aracı hem de bir sanat olan sinema, kitleler tarafından büyük ilgiyle takip edilmektedir. Sinema filmleri insanlar için önemli bir boş zaman etkinliğidir. Bu noktada sinemadaki şiddetin birçok insanı etkilediği açıktır. Sinemadaki şiddet içeriklerinden en fazla etkilenme potansiyeline sahip olanlar; henüz benliği oturmamış olan gençler ve çocuklardır. Sinemada şiddet üzerine yapılan araştırmalar, filmlerde yer alan şiddet sahnelerinin izlenmesinin genç ve çocuk izleyicileri olumsuz etkilediği sonucunu ortaya çıkarmıştır (Söğüt, 2020).

       Yapılan literatür taraması sonucunda sinemada şiddet olgusu bağlamında ele alınan çeşitli çalışmalar tespit edilmiştir. Pelin Erdal Aytekin’in (2015) Zeki Demirkubuz Sinemasında Şiddet: Masumiyet ve Kader isimli makale çalışmasında Zeki Demirkubuz'un anlatılarında yarattığı karakter atmosferinin etkisiyle, Türk sinemasında şiddeti görünür kılan önemli yönetmenler arasında yer aldığı ortaya konulmaktadır. Hayata yenik düşen ve kadere teslim olan Demirkubuz karakterlerinin şiddet olgusunu net bir şekilde ortaya koyan özelliklere sahip olduğu görülmektedir (Aytekin, 2015).

       Ali Balabanlar’ın Sinemada Şiddet Olgusu Bağlamında “John Wick” (2020) isimli makalesinde: “Kültürel kodlar, toplumsal gerçekler ve değişen/gelişen teknolojik imkanlar sinemada şiddetin ele alınış biçimini doğrudan etkilemiştir” düşüncesi bulunmaktadır. Bu çalışmada şiddetin tanımı, türleri ve sinemada işlenişi incelenmiş ve John Wick filmleri örneğinde şiddet unsurları üzerinde durulmuştur (Balabanlar, 2020).

       Gözde Sunal ve Nil Arkan’ın kaleme aldığı Sinemada Şiddet Olgusu Bağlamında Joker Filminin Çözümlemeci Ruhbilimsel Açıdan Değerlendirilmesi (2020) isimli makalede, mizansen ürünlerinin kullanımı genel bir bakış açısıyla gösterilmektedir. Bu çalışmada filmde yer alan öğelerin; öyküleme, görüntüleme, aydınlatma, müzik, oyuncu, kurgu ve sanat yönetimi ile Joker filmi bağlamında çözümlemeci ruhbilimsel açıdan değerlendirilmesi amaçlanmaktadır (Sunal, Arkan, 2020).

 

       M. Çağlar Kurtdaş’ın SİNEMADA ŞİDDETİN KUTSANMASI (JOKER FİLMİNİN ŞİDDET BAĞLAMINDA SOSYOLOJİK ANALİZİ) (2020) isimli makale çalışmasında, 2012 yılında sinema salonunda 12 kişinin ölümüne neden olan bir kişinin kendisini "Joker" olarak tanımlamasına değinilmiştir. Bu bağlamda, sinemada şiddet gösteriminin birey ve toplum üzerinde oluşturduğu etkiler probleminden yola çıkan çalışmanın hipotezi; Joker filminin şiddeti kutsadığı, şiddeti belli şartlar altında kabul edilebilir ve hatta gerekli kıldığına dair bir anlatıma sahip olduğudur (Kurtdaş, 2020).

       Çalışma kapsamında Todd Phillips'in yönetmenliğini yapmış olduğu Joker (2019) filmi ele alınmıştır. Mağdurun kahramana dönüşmesini konu alan bu filmde toplum tarafından kabul görmeyen ve aşağılanan bir karakterin nasıl bir dönüşüm geçirdiğini görmekteyiz. Bu noktada Joker filmini şiddet olgusu bağlamında incelerken, filmde yer alan üstü örtülü göstergelerin ortaya çıkarılması amacıyla göstergebilimsel yöntemden yararlanılacaktır.

