|
Salih Erdem Şiiri
C A Z G I R
Ş/er sözünle başladın mı beyâna
Kırk yalanı bol keseden atarsın.
Şom ağzın hiç uğramaz mı ziyâna?
Ahâliyi boyna topa tutarsın.
Ağlar sızlar takla atar dolanır
Arsız dilin ihânete bulanır
Yamakların gıpta ile yalanır;
Safderunu sağmalına katarsın.
Fitne fücur kumkumanı karıştır
Beher nabza ayrı şerbet veriştir
Hünerlisin, çokça düzen yarıştır
Foyan çıkar çamuruna yatarsın!
Urban mı yok? Seçip seçip giyerek
Baktın olmaz ar postunu soyarak
Kaval alır çoban oldum sayarak
Mavalınla arkaçlara çatarsın!
Sırtın kalın yedi belâ savar da
Sahibin çok, yoz kemiği över de
Gerekirse nesebine söver de
Allem kallem sülâleni satarsın.
Bu mesleğin dolar mı ki miâdı
Sürüyorken zorbaların biadı!
Dehlemesin çıkarların vaadi
Doğruları kör boğaza yutarsın.
Getirmedin ki barışa kanâat
Kolay değil fitnelik zor zanâat
İki cihân eder misin berâat?
Tek kendinle yardakçını utarsın.
Ders alırsın, dönüp baksan düzüne
Nice canlar telef olmuş sözüne.
Bu nasıl zevk? Şan edindin sazına
Nerde yangın körüğünle tütersin!
Ey yurtsever! Düşmanlara gerek yok
Şöyle bakın sağa sola bunlar çok
Göz yumarsan; sözlerimi akla sok
Ocağına incir diker, bitersin.
Erdemoğlu söz sahibin dert etme
Diyâr senin çakallara terk etme
Kör nefsini nabızlara zerk etme
Yarattığın sığ gölette batarsın.
Salih Erdem
·
Kenan
Yavuzarslan Şiir çok güzel, ince ince
dokundurması da gayet başarılı. Tekrar okuduktan sonra daha doğru tesbitlerde
bulunulabilir. İlk gözüme (aslında kulağıma) batan,
Şom ağzın hiç uğramaz mı ziyâna?
bu mısrada "hiç" in yeri.
4-4-3 bir şiiri okurken duraklara uymak şiiri melodik hale getirir. Bu
mısraı okurken "Şom ağzın hiç" de mola verince bir melodi bozulması
oluşuyor (bence). Önerim, bu kelimelerle "Hiç, şom ağzın" ya da yeni
kelemelerle "O şom ağzın" daha uygun olabilir.
Bir de ilk dörtlük 3.mısrada
"ziyâna" kelimesi ustaca kullanılmış ki alkışlıyorum :)
·
Alpdoğan Akