|
ŞİİR / Afet İnce Kırat
ŞİİR İçimdeki közümle
saklamışım zamanı Zincirlerle kaplanmış
hıçkırık vadisinde Ağlayan hecelerim
doldurur mu ummanı Duyulur mu nağmesi
dalgaların sesinde? Onu keşfetmek için
terini silmek gerek Kançanağı gözlerde yakamozlar
oynatıp Sabrın tenine değmek ya
da bereket ekmek Yazmak ölene kadar
huzuru baştan atıp. Beklemek zamansızca
şiir alırken demi Cümle okyanusunda
bıkmadan kulaç atmak Limana yaklaşmalı
hüzünle giden gemi Yükünü incitmeden alıp
sulara katmak. Yoğurmak mavilerle
süsleyip al mercanla Belki güneş altında
bırakıp mayalamak Hayallerle beklemek
bitmeyen heyecanla Herşeyden vaz geçerek
sona kalmışken ramak. Şiirle nefes almak
beslenmek hecelerle Yoldaş olmak düşlerle
unutarak kötüyü İmgelerle örülü türlü
bilmecelerle Yazarak mağlup etmek
hüznü ve üzüntüyü. Şiir işte böyle şey
şairinin baş tacı Sırtında taşıdığı gümüş
nakışlı kaftan Gururun vesilesi
değildir ki utancı Çok daha yararlıdır
edilecek boş laftan. AFET İNCE KIRAT “ Beşikten Mezara Kadar
“ şiirinde Faruk Nafiz Çamlıbel’in oldukça çok kullandığı mastar ekli ( mek –
mak ) kelimelerle bir şiiri oluşturmanın bir yanı risktir bana göre. Vurguyu,
anlamsal derinliği, düşündürmeyi sağlayamaz da tâkip eden mısraları aynı vurgu
ile yapamazsanız şiiri boğmak gibi bir zafiyet oluşur. Eğer okuyucuyu
düşündürebiliyorsa, gözleri sabit bir noktaya dikebiliyorsa o vurgu vurgu
anlamı taşır. “ Vuslatın rüyasını
görmek üzre uyuyup Hasretin azabına ermek
için uyanmak.” (F.N.Ç) gibi… Bu açıdan bakıldığında
bu şiir için aynı şeyleri söylemek mümkün mü? Bir yorumdan yola
çıkılarak yazılmış olması bu özellikleri taşımamasına mâzeret olabilir mi? Her yemekte her eti
kullanamazsınız. Balık elbette lezzetli bir beyaz ettir ama kırmızı etin
kullanıldığı yerlerde kullanıldığında sırıtır. Musakkaya ya da türlüye balık
eti kullanmak gibi. Elbette şiire bakış
açısı bu anlamda önemlidir. Şiiri neden yazıyor, şiirden ne anlıyor ve ne
bekliyoruz? Sadece rahatlamak, mesaj vermek, boş zamanlarımızı değerlendirmek
ya da yazmış olmak için yazmak içinse çok mesele değil. Ama, şiire edebiyat ve
sanat adına bakıyorsak daha çok dikkat etmek, etmemiz gerekir galiba. Özellikle adımızla
belirli bir seviyede kabul ediliyorsa! “ Hışkırık “
zannediyorum aslı “ hıçkırık ” olan bir yöresel terim. Her yöremizin mutlaka
kendine has şivesel özellikleri vardır. Zaman zaman şiirlerimizde bu şiveleri
kullanabiliriz de. Ama bu şiir için, bu tasarım için bu kelime
kullanılmamalıydı! Bu mısralar da; “ Zincirlerle kaplanmış
hışkırık vadisinde “ bu nasıl bir vadidir? Hıçkırık vadisi! “ Ağlayan hecelerim
doldurur mu ummanı “ hangi umman? Sadece “zaman” a kafiye yapmak mı ? “ Yükünü incitmeden
alıp sulara katmak.” “ Herşeyden vaz geçerek
sona kalmışken ramak. “/ Kafiye kaygısı.. “ Şiirle nefes almak
beslenmek hecelerle “ “ Yoldaş olmak düşlerle
unutarak kötüyü “ “ İmgelerle örülü türlü
bilmecelerle “ / Ne bilmecesi, hangi bilmece? " hece-gece-bilmece"
kafiye akışından mı? “ Şiir işte böyle şey
şairinin baş tacı “ “ Sırtında taşıdığı
gümüş nakışlı kaftan” / “Gümüş ibrik taşıyan zümrüt gagalı kuşlar “ gibi ama ? “ Gururun vesilesi
değildir ki utancı “…! Tasarımında vurgu
amaçlanan ( mastar ekli kelimelerle örüldüğünde göre) bir şiir için bu kadar
sıradan bile olmayan mısralar olmamalıydı bana göre. Ve son derece basit bir
final! Bu şiiri, şairesinin
standartlarına göre çok zayıf buldum. Daha iyilerinde
buluşmak üzere
Yorumlar
Henüz yapılmış yorum yok
|
|