|
Mehmet Emin Türkyılmaz Şiiri
Hayalin hıçkırık,
hasretin hicran
Damla damla içime akıp durur özlemin
Sonra damla
yağmura, yağmur borana döner.
Böyle bir ıstıraba nasıl dayansın zemin?
O da kendinden geçip yanar, vîrana döner.
Mahsulü acı olan harmanda savruluruz
Her tik-tak edişinde ayrı bir tırpan saat
Kâh ayazda donarız, kâh harda kavruluruz
Bilmem isyan olur mu bu zorunlu itaat?
Mısraları bir daha vurur bu makûs hayat!
Avuçlarımdan kayıp rüya olan sevgili!
Nedendir düşlerimi geceye terk edişin?
Sabır lokmalarıma maya olan sevgili!
Yeni bir imtihan mı bu sessiz serzenişin?
Tahammül sınırının en son raddesindeyim
Genzimi düğümlüyor yüreğimde depremler
Sanki fay hattı geçmiş enkaz caddesindeyim .
Çığlık çığlık üstüme yağıp durur elemler;
Bu büyük vahâmeti nasıl yazsın kalemler? !
Takdir can baş üstüne, ama çileye saldı
Çile ki her anında kahır üstüne kahır,
Gittiğin günden beri canın canânsız kaldı
Yokluğuna katlanmak terkinden daha ağır.
Nedendir bu vuslatı bunca zaman uzattın?
Davet edilmeyişim, “ gel ” dememen nedendir?
Ben azabı tadarken söyle sen neyi tattın? !
Ardında bıraktığın sanki cansız bedendir.
Bu belirsiz bekleyiş beni deli edendir!
Yüzümü çevirip de mâziye döndüğümde
Buğulu penceremden mahzun mahzun bakarım
Kaderin ilmek ilmek attığı her düğümde
Küllenmeyen ateşi tekrar tekrar yakarım.
İsiyle boyanırım, dumanında kaybolup
Sensizliğe alışan soluğumu boğarım.
Sonra temizlenirim, ciğerlerime dolup
Bir daha boğulmaya yeni baştan doğarım.
Bu döngüde sen varsan ben yine bahtiyarım!
Gülmeyi isteyen kim? Güldürmesin be kader!
En acı kıskaçlara varsın rahmet okutsun!
Nasılsa bir gün gelir onun da hükmü biter.
Sonsuz olmayan hayat beni neden korkutsun?
Azla yetinme gönlüm! Daimî bir hayatın
Ebedî saadette her anına tâlipsin.
Ecri bekâda aşka and içmiş sadakâtin
Zerresi dünya eden deryasına sâhipsin.
Sakın “ mağlûbum ” deme, hakikat; sen galipsin! …
Mehmet Emin Türkyılmaz
Formun Üstü
Züleyha Özbay
Bilgiç Damla damla içime akıp(akar) durur
özlemin
Sonra damla yağmura, yağmur borana döner.__ses ahengi bakımından akar durur
diye okuduğumda kulağıma daha hoş geldi hocam.
Afet Kırat a-b-a-b-c-d-c-d-d
kafiye düzeninde yazılmış bir şiir. Zaten Mehmet beyin şiirlerinde değişik
kafiye düzenleri hep ilgimi çekmiştir. Teknik hataya rastlayacağınızı
zannetmiyorum. İncelenmesi bizlere çok şey kazandıracaktır diye düşünüyorum.
Cesareti olan gelsin, düşüncelerini paylaşsın bizlerle.
Afet Kırat iğne
çuvaldız meselesi, halimizi anlayın diye....
Elif Yiğit Karlı ''Cesareti
olan gelsin'' deyince çuvaldız da iğne de yorumlayanı bulacak Afet
Hanım..Yazmasak korkak olacağız, yazsak belki eleştirecek yer bulamayacağız.
Afet Kırat Öncelikle
sormak istediğim bir konu var, bazı Arapça farsça kökenli kelimelerde sık sık
rastladığımız uzatmalı harfler, ya da harflerin üstündeki şapkalar yeni TDK
imla kılavuzunda kaldırıldı, bütün bunlara rağmen kullanmak gerekir mi?
Üstelik o işaret uzatma işaretidir. Arapçada 2 elif miktarı uzatmayı işaret
eder. Yani â yazıldıysa bu aa gibi okunur ( tabi ayırmadan). O zaman hece
sayısı nasıl denk gelecek? Bu konudaki fikirlerinizi merak ediyorum.
Afet Kırat eleştirmek
sadece hata bulmak değil ki Elif Hanım sadece didikleyin yeter
Elif Yiğit Karlı Harflerin
üstündeki şapkalar Arapça kelimelerde kullanılış şekli uzatma işareti olsa da
Türkçe'ye girmiş kelimelerde kullanılış amacı uzatma işareti değil de inceltme
işareti şeklinde..(mesela kar ve kâr arasındaki farkı vurgulamak gibi.)..Aruz
vezninde açık heceyi kapalı heceye çevirdiği için yani uzatmalı heceler kapalı
hece kabul edildiği için önemlidir ama hece vezninde uzatılarak okunsa bile
pratikte hece olarak bölünmediği için problem olduğunu düşünmüyorum ben kendi
adıma...(şapka sevenlerden olduğum için açıklama ihtiyacı duydum.)
Mehmet Emin
Türkyılmaz O işaretler sadece uzatma ile alakalı
değil ki Afet Hanım. İnceltme işlevi de görüyorlar.( "a " nın
üzerinde olan şapkaların a e arası bir ses verme özellikleri de var) Ama en
belirgin özellikleri galiba " hala " ile ( babanın kız kardeşi)
" hâlâ " ( yine ) arasındaki farkı belirginleştirmesi...
Çift a anlamı çıkmıyor, çünkü Türkçede zaten iki harfi yan yana
kullanıyoruz. ( saat-saadet, vaad..)
Türk Dil Kurumu çoğunu kaldırdı ama kaldırmadıkları da var ( "hâlen
" de olduğu gibi)
Afet Kırat Sadakât
– inceltme için kullanılmış
Mağlûp- inceltme için kullanılmış
Tâlip – uzatma işareti olarak kullanılmış
Sâhip – uzatma işareti olarak kullanılmış
Bekâ- uzatma işareti olarak kullanılmış
Bunları zaman zaman terreddüte düştüğümüz konular olduğu için soruyorum
Aliye Uyanık Sizlerden çok şey
öğreniyorum teşekkürler değerli hocalarıma kolay gelsin efendim saygılarımla..
Afet Kırat okurken
bana da yanlış gelmişti ama yazmaya cesaret edemedim sadece en başa özellikle
aldım.
Afet Kırat Mısraları
bir daha vurur bu makûs hayat!
bence şiirin en güzel dizesi burası, haksız mıyım?
Afet Kırat ama
siz konuda usta bildiğimiz kişisiniz. cevaplarınız bizi bilgilendirmelidir.
Afet Kırat Damla
damla
Çığlık çığlık
mahzun mahzun
ilmek ilmek
tekrar tekrar
Örneklerini aldığımız bu ikilemeler şiirin gücünü nasıl etkiliyor
arkadaşlar, bunların bazılarını değiştirilirse şiir daha mı iyi olurdu?
Elif Yiğit Karlı Değiştirmek
değil de, alt alt alta gelen mısralarda kullanılmasa daha mı az göze batardı
diye düşünebiliriz.
Afet Kırat Zaten
alt alta değildi ama okurken benim dikkatimi dağıttı, o yüzden fikrinizi almak
istedim.
Elif Yiğit Karlı Buğulu
penceremden mahzun mahzun bakarım
Kaderin ilmek ilmek attığı her düğümde
Küllenmeyen ateşi tekrar tekrar yakarım.
Züleyha Özbay
Bilgiç Sanki fay hattı geçmiş enkaz caddesindeyim
._şiirde duygu hakimken bu mısra duygu akışını gölgelemiş. daha naif bi ifade
olabilridi düşünüyorum.