Göstergebilim

       Göstergebilim en genel anlamıyla, her şeyi (oyunlar, jestler, yüz ifadeleri, dini ayinler, edebi eserler, müzik parçaları vs.) dille ve dilsel olarak anlatmaya çalışan ve var olmayan tüm olguları dil metaforlarına dönüştürerek açıklamaya çalışan bir bilimdir (Dervişcemaloğlu, 2008: 1). Göstergebilim, eski Yunanca'da 'semeion' kelimesine dayanırken, Batı dillerinden olan Fransızca'da 'semiologie', İngilizce’de 'semiottics' kelimelerinin karşılığı olarak kullanılmaktadır (Akerson, 2019, s. 49). Genellikle iletişim fenomenlerinin anlaşılmasına ve özellikle mesajların işleyişine katkıda bulunan göstergebilim, günümüzde uzmanlık alanı olarak benimsenmiş bir çalışma alanıdır. Göstergebilim, verilen mesajının yaratıcısının gösteren/gösterilen düzlemini nasıl oluştuğunun incelemesini yapmakta; kelimeler ve görsel öğeler, göstergeler aracılığıyla iletinin düz ve açık bir biçimde nasıl tezahür ettiğini araştırmaktadır (Özcan, 2007: 133).

       Charles Sanders Peirce, Ferdinad de Saussure ve Roland Barthes çağdaş göstergebilimin temsilcileri olarak kabul edilmektedir. Çağdaş göstergebilimin temeli 20. yüzyılın başlarına kadar uzanır. Amerikalı filozof Peirce ve İsviçreli dilbilimci Saussure aynı anda modern göstergebilimin temellerini atmışlardır. Peirce, geleneksel göstergebilimi sistematik olarak inceleyen ilk düşünür olmuştur. 20. yüzyılın başlarında, İsviçreli dilbilimci Ferdinand de Saussure ile eş zamanlı olarak birbirlerinden habersiz olarak modern göstergebilimin temellerini atmışlardır. Peirce, "semeiotik" terimini kullanarak genel bir işaret teorisi geliştirmiştir. Peirce'e göre mantık, geniş anlamda göstergebilime eşittir ve eleştirel mantık, göstergebilimin üç ana bölümünden birini oluşturur. Eleştirel mantığın dışında kalan diğer iki bölüm ise teorik gramer ve teorik retoriği içermektedir. Pierce'ın yaklaşımının en belirgin özelliği gösterge kavramı için önerdiği tanımlama ve sınıflandırma biçimleri olarak düşünülebilir (Karaman, 2017, s. 28).

       Saussure, dili bir işaretler sistemi olarak tanımlamış ve göstergebilimin gelecekte bir bilim olacağını öngörmüştür. Ayrıca Saussure göstergenin özelliklerine odaklanarak söylem, sistem, sistem içinde değer taşıma, eşzamanlılık, nedensellik, uzlaşımsallık ve toplumsallık kavramlarına açıklık getirir (Akerson, 2019, s. 60).

Saussure göstergebilimin önemini “Dilbilim bu genel bilimin bir parçasını oluşturacak ve göstergebilimin bulacağı yasalar dilbilime uygulanabilecek” şeklinde ifade eder (Rifat, 2009, s. 30).

       Çağdaş göstergebilim yaklaşımcılarından biri olan Barthes, göstergebilimin ele alacağı sistemlerin dille olan ilişkisi aracılığıyla gerçekliği sağlayacağı düşüncesindedir. Bu nedenle göstergebilimi dilbilimin bir parçası olarak tanımlar (Rifat, 2009, s. 61). Bu düşünceden hareketle Barthes, “Göstergebilimsel Macera” adlı çalışmasında göstergebilimin ilkelerini yapısal dilbilim bağlamında açıklar: “I. Dil ve Konuşma; II. İmzalı ve Gösterilen; III. Dizim ve Dize; IV. Düz Anlam ve Yan Anlam” (Barthes, 1993, s. 25) şeklinde sınıflandırmıştır. Barthes'ın göstergebilimsel yaklaşımının merkezinde iki anlam düzeyi vardır; anlam ve çağrışım. Düz anlam, gösteren ile gösterilen arasındaki ilişkiyi tanımlar. Barthes, göstergenin herkes tarafından bilinen anlamına atıfta bulunurken, çağrışım, gösterge kullanıcısının duyguları ve kültürel birikimi ile şekillenmektedir. Yan anlam özneldir ve en önemli faktörü gösterendir (Çilingir, Can, 2021). Barthes ayrıca mit, eğretileme ve düz değişmece kavramlarını da göstergebilim yöntemine dahil etmiştir. Barthes'a göre mit, kültürel bir düşünme, kavramsallaştırma ve bir şeyi anlamlandırma biçimidir. Evrensel bir efsaneden bahsetmek mümkün değildir. Mitler bile farklı kültürlerle çelişebilir. Mitler kültürün değişen ihtiyaçlarına göre değişebilir. Eğretileme, bilinmeyen bir durumu bilinen kelimelerle anlamlandırmaktır. Ayrıca eğretileme, benzerlik ve farklılığı eşanlamlı olarak kullanabilir, araç ve anlamın aynı paradigma içine yerleştirilmesine olanak tanır (Fiske, 2014, s. 181-189).

