Oflu Şiirleri / Tecelli’den Teselli’ye


Tecelli’den Teselli’ye
 
                 " Öksüz Çığlık! "
 
 
Nice depremler görmüş tarihin yıkık şehri
içimdeki feryadı hissedip duyar mısın?
Sakarya! Milletimin acıdan doğmuş nehri
Öksüzce bir destana katılmaya var mısın?
Onca acılar seni ıslattı gözyaşıyla
Onca koç yiğitlere tabut oldun kefensiz
Kundağı kefen yapan bir annenin nâşıyla
Bir kez daha kavrulmak sayılır mı nedensiz?
En yakın dert ortağım; sırdaşım, dostum sensin
Ak gel şu kalemime “ nasıl acıymış..! “Densin.
 
a /…
 
Hani, şafakta vurup, kuşlukta biten sancı;
Her iki âleme de birer kapı açmıştı
Bir türlü sektirmeyen o mükemmel nişancı
İşini tamamlamış, yine hüzün saçmıştı
Bir yanda mâsum melek; bir eser-i şâhane
Mukadder bir hayata ilk merhaba diyordu
Diğer yanda acıyla tebessüm eden anne;
Sarılıp emzirmeden sessizce gidiyordu.
İşte o an; yaşların âzad olduğu andı
Sanki Nuh sonrasında bu yeni bir tûfandı.
 
Gözleri yüzdürürken serencamı gayretin
Kulaklar mâlûl oldu böyle çığlık duyalı
Hangi fırça çizecek târifini hasretin
Hangi ressam bilir ki; özlem ne renk boyalı.
Seni de güldürmeyen bu acımasız dünya
Tattırdı azabını, hem; yudum yudum annem!
" Bu nasıl büyüyecek " hani diyorlardı ya
Üzülme! Düşe kalka ben de büyüdüm annem!
Bir türlü durulmadı temelsiz savrukluğum
Hâlâ yanı başımda iç çeken çocukluğum.
 
Ne olurdu bir kere kokunla uyansaydım?
Tatmadığım sütünle kansaydı susuzluğum
Hasretinle değil de şefkatinle yansaydım!
Dizlerinde bitseydi müzmin uykusuzluğum!
Dünyanın bir ucunda özleminle kavrulup
Kavuşmak ümidiyle tutuşsam ne olurdu!
Ya da müebbed yiyip; diyar diyar savrulup
Hayalinle bir lahza buluşsam ne olurdu!
Ne ile avunup da hüznümü dağlayayım?
Yırtık resmin bile yok; sarılıp ağlayayım!
 
.n /..
 
Yüklenip yüreğimi yollara düştüm yine;
Bana yol göster Ebvâ! Bir menzile varayım
Ruhumu sıkan kıskaç sanki çelik mengene
Ya sen sarıl merhem ol, ya ben seni sarayım.
Mâziden doğan pınar sanki kahır ırmağı
Delta delta zehirden alüvyonlar döküyor!
Yüreğime vurdukça hasretin beş parmağı
Çatırdayan gök kubbe üzerime çöküyor!
Kaç acı var, acımın; benzeri ve dengidir?
Kaç feryat, feryadımın; katıksız saf, rengidir!
 
..n /.
 
Bilmem, o sevgiliyi üzmemek telâşı mı;
Annenin evladından sessiz sessiz kaçması.
En şerefli öksüzün mübarek gözyaşı mı;
Hâlâ bazı güllerin siyah renkte açması.
 
Tûr-i Sîna’ ya çıkıp yankılanan nidânın;
" Sen beni göremezsin "’ hükmünde bulur muyum?
Yoksa güle döndüren o ilâhî sedanın
Ağırlığı altında ben de kaybolur muyum?
Belki Mesih’e gebe tek Kutsal Bakire’nin
Söze oruç olduğu sessizlikte saklıdır
Belki de Eyyub için çizilmiş dairenin
Sabır duvarlarıyla girmeye yasaklıdır.
Ey Yunus’un düştüğü etten duvarlı zindan!
O makbul dualarda benim de adımı an.
 
Nerede arayayım; olmayan târifte mi?
Yusuf’un atıldığı kuyudan kafeste mi?
Hâlâ semâsı siyah Uhud’da, Tâif’te mi?
Vahşî’nin mızrağının çıkardığı seste mi?
Uğrayıp, Kerbela’yı yaşasam yenibaştan
Aynalara yansıyan acıyı tanır mıyım?
Kader tecellisiyle girdiğim bu uğraştan
Gönüller sultanına dönüp utanır mıyım?
Adem’in vuslatına şahit olan Arafat!
"’..Zalemnâ.." niyazına ne olur beni de kat.
 
...e /
 
" Ben çok uzaklardayım " sanıp üzülme sakın!
Kanınla beslediğin yürekte atıyorsun
" Şah damarı " denir ya sanki o kadar yakın
Selâmımda uyanıp, duamda yatıyorsun.
 
Rabb’imin bahşettiği semâvî ilimleri;
Amel defterlerine âmade ettim annem!
Ayağının değdiği mübarek kilimleri;
Mescid-i Nebevî’ye seccade ettim annem!
Her üç günde bir hatim ruhuna okunuyor
Mina’nın toprakları kabrine kına annem!
Sensiz yaptığım tavaf içime dokunuyor
Ama Mescid-i Haram sana âşina annem!
Bilal’ın dâvetini oradan da duyarsın
Nerede dua varsa huşûunda sen varsın.
 
Kâh Kâbe örtüsünden süzülen râyihasın
Kâh altın oluklardan rahmet olur yağarsın
Bâzen çöl sıcağında sığındığım vâhasın
Bâzen Hirâ ufkundan güneş gibi doğarsın
İhramlara süzülür mütebessim cemâlin
Her ’lebbeyk’ sözü sanki göğsünde alevleşir
Veda tavaflarında mânaya düşer hâlin
Kurduğum râbıtada adın yine devleşir!
Hacer-ül Esved’deki siyahlar seni aklar
Onun geldiği yerde anne tüter ocaklar.
 
Hânene yazılacak her hayır baş tacımdır
Soluk alıp verdikçe hasenen bitmeyecek
Senin âlî merteben onurum, siracımdır
Bir kez olsun öksüzün seni incitmeyecek
Firdevs bahçesi kabrin nur ile dolsun annem
En müstesna mevkiler ayağına serilsin
Evliya, enbiyalar yoldaşın olsun annem
Cennet ve Cemâlullah sana müjde verilsin...
 
Evliya, enbiyalar yoldaşın olsun annem!
Cennet ve Cemâlullah sana müjde verilsin...
 
 
İstanbul / 09 Haziran 2008
5 Cemâziyelâhir 1429
 
Not: Her sitede adımın ve şiirlerimin olmasını istemediğim için; yazılı izin alınmaksızın şiirlerimin tek tek ya da blok olarak kendi kayıt ettiğim sitelerin dışında yayımlanmasına izin vermiyorum.)








Yorumlar
Henüz yapılmış yorum yok




Yorum Yapın

Ad Soyad: Yorumunuz:
E-posta:
Tarih:
23.11.2024 09:23:42
 


 
 

 
 

 
 
 
 
 
 




Bu site Kişisel Yazar Web Tasarım projesi ile oluşturulmuştur.