|
SIR / Hicran Aydın Akçakaya
SIR
Şimdi uzasa boyun, meselâ göğe değse
Ve çıksa dudağından arada lâtif kelâm
Bulutlar, birkaç yıldız, diz çökse başın eğse
Habis ise niyetin, neye yarar elif lâm
Dillerde hep çıngırak, hep bir heves hep tamah
Aslında farkındayız, adımız fani beşer
Aydınlatır dünyayı sabah güneş, gece mah
Dalda yaprak gibiyiz düşeriz üçer beşer
İndir burnunu Kaf’tan, yüzmez kibirle gemi
Kalbini sil parlasın geç olmadan pür-ü pak
Tevazu zırhın olsun, böbürlenme hiç, e mi?
Gör nasıl açılacak sır üstündeki kapak
Ömründe bir pencere, diler isen Firdevs’e
Akıt gözyaşlarını, kucaklasın seni fer
Çek sabrın kılıcını, öldür nefsini devse
Dönüşün yok geriye tek biletli son sefer
Birden yıkılır gövden, Azrail’de maharet
Otuz iki dişinle kilitlenir dudağın
Alacağın yanına, verdiğinden ibaret
Başlar hasat mevsimi, dünya denen bu bağın
Ne bir duygu kalbinde ne akıl kalır serde
Yaşıyorken, diriyken düşünseydin az biraz
Yalnızsın, bir başına, ahşaptan dokuz perde
Dizerler üzerine, edemezsin itiraz
Hicran Aydın Akçakaya
05/12/2014
Hece konusunda “ uzman olmadığınızı “ söylemekten kaçınmadığınızı biliyorum
Hicran Hanım. Ne var ki, yayımlanmış üç kitabı olan bir şair (e) e (ye) bir
hece çalışması ile alakalı doğrudan hece adına olmasa da birkaç şey söylemek
sanırım çok yanlış olmaz.
Serbest Şiirle Hece Şiiri arasındaki farklar malum. Ama benzer olan çok yönleri
var. Bunlardan bazıları mısra(dize) tekniği, anlam, devamlılık, sürükleyicilik,
savruk olmamak, kopmamak, başlangıç ve final arasında uyum, vurgu….(vs..vs)
Yani, “ Hece Şiirinin hecesi ve kafiyesi tamamsa o şiir tamamdır, olmuştur “
batıl inancına uyma gibi bir hataya düşmemeliyiz.
Bu bağlamda çalışmanıza baktığımızda, mısra tekniğinde zaaflar olduğunu
görmekteyiz. Bu zaafların anlamsal anlamda sıkıntılar oluşturduğu da muhakkak.
“Habis ise niyetin, neye yarar elif lâm”
Neden “elif lâm)?
Elham mı?
Lafza-i Celâl mi?
Hadi birine karar verdik… Peki bunu;
Söylemek mi?
Düşünmek mi?
Yemek/içmek mi?
…..
" Kalbini sil parlasın geç olmadan pür-ü pak "
Bu cümlede ne demek istediniz?
( bu arada “pür-ü pak “ sanırım “pirüpak/ pir-ü pak/ Pir ü pak/” şekliyle
olmalı..)
Yani niyetiniz elbette “ geç kalmadan kalbini sil, parlat; pir-ü pak olsun “ du
ama bu böyle mi ifade edilmeliydi?
Buradan anlaşılan şudur:
“ Pir-ü pak geç olmadan kalbini sil parlasın “
Bu doğru bir cümle değil bence…
“Akıt gözyaşlarını, kucaklasın seni fer”
“ Fer “ nedir?
Aydınlı-ışık mı? Kuvvet mi? Canlılık mı? Demir, kılıç, nal mı?
Güneş ışığına, ya da araba farına “ fer “ denmeyeceğine göre neden tek başına
ve muğlak bir şekilde kullanılmış?
H. E. Adıvar “Otuz yaşıma gelmeden gözlerimin feri sönmüştü “ diye kullanmış
eserinde. (ferim söndü dememiş ) Demek ki sadece kafiyeye uygun olsun diye
ifadeler bu şekilde kullanılmamalı.
Hatta, 7+7 hece ölçüsü ile yazıyorsak “…başın eğse “ gibi eksik kelimeler de
kullanmamalıyız. Çünkü 11’ li heceden sonrası hece kaygısının en aza indiği
kalıplardır. Ve, 11’li heceden sonrası hem Âşık Tarzının hem Halk Şiiri
Tarzının bittiği, artık okumuş ve kültürlü adamların sahasının başladığı yer
kabul edilir ( Ben, kültür ve okumuş kısmına tam olarak katılmasam da) Kafiyeyi
bile çapraz yapmışsınız ki; bu tarz konusunda beni doğrularken esneklik
anlamında da size avantaj sağlıyor.
Ve,
“Çek sabrın kılıcını, öldür nefsini devse”
Burada da anlam muğlak…
Ya dev değilse öldürmeyelim mi?
“ Çek sabrın kılıcını nefsin devse de öldür “ gibi olmalıydı…
“Alacağın yanına, verdiğinden ibaret”
“Alacağın yanına “ ile “ yanına alacağın “ arasında çok büyük fark var. Elbette
ifade biçimi, kullanılan kelime, imge, teşbih ya da edebî sanatlar farklı
olabilir. Ne var ki anlam net olmalı.
Burası da muğlak…
Ve, “Dizerler üzerine, edemezsin itiraz” mısraı sanki final mısraı gibi
durmuyor. Devamı varmış gibi göz alta kayıyor.
Arapça ve Farısça kelimeler kullanıyorsunuz. Bana göre estetik anlamda gayet de
güzel duruyor. Ne var ki bu kelimelerin dokusal anlamda da anlamsal anlamda da
uyumu sağlanmalı. Aydınlık, aydınlatma bağlamında “ Güneş “ le kullanacaksanız
eğer “ ay “ ı tercih etmelisiniz. ( ya da “ Şems” ve “kamer” Çünkü, “ ay yüzlü”
kastedilerek sevgiliye bir hitap ya da tasvir şeklidir “ mah ”.
Gece doğan ay anlamında hiç kullanılmamıştır. ( Halk ve Divan Şiiri
örneklerinde )
Eğer, hecesi ve kafiyesi tamam diye şiirsel ve anlamsal yönü böyle eksik bir
şiire tamam dersek, kafiye hatası yapmış ama şiirselliği ve anlamı daha sağlam
olan bir şiire eksik demekle hata yapmış Olmaz mıyız?.
Ve, seçki alan şiirlerde de bu kıstasın ölçü alınmasının daha adaletli bir
davranış olacağını düşünüyorum.
Daha sağlam, daha anlamlı şiirlerde buluşmayı dileyerek;
Eyvallah!
Yorumlar
Henüz yapılmış yorum yok
|
|