Salih Erdem Şiiri


C A Z G I R

Ş/er sözünle başladın mı beyâna
Kırk yalanı bol keseden atarsın.
Şom ağzın hiç uğramaz mı ziyâna?
Ahâliyi boyna topa tutarsın.

Ağlar sızlar takla atar dolanır
Arsız dilin ihânete bulanır
Yamakların gıpta ile yalanır;
Safderunu sağmalına katarsın.

Fitne fücur kumkumanı karıştır
Beher nabza ayrı şerbet veriştir
Hünerlisin, çokça düzen yarıştır
Foyan çıkar çamuruna yatarsın!

Urban mı yok? Seçip seçip giyerek
Baktın olmaz ar postunu soyarak
Kaval alır çoban oldum sayarak
Mavalınla arkaçlara çatarsın!

Sırtın kalın yedi belâ savar da
Sahibin çok, yoz kemiği över de
Gerekirse nesebine söver de
Allem kallem sülâleni satarsın.

Bu mesleğin dolar mı ki miâdı
Sürüyorken zorbaların biadı!
Dehlemesin çıkarların vaadi
Doğruları kör boğaza yutarsın.

Getirmedin ki barışa kanâat
Kolay değil fitnelik zor zanâat
İki cihân eder misin berâat?
Tek kendinle yardakçını utarsın.

Ders alırsın, dönüp baksan düzüne
Nice canlar telef olmuş sözüne.
Bu nasıl zevk? Şan edindin sazına
Nerde yangın körüğünle tütersin!

Ey yurtsever! Düşmanlara gerek yok
Şöyle bakın sağa sola bunlar çok
Göz yumarsan; sözlerimi akla sok
Ocağına incir diker, bitersin.

Erdemoğlu söz sahibin dert etme
Diyâr senin çakallara terk etme
Kör nefsini nabızlara zerk etme
Yarattığın sığ gölette batarsın.

Salih Erdem

Formun Üstü

 

·          
Kenan Yavuzarslan Şiir çok güzel, ince ince dokundurması da gayet başarılı. Tekrar okuduktan sonra daha doğru tesbitlerde bulunulabilir. İlk gözüme (aslında kulağıma) batan, 

Şom ağzın hiç uğramaz mı ziyâna?

bu mısrada "hiç" in yeri. 

4-4-3 bir şiiri okurken duraklara uymak şiiri melodik hale getirir. Bu mısraı okurken "Şom ağzın hiç" de mola verince bir melodi bozulması oluşuyor (bence). Önerim, bu kelimelerle "Hiç, şom ağzın" ya da yeni kelemelerle "O şom ağzın" daha uygun olabilir.

Bir de ilk dörtlük 3.mısrada

"ziyâna" kelimesi ustaca kullanılmış ki alkışlıyorum :)
·          
Alpdoğan Akyüz "Ş/er sözünle başladın mı beyâna"

Bu dizedeki kesme işaretini kaldırıp "Er" şeklinde okursak müteakibindeki söylemlerle çelişiyor... Kinayeyi vurgulamak için belki de "Ş/er (!)" şeklinde yazılmalıydı... (Kanaatimce...)

Ağlar sızlar takla atar dolanır
Arsız dilin ihânete bulanır
Yamakların gıpta ile yalanır;
Safderunu sağmalına katarsın.

Hitabın, üçüncü tekil şahıstan birdenbire ikinci tekil şahsa kayması hoş olmamış BENCE...

Genel anlamda başarılı bir hiciv... Yazarını kutlarım... Sürç-i lisan ettiysem affola... Sevgimle...
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz " Erdemoğlu söz sahibin dert etme
Diyâr senin çakallara terk etme "

Buradaki kafiye hakkında da görüş bildirir mi arkadaşlarım?
·          
Alpdoğan Akyüz Bence kötü tınlamış... "Erdemoğlu söz sahibin dert etme" (Burada "çark etme" şeklinde yazılsaydı çok iyi olurdu KANIMCA...)
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz " Tek kendinle yardakçını utarsın."
" utmak " sözlük anlamı olmasına rağmen belki çok bilinmeyen ya da bölgesel anlamda kullanılıp genel anlamda çok kullanılmayan bu tür kafiyelere zorlama ya da gereksiz kafieyeler diyebilir miyiz?
Kullanmak şiir için zafiyet midir?
·          
Alpdoğan Akyüz "Utmak" ya da "ütmek" bence artık yöresel kimlikten sıyrılmış bir kelime... 
Ama daha uç anlamdaki yöresel kelimeler için Mehmet hocama katılmadan edemiyorum...
·          
Ihsan Turhan Mehmet Emin hocamın nezdinde bütün şiir sever gönüllere selam olsun...
·          
Ihsan Turhan Ve Allah razı olsun ki okuyup öğreniyoruz...
·          
Ihsan Turhan Son dörtlükte "Yarattığın" kelimesi, dörtlüğün ilk iki mısrasına ve şiirin genel içeriğinin taşıdığı anlama bakınca, "Yarattığı" mı olmalı, bana mı öyle geldi?
·          
Alpdoğan Akyüz "Yarattığı" şeklinde kullanırsanız Allah'ı (c.c.) kastetmiş olursunuz. (Ki O'nun yarattığı sığ gölette batarsın şeklinde bir anlam çıkar bundan ki yanlış da olmaz bu kullanım.) Şiirde "yarattğın" şeklindeki hitap muhataba ait. Dolayısıyla bu şekilde kullanılmasında da bir hata yok bence... (Bazı şair arkadaşlarımız "yaratmak" kelimesinin beşere ait bir özellik gibi kullanılmasından rahatsızlık duyabilir ki o da başka bir tartışma konusu...)
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Meselâ, ben o rahatsız olanlardanım Alpdoğan.
·          
Alpdoğan Akyüz Açıkçası ben de duyuyorum ama hüsn-ü zan etmeye çalışıyorum...
·          
Ihsan Turhan Ben dörtlüğün ilk mısrasında "söz sahibin dert etme" nin başka bir şahısı kasdettiğini ve ikinci mısradaki çakalların yarattığı suni bir gölet olduğunu düşünerek yazmıştım Alpdoğan hocam ve Mehmet hocam . Yoksa haşa! Öyle bir düşünce aklımdan dahi geçmez... Ameller niyetlere göre yazılır ya :) Şükür ki niyetim iyi :)
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Elbette hüsn-ü zan etmekten yanayım. Ne var ki yoktan var etmek ile, varları bir araya getirmek arasında bir fark olmalı diye düşünürüm.
·          
Alpdoğan Akyüz Ben anladım sizi İhsan Bey... Şu anlamda küçük bir karmaşa var orada: Kör nefsini nabızlara zerk etme (Burada "-sen" kipinin eksikliği hissediliyor... "Kör nefsini nabızlara zerk edersen" 
Yarattığın sığ gölette batarsın. (Hece kurallarına uyarak bu şekildeki kullanım Türkçe'nin yapısına daha çok uyardı tabi...)
·          
Ihsan Turhan Aynen öyle demek istemiştim ama sizin kadar şık diyemedim... :)
·          
Alpdoğan Akyüz Estağfurullah...
·          
Alpdoğan Akyüz Ben asıl dikkatinizi tebrik ederim...
·          
Ihsan Turhan Cidden kalben yazdım, gayet güzel anlattınız, benim düşünüp de anlatamadığımı, dolayısı ile teşekkürler...
·          
Alpdoğan Akyüz İhsan Bey daha sık uğramaya çalışın... Açıkçası özledim eskiden kalma hasbihallerimizi... :)
·          
Ihsan Turhan Hocam malum okullar açılmak üzere ve kızımın rahatsızlığı sebebi ile her işine ben koşturmak durumundayım... Fırsat buldukça geleceğim inşallah...Hakikatten, kendim ve şiir severler açısından, bu sayfanın çok faydalı olacağına inanıyorum...
·          
Alpdoğan Akyüz Geçmiş olsun İhsan Bey... Mutluluk duyarız sizi görmekten...
·          
Kenan Yavuzarslan Terk etmek ve dert ermek teknik olarak elbette hatalı ama yazan kalemin ustalığı dikkate alınınca bunun bir hatadan ziyade farkında olarak bu şekilde kullanıldığı tereddütsüz. Keşke, "terk etme" yerine "terketme" yazılsaydı, bu kadar göze batmazdı.
·          
Afet Kırat Ş/er sözünle başladın mı beyâna
Kırk yalanı bol keseden atarsın.
Şom ağzın hiç //uğramaz mı// ziyâna?
Ahâliyi boyna topa tutarsın.

Kelimede kesme işaretinin tek amacı vardır kendimce hoş görmesem de her iki anlamda da kullanılabilir, seçim okuyucuya kalmıştır. Ancak burada kullanılan kelime “şer” olarak düşünüldüğünde şiire uygun gelse de diğerinin şiirle alakası bile yok. “er” erkek olarak düşündüğümüzde böyledir. Erken olarak düşünürsek, düşünmeden, bilgi sahibi olmadan açıklama yapmak anlamındadır ki bence çok güzel seçilmiş bir kelimedir.

Hiç ile uğramaz mı bir araya geldiğinde okurken ayrılmazlar. Hiç’i başa alarak yazmış olsaydı bu sorun olmazdı.
Son mısra da durak için kelime katledilmiş. Boyna değil boyuna ( sürekli) olmalıydı. Bildiğimiz boyun kelimesi olmadığı açık.
Ahaliyi gelir topa tutardın gibi bir mısra olabilirdi.

Ağlar sızlar takla atar dolanır
Arsız dilin ihânete bulanır ( tdk. Da ihanet şapkasız yazılıyor)
Yamakların gıpta ile yalanır;
Safderunu sağmalına katarsın.

Sırtın kalın yedi belâ savar da
Sahibin çok, yoz kemiği över de
Gerekirse nesebine söver de
Allem kallem sülâleni satarsın.

Allem edip kalem edip diye bir söylem vardır ama allem kalem tek başına aynı anlamı vermiyor gibi.

Getirmedin// ki barışa// kanâat
Kolay değil fitnelik zor zanâat
İki cihân eder misin berâat?
Tek kendinle yardakçını utarsın. 
İlk dizede yine durak hatası gibi görünüyor. Sen yaptın, ki barışa kanaat, belki bir virgül o görüntüyü telafi ederdi.
Utarsın, halk dilinde ütmek yenmek anlamındaymış, ben duymamıştım, belirli bölgelerde söyleniyorsa çok kişi de bilmeyebilir. Yöresel kelimeleri şiveyle yazılan şiirlerde kullanabilirsiniz, okuyan herkes der ki bu o yöreye ait bir kelime olabilir.

Ey yurtsever! Düşmanlara gerek yok
Şöyle bakın sağa sola bunlar çok
Göz yumarsan; sözlerimi akla sok
Ocağına incir diker, bitersin.

Akla sok yine hece için kullanılmış, aslı aklına sok olmalıydı.

Erdemoğlu söz sahibin dert etme
Diyâr senin çakallara terk etme
Kör nefsini nabızlara zerk etme
Yarattığın sığ gölette batarsın.

Dert, terk ve zerk kafiyeli olması gerekenler. Etme burada redif durumundadır ve dert hatalı kafiyedir.

İlk gördüklerim bunlar, belki biraz daha düzenlenirse çok daha iyi olabilir. Fikir ve anlatım olarak güzel bir taşlamaydı.
·          
Ihsan Turhan Son dörtlüğü okuyunca ve sonrasında Mehmet hocam da kafiye hakkında görüş bildirmekten bahsedince, haddim olmayarak şöyle olabilir miydi acaba dedim!

Erdemoğlu söz sahibin dert sanıp
Vatansızı aslı hiçi fert sanıp
Umursarsan çakalları mert sanıp
Yarattığın sığ gölette batarsın
·          
Afet Kırat dert mert ve fert uygun olurdu
·          
Alpdoğan Akyüz "er sözünle" : Burada "er" kelimesi "erken" anlamında kullanılsa dahi hoş durmuyor kanımca... "erken söylenen söz" şeklinde kullanılsaydı bu anlamı kaldırırdı... (Yine kanımca...)
·          
Afet Kırat sözünle yerine sözlerle olabilirdi ama.
·          
Alpdoğan Akyüz "Terk etmek" ayrı yazılır... Burada bir hata yok...
·          
Mecit Aktürk Öncelikle tüm dostlara hayırlı, sağlıklı, huzurlu ve mutlu bir hafta diliyorum.

Salih kardeşim, heybesinde bol kelime olan, kelime haznesi geniş, çok güzel ve manalı şiirleri olan bir dostumuz. Türkçe'ye de oldukça hakim. Şiire gelinceee;

"som ağzın hiç uğramaz mi ziyâna?"
"som ağızın uğramaz mi ziyâna?" 

olamaz mi ki, "O" ya da "hiç" kullanma gereği olsun?

"Kaval alır çoban oldum sayarak" 

Burada şahsen "alır" yerine, "alıp" demeyi tercih ederdim.

"Allem kallem sülâleni satarsın."

bu dize de;

"Fırsat bulsan sülâleni satarsın" olsa daha güzel olmaz mi? Zirâ, "allem kallem" etmek fiili ile beraber kullanılmalı bence.

"Bu mesleğin dolar mi ki miâdı
Sürüyorken zorbaların biadı!
Dehlemesin çıkarların vaadi
Doğruları kör boğaza yutarsın."

Bu dörtlükte 2. dize ile 1. dize yer değiştirse daha hoş olur diye düşünüyorum.

"Getirmedin ki barışa kanâat
Kolay değil fitnelik zor zanâat"

Burada iki dize birbirini tamamlamıyor gibi duruyor sanki. Bu dörtlüğün 1. diz ile başlaması iğreti gibi.

"Ey yurtsever! Düşmanlara gerek yok
Şöyle bakın sağa sola bunlar çok
Göz yumarsan; sözlerimi akla şok
Ocağına incir diker, bitersin."