Kenan Baran Davet
edilmeyişim, “ gel ” dememen nedendir? şu mısrada anlatılmak isteneni anladım
da anlatım şeklini anlayamadım mazur görürseniz.
Alpdoğan Akyüz Öncelikle
tüm dostlara selam ve sevgiler.
Afet Hanım'ın gazına gelerek cesaretimi topladım
ve eleştirimi hazırladım.
Kim demiş ustalar eleştirilmez diye... :)
Hodri meydan! :)
Şiire daha etkili bir giriş yapılabilir miydi diye düşünmeden edemedim.
Şu *bercesteyi belki de girişe almalıydı:
"Her tik-tak edişinde ayrı bir tırpan saat"
(Bekleyişin -zamanın- vediği elem hayranlık veren bir ustalıkla
anlatılmış.)
(Saatin tırpana benzetilmesiyle oluşturulan mecazlı anlatım.)
"Damla damla içime akıp durur özlemin
Sonra damla yağmura, yağmur borana döner."
Tabi şair girişte tedric -derecelendirme- ve tekrir -yineleme- ("damla
damla" "damla") sanatını birlikte kullanarak girişi etkili
kılmış.
(Tedric: Damlanın yağmura, yağmurun borana dönmesi.)
(Ustalık farkı.)
***** "Tedric" sözcük anlamıyla "derecelendirme"
demektir. Edebiyatta ise bir düşünceyi derece derece yükselten veya indiren bir
düzen içinde sıralamaya tedric denir.
Örnek:
Geçsin günler, haftalar, aylar, mevsimler, yıllar;
Zaman sanki bir rüzgâr ve bir su gibi aksın…
Teşhis (kişileştirme) sanatı ile kullanılan "zemin" kelimesi bana
şiirsel gelmedi. Kafiye kaygısıyla yazılmış demiyorum ama en azından duygusal
bir şiirde görmeyi arzu edeceğim kelimelerin ilk sıralarında değil.
"Nedendir düşlerimi geceye terk edişin?"
İlk etapta anlatım bozukuğu varmış hissine kapıldım ama "arabaları
çürümeye terk etmek" gibi bir
cümlenin olabilirliği bu fikrimden caymamı sağladı. :) (Çok güzel bir
dize.)
Sabır lokmasına maya olmak? Buradaki imgelemin yapısını anlayamadım.
"Tahammül sınırının en son raddesindeyim."
Sınır ve en son derece (radde) çok yakın anlamlarda olduğu için ifadeyi
güçlendireceğine zayıflatmış bence. (Şahsi fikrimdir.)
"Sanki fay hattı geçmiş enkaz caddesindeyim."
Bu dizede fay hattı sanki hareketli bir şeymiş gibi yer almış.
"Fay hattının geçtiği yer. (Bu cümlede "geçtiği" bulunduğu,
uzandığı yer anlamında mecazlanmış.)
Ama dizede sanki hareketli bir şeymiş de geçmiş ve bitmiş izlenimi
oluşuyor.)
Yani "Fay hattının geçtiği enkaz caddesi üzerindeyim"in anlamını
vermiyor bana göre...
"Gittiğin günden beri canın canânsız kaldı"
(Bu dizede "canım mı canansız kaldı" olacak yoksa yazılan doğru
mu?
Final muhteşem!
Azla yetinme gönlüm! Daimî bir hayatın
Ebedî saadette her anına tâlipsin.
Ecri bekâda aşka and içmiş sadakâtin
Zerresi dünya eden deryasına sâhipsin.
Sakın “ mağlûbum ” deme, hakikat; sen galipsin ! ...
Mehmet Emin Türkyılmaz Hocam'ı ve eşsiz kişiliğini
bu muhteşem şiirinden dolayı gönülden tebrik ediyorum.
Afet Kırat Kenan
bey maksat bir şeyler anlatabilmektir tabi en güzel en doğrusu istenendir ama
şiirin gelişine, kafiyelere göre de bazen bu seçimleri yapmak zorundayız ki
bana çok da ters gelmedi anlatım. Anlaşılır bir dize, zaten Mehmet bey
şiirlerinde kapalı anlatımı seçmiyor pek fazla.
Kenan Baran Afet
Hanım; Söylemek istediğim mısranın yapısı ile alakalı. Yoksa anlaşılırlığı
konusunda hemfikiriz. "Davet edilmeyişim, “ gel ” dememen nedendir?"
. Bu mısrayı üsteki ve alttaki mısra ile de harmanladım ve yine de yapısal bir
bağ kuramadım. Yapısal olarak fikir almak istiyorum. Doğrusu bu ise bu doğruya
varış yolunu öğrenmekte fayda var. :))
Afet Kırat Nedendir
bu vuslatı bunca zaman uzattın?
Bence sorun burada, nedendir ile başlayıp iki tane bu kullanılması
olabilir. Vuslat yerine 3 heceli aynı anlamda bir kelime olsaydı daha iyi olmaz
mıydı? Vuslat şiire yakışan bir kelime ama kavuşma gibi bir kelime olsaydı iki
sefer bu köklü kelime kullanılmamış olurdu. Nedendir dendikten sonra gelecek
sözler onlar olmamalıydı gibi geldi bana da. 2. nedendir sorusu yerindeydi.
Züleyha Özbay
Bilgiç Nedendir bu vuslatı bunca zaman uzattın?
Davet edilmeyişim, “ gel ” dememen nedendir?__dizeleri okuduğumuzda
nedendir? sorusunun mısralardaki vurguyu anlam vurgusunu perçinledğini
görüyorum yerindeydi bence.
Züleyha Özbay
Bilgiç Kaderin ilmek ilmek attığı her düğümde
Küllenmeyen ateşi tekrar tekrar yakarım.__bu mısrada şiiselliği ve ahengi
kuvvetlendirmek için ateş yerine _hârını_ kelimesi seçilebilrdi.
Afet Kırat Kâh
ayazda donarız, kâh harda kavruluruz belki üstte har kelimesini kullandığı için
ateş demiştir.
Afet Kırat bu
şiiri seçmemdeki tek amaç şiirde eleştirecek çok şey olduğu değildir, şairin
şiiri yazarken neler düşündüğünü, kelimeleri seçerken neleri dikkate aldığını
öğrenebilmekti. Arkadaşlar o yönde sorularını sorabilir fikirlerini beyan
edebilirler.
Alpdoğan Akyüz "Nedendir
bu vuslatı bunca zaman uzattın?" Bu dize bence yapı olarak bozuk. "Bu
vuslatı bunca zaman uzatman nedendir?" Şeklinde olması lazım cümlenin.
Hatayı şöyle yazınca dizeyi daha net görüyoruz: "Bu vuslatı bunca zaman
uzattın nedendir?"
Afet Kırat Orada
bir sorun olduğunu düşünmüş ama tam olarak çözememiştim, Alpdoğan bey daha iyi
açıklamış.
Alpdoğan Akyüz Züleyha
Hanım, benim kastettiğim cümlenin yapısı...Siz yanlış anlamışsınız...
Mehmet Emin
Türkyılmaz ( Daha iyi anlaşılması adına )
Yani " neden bu vuslatı buna zaman uzattın " sorusu yanlış bir
soru olmadığına göre sorun gibi görünen " nedendir " deki " dir
" mi?
Yoksa " Davet edilmeyişim gel, dememen nedendir" le bağlantısı mı
kurulamadı?
Alpdoğan Akyüz "Bu
vuslatı bunca zaman uzattın nedendir?" Peki bu şekilde düz yazılınca neden
yanlış oluyor cümle?
Züleyha Özbay
Bilgiç ben bu iki dizede nedendir? sorularının
anlamı daha bir perçinlediğini düşünüyorum.ve beğendiğim iki mısraydı.
Alpdoğan Akyüz Ben
yapıdan bahsediyorum gramer olarak içerikten değil Züleyha Hanım...