Joker Filminin Göstergebilimsel Çözümlemesi

Yönetmen: Todd Phillips

Senaryo: Todd Phillips, Scott Silver

Görüntü Yönetmeni: Lawrence Sher

Oyuncular: Joaquin Phoenix, Robert De Niro, Zazie Beetz, Frances Conroy, Brett Cullen

Yapım: Todd Phillips, Bradley Cooper, Emma Tillinger Koskoff

Tür: Psikolojik Gerilim

Yıl: 2019

Süre:122 dk.

       Joker filminin öyküsü başarısız bir komedyen olan Arthur Fleck'in hayatını anlatmaktadır. Dışlanmış bir adam olan Arthur, hayatta yapayalnızdır. Sürekli bir bağ arayışı içinde olan Arthur, hayatını iki maske takarak geçirir. Geçimini sağlamak için gündüzleri palyaço maskesini yüzüne takan Arthur, geceleri ise hiçbir şekilde yüzünden silemeyeceği bir maske takmaktadır. Babasız büyüyen Arthur’un en iyi arkadaşı olan annesi ona “Happy” diyerek hitap etmektedir. Bu takma ad, Arthur'un iç acısını gizlemesine yardımcı olmaktadır. Ancak maruz kaldığı zorbalık, giderek asosyal bir adam haline gelmesine neden olmuştur. Yavaş yavaş tekinsiz sulara yelken açan Arthur, bir süre sonra kendini Gotham City'de suç ve kaosun içinde bulur. Zamanla kendi kimliğinden uzaklaşan Arthur, yavaş yavaş Joker karakterine bürünmektedir.

            Joker, görsel efektlerden yoksun bir süper kahraman hikayesinden ziyade karakter odaklı bir film olarak öne çıkıyor. “Karakter, dramatik yapının en önemli unsurlarından biridir. Sinemada olay örgüsü karakterler üzerinden şekillenir. Yaşadıkları çelişkiler ve çatışmalar, olaylar karşısında yaptıkları seçimler ve yönelimler filmin temasını oluşturmaktadır. Bu açıdan karakter, bir kişilikten ziyade bir irade ve bu irade doğrultusunda gerçekleşen eylemleri anlatır. İradenin bu yönü olmadan karakter yoktur” (Aristoteles, 2009).

            Filmin görsel anlatım yapısının filmin atmosferini çok iyi yansıttığı düşünülmektedir. Sahnelerin filme aktarılması, estetik doygunluğun yakalanması ve görüntünün oluşturulması konusunda oldukça titiz davranılmıştır. Depresif ruh halinin oldukça belirgin olduğu pastel tonların hakimiyeti, yer yer aydınlık-karanlığın köklü bir ifadesi hakimdir. Bu bağlamda Joker filminin Taxi Driver (Taksi Şoförü) filmi ile sadece içerik olarak değil sinematografik olarak da etkileşim içinde olduğu düşünülmektedir. Her iki filmde de karakterlerin kendi hayal dünyalarında yaşadıkları, kurbandan kahramana değiştikleri, bir kızın peşinde oldukları ve en önemlisi suç işledikçe özgürlüklerini kazandıkları anlar vardır (Sunal, Arkan, 2020).

           Filmde yer alan Joker karakterinin aslında ilk olarak 1928 yılında yapılmış olan The Man Who Laughs (Gülen Adam) filminden esinlenerek ortaya çıktığı bilinmektedir. The Man Who Laughs filminde, politik sebepler yüzünden babası öldürülen Gwynplaine’nin yüzü kralın soytarısı tarafından bozulmuştur ve Gwynplaine yüzünde bir gülümseme ile yaşamak zorunda kalmıştır. Joker filminde ise Arthur Fleck duygularını ifade edemeyip onu kahkaha atmak zorunda bırakan bir hastalığa sahiptir.

 

Fotoğraf 1 (Joker 2019)                      Fotoğraf 2 (The Man Who Laughs 1928)

     

                      

          “Fotoğraf 1” ve “fotoğraf 2” den yola çıkarsak Joker karakterinin gülme hareketiyle Gwynplaine karakterinden esinlendiğini görmekteyiz. Gwynplaine karakterinin gülmesini birebir kopyalayan Joker, karakteristik anlamda da Gwynplaine’den esinlenmektedir. Bu durum bahsi geçen filmler arasında metinlerarasılık olduğunu göstermektedir.

 

 

 

 

             Fotoğraf 3                                                 Fotoğraf 4

       

                        

          Arthur, annesi hakkında araştırma yaparken gittiği hastaneden bazı bilgiler alır. Çocukken fiziksel istismara uğradığını, annesinin erkek arkadaşı tarafından istismar edildiğini, annesinin onu pis bir hayata mahkûm ettiğini, yetersiz beslendiğini ve evlat edinildiğini öğrenir. Edindiği bu bilgilerden sonra hayatında en güvendiği insan olan annesine karşı öfkeyle dolan Arthur’un şiddete olan eğilimli hali daha da güçlenir.

Tablo 1

Fotoğraf

Gösterge

Gösteren

Gösterilen

Fotoğraf 3

İnsan

Şiddet gören çocuk

Çocuklar zayıf ve savunmasız canlılardır.

Fotoğraf 4

İnsan

Şiddet gören kadın

Kadınlar ve çocuklar şiddet görmektedir.


                                                                     Fotoğraf 5   

                                                                                                             

          Arthur, Joker karakterine evrilmeden önce yapmış olduğu palyaçoluk işi esnasında çeşitli gerekçelerle şiddet görmektedir. Bu nedenle Joker karakterini oluşmasını sağlayan en önemli etkenlerden biri şiddet olgusudur.

Tablo 2

Fotoğraf

Gösterge

Gösteren

Gösterilen

Fotoğraf 5

İnsanlar

Dayak yiyen adam

Güçsüzler, suçsuz bile olsalar şiddet görmektedir.

 

                                                                 Foroğraf 6

          Arthur’un arkadaşı Rendal, Arthur’un görmüş olduğu şiddettin üzerine ona bir tabanca verir. Arthur başlangıçta tabancayı almayı kabul etmez ancak tabancanın güç getirisini düşünerek Rendal’ın hediyesini alır ve kendini tabanca sayesinde daha güçlü hisseder.

Tablo 3

Fotoğraf

Gösterge

Gösteren

Gösterilen

Fotoğraf 6

Tabanca

Kısa namlulu ateşli silah.

Güç, şiddete giden yol

 

Fotoğraf 7

 

                               

           Fotoğraf 8                                      Fotoğraf 9

      


                                    Fotoğraf 10

 

 

Tablo 4

Fotoğraf

Gösterge

Gösteren

Gösterilen

Fotoğraf 7

İnsan

Eliyle tabanca işareti yapıp kafasına dayama hareketi

Öldürmek

Fotoğraf 8

İnsan

Charlie Chaplin’in uçurum kenarında gezinmesi

Delilik

Fotoğraf 9

İnsan

Ayağı kanlı elleri bağlı bir şekilde yürünmesi

Katil

Fotoğraf 10

Merdiven

Dik basamaklı mimari yapı.

Sınıfsal ayrımı

 

 

Filmdeki Diğer Göstergeler

 

Gösterge

Gösteren

Gösterilen

Kahkaha

Gülerken çıkan ses

Ruhsal bozukluk, rahatsızlık hali

Sokak

Yerleşim yerlerinde bulunan kısa olabilen yol

Kirlilik

Buzdolabı

Gıdaların soğuk tutularak muhafaza edilmesini sağlayan makina

Saklanma yeri

Maske

Tanınmamak için yüze geçirilen karton

İsyan, sisteme karşı gelme

 

 

SONUÇ

          Toplumsal ilişkilerin yeniden üretildiği alanlardan biri olan sinema, şiddetin toplumsal düzeyde yeniden kavramsallaştırılmasına ve yeniden üretilmesine katılırken, şiddetin anlatısını görüntü ve söylem olarak üretir. Sinemanın ilk örneklerinden günümüze kadar şiddet çeşitli biçimlerde, konularda ve görüşlerde işlenmiş veya kodlarla izleyiciye sunulmuştur. Sinema gerçeğine baktığımızda yönetmenlerin sıklıkla şiddet temasına yer verdiğini görüyoruz. Filmlerdeki karakterler, şiddete başvurarak kendi adaletini sağlamaya çalışan psikopatlardır (Sunal, Arkan, 2020).

          Mağdurun kahramana dönüşmesini konu alan Joker filminde, toplum tarafından kabul görmeyen ve aşağılanan bir karakterin nasıl bir dönüşüm geçirdiğini görmekteyiz. Buna göre çocukluk yaşlarından beri şiddet gören Arthur karakterinin yaşamış olduğu dönüm noktaları onun şiddete eğilimli bir birey olmasını sağlamıştır.

          Filmde yer alan göstergeler incelendiğinde, Joker ’in şiddeti normalleştiren bir film olduğu düşüncesine varılmıştır. Filmin sonuna kadar işlenen suçlar için kendini bir şekilde haklı görebilen Joker karakteri, filmin sonunda yer alan cinayeti yalnızca kendi keyfi için gerçekleştirmiştir. Bu noktada Joker karakterinin suç işlemekten haz aldığını görmekteyiz. Bu durumda sinemanın yaygınlaştırma gücünü düşünecek olursak şiddet olgusunun sinema tarafından destek gördüğü sürece varlığını sürdüreceği sonucuna varabiliriz.

          

 

 

 

 

 

KAYNAKÇA

Kurtdaş, M. Ç. (2020). SİNEMADA ŞİDDETİN KUTSANMASI (JOKER FİLMİNİN ŞİDDET BAĞLAMINDA SOSYOLOJİK ANALİZİ). Avrasya Uluslararası Araştırmalar Dergisi, 8 (23), 428-446. DOI: 10.33692/avrasyad.664652

Söğüt, F. (2020). Türk Sineması ve Şiddet: Son Dönem Türk Filmlerinde Şiddetin Sunumu Üzerine Bir Araştırma. Güzel Sanatlar Enstitüsü Dergisi, 26 (44), 246-257. DOI: 10.32547/ataunigsed.674233

Sunal, G. & Arkan, N. (2020). Sinemada Şiddet Olgusu Bağlamında Joker Filminin Çözümlemeci Ruhbilimsel Açıdan Değerlendirilmesi. Intermedia Uluslararası E-dergi, 7 (12), 238-251. 

Balabanlar, A. (2020). Sinemada Şiddet Olgusu Bağlamında “John Wick”. Kurgu, 28 (1), 247-258. Retrieved from


Erdal Aytekin, P. (2015). Zeki Demirkubuz Sinemasında Şiddet: Masumiyet ve Kader. Ankara Üniversitesi İlef Dergisi, 2 (2), 155-178. DOI: 10.24955/ilef.305321

 

Dervişcemaloğlu, Bahar (2008) “Göstergebilim”, http://www.egeedebiyat.org/docs/493.pdf, (Erişim: 24.06.2019).

 

Akerson, F. E. (2019). Göstergebilime Giriş. İstanbul: Bilge Kültür Sanat.

 

Özcan, E. (2007) “Göstergebilimsel Açıdan Reklam Dilinin Tüketim Toplumuna Etkileri”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Süleyman Demirel Üniversitesi Grafik Bölümü.

 

Karaman, E. (2017). Roland Barthes Ve Charles Sanders Peırce’ın Göstergebilimsel Yaklaşımlarının Karşılaştırılması. İstanbul Aydın Üniversitesi Dergisi , 25-36.7

Barthes, R. (1993). Göstergebilimsel Serüven. (M. Rifat, & S. Rifat, Çev.) İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.

Rifat, M. (2009). Göstergebilimin ABC'si. İstanbul: Say Yayınları.

Çilingir, A. & Can, A. (2021). Kim Ki-Duk’un Bin Jip (Boş Ev) Filminin Göstergebilimsel   Çözümlemesi. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, (46), 162-178. DOI: 10.52642/susbed.904925

 

Aristoteles (2009). Poetika, (Çev: İsmail Tunalı), İstanbul: Remzi Kitabevi.

 

 

 








Yorumlar
Henüz yapılmış yorum yok




Yorum Yapın

Ad Soyad: Yorumunuz:
E-posta:
Tarih:
23.11.2024 01:35:16
 


 
 

 
 

 
 
 
 
 
 




Bu site Kişisel Yazar Web Tasarım projesi ile oluşturulmuştur.