"Son dize İncir biter ocağında, bitersin" şeklinde iki farklı "bitme"ile bitirmek bence daha güzel olurdu.

Bugün cesaretli bir günüme denk geldim :))

Sürç-u lisân etti isek af ola!
·          
Mecit Aktürk "Getirmedin ki barışa kanâat

"Getirmedin ki barışa kanâat
Kolay değil fitnelik zor zanâat"

Burada kasdettigimi, anlatma gereği duydum.

Fitnelik zor zanâat ise gerçekleşme ihtimali kolay olan (kanâat getirilen = kanâatimizce) ne olabilir? BARıŞ olmaz herhalde. 

"Getirmedin ki savaşa kanâat
Kolay değil fitnelik zor zanâat"

dense mantık hatası olmazdı. 

Bu örneği böyle olsun diye vermedim elbette. Mantık hatasını gösterme açısından "SAVAŞ" kelimesini koydum.

Tabi, tamamen yanılıyor da olabilirim. Doğrusu, henüz uykudan tam uyanmış sayılmam :) Mâlum, saat farkı :))
·          
Alpdoğan Akyüz Mecit Bey ben o dizeyi "tarizli" olarak okudum... Doğru yazımı yine de şöyle olmalıydı: Kolay değil fitnelik zor zanâat (!) (Şair burada tariz yaparak asıl söylemek istediğinin tam tersini kastetmiş...)
·          
Mecit Aktürk Uyaninca ben de farkettim :)
·          
Alpdoğan Akyüz Estağfurullah, konuya değinmeniz iyi oldu... Bunu belirtmek istemiştim çünkü daha önce... Teşekkürler duyarlılığınız için...
·          
Mecit Aktürk Ünlem isaretinin eksikligini göstermek istemistim aslinda :))
·          
Alpdoğan Akyüz Tamamen haklısınız...
·          
Hilmi Yazgi dert etme / terk etme

türkü, şarkı sözü (güfte) yazanlar kullanıyorlar.
ben kullanmam.

yanlış hatırlamıyorsam, Mehmet Nacar hocamızın da kafiye konusunda kafiye aranan kelimelerde ortak harfleri sayma gibi bir görüşü olduğunu biliyorum.
onun da görüşüne saygı duyarım. 
faydalı noktalara değinen yazın dostlarıma ve Mecit bey'e cesaretinden dolayı teşekkür ediyorum.

hayırlı bir hafta dileklerimle, selamlar...
·          
Kenan Baran İki gündür sayfamıza karşı biraz tembellik ettim. Değerli büyüklerim gözden kaçırdıklarım da dahil söylenecekleri söylemişler. Kalıp 4+4+3 ve bana göre zor kalıp ve zorlamalar bu şiirde gözümüze batıyor. Kalıp uysun diye araya sıkıştırılan tek heceler ve bunların yol açtığı okuyuştaki ani frenler ahengi ciddi şekilde etkilemiş. Hece düşmesine sık başvurulmuş, mahalli üsluplar kullanılmış. Son dörtlükteki dert, terk, zerk uyumu şahsımca kabul edilemez. Sizler daha iyi bilirsiniz ki ayrı ya da birleşik olsun rediften önce en az yarım kafiye esastır iyi bir şiir için. Manasal olarak güzel bir taşlama. Salih hocamın gönlüne sağlık ömrüne bereket. Selam ve saygılarımla.
·          
Mustafa Ceylan Şiirin şairinden özür dileyerek HİCİV-TAŞLAMA konusunda dumanı üstünde bir yazımı sizlerle paylaşmak istiyorum. İşte şu linkte : http://www.gulceedebiyat.net/konu-gunumuz-heccavlari-24306.html Cümle dostlara selamlar, saygılar...
·          
Ülkü Reyhan Ahıska Hiciv yazan kişi, taşı karşısındakine atmadan evvel havaya atar ve altına kendi kafasını koyar önce. Koyar ki, taşının şiddetini, acısını muhatabından evvel kendisi bir tadar...
Çok beğendim.Paylaşım için teşekkürler.Saygılar efendim.
·          
Ihsan Turhan Hiciv kişiye özelse ve topluma mesaj vermiyorsa hiciv sayılır mı? Yani iki kişinin bireysel sorunları için birbirlerine gönderi olarak yazdığı şiire hiciv diyebilir miyiz? Bunu da ayrıca tartışmak lazım!
·          
Alpdoğan Akyüz Hiciv, havaya bir taş attığınızda sahibinin başını bulan yegane taştır... Kanımca onun yazıldığı kişi, kişiler ya da merci bu anlamda önem taşımıyor...
·          
Alpdoğan Akyüz İhsan Bey çok güzel bir konuya temas ettiniz... Diğer dostların da fikirlerini bilmek isterim şahsım adına...
·          
Alpdoğan Akyüz Mustafa Ceylan üstadımızın hiciv konusundaki makalesini okuyan arkadaşlarımız varsa, tartışmaya bu makaleyi de dahil edebiliriz... Belki değişik bir bakış açısından faydalanabiliriz bu sayede...
·          
Ihsan Turhan Alpdoğan hocam, şiire emek veren bütün hocalarımızdan, öğrenmek, öğretmek ve bilgi alışverişi yapmak adına, bu ve benzeri konularda aydınlatıcı kelamlar geleceğine inanıyorum . Bu arada herkese hayırlı bir gün diliyorum...
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz " Hiciv kişiye özelse ve topluma mesaj vermiyorsa hiciv sayılır mı? Yani iki kişinin bireysel sorunları için birbirlerine gönderi olarak yazdığı şiire hiciv diyebilir miyiz? " 

Yani, kelime anlamı itibarıyla buna hiciv diyebiliriz ( taşlama). Ama edebî anlamda nereye oturur işte onu sorgulamak lazım galiba.
Her şiir mesaj vermek zorunda mı?
Her şiir geneli hesap etmeli mi?
O zaman bizim özel duygularımız ne olacak?
Ya da ne kadar özel ne kadar genel?
·          
Ihsan Turhan Evet Mehmet hocam çok haklısınız...
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Nefi'nin Kadı Efendi'ye yazdığı:

“ Bize kafir demiş kadı efendi
tutalım ben diyen ana müselman
arıldıkça yarın ruz-ı cezaya
ikimizde çıkarın anda yalan ”

Bu meşhur dörtlüğe ne diyeceğiz?
·          
Alpdoğan Akyüz Mesela diyelim ki ben sevgilime kızdım... Ona bir hiciv şiiri yazdım... Şimdi 
aşk şiiri yazsam edebi sayılıyor da, O'na karşı kızgınlığımı bildiren bir şiir yazıyorsam edebi sayılmıyor mu? Sonuçta ikisi de duygu... Bence önemli olan şiirin içinde barındırdığı sanattır... Yoksa daha önce de değindiğim gibi kişi ya da merci önemli değildir... (Kişisel fikirlerimdir...)
·          
Ihsan Turhan Ama şu da var Alpdoğan hocam, sevgiliye yazdığınız aşk şiiri toplumda bir çok kişiyle örtüşür! Lakin hiddet şiiri örtüşmez diye düşünüyorum. Sebebine gelince, sevginin dili birdir, fakak hiddetin dili farklıdır! Yanılıyor muyum?
·          
Alpdoğan Akyüz bana kafir demiş müftü efendi
tutalım ben diyem ona müselman
vardıkta yarın ruz-ı cezaya
ikimiz de çıkarız onda yalan...