Alpdoğan Akyüz Tamam
da konular farklı... Ben orda dize öyle yazılsın demedim ki... Dizeyi düz hale
getirip aksaklığı göstermek istedim...
Alpdoğan Akyüz Değil
ama sizin kullandığınız dizeyi düz cümle şeklinde yazınca neden yanlış oluyor?
Mehmet Emin
Türkyılmaz Karadenizlinin biri bir Avrupa ülkesinde
inşaat yapıyormuş. Ama her yaptığı mutlaka imar planına göre bir kat fazla.
Belediye başkanı dayanamamış ve demiş ki:
- Senin fazla kat yapmana kızmayacağım. Kaç kat istiyorsan söyle ona göre
sana özel imar vereceğim. Yeter ki planlı olsun.
Tamam demiş Karadenizli.
Gitmiş yeni inşaatı için müracaat etmiş ve gönlündeki kat sayısını
söylemiş. Başkan da ona göre bir imar çıkarmış… Aylar sonra başkan oradan
geçerken bakmış ki imar harici bir kaçak kat daha var. Sinirlenmiş tabi.
Çağırmış ve sormuş:
-Bu ne?
Karadenizli pişkin pişkin:
- Başkanım kaçak atmadıktan sonra bu inşaatın tadı mı olur?
................
Serde Karadenizlilik var Aydoğan, ne edersin? :)))
Alpdoğan Akyüz Of
Karadeniz sınırları dahilinde olabilir ama önemli olan sizin yüreğimin
dahilinde olmanız... Zeka örneği budur...
Mecit Aktürk Sanıyorum,
"Of'lu" ağabeyimizin hışmına uğrama endişesi duymadan
:)kullanabileceğimiz "mükemmel" kelimesi ile ifade edebileceğimiz
güzellikteki bu şiirin daha tadı damağımda iken, cesur grub dostlarımızın
eleştirilerini hayretle :)), ibretle :)) ve de büyük bir endişe ile :))
okuduğumu belirtmek isterim.(nokta) :)
Düşündüm! (arada bir oluyor :)
Böyle güzel bir şiirde bile bu kadar eleştirilecek nitelikte malzeme bulan
mahir kalemler, es kaza, yazdığım "şeyler" birdaha ameliyat masasına
yatirilsa (ilkini az hasarlı atlatmistim :), halim nic'olur?
Biraz daha düşündüm! (bakın burası çok önemli :)
Tüm bu olanların (grubun kurulması, benim buraya cagirilmam, biribirinden
güzel şiirlere yapılan bunca eleştiri...) iki sebebi olduğunu farkettim;
1- Kalemimi kırdırmak,
2- Şimdiye kadar yazdıklarımı çöpe attırmak :))
(ben ne zaman cöpten bahsetsem, nedense herkes siirlerini kontrol ediyor
:))
Her ne kadar sayenizde seri üretime ara vermiş olsam da, bu iki amacınıza
asla ulasamayacaginizi bilmenizi isterim :))
Zira, yazmaya kendiliğimden son verdim :))
Artık ben de sadece eleştiri/yorum işlerine bakacağım :)
Zaten, bu yorumuma sebep de, bu yeni görevimdeki ilk başarımı sizlerle
paylaşmak arzusu;
"Çile ki her anında kahır üstüne kahır,"
"Çile ki" den sonra virgül olsa nasıl olur? :))
Maksat, gülmeye hasret kaldığımız bu günlerde, yüzlerde ufacık da olsa bir
tebessüme vesile olabilmekti. Ümîd ederim ki, hedefe giden yolda sınır ihlali
yapmamışızdır.
Sürç-u lisan ettiysek af ola...
Selam ve SAYGıLAR...
Betül Algün
Yüksel Hocam, sabırsızlıkla bekliyorum bir
şiirimin bu masaya yatırılıp darma duman edileceği günü :)
Mehmet Emin
Türkyılmaz Ama Alpdoğan, Afet Hanım ve Kenan'a
sıranın tekrar geleceği günü ben de sabırsızlıkla bekliyorum. Özel muamele var
şiirlerine :))))
Betül Algün
Yüksel Mecit Bey'in yorumunu okuyunca düşündüm
de, benimki cahil cesareti :) Eyvallah Hocam, bekliyorum...
Afet Kırat Beklerim
Mehmet Bey, şiirlerimin mükemmel olduğunu hiç iddia etmedim. Eleştiriler
yönünde de değiştirme şansım olur. Ama çok da üstüme gelmeyin ağlarım:))
Alpdoğan Akyüz Mehmet
Hocam özel muameleniz şimdiden tesir etmeye başladı... :)
Afet Kırat Nedendir
bu vuslatı bunca zaman uzattın?
Davet edilmeyişim, “ gel ” dememen nedendir? peki sondaki nedendir kelimesi
soru kelimesi olmasaydı, her şeyin sebebi davet edilmeyişimdir anlamında
olsaydı daha iyi olmaz mıydı. yani sorun nedendir - niçin anlamında mı yoksa
nedendir, sebeptir anlamında mı kullanılmış. soru işareti ilk seçeneği
düşündürüyor.
Alpdoğan Akyüz Afet
Hanım size katılmıyorum bu konuda. Üçlü istifham (soru sorma) ve
"nedendir" tekriri birleşince duygu daha da vurgulanmış ve aşağıdaki
iki dizeyle bütünleşmiş dinerek... Yalnız nedendirli ilk dizenin fazla katı
yıkılmalı kanaatimce... :)
Afet Kırat sesli
(yazılı) düşünüyorum yanlış da olabilir
Afet Kırat Takdir
can baş üstüne, ama çileye saldı
Çile ki her anında kahır üstüne kahır, bu iki dize de hoşuma gitti,
tekrarlar bazen sıkıyorsa da insanı vurguyu güçlendirmiş burada
Hilmi Yazgi elbette
dünyada üzerinde hiç konuşulmayacak tek şiir yoktur düşüncemle Merhaba!
şairin kalem gücünü ve her dizeyi tüm yönleri ile düşünerek, bilinçli
kaleme aldığına inandığımı belirterek;
okur gözü ile baktığımızda, bu mükemmel şiirde "acaba şurası şöyle
olsa nasıl olurdu" gibi fikir yürütebileceğimizi ve şimdiye kadar yapılan
kısa yorumların da bu minvalde olduğunu görüyorum.
ayrıca Mecit Beyin yeni kararı ve şiir eleştirmenliğine bir virgül ile
başlamasını da kutlamadan geçemedim :)
-burası latife-
hazır gelmişken bu güzelim şiirden bir mısra da ben almak istiyorum.
"Nasılsa bir gün gelir onun da hükmü biter."
bu mısrada "Nasılsa" yerine hem "bir" den tasarruf
etmek hem de şiir estetiği adına;
"Nasıl olsa gün gelir onun da hükmü biter." şeklinde yazılması
kulağa daha hoş gelmez mi?
yorumları ilgi ile takipteyim.
şiir tadında bir gün diliyorum, selam ile...
Kenan Baran Düzeltme
mesajıdır :
Değerli dostlar ve Mehmet Emin Hocam; "Davet edilmeyişim, “ gel ”
dememen nedendir?" Mısrasını ben yanlış okumuşum. Şimdi açtım ve şiiri
tekrar okudum. Anladım ki yaptığım değerlendirme yanlışmış. Bu nedenle
cümlenizden üzür dilerim. Saygılarımla...
Kenan Baran Hayır
Sayın Betül Algün
Yüksel. Latife yaptığınızın farkındayım da sabah okuduğum ile şimdi
okuduğum aynı gelmedi bana cidden. Şiir değişmediğine göre demek ki ben yanlış
okumuşum. :)) Yoksa doğru da olsa, yanlış da olsa şahsi değerlendirmemdir
yaptığım yorumlar. Sonuçta takıldığımız nokta illa ki yanlış nokta değildir.
Öğrenmek istediğimiz nokta da olabilir...
Kenan Baran "Nedendir
bu vuslatı bunca zaman uzattın?" bu mısra yerine "Nedendir bu vuslatı
bunca zaman uzatman?" olsaydı olur muydu Alpdoğan Hocam ?
Alpdoğan Akyüz Arada
böyle tebessümler de gerekiyor... İyi ki varsınız dostlar...
Kenan Baran Yukarıdaki
bu mısra ile alakalı yorumunuzdan anladığım böyle bir şeydi. Bu yüzden sizin
adınıza hitaben verdim bu örneği Alpdoğan Hocam...
Alpdoğan Akyüz Ama
o değil de, Mehmet Hocam'ın anlattığı fıkra süperdi yine... :)
Betül Algün
Yüksel Bence Afet Ablamın önerisiyle birleşmeli
bu öneri. Zira ardarda kullanılan 'bu' hecesi de mısrayı yoruyor -bence-
"Nedendir kavuşmayı bunca zaman uzatman" olur mu Abim? Ama tabi bu
durumda diğer kafiyeler için de bir öneri getirmek lazım ki, Mehmet Hocam 'Öyle
mangalda kül bırakmamakla olmuyor' derse, büyüklerim önden buyursun :)
Alpdoğan Akyüz Mangalda
kül bırakmayan sen, işin ceremesini çeken abiler... İyi valla... Sen seni bilme
sen seni, Mehmet Hoca patlatsın benim ensemi... :D
Kenan Baran "Nedendir
kavuşmayı bunca zaman uzatman" yaptığımızda bununla örgülü olan "Ben
azabı tadarken söyle sen neyi tattın? !" mısrasının da değişmesi lazım.
Bunun için öneriniz var mı arkadaşlar ( buyurun mangal başına ) :)))
Alpdoğan Akyüz Ben
bugün yeterince kül bırakmadım zaten... Diğer abiler gelsin... :)
Betül Algün
Yüksel 'Yeterince kül bırakmadım' doğru bir
kullanım mıdır Alpdoğan Bey? (Mehmet Hocam şiirlerinizin kanı pardon harfi
yerde kalmayacak :)) )
Ayhan Çoban Ben
bu şiir hususunda susma hakkımı kullanayım mı Mehmet abi. Merhum Neşet Ertaşın
bir türküsünde diyor ya. " sevsem öldürürler sevmesem öldüm" yani her
halde kurtuluş yok.
Afet Kırat şiiri
okuyup da sessiz kalmaların sıırını Ayhan bey açıkladı, yazmasam öldürürler,
yazarsam öldüm. öülümden korkmayan var mı?
Ihsan Turhan Selamın
aleyküm diyerek ben geldim ve altaki kıtayı Mehmet hocamın affına sığınıp delik
deşik ettim :)
Takdir can baş üstüne, ama çileye saldı
Çile ki her anında kahır üstüne kahır,
Gittiğin günden beri canın canânsız kaldı
Yokluğuna katlanmak terkinden daha ağır.
Nedendir bu vuslatı bunca zaman uzattın?
Davet edilmeyişim, “ gel ” dememen nedendir?
Ben azabı tadarken söyle sen neyi tattın? !
Ardında bıraktığın sanki cansız bedendir.
Bu belirsiz bekleyiş beni deli edendir!
“Takdir can baş üstüne, ama çileye saldı” olan mısra “Takdir başım üstüne,
ama çileye saldı” olsa daha iyi olacak gibi geldi bana…
Çünkü “Can baş” olarak okuyunca, ses uyumuna (bence!) sekte vuruyor ki “ş”
ile biten kelimeler, şiir sesli okunurken yankı yapan ve genelde sıkıntı
doğuran kelimelerdir diye düşünüyorum. ( Ya da bana öyle geliyor) Elimden gelse
“ş “ harfi ile biten kelimeleri Türkçeden kaldıracağım o kadar yani
Gelelim Mehmet hocamın deyimiyle “Kaçak inşat olan mısra…” :) yani bu mısra
“Nedendir bu vuslatı bunca zaman uzattın?”
“Vuslat bekleyişimi neden kenara attın? “ olsa olmaz mı acaba?
Sonra alttaki mısra
“Ben azabı tadarken söyle sen neyi tattın? !” mısrada bulanan “azap ve
neyi” çoğullaştırsak “azaplar ve neler” olsa.
Gerekçesi; üst mısrada “kahır üstüne kahır” yazılması, yaşanan sıkıntıların
çoğul olduğunu gösteriyor, dolayısı ile “azabı” olarak tekil değil, “azaplar”
olarak çoğul olması gerek diye düşündüm ki böyle olunca sesli okunuşunda vurgu
daha şık oluyor…
Son mısra “Bu belirsiz bekleyiş beni deli edendir!”
Şöyle olsa “Bu öyle bir nöbet ki delirmeme nedendir!”
Bunu da üst mısrada bekleyiş kelimesini kullandığımızdan kelime tekrarı
olmasın ve nöbet hem beklemek, hem sıkıntıdan nöbet geçirmek anlamına
geleceğinden daha şık olur diye düşündüm ve yine “beni, seni, bu, şu” gibi kelimeler
ne kadar az kullanılırsa böylesi şık şiirlerde daha iyi olur gibi düşünerek
“beni” kelimesini de mısradan alıp, nihayetinde ortaya altta eklediğim gibi bir
kıta çıkardım… Sonrasında da kendi kendime “Ne çok düşünmüşüm” dedim ve aferin
çektim :)
Fakat bilinmesini isterim ki benim yazdıklarım eleştiri falan değildir,
sadece ben her şiiri okurken seslendirdiğim için, şiir sesli okunurken
kelimeler nasıl daha vurgulu olur adına yaptığım bir egzersizdir ve bu
egzersizi sizlerle paylaştım…
Mehmet hocama saygılarımı sunar, hep güzel yazdığı ve bizlere feyiz verdiği
için de teşekkürü borç bilirim…
Takdir başım üstüne, ama çileye saldı
Çile ki her anında kahır üstüne kahır,
Gittiğin günden beri canın canânsız kaldı
Yokluğuna katlanmak terkinden daha ağır.
Vuslat bekleyişimi neden kenara attın?
Davet edilmeyişim, “ gel ” dememen nedendir?
Ben azaplar tadarken söyle sen neler tattın? !
Ardında bıraktığın sanki cansız bedendir.
Bu öyle bir nöbet ki, delirmeme nedendir!
Ihsan Turhan Kalleş
mesela :) yok olsa kaybolsa anlamını bilmesek ve anlamını öğreten olmasa güzel
olmaz mı?
Mecit Aktürk Mecit
Aktürk "Elimden gelse “ş “ harfi ile biten kelimeleri Türkçeden
kaldıracağım o kadar yani "
iyi de, o zaman ne ş/iir, ne ş/air kalir Ihsan kardesim :)) ş/arapsiz ş/iir
yazilir mi, onu da ş/arapcilara sormak gerek. Özellikle de Peygamberimizin
ş/efaatini dizelere dökemeyeceksem yazmanin ne manasi var? :) Üstelik, ş/an,
ş/eref ve ş/öhreti hangi dizelerle dile getirecegiz? Zalim yâri kime ş/ikâyet
edecegiz.
iyisimi, “ş “lere dokunmayalim.
Ihsan Turhan Meciit
bey yorumu silip yeniden mi yapıştırdınız? Benim yorum üstte kaldı, ne oldu
nasıl oldu anlayamadım :))
Ihsan Turhan Betül
hanım, erkeklere "birader" deriz, kızlara da "bacım" olur
biter :) onlar anlamsız kalmaz :)
Afet Kırat anlamını
bilmek istemediğimiz o kadar kelime var ki, terörist, cani, katil, hiç biri Ş
ile bitmiyor. o zaman hemen hemen bütün harfler kalkardı. ş harfine gelince o
ve bazı kelimeler seslendirmede sıkıntı meydana getiriyor onu biliyoruz. Şahsım
adıma söylemem gerekirse şiiri gerçekten anlamak ve sevebilmek için dinlemeyi
değil okumayı tercih ederim. Zira dinlerken fonu, seslendirenin sesinin rengi,
tonlaması, yorumdaki başarısı veya başarısızlığı dikkati şiirden
uzaklaştırıyor. Yine şahsi olarak söylemem gerekirse ş ve s harfi en sevdiğim
harflerdir. Başında ortasında sonunda nerede olursa olsun imkan oldukça
kullanırım. Şiirde mümkün olduğunca kısa kelimelerden uzak durma konusunda
hemfikirim ama ş harfi için değilim İhsan bey.
Ihsan Turhan Ablam,
ben "kendi adıma" dedim zaten, bu kadar sıkıntıya gerek yok, sizlerin
ş sine dokunmam :))
Afet Kırat ben
de kendi adıma dedim, aslında herkes kendi adına söylese neyin daha çok
sevildiği ortaya çıkar.
Ihsan Turhan Abla,
bir gün bana şu şiirimi oku dersen, lütfen sonu ş ile biten kelimeler çok
olmasın.. :)) Rica ediyorum .))
Afet Kırat ______İpek
şala büründüm düşlerime gün düştü
______Düşünceler şahlandı erken değil dün düştü.
böyle mi
Alpdoğan Akyüz "ş,
f, s, h" yapı itibariyle sürekli sert sessizlere girer... Ben de
"ş" severlerdenim açıkçası... Ama bazen yorumcunun diş yapısı bu
harfi telaffuza elverişli olmayabilir. Zira bu harf diş yardımıyla telaffuz
edilir... İhsan Bey diş yapınıza laf atmadım yanlış anlamayın... :DDDDD
Ihsan Turhan Şiiri
yolla okuyalım abla, çünkü diyetisyen önerisi ile perhize başlamıştım ve
diyetisyen "zayıflamak istiyorsanız bol bol kendinize işkence edin"
demişti, yolla şiir okuyalım diyetisyenin dediği olsun. Senin de canın sağ
olsun .))
Alpdoğan Akyüz Nitekim
Afet Ablamızın (Yanlış yazmışım özür) :)))) örneğinde "ş" harfi ne
güzel tınlamış... :)
Ihsan Turhan Mehmet
hocamın şiirine dönelim derim ben, katılanlar ş yi unutsun, katılmayanlar beni
unutsun .))
Alpdoğan Akyüz Şiirimi
"ş"lerle inci gibi işlerim / "Ş"leri sevmeyeni şuracıkta
dişlerim... :)))
Alpdoğan Akyüz Ama
en vahim durum "ş" olmasaydı bir sürü "şey"i
söyleyemezdik... :D
Ihsan Turhan Konunun
kapanmasına gerek kalmadı, konudan önce ben kapandım zaten:))
Ihsan Turhan Şimdi
gidip ş sevmeyenler grubu kuracağım ve 100, 150 üye olunca görüşürüz sizlerle
:)) Şimdilik hoşça kalınız...
Ihsan Turhan Yapmayın
hocam sizde mi? Ben ş ile biten kelimeler dedim içinde olanlar demedim lütfen
ama .)
Mehmet Emin
Türkyılmaz Kısa bir not:
(1)
Çocukluğumda, büyüklerin sohbetlerini merakla izlerdim. Zaman zaman ne
konuştuklarını tam olarak algılayamasam da birçoğu sonraki hayatımda bana çok
yön vermiştir.
Bunlardan birinde, nezle olmuş biri sürekli burnuyla uğraşırken “ – Ey
Allah’ım, ne olurdu şu burnum cebime yakın bir yerde olsa da çekmesi ve mendili
cebime koyması kolay olsaydı “ dediğinde, diğeri “ – iyi de o zaman kokudan
duramazdın ki! “ diye cevap verince çok gülmüşlerdi.
.......
Mehmet Emin
Türkyılmaz (2)
Hani Hoca bir gün ceviz ağacının altında uzanırken “ Ey Rabbim! Hikmetinden
sual edilmez elbette ama bir yanda şu kocaman ağaca verdiğin küçücük cevizler,
diğer yanda küçüçük asmaya verdiğin kocaman kabağın hikmeti nedir? “ diye nida
ettiğinde biraz sonra kafasına düşen cevizi hissedince o ceviz ağacında kabak
olmamasının ne anlama geldiğini çok iyi anlayarak merakını gidermişti…
(aklımızda bulunsun :))) )
Ihsan Turhan sigara
almaya gidiyorum, döneceğim, ben dönene kadar sizler de dilimi şerpetenle
çekiştirin bir daha ş ye laf etmesin .))
Alpdoğan Akyüz Her
harf yerine göre güzel yani... Açıkçası çirkin harf yoktur, çirkin şair vardır
diye düşünüyorum...
Ihsan Turhan Çirkin
şair var derken bana niye bakıyorsunuz Apldoğan hocam, ben bi kere güzel adamım
.))
Ihsan Turhan Aşk
olsun firlatılan taşın kafama doğru geldiğini görmeyecek kadar kör müyüm ? .)
Sizi kınım kınım kınıyorum Alpdoğan bey .)
Ihsan Turhan Ya
arkadaşlar ş harfi kalksın diyen kim? Bulun getirin birlikte dövelim ve en çok
da ben vurayım :)
Afet Kırat Daha
önce şiiri incelenenler nerede, sanırım bellerini doğrultamıyorlar bir Alpdoğan
bey ortalıkta:)))
Elif Yiğit Karlı Abla
ben yetişemedim konuya..bir ş harfidir gidiyor ama henüz çözemedim durumu.
Emine Uysal Merhaba
arkadaşlar, geç de olsa Mehmet bey’in bu güzel şiirine yetiştim. Afet Hanım,
gazı vermiş bir kere. Yazsak , ne yazacağız? Yazmasak ustadan korktu olacak ama
ben de küçücük bir soru sormak istiyorum. Hep merak etmişimdir ama doğrusu
nedir inanın bilmiyorum.
Bu büyük vahâmeti nasıl yazsın kalemler? !
Üstteki mısrada olduğu gibi, şiirin bazı yerlerinde soru işaretinden sonra
ünlem işareti de konmuş. Bunu, şiirde sesimizin, yani yürek sesimizin
yükseldiği yer olarak kabul ediyorum. Böyle bir durumla karşılaştığımda ben de
koymak istiyorum ama doğrusunun ne olduğunu bilmediğim için koymaktan vaz
geçiyorum. Ama Mehmet hocam koyduğuna göre oluyor demek. Ya da oluyor mu, bir
bilen söylesin lütfen.
Avuçlarımdan kayıp rüya olan sevgili!
Nedendir düşlerimi geceye terk edişin?
Hayal olan dense nasıl olur diye düşündüm. Çünkü rüya ile düş aynı şey
değil mi? Alt mısrada düş kullanılmış. Bir de şöyle düşündüm; insanın
avuçlarından kayan rüya değil hayal olur sanırım. Yine de ustalarımız daha
iyisini bilir. Benimki, cahil cesareti:)
Bir de, Afet hanım’ın sorduğu şapkalar konusuna değinecektim; bazı
kelimelerde olmazsa olmaz oluyor şapka. (Babanın kız kardeşi, hala ve hâlâ
gibi.)
Şiiri genel olarak beğendim. Zaten Mehmet Bey’in beğenilmeyecek şiiri yok
ki.