Nefî'nin bu şiiri bazı kaynaklarda böyle aktarılmış Mehmet Hocam... "Arıldıkça" kelimesinin geçtiği dizeyi anlayamadım... Asıl hali hangisi acaba?
·          
Alpdoğan Akyüz Sevginin dili neden bir olsun? Herkes farklı sever ve farklı kızar... :)
·          
Ihsan Turhan Sevginin dedim Alpdoğan hocam, sevgilinin demedim :)Herkes farklı sever farklı kızar elbette. fakat çok uç noktalar hariç, sevginin anlatım dili genel olarak örtüşür, lakin hiddetin çok fazla örtüşmez, kendi adıma böyle olduğunu düşünüyorum...Tabi bu benim kendi düşüncem!
·          
Alpdoğan Akyüz Düzeltmiştim... Sevgi diye... :)
·          
Kenan Baran Bana kalırsa hiciv kişiye özel de yazılabilir. Sonuçta aşk yazdığımız zaman ya yaşadığımız ya da kurgusunu kendimizin oluşturduğu aşk şiirindeki "ahu gözlü dilber" bir ve özel kişidir. Topluma hitap eden kısmı da bizden başkalarının da "ahu gözlü dilber"inin olma durumudur. Birine kızıp ya da alaya alıp hiciv yazarken de, bizim gibi birilerine kızıp alaya alabilecek kişiler bunu sahiplenebilir, kullanabilir ve nasiplenebilir. Bu nedenle kişi aynı zamanda toplumdur diyebilir miyiz ?.. 

Şairlerin edip olduğu ya da olması gerektiği söylenir ama sonuçta onlar da insan ve çok hassas insanlar. Olaylardan en çok etkilenmeye müsait olanlar yine onlar. 

Çok bariz bir şekilde küfür etmediği sürece, edebi sanatlarla (tabiri caizze) taşı gediğe oturtuyorsa bunda bir sıkıntı görmüyorum (şahsen).

Konu hicivken, gerek Mustafa Ceylan Hocanın yazısında, gerekseMehmet Emin Türkyılmaz Hocanın verdiği örnekte Nefî'den bahsetmeleri tesadüf değildir. Nefî'nin hicivden ötürü başı vurulmuştur. Bu durum üzerine tartıştığımız yazıdaki "taşı önce havaya atıp kendi başını altına koymak" değil midir ?

Saygılar.
·          
Alpdoğan Akyüz Görüşünüze saygı duyarım İhsan Bey... Ama ben her zaman farklılıkların tadını çıkarmayı seven biriyim... O nedenle ne kadar çeşitlilik varsa o derece mutlu olurum...
·          
Alpdoğan Akyüz Ayrıca sevgiyle yoğrulmuş güzel yüreğinizden kaynaklanıyor bu görüşünüz... Ben öyle algıladım... :)
·          
Ihsan Turhan Aslında kastım şuydu Alpdoğan hocam "Seven herkes sevdiğine sarılmak ister ama hiddetlenen herkes hiddetlendiğini öldürmek istemez" :)) buna benzer bir sürü şey var...
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Hicivde bir başka tartışılan konu da dildir.Küfür olmalı mı olmamalı mı? Ne kadar olmalı, nasıl olmalı?

Özellikle hicivlerdeki dil biraz da yetişme tarzıyla alakalı bir görüntü sergiler. Edebiyatın “ edeb ” ten geldiğini savunmak da mümkün, edebsize anladığı dilden konuşmanın doğru olduğunu da.
Meselâ, bebekliğinden beri hiç küfür duymamış ve etmemiş bir kişinin kafasına silah da dayasanız sanıyorum ona küfrettiremezsiniz. Ettirseniz de o küfür anlamında yerine oturan bir küfür olmaz. Mutlaka vernellenmiştir. Küfürbaz bir adam ise küfretmek için illa konuşması ve yazması gerekmiyor. O bakışıyla da küfredebilir.
Burada ince bir çizgi var bana göre. Ve bu ince çizgi, eğer küfre niyet etse bile dil olarak küfretmemek ama karşıya küfrettiğini hissettirmek.
Meselâ şu örnek bu anlamda çok hoştur:

Bir papağanı var Ahmet’in. Ve arkadaşı Hasan Ahmet’i her ziyaret ettiğinde papağanla ilgilenip ona küfürlü konuşmayı öğretir. Günler geçer papağan tam bir küfürbaz olmuştur. Ne zaman Hasan o eve gelse papağan selam yerine bile küfürlü konuşmaya başlar.Sahibi Ahmet ise bundan rahatsızdır ve ne yaptıysa mani olamamaktadır. Sonunda papağana der ki:
- Eğer bir daha ağzından küfür duyarsam bütün tüylerini yolacağım!
Papağan mesajı almıştır. Artık çok dikkat etmeye başlar. Nihayet Hasan eve gelir ve papağan Hasanı görür görmez:
“ - Hasan, Hasan! “ Diye söze başlayıp tam küfredeceği zaman sahibinin tehdidini hatırlar. Tüyleri onun için çok kıymetlidir ama küfrede beter alışmıştır.O sihirli kelimeyi söyler:
“ – Hasan! Anlarsın ya… “
………………………………………..
İşte en ağır sözlerin ve küfrün ifade edilişi böyle olursa bence o bir şairin şiir zekâsını gösterir..
Ve Zeki olanlar hep hatırlanır!
·          
Ihsan Turhan Yüreğime verdiğiniz paye için de teşekkürler...
·          
Ihsan Turhan Çok güzel bir benzetme oldu Mehmet hocam :)
·          
Alpdoğan Akyüz Harikaydı Mehmet Hocam... Gerçekten çok ders verici...
·          
Ihsan Turhan Mesela ben bir şiirimde "Yuh olsun" sözünü kullandığım için, bir hanım yazarca edepsiz olmakla suçlanmıştım ve bana aynen şöyle demişti. "Ben sizi edepli bilirdim, sizi bir daha okumayacağım" :)
·          
Alpdoğan Akyüz Sevgili İhsan Bey, söz konusu duygular olunca inanılmaz öznelleşiyor durumlar... :)
·          
Alpdoğan Akyüz O başınıza gelen şeyi hatırlıyorum... Papağan gibi tüylerim diken diken oldu şimdi... :)))))
·          
Ihsan Turhan Benim o şiirden sonra tüyüm kalmadığı için, rahatım Alpdoğan hocam :))
·          
Alpdoğan Akyüz Kalacak gibi de değil ki... :)
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Şu da var ki, hiciv biraz da tuzlama çorbasına benzer. Sarımsaksız, acı bibersiz ve baharatsız pek tat alınmaz bana göre :)))
·          
Alpdoğan Akyüz Neyzen Tevfik'in şu dizeleri sanırım konuyla örtüşür nitelikte:

Esir iken mümkün mü ibadet
Yatıp kalkıp Atatürk’e dua et
Senin gibi dürzülerin yüzünden 
Dininden de soğuyacak bu millet

İşgaldeki hali sakın unutma
Atatürk’e dil uzatman gereksiz
Sen anandan yine doğardın amma
Baban kim olurdu bilemezdin
·          
Alpdoğan Akyüz Siyasete girmek gibi bir niyetim yok... Sadece örnekti...
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Son mısra oturmadı Alpdoğan. Anladık değiştirdin ama bari kafiyeyi uydursaydın :)))
·          
Alpdoğan Akyüz Kafiyeyi bizim papağana havale ettim Mehmet Hocam... :))))
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Bu şiir hakkındaki sözlerimizi bitirelim ki Salih Beye haksızlık etmeyelim. Hiciv konusu da konuşacağımız konulardan biri.
·          
Alpdoğan Akyüz Çok özür dileyerek son olarak Nefi'nin gazelinden bir beyit paylaşacağım Mehmet Hocam:

tûti-i mu'cize-gûyem ne desem lâf değil 
çerh ile söyleşemem âyinesi sâf değil
Ihsan Turhan Arkadaşlar bu dörtlükte "zorbaların" kelimesinde bulunan "ın" fazlalık olup anlam hatası yaratmıyor mu? Yoksa bana mı öyle geldi? "Zorbalara" olması gerekmiyor mu?
·          
Alpdoğan Akyüz Meslek derken neyi kastettiğini anlamamız lazım önce sanırım...
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Bu mesleğin dolar mı ki miâdı
Sürüyorken zorbaların biadı!
Dehlemesin çıkarların vaadi
Doğruları kör boğaza yutarsın.

Burada mı?
·          
Ihsan Turhan "Cazgırlık" değil mi Alpdoğan hocam? Ben öyle anladım ama bilemiyorum. Eğer benim anladığım gibi ise bahsettiğim kelime "zorbalara" olmalı ve tamlama eki olan "ın" kalkmalı gibi geldi...
·          
Alpdoğan Akyüz Zorbaların bağlılık sözü sürüyorken bu mesleğin miadı dolar mı? Düz söyleyince böyle oluyor... Taktir sizin...
·          
Ihsan Turhan Evet Mehmet hocam, yani cazgır" zorbalara biad ediyor" gibi olması lazım diye düşündüm.
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Bu mesleğin dolar mı ki miâdı
Sürüyorken zorbaların biadı!

Ben anlam olarak burada bir hata göremedim.
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Belki alttaki mısra düşünülebilir:

"Dehlemesin çıkarların vaadi"
·          
Ihsan Turhan Eyvallah hocam, ben kafama takılanı soruyorum ki, vesilesi ile öğreneyim, öğrenilsin...
·          
Alpdoğan Akyüz "Çıkarların" derken, "çıkar çevrelerinin" kastedilmiş sanırım... Çıkar çevrelerinin vaadi insanları boş yere yönlendirmesin gibi düşününce mantıklı bir söylem gibi geldi... (Tabi şiir mantığıyla... :)
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Yani, 
"Dehlemesin/ gaz vermesin çıkarcının vaadi "
"Dehlemesin ............. vaadi"

gibi de düşünülebilir
Mehmet Emin Türkyılmaz O zaman da " çıkarların " ya da "çıkarcılık " vaadi şekliyle düşünülebilir
·          
Alpdoğan Akyüz Kesinlikle haklısınız hocam... Biz kendimizi zorluyoruz illa ki bir temele oturtacağız diye ama sizin söyledikleriniz en doğrusu...
·          
Afet Kırat çıkarcının vaadi daha uygun geliyor bana
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Estağfirullah. Jimnastik yapmayı deniyoruz sadece
·          
Alpdoğan Akyüz Bir de "Kör boğaza yutmak?" Böyle bir deyim var mı acaba? Yoksa da ne demek isteniyor burada?
·          
Alpdoğan Akyüz Kaval alır çoban oldum sayarak
Mavalınla arkaçlara çatarsın!

Burada, "kaval çalıp" daha uygun değil mi?
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Herkes sizin gibi genç değil Alpdoğan. Mısraı kopyalarsak daha rahat buluruz :))

" Doğruları kör boğaza yutarsın."
"Kör boğaz " ı tâbir olarak duymadım. Ama " kör kuyu" gibi düşünmek mümkün. O zaman da:
Kör boğaza mı / Kör boğazla mı ? Akla geliyor
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz eğer "yutarsın "yerine "tıkarsın " olsaydı "kör boğaza " daha uygundu. 
Ama "yutmak" olunca sanki " boğazla " gibi olsa daha uygun gibi.
·          
Afet Kırat boğaza yutulmaz boğaza atılır veya boğazla yutulur, kör boğaz, kara boğaz duyduğum bir deyim belki yöresel olarak kullanılmış genele yayılmamış da olabilir.
·          
Alpdoğan Akyüz "Doğruları pervasızca yutarsın" denseydi belki de bu tartışmayı yapmıyor olurduk... :) (Kişisel görüşüm yine...)
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Şairin o anki ruh hâli kullandığı kelimelere sirayet eder.Mesele kelimeden çok nasıl kullanıldığıdır o an için . Bugün şair de farklı düşünebilir elbette.
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz ...................
"Kaval alır çoban oldum sayarak"
Çok sırıtmıyor ama şöyle de düşünülebilir:

Kaval alıp çoban oldum sayarak
Bir kavalla çoban oldum sayarak
Kavalıyla çoban oldum sayarak
·          
Ihsan Turhan Kaval bulup çoban oldum sayarak, hani at bulup kendini jokey sanmak gibi :)
·          
Alpdoğan Akyüz Urban mı yok? Seçip seçip giyerek
Baktın olmaz ar postunu soyarak
Kaval alır çoban oldum sayarak
Mavalınla arkaçlara çatarsın!
...Daha Fazlasını Gör
·          
Ihsan Turhan Aslında önceki kıtada "yatarsın" ayağı kullanılmamış olsa. 
bu kıtanın ayağı olarak çok uyacak gibiydi…

Urban mı yok? Seçip seçip giyerek
Baktın olmaz ar postunu soyarak
Kaval bulup çoban oldum sayarak
Mavalınla arkaçlarda yatarsın!
·          
Kenan Baran İhsan Hocam o bayanla alakalı durumu hatırlar gibiyim. Beraber örnekler sunmuştuk. Siz kendi tüylerinizi boşa yolmuşsunuz. :)
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Şiir hakkında son sözleri alalım arkadaşlar. Sabah başka bir şiire geçeceğiz inşallah...
·          
Ihsan Turhan Benim son sözüm, klişe bir söz olsun Mehmet hocam ve diyeyim ki "İlhamın daim olsun yüreğine sağlık Salih kardeşim" :)
·          
Alpdoğan Akyüz Ben de sabırla eleştirileri takip ettiği için Salih Bey'i tebrik etmek istiyorum... Ayrıca bu güzel hicvi için de kendisini kutlarım...
·          
Hilmi Yazgi genel düşüncem: 

şiirin baştan sona belli bir kalıp ile yazılması (bu doğrudur) ve uzun olması kalıba uyma zorunluğundan elbetteki bazı kıtalarda anlam düşmesine ya da biribirine yakın ifadelerin okuru sıkmasına sebep olabiliyor. bunun içine "boyna" , "akla" gibi hece düşmesi, yöresel şivenin kullanımı yanında kökeni arapça farsça olan kelimelerin sıklığını da katarsak; hicivde olması gereken damak tadını verebildiğini söylemek zor olacak kanaatimce.
hiciv bir yandan düşündürürken bir yandan da yüzümüzde tebessüm oluşturup, okura dinlenme payı vermelidir diye düşünüyorum. teknik olarak kusursuzluğun yanında şiirin, dili yormayan bir akışının, ahenginin olması; ağır mısralar arasına düşünme payı bırakılması açısından, hafif (daha anlaşılır) mısraların serpiştirilmesi okurun usanmamasına ve haz almasına vesile olacaktır elbette.

Salih bey'in güzel şiirlere kalem olduğunu bilmeme rağmen;
bu konulara sizlerden biraz uzakta olmamdan,
belki de günümüz hiciv şiirlerinin üzerimdeki soğutucu etkisi yüzünden bu şiirden zevk aldığımı söyleyemeyeceğim. hani derler ya; "elektirik alamadım"
işte öyle bir şey...

saygı ve selamlar her daim...

dip not: 
uzun yazamamam, klavyemin farklı olması ve Türkçe karakterlerin eksikliğindendir.
·          
Ayşe Kadıoğlu Yıldız Yorumlara baktım bayan arkadaşlardan sadece Afet Hanım katılmış.Bu benim gibi kendilerini yeterli bulamadıklarından mı acaba?her ne kadar yeterli bulamazsam da bende bir iki satır yazayım..kaç gündür Salih Beyin şiirini bekliyordum.ustalar şöyle çok kusur bulsa diye:))( şakaydı tabii) Yorumlara bakınca öyle çok kayda değer bir kusur da yok galiba.. Ya da acaba hiç kusur bulunamayan şiir okuyacak mıyız merakla bekliyorum...kimin şiirinde tek kusur bulunamayacak?Her neyse her ne kadar kusur yoksada ben okurken öyle büyük bir keyif alamadım...Bunda ne demek istedi diye geri dönüp tekrar baktığım yerler oldu(belki bu benim anlayışım ama oldu işte)ve buda beni zorladı.Şiir akmadı..okuduğum herhangi şiirlerden biri işte.öyle bu süperdi diyebileceğim bir şiir değildi...Yolu açık olsun. Herkese selamlar....
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Şiirlerini tâkip ettiğim Salih Beyin bana göre belirgin özelliklerinden biri de üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin şiirlerini yeni baştan düzenleme gereği duymasıdır. Bunu ben de sıkça yaparım. Belki de her gün şiir adına yeni şeyler öğrenmesek bile yeni şeyler düşünmek ,düşünebilmektir bunun nedeni. Ve zaman geçtikçe insanın kendi eksiğini daha iyi görmesindendir. 
Birçok arkadaşlarımızın, sonradan yapılan değişimlere “ o anki duyguyu yok edere “ görüşüyle yaklaştığını bilsem de üstad Abdurrahim Karakoç’un bazı şiirleri altı ay kadar beklettiğini biliyorum.
Bu şiiri seçerken mümkün olduğunca eski kayıtlardan biri olsun istedim. Zaten düzenlemeleri ve kontrolleri bir alışkanlık eden şaire manevra alanları ve görüş pencereleri sağlayalım istedim karınca kararınca…
İnşallah katkımız olmuştur.
·          
Halil Gülşen Arkaç kelimesini bir şiirde görmek benim için çok büyük sürpriz. Ancak; "arkaçlara çatmak" yerine "arkaçlarda yatmak" daha münasipti bence de. Arkaç, poyraz yelinin değmediği, güneye bakan yamaç demektir. Bir Yörük olarak, konar-göçerlerin konaklamak için arkaçları tercih ettiklerini belirtmeliyim.
·          
Ihsan Turhan Aynen ben de sizinle aynı fikirdeyim Mehmet hocam ve inancım şudur ki, şiirler kitap haline gelene kadar değişir ve değişmelidir! Mesela ben sizin "Bir tanem" isimli şiirinizi yıllar önce sesinizden dinlemiştim. Bir kaç yıl sonra başka bir yerde şiirle karşılaştığımda, üstünde fark edilir değişikler görmüştüm. Bu da bana fikir olmuştu. Dolayısı ile birçok şiirimde bir kaç kez değişklik yaptığım olmuştur. Ben, yazan ve şiir konusunda bilgisi olan arkadaşlarımızı ve hocalarımızı, teşbihte hata olmazsa eğer! "Gönüllü ve bedel istemeyen şiir editörleri olarak görüyorum" Gitseniz bir editöre ve deseniz ki "Ben kitap çıkaracağım fakat içinde telaffuz hatası, imla hatası, vs... Var mı? Varsa düzenler misiniz!" Yüklüce para ödemek durumunda kalırsınız :) Bu işi parasız ve gönüllü yapan herkese selam olsun...
·          
Salih Erdem “Düşünce, düşünceyle bilendiği oranda keskinleşir!”

Öncelikle grupta yaptığımız çalışmanın hecede düşüncelerimizin netlik kazanması ve görüşlerin keskinleşmesi(!) adına anlamlı bulduğumu söylemeliyim. Okuyan, düşünen, düşüncesini açık yüreklilikle ifade eden, görüşleriyle katkıda bulunan arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. 

Benim çizdiğim, sizlerin algıladığı resim genel hatlarıyla örtüşüyor. Resmin geneline bakarak ayrıntılara kafa yormanız, desenini ve rengini beğenmediğiniz yerleri fikir paletinizdeki renklerle tamamlamaya çalışmanız ise ayrı bir güzellik. 

Şunu baştan kabul etmek gerekir ki, öğrenmenin yaşı yok ve bilgi kimsenin tekelinde değil. Az veya çok hepimizin öğrenmesi gereken şeyler var. Deyim yerindeyse, “hecehâneden” henüz mezun olmadım, öğrenme aşamasındayım. Belki sınıflarımız ve katettiğimiz yol farklı, -kendi adıma- daha hedefe ulaşmış değilim. Kaldı ki, kendimizi mezun saysak bile kişinin alanıyla ilgili bilgilerini ve kendini yenilemesi ölünceye dek devam edecektir; etmelidir.
·          
Salih Erdem Bazı kavram ve kelimelerin içinin boşaltılmasını doğru bulmuyorum.

Kişinin kendini bilmesi çok önemli! İnternet ortamında şiir yazan hiç kimseye; üstat, edip vs. diye hitap etmediğim gibi kendimin de “usta”, hele hele bir “üstat, edip” olmadığımı biliyorum. 

ŞİİRDE BİRİCİK DERDİM; “Bir işi yapacaksan ya layığınca yapacaksın ya da yanına hiç yaklaşmayacaksın!” düşüncesinden hareketle, hecenin özenli bir işçisi olmak; HECEYE LAYIK OLABİLMEK. Şiirin daha çok işçiliğini seviyorum. 

Her alanda olduğu gibi şiirde de farklı düşünceler olacaktır, olmalıdır. Herkesin aynı şekilde düşünmesi beklenemez. Farklı fikirleri bir bilgi paylaşımı olarak görüyorum. Düşünceler hakikatle ne derece örtüşüyorsa doğruluğu o oranda tescil olup perçinlenecektir. 

Şiirlerde; süper, harika, harikulade, fevkalade vb. ifadeleri kolay kolay kullanmadığım gibi; süper ötesi, harika üstü veya fevkaladenin fevkini de henüz bilmiyorum. 

Her şair, her şiir eleştirilebilir. Eleştirilmelidir. Herkesi memnun edecek bir şair ve şiiri olduğunu da sanmıyorum. 

Şiir iyi, güzel, âlâ olabilir; duygu ve düşüncelerimize hitap edip, bizde hayranlık hissi uyandırabilir. Bu durumda beğenimizi ifade edecek bazı güzel söz ve ifadelerimiz olacaktır mutlaka. Ama bunda da abartıya kaçılmaması gerektiğini düşünüyorum. Gereksiz sarf edilen her söz sahibine ve sarf ettiğine bir yüktür! Bazen kişi giydirdiğimiz övgüden doğacak sorumluluğun altında ezilebilir!

Zira şiirin ve şairin başarısı görecelidir. Kişiden kişiye ve algıya göre değişecektir. İşin uzmanlarınca ve kamuoyunda ortak bir kanı oluşmadığı sürece bizim ona uygun gördüğümüz vasfa sahip olmayacaktır.
·          
Salih Erdem Köklü bir şiir geçmişim yok. 

Şiirle kendimi ifade etmeye çalışmam Kasım 1994 ile Mayıs 1996 yılları arasında oldu ve bu heves bir süre sonra söndü.
Bu dönem şiirlerim serbest tarz diye tabir edilen şiirler ve nereden aklıma esmişse, araya serpiştirilmiş iki tane -heceyi ve kurallarını bilmeden- ölçü(!) ile yazılmış şiir!

Okumayı eskiden beri severim.

Bilgisayar ve internetin yaygınlaşmasıyla birlikte Edebiyata olan ilgim beni internet ortamında şiir ve edebiyat sitelerine sevk etti. Bir siteye üye oldum, yayınlanan şiirleri görünce -kuzguna yavrusu şahin görünür misali- ben de yazdığım –serbest tarz- şiirlerimi yayınlamaya karar verdim.

22-23.02.1995 tarihinde heceden habersiz yazdığım 

“kokusunu taşırsın tomurcuk baharın
titreşir tellerinde canlanır çiçekler
eşkıya türeyince ak karlı dağların
başkaldırır dizelerin isyanı söyler”

diye başlayan “türküler” isimli şiirimi *****bu bir türkü sözü değil bireysel bir çalışmadır***** ön açıklamasıyla 06.04.2005 tarihinde yayınladım. Ve bu şiire iki yorum geldi:

1. Yorum: “Yüreğinize sağlık.”
2. Yorum:
“Bir şey anladıysam arap olayım,
Söyle güzel dostum türab olayım
6 ,5- 4, 4 ,3 yada 4, 4 vesselam
türkü sözünüze mihman olayım.

Konu güzel, düzenlede çöğürümle çalıp, çığırayım.
sevgilerimle”

İşte, bu ikinci yorumdur beni heceye sevk eden 

Önceden bir kulak dolgunluğum var, ama biri diğerinin aynı gibi gelen hece ile yazılan şiirlerin üzerinde durmazdım; okumaya başladım. Az çok bir fikir edindim. Bu sayede hecede güzel kalemlerin şiirlerini daha bir dikkatle okur oldum.

Hece ile yazma çalışmalarım –bu olaydan bir ay sonra- 2005 yılı Nisan ayına denk gelir. 
Araya birkaç serbest şiir sıkışsa da, o gün bugündür, hece ile ifade eder oldum meramımı.

Okumuş olduğunuz “CAZGIR” şiiri; almış olduğum o rüzgârın etkisiyle 06.12.2005 tarihinde yazdığım otuzuncu şiirdir. İhsan Kardeşim hatırlayacaktır, bu şiir hikâyesi olan bir şiirdir ve edebiyat sitelerinden bazı dostlarım da bu olaya şahittir.

-Şiir yazıldığı zaman diliminde ihtiyaca cevap vermişti. 
Oysa şiir ne kadar geniş bir kesime ve zaman dilimine hitap ediyorsa o oranda başarılıdır.-

Bunları yazmaktaki amacım; incelemeye aldığımız bu şiir vesilesiyle şiirin sahibini de yakından tanımanızı sağlamak.
·          
Salih Erdem Şiirle ilgili düşüncelerimi bazı şiirlerimde işledim;

http://www.edebiyatdefteri.com/siir/452404/b-e-d-e-l
http://www.edebiyatdefteri.com/siir/553412/siir-uzerine---
http://www.edebiyatdefteri.com/siir/610201/siirin-ayak-sesleri
http://www.edebiyatdefteri.com/siir/630345/s-a-i-r

Bu yedi yıllık süre içerisinde şiirden anladıklarıma gelince

Bir duyguyu, düşünceyi, aklıma düşeni şiirle ifade etmek beni mutlu ediyor.

Şiiri; kendini ve hayatı sorgulayış; iyiyi, doğruyu, güzeli, gerçeği arayış ve bu doğrultuda kendini ifade etmek olarak görüyorum.

Bugüne kadar, hissetmediğim ve içinde bir fikri barındırmayan şiir kaleme almadım. 

Ele aldığım konuları enikonu işlemeye azami dikkat gösteriyorum.

Şiirlerimde düşünmeyi ve düşündürmeyi seviyorum. Bu amaçla sormayı ve sorgulamayı sık yapmaya çalışıyorum. Telmih, aliterasyon, cinas, mecaz… Ses ve anlama dayalı edebî sanatları şiirlerimde uygulamaya çalışıyorum.

Tek korkum; anlaşılmamaktan ziyade, yanlış anlaşılmak!

Anlam derinliği olan veya arkasında başka anlam barındıran ve dolaylı anlatımların olduğu şiirlerimin zaman zaman şiirin akışını ve okumayı, zaman zaman da anlaşılmasını zora soktuğunu biliyorum. 

Soruların okuyucu zihninde yankılanması ve yarım kalan bazı ifadelerin okuyucu tarafından tamamlanmasını istiyorum. 

Dilimiz oldukça zengin, şiirlerin bu zenginlikten hak ettiği payı alması ancak titiz bir işçilikle mümkün. Günlük yaşamda insanlarımızın kullandığı kelime sayısı malûm! Bu anlamda yazarlarımıza görevler düşmektedir.

Şiir yazarken bilgisayarımda TDK sayfası daima açıktır. 

Kültürümüzün şiirlere yansıtılması ve yaşatılması adına; atasözü, deyim, birleşik söz ve eski sözcükleri yeri geldikçe şiirlerde kullanıyorum. Kelimelerle oynamayı seviyorum. Bazen eski sözleri kullanmam eleştiri konusu olsa da dozunda kullanılırsa şiire halel getirmeyeceğine inanıyorum.

Şiirin hangi türü olursa olsun, şiirde dikkatimi çeken noktalardan biri şu olmuştur: 
Ne söylediğinizden ziyade nasıl söylüyorsunuz. Oysa şiirin içini dolduran ne söylediğimizdir. İşin felsefi, duygusal ve düşünce boyutu burasıdır. Nasıl söylediğimiz ise işin edebi kısmıdır. Dikkatleri çeken, şiiri etkili kılan yer ise işte bu “nasıl” kısmıdır. 

Yergi şiirlerimde birebir şahısları hedef almam, bu şiirde olduğu gibi genele hitap ederim. Bu konudaki düşüncelerimi “Taşlama” şiirimde işlemiştim;

http://www.edebiyatdefteri.com/siir/605237/t-a-s-l-a-m-a 

Şiirin hangi türü olursa olsun, şiirin seviyesi şairin seviyesi kadardır!

Âşık veya ozan tarzında yazdığım şiirlerin “sözün özü” diye başlayan son kıtalarında bahsi geçen konu ile ilgili mutlaka kendime bir pay biçerim. Yergiye çıkan kişi yerme işine kendinden başlamalıdır. Yerdiği

Yazılan her şiir, şairin bir dönemini yansıtır ve şairin yol haritasında bir kilometre taşı gibidir. Bugüne dek yazdığım hiçbir şiirimi silmedim. Bazen eski şiirlerime baktığımda yer yer içime sinmeyen kısımlar, rötuşlanacak yerler gözüme çarpar. Kimi vakit özünü bozmadan restore ettiğim de olur. Ama başlangıç noktamı ve aldığım yolu görmem için o kilometre taşları yerli yerinde durmalı. 

Yazılan şiirlerin belli bir süre bekletilmesinin gerekli olduğunu bilmekle birlikte;
Yaşadığımız hayattan kendimizi soyutlayamayız;
“Şiir aynı zamanda; anlık duygu ve düşüncelerin ifadesidir” 
“Şiir bir çığlıktır, şair çığlığını yangın yerine anında atmalıdır.”
“Şiir toplumsal bir reflekstir!”
düşüncesini de savunan biri olarak yazdığım ve yayınladığım sonrasında üzerinde kalem oynatamadığım birçok şiirim vardır.

Şiir yazılıp bittiğinde, kendi ayakları üzerinde durabileceğini, kendisine getirilen eleştirilere göğüs gerebileceğini savunmuşumdur öteden beri. 

“Eser olana değin sanki kızı gibidir
O’na gelen her bir söz kalemine nâmustur!
Ele gelin olunca tenkitler tabiîdir
Kırılmamak, kırmamak; edîblere mahsustur!”

Yerinde veya değil; haklı veya haksız yapılan tüm eleştiriler bizi olgunlaştıracak şiir yolunda daha iyiye ve güzele götürecektir. –Çünkü yapılan eleştiri dikkatleri şiire, eleştiri yapılan o noktaya yoğunlaştıracak; bizleri düşünmeye, araştırmaya, kafa yormaya sevk edecektir.-

Her ne kadar bazen yerinde kullanamasam da; şiirlerde noktalama işaretlerinin kullanılmasının gerekli olduğunu düşünüyorum. Biliyoruz ki, yerine göre bir virgül bile anlamı değiştirmektedir.

Örneğin bu şiirde:

Ş/er(!) sözünle başladın mı beyâna

Allem eder… Sülaleni satarsın

şeklinde yazılsaydı anlam, anlatım ve anlaşılmada hiçbir sıkıntı olmayacaktı.

Doğrusu bu ya; bilgisayar, internet ve edebiyat sitelerindeki dostların bugünlere gelmemdeki rolünü inkâr edemem. Sabrınızı zorlayan uzun bir yazı oldu, 
Değerli vakitlerini ayıran tüm dostlara teşekkür ederim :)
·          
Ihsan Turhan Yukarda ki yorumuma son bir şey ekleyip, Salih kardeşimizin şiirine veda edelim :)
Grubun anladığım kadarıyla kuruluş amacı “Şiirler hakkında bilgi ve düşünce paylaşımı.”
Lakin bu konuda çok önemli bir şey var ki dilim döndüğünce anlatmaya çalışayım.
Ne kadar bilgili olursanız olun, konu hakkında isterseniz profesör olun… Bilgiyi aktarma üslubunuz çok önemlidir…
Misal vermek gerekirse, susuzluktan yandığını düşündüğünüz birine “Nasılsa bir tanker suyum var” diyerek, ağzına itfaiye hortumunu dayayıp, tazyikli suyu basarsanız, susuzluğunu gidermek yerine onu boğarak öldürmüş olursunuz! Yani, bilgi aktarımın üslubu, nerede ve ne zaman ne oranda aktaracağınız, aktarırken kişiyi hedef almadığınızı, sadece kişiye değil, diğer katılımcılara da hissettirmeniz çok önem taşır! Amaç sadece bilgiyi paylaşmak ise bunun kadar güzel bir şey olabilir mi? 
Yani “Bilgiyi değerli kılan, bilgi değil, bilgiyi taşıyanın niyetidir” diye düşünüyor ve bütün grup üyelerine teşekkür ederek saygılarımı sunuyorum…

Formun Altı

 








Yorumlar
6.7.2018 17:16:36
Salih ERDEM ; üSTAD'Hemşehrim de olması münasebetiyle hemen hemen tüm şiirlerini en az 3 er defa okurum. Bir şiiri var ki; 2023 'e kadar KÖYE DÖNÜŞ PROJESİ İÇİN en az üç bakanlığın ele alıp değerlendireceği bir durum . Köylerimiz boşalıyor . Köy okullarımız boşalıyor , Köylülerimiz şehirlere göçüyor . Göçün önlenmesi ,köye dönüşün hızlandırılması şiirin içinde gizli tüm derin manalarında ehil kişiler tarafından seminerler , köye dönüş projeleri , köye yatırım ile köylerimize dair çok daha güzel şiirler yazılmasına vesile olmalarını diliyorum .
İbrahim İRİŞ




Yorum Yapın

Ad Soyad: Yorumunuz:
E-posta:
Tarih:
3.5.2024 09:26:11
 


 
 

 
 

 
 
 
 
 
 




Bu site Kişisel Yazar Web Tasarım projesi ile oluşturulmuştur.