Kendisini tebrik eder, yarışmacı arkadaşlara başarılar dilerim:)
Afet Kırat Bu
büyük vahâmeti nasıl yazsın kalemler? !
herhangi bir işaretten sonra başkası konmaz diye biliyorum, sanırım Mehmet
bey yanlışlıkla koymuştur. Kuralcı bir insanın kuralları yok sayması bana
anlamsız geliyor
Emine Uysal Hayır
Afet hanım, sabahtan beri şiiri didikliyorsunuz ama görmemişsiniz demek ki,
başka mısrada da var. Ben bilerek koyduğunu düşündüm. Çünkü böyle durumlarla
ben de çok karşılaşıyorum. Şiirin orasında yüreğim haykırıyor ama aynı zamanda
soru da soruyorum. Hangi işaret doğru? Bir bilen söylesin.
Emine Uysal Ben
azabı tadarken söyle sen neyi tattın? !
Emine Uysal Yukarıdaki
mısrada insanın çığlık atası geliyor ama aynı zamanda soru soruyor.
Mehmet Emin
Türkyılmaz Düşün anlamı rüyadır elbette ama rüyanın
bir anlamı da " hayâl " Emine Hanım.Ve düş asla hayal anlamına
gelmiyor. ( Ben D. Mehmet Doğan'un yalancısıyım, böyle ilginç bir bağ varmış
aralarında :))) )
Emine Uysal Bağışlayın
hocam, biz daha şiir yolunun başında olduğumuz için soruyoruz. Soralım ki
öğrenelim değil mi?
Emine Uysal Kısa
bir not:
(1)
Çocukluğumda, büyüklerin sohbetlerini merakla izlerdim. Zaman zaman ne
konuştuklarını tam olarak algılayamasam da birçoğu sonraki hayatımda bana çok
yön vermiştir.
Bunlardan birinde, nezle olmuş biri sürekli burnuyla uğraşırken “ – Ey
Allah’ım, ne olurdu şu burnum cebime yakın bir yerde olsa da çekmesi ve mendili
cebime koyması kolay olsaydı “ dediğinde, diğeri “ – iyi de o zaman kokudan
duramazdın ki! “ diye cevap verince çok gülmüşlerdi.
ilahi Mehmet Bey, not düştüğünüz yoruma çok güldüm ama çocukluğumda ben de
aynı o şahıs gibi düşünmüştüm. Nedense, herkesin içinde burnumu silmekten çok
sıkılırdım:)
Afet Kırat Mehmet
bey buradayken o işaretler konusunu da açıklasa derim
Mehmet Emin
Türkyılmaz İmlâ kuralları hayatım boyunca hep dert
olmuştur bana Afet Hanım. Doğduğum bölge bu konuda çok sorunlu... " Soru
işaretinden sonra ünlem konulmaz " diye bir kurala hiç rastlamadım.
Elbette kurallara uymak hepimizin görevi ama insan bazen radar olduğunu bile
bile sür'at yapmak ister ya :))
O anlamda sayın siz de....( eğer kural ise )
Emine Uysal Mehmet
bey, inanın amacım imla eksiğinizi falan aramak değil. Bazen ben de ikilem
arasında kalıyorum. Ünlem koymak istiyorum ama aynı zamanda soru sorduğumun da
farkına varıyorum.
Örneğin; "Ben azabı tadarken söyle sen neyi tattın? !" bu mısrada
nasıl bağırılmaz?
Alpdoğan Akyüz Mehmet
Hocam o zaman memlekete çivi çakmayalım hiç... Her şey kaçak... :))
Afet Kırat Doğrusunu
bilen söylesin de kullanmak şaire kalsın yine
Emine Uysal Afet
hanım'a katılıyorum. İmla ile benim de başım dertte. Hazır hocalarımızı
yakalamışken doğrusunu öğrenelim.
Mehmet Emin
Türkyılmaz Gerek TDK gerekse diğer kaliteli
sözlükler kaynak gösterirken bir usta edebiyatçıyı referans gösteriyorlar.
" Acaba? " Diyorum, " adamlar bunu gerçekten kuralına uygun mu
yaptılar ?" Ya canları öyle istediği için ( benim gibi ) yapmışlarsa ne
olacak?
Afet Kırat sizi
de örnek alacak kişi çoktur Mehmet Bey, sizin gibi ustalara en doğrusunu yazmak
yakışır.
Emine Uysal Gerçekten
ne olacak? paylaşım siteleri neyse ne de, kitap falan çıkarmaya kalksak ne
olacak?
Alpdoğan Akyüz Soru
bildiren cümle veya sözcüklerin sonunda kullanılır, cümle sözde soru cümlesi de
olsa yani karşıdan bir cevap beklenmese de cümlenin sonuna soru işareti konur.
*Türk edebiyatının ilk yazılı belgesi nedir? (cevap bekliyor:gerçek soru
cümlesi)
*Bu havada dışarı mı çıkılır? (cevap beklemiyor:sözde soru cümlesi)
*Böyle bir adama nasıl güvenirsin? (cevap beklemiyor:sözde soru cümlesi)
*Seni hiç sevmez olur muyum? (cevap beklemiyor:sözde soru cümlesi)
*Bu kitapları ona mı vereceğim? (cevap bekliyor:gerçek soru cümlesi)
Mehmet Emin
Türkyılmaz Bu benim soruma cevap değil
Alpdoğan....Ve kural da değil.
"İkisi yan yana kullanılmaz " kuralını merak ediyorum.
Emine Uysal Alpdoğan
bey, asıl sorunun cevabını bekliyoruz senden.
Mehmet Emin
Türkyılmaz Ben, Google amca dışında bir yerde
görmüştüm yan yana kullanıldığını ama bir bulabilsem....
Ihsan Turhan Ben
kullanmıştım Mehmet hocam ama bilerek değil tamamen bir kazaydı :) Klavye
kazası :)
Alpdoğan Akyüz Konuyla
ilgisi yok ama araştırırken benim de dikkat etmediğim bir kurala rastladım:
Kişi adlarından sonra getirilen unvanların ekleri de kesmeyle ayrılmaz:
Pınar Hanıma, Engin Beyi, Ali Paşadan, Mehmet Efendinin…
b. Özel adlara getirilen ekler, satır sonunda yer kalmadığı zaman alttaki
satıra indirilirken, yalnızca kesme işareti kullanılır; kısa çizgiye gerek
yoktur:
Benim annem, tarihe her zaman meraklıydı; Cevdet Paşayla Naima'
yı da, çeşitli Fransız tarihçilerini de hep okurdu.
(Mîna Urgan)
Alpdoğan Akyüz Afet
Hanıma derken mesela Afet Hanım'a şeklinde yazıyordum...
Afet Kırat Noktalama
kuralları konusunda öğrendiğim bir bilgiyi paylaşmak istiyorum. Bir noktalama
işaretinden sonra başka bir işaret kullanılmaz. Ancak şiirlerde şair süslemek
amacıyla da gereksiz ve hatalı noktalama kullanabilirmiş.
Bu büyük vahâmeti nasıl yazsın kalemler? !
Bu dize bir soru cümlesi değilmiş. Soru cümlesi cevap beklendiği zaman olurmuş.
Bu dize sonunda sadece ünlem kullanılabilirmiş. Zira yoğun duyguların
vurgulanması gerekirmiş.
Ben azabı tadarken söyle sen neyi tattın? !
Bu dizede söyle derken cevap beklediğini görüyormuşuz ve soru işareti
kullanılmalıymış. 25 yıllık edebiyat öğretmeni olan kardeşimin sözleriydi
bunlar.
Alpdoğan Akyüz Ama
benim baktığım kaynakta cevap beklesen de beklemesen de soru işareti kullan
diyor Afet Hanım?
Afet Kırat şairin
tercihine göre değişirmiş, soru cümlesi olsa da olmasa da soru işareti kullanılır
ama şair hangisini daha önemli buluyor bunu da gözardı etmemek gerekirmiş.
orada vurguya dikkat çekmek için ünlem kullanılabilirmiş, tabi ki her yerde
değil
Afet Kırat gerçek
soru cümlesi dediğinizde şart elbette
Emine Uysal Arkadaşlar,
ben izninizi isteyeceğim. Ama bu sorunun cevabını bulmadan, bu şiiri arşive
sakın kaldırmayın. Amacım, asla yanlış aramak değil, doğruyu öğrenmek.
Amacımız, burada bilmediklerimi öğrenirken, bildiklerimizi pekiştirmek değil
mi?
Yarın bu saatlerde Allah, izin verirse yine burada olacağım. Hepinize iyi
akşamlar. Zaten bu gruptan başka yerde eğlenemiyorum, bu grup kurulalı beri.
Bugün neler yaptılar diye akşama kadar merak ediyorum inanın. Böyle faydalı bir
grup kurduğu için Mehmet bey’e tekrar teşekkür eder bu güzel duygulu şiiri için
kutlarım.
Cevabı bulmadan sakın yatmayın!
Alpdoğan Akyüz Soru
bildiren cümle veya sözcüklerin sonunda kullanılır, cümle sözde soru cümlesi de
olsa yani karşıdan bir cevap beklenmese de cümlenin sonuna soru işareti konur.
(Valla her yerde farklı yazıyor demek ki...Tdk'ya da baktım ama bu konuya hiç
değinmemiş...)
Mehmet Emin
Türkyılmaz Afet Hanım, " Orfeo " beni, ben
de onu pek sevmem bilirsiniz. Adımı duyunca kasıtlı demesin? :)))
Alpdoğan Akyüz Ben
benzinle çalışıyorum ama... :) Latife bir yana, görüşmek üzere Emine Hanım...
:)
Alpdoğan Akyüz Alpdoğan
Bey derken "b" büyük harfle olacak bir de... :)
Afet Kırat bana
iyi davranan herkesi sever orfeo yanlış tanımışsınız
Emine Uysal Daha
bilgisayarı kapatmadım Alpdoğan Bey, ben de biliyorum Beyin büyük harfle
yazılacağını ama klavyemin shift tuşu bozuk olduğu için ne zorluklarla
yazdığımı bir bilsen böyle konuşmazdın:)) Pardon yazmazdın.
Betül Algün
Yüksel Şiirim masaya yattığında sayın orfeo
burada olmayacaksa, ben tarafımı belirledim. Kesinlikle siz haklısınız Hocam :)
Ihsan Turhan Mehmet
hocam "İhsan kardeşim" sıcak oluyordu, bey biraz soğuk oluyor
üşüyorum :) etmeyin...
Afet Kırat süslemek
amacıyla bilinçli yaptıysanız söz söylemeye hakkımız yok ona göre ama siz zaten
bilmediğinizi söylediniz
Alpdoğan Akyüz Biz
erkeklerin süslenmeye hakkı yok mu yani Afet Ablam? :))))
Afet Kırat edebiyat
fakültesinde öğretileni söyledi kardeşim Mehmet Bey, demek ki varmış.
Afet Kırat sizin
şiirlerin çoğunda ünlem koymasanız da okuyunca ünlem varmış gibi geliyor zaten
Ihsan Turhan E
ben sesimle şiire süs katınca niye yok diyorsunuz Afet ablam :)
Afet Kırat sizin
yorumunuzu beğenmediğimi söyledim mi hiç, sadece sesli dinlerken şiire
yoğunlaşamadığımı söyledim
Ihsan Turhan Yok
ben beğenmediniz demedim zaten, yazılı şiiri, sesli şiire tercih ederim dediniz
Afet ablam
Betül Algün
Yüksel Çok güzel, ders gibi bir şiirdi, bütün
Oflu şiirleri gibi...Teşekkürler Hocam...
Alpdoğan Akyüz Ben
de Mehmet Hocamı ziyadesiyle kutlamak istiyorum bir kere daha...
Afet Kırat Ufak
tefek bir şeyler söylemiş olsak da her zamanki gibi başarılı bir şiirdi, şiir
bahanesiyle sizden şiir hakkında küçük sırlar alabilmekti ama ulaşamadık
maksadımıza. Görüş bi...Daha Fazlasını Gör
Mehmet Emin
Türkyılmaz (I)
Öncelikle, bütün samimiyetimle ( lâf olsun, âdet yerini bulsun diye değil )
her görüşü son derec dikkatli inceleyip olabilirliğini ve nasıl durduğunu
kontrol ettiğimi söylemeliyim. Ve, şimdiye kadar onlarca şiiri edebiyat
sitelerinde didiklediğim hâlde ilk defa bir şiirimin didiklendiğini de.
Farklı bir duygu, gerçekten olması gerekendi. Mutlaka devam etmeli!
Görüşler arasında verdiğim cevapları tekrar etmeden arkadaşlarımın
önerilerine kısa kısa değinmem gerekirse;
Züleyha Hanım:
1) “ Damla damla içime akıp(akar) durur özlemin
Sonra damla yağmura, yağmur borana döner.__
ses ahengi bakımından akar durur diye okuduğumda kulağıma daha hoş geldi
hocam." Demesine cevaben:
- Mutlaka öyle de, “… akar durur…..“ daki iki “ r ” rahatsız etmez mi demek
isterim. Özellikle sesli yorumlarda bu belirgin bir şekilde hissediliyor( siz
sesli yorumları iyi bilirsiniz).
2) “ Sanki fay hattı geçmiş enkaz caddesindeyim ._şiirde duygu hakimken bu
mısra duygu akışını gölgelemiş. daha naif bi ifade olabilridi düşünüyorum.”
Yorumuna ise:
- Bana göre de burası şiirin en zayıf yeri… Birkaç defa değiştirmeyi
düşündüm ama üstteki mısra “Genzimi düğümlüyor yüreğimde depremler “ mısraı ile
bütünlük sağladığı için kıyamadım. ( Deprem – fay hattı )
3 “Kaderin ilmek ilmek attığı her düğümde
Küllenmeyen ateşi tekrar tekrar yakarım.__bu mısrada şiiselliği ve ahengi
kuvvetlendirmek için ateş yerine _hârını_ kelimesi seçilebilrdi.”
- “ Har “ tekrar olmasa bile, “ küllenmeyen ateş “in “ küllenmeyen har “
dan daha sağlam durduğunu düşünüyorum.
Afet Hanım:
1) “Mısraları bir daha vurur bu makûs hayat! “bence şiirin en güzel dizesi
burası, haksız mıyım? “
- Değilsiniz. Güzel mısralardan biriydi bana göre de..
2)
“ Damla damla
Çığlık çığlık
mahzun mahzun
ilmek ilmek
tekrar tekrar
Örneklerini aldığımız bu ikilemeler şiirin gücünü nasıl etkiliyor
arkadaşlar, bunların bazılarını değiştirilirse şiir daha mı iyi olurdu? “
- Anlamı kuvvetlendirmek ve vurguyu artırmak için ben kullanılmalarını hep
tercih etmişimdir. Üstelik alt alta bile olsalar sanki olumsuzluktan çok olumlu
olurlar gibi düşünüyorum. ( tekrar olmadığı sürece)
Alpdoğan Akyüz:
1)
“Şu *bercesteyi belki de girişe almalıydı:
"Her tik-tak edişinde ayrı bir tırpan saat"
- Bence giriş için ideal bir mısra değil.
Zaten mısra-i berceste girişe çok uygun düşmez değil mi?
2)
"Gittiğin günden beri canın canânsız kaldı"
(Bu dizede "canım mı canansız kaldı" olacak yoksa yazılan doğru
mu? “
- “ Can “ dan kasıt ben, “ canan ” ise muhatap. Yani ben senin canın, sen
benim cananım olarak bakarsak; ” ben sensiz kaldım” ın izahı
Mecit Aktürk:
1)
"Çile ki her anında kahır üstüne kahır,"
"Çile ki" den sonra virgül olsa nasıl olur? :)) “
-Bence de gayet iyi olur..
2)
“Tüm bu olanların (grubun kurulması, benim buraya cagirilmam, biribirinden
güzel şiirlere yapılan bunca eleştiri...) iki sebebi olduğunu farkettim;
1- Kalemimi kırdırmak,
2- Şimdiye kadar yazdıklarımı çöpe attırmak :))”
- İki şık da değil bence Mecit Bey. Belki, yazdıklarımıza daha özen
göstermek ve bakış açımızın rengini değiştirmek. Bu çöp konusu bir daha gündeme
gelirse kızmayacağıma garanti veremem:)))
Mehmet Emin Türkyılmaz (II)
Hilmi Yazgı:
"Nasılsa bir gün gelir onun da hükmü biter."
bu mısrada "Nasılsa" yerine hem "bir" den tasarruf
etmek hem de şiir estetiği adına;
"Nasıl olsa gün gelir onun da hükmü biter." şeklinde yazılması
kulağa daha hoş gelmez mi? “
- Sonuna kadar katlıyorum ve bunu nasıl atlamışım diye hayıflanıyorum Hilmi
Bey.
Betül Hanım:
“ Bence Afet Ablamın önerisiyle birleşmeli bu öneri. Zira ardarda
kullanılan 'bu' hecesi de mısrayı yoruyor -bence- "Nedendir kavuşmayı
bunca zaman uzatman" olur mu Abim? “
- Bence “uzattın” ile “uzatman “ arasındaki tercih hakkı hep “uzattın “ dan
yana kullanılmalı. Daha şiirsel gibi.
İhsan Turhan:
1)
“Takdir can baş üstüne, ama çileye saldı” olan mısra “Takdir başım üstüne,
ama çileye saldı” olsa daha iyi olacak gibi geldi bana…
Çünkü “Can baş” olarak okuyunca, ses uyumuna (bence!) sekte vuruyor ki “ş”
ile biten kelimeler, şiir sesli okunurken yankı yapan ve genelde sıkıntı
doğuran kelimelerdir diye düşünüyorum. ( Ya da bana öyle geliyor) Elimden gelse
“ş “ harfi ile biten kelimeleri Türkçeden kaldıracağım o kadar yani "
- “Ş “ harfi konusunu bir kenara bırakırsak İhsan Kardeşim, Bu mısraın ilk
hâli “ Takdir başım üstüne, ama çileye saldı ” idi. Ama ben, kesik kelimeleri
hiç tercih etmiyorum. Yani “başımın “ olması gereken yerde “başım “ demeyi çok
doğru bulmuyorum. Eğer koşma tarzı bir çalışma olsaydı belki ama bu türe
gitmediğini düşünüyorum. ( üstelik “başım”da da Ş var :)) )
2)
" Gelelim Mehmet hocamın deyimiyle “Kaçak inşat olan mısra…” :) yani
bu mısra “Nedendir bu vuslatı bunca zaman uzattın?”
“Vuslat bekleyişimi neden kenara attın? “ olsa olmaz mı acaba?"
Nedendir bu vuslatı bunca zaman uzattın?
Vuslat bekleyişimi neden kenara attın? ?
- Seni okuduktan sonra da bunu tekrar tekrar düşündüm ve benim yazdığımın
daha doğru tercih olduğuna yine karar verdim.
3
“ Sonra alttaki mısra
“Ben azabı tadarken söyle sen neyi tattın? !” mısrada bulanan “azap ve
neyi” çoğullaştırsak “azaplar ve neler” olsa.
Gerekçesi; üst mısrada “kahır üstüne kahır” yazılması, yaşanan sıkıntıların
çoğul olduğunu gösteriyor, dolayısı ile “azabı” olarak tekil değil, “azaplar”
olarak çoğul olması gerek diye düşündüm ki böyle olunca sesli okunuşunda vurgu
daha şık oluyor…”
- Bazı kelimeler çoğul kullanılmasa bile çoğul anlamı düşündürür hep. “
çile, kahır, işkence, azab, sıkıntı… “gibi. Ve sanki çoğul eki aldıklarında
gereksiz gibi durur aldıkları ek. “ Çile “ dendiğinde “bir tek” aklımıza pek
gelmez. “ azab “ da öyle. Bu şahsi düşüncem elbette. Sizin önerinizi de dikkate
alacağım elbette…
4)
" Son mısra “Bu belirsiz bekleyiş beni deli edendir!”
Şöyle olsa “Bu öyle bir nöbet ki delirmeme nedendir!”
Bunu da üst mısrada bekleyiş kelimesini kullandığımızdan kelime tekrarı
olmasın ve nöbet hem beklemek, hem sıkıntıdan nöbet geçirmek anlamına
geleceğinden daha şık olur diye düşündüm ve yine “beni, seni, bu, şu” gibi
kelimeler ne kadar az kullanılırsa böylesi şık şiirlerde daha iyi olur gibi
düşünerek “beni” kelimesini de mısradan alıp, nihayetinde ortaya altta
eklediğim gibi bir kıta çıkardım…
Takdir başım üstüne, ama çileye saldı
Çile ki her anında kahır üstüne kahır,
Gittiğin günden beri canın canânsız kaldı
Yokluğuna katlanmak terkinden daha ağır.
Vuslat bekleyişimi neden kenara attın?
Davet edilmeyişim, “ gel ” dememen nedendir?
Ben azaplar tadarken söyle sen neler tattın? !
Ardında bıraktığın sanki cansız bedendir.
Bu öyle bir nöbet ki, delirmeme nedendir!"
- Her öneri mutlaka dikkate alınmaya değerdir elbette… Ne var ki dün
verdiğim iki örnek “ ş “ tartışmasına kurban gittiği için ne söylemek istediğim
pek anlaşılmadı. Yeri gelmişken tekrar edeyim:
(1)
Çocukluğumda, büyüklerin sohbetlerini merakla izlerdim. Zaman zaman ne
konuştuklarını tam olarak algılayamasam da birçoğu sonraki hayatımda bana çok
yön vermiştir.
Bunlardan birinde, nezle olmuş biri sürekli burnuyla uğraşırken “ – Ey
Allah’ım, ne olurdu şu burnum cebime yakın bir yerde olsa da çekmesi ve mendili
cebime koyması kolay olsaydı “ dediğinde, diğeri “ – iyi de o zaman kokudan
duramazdın ki! “ diye cevap verince çok gülmüşlerdi.
.......
(2)
Hani Hoca bir gün ceviz ağacının altında uzanırken “ Ey Rabbim! Hikmetinden
sual edilmez elbette ama bir yanda şu kocaman ağaca verdiğin küçücük cevizler,
diğer yanda küçüçük asmaya verdiğin kocaman kabağın hikmeti nedir? “ diye nida
ettiğinde biraz sonra kafasına düşen cevizi hissedince o ceviz ağacında kabak
olmamasının ne anlama geldiğini çok iyi anlayarak merakını gidermişti…
……………………
Yani, değişimleri düşündüğümüzde bazı şeyleri unutmamak gerekiyor.
Hâsılı kelâm, şairi kim olursa olsun “ her şiir mutlaka incelenebilir ve
üzerinde görüş bildirilebilir şiirdir “ düşüncesiyle inanıyorum ki eğer
rahmetli Mehmet Akif bugün kalksa yerinden ve İstiklâl Marşı üzerinde biraz
daha düşünmeye vakti olsa bazı yerlerine müdahale ederdi diye aklımdan geçiyor.
Belki o duyguları birebir yaşayamazdı ama kelimeler ve mısralar üzerinde oynama
illaki yapardı bana göre. İnsanın her geçen gün kendini mutlaka yenilediğini
biliyorum. Ve bunun hiç de kötü olmadığına inanıyorum.
Görüş bildiren arkadaşlarıma teşekkürlerimle….
Alpdoğan Akyüz Mehmet
Hocam! Siz o mısrayı başa alsanız, sonradan yazacağınız bir dizenin ondan daha
berceste olacağından eminim zaten! Dolayısıyla berceste başa gelmezdi... :)
Tevazuya gerek yok lütfen!
Formun Altı
Yorumlar
Henüz yapılmış yorum yok
|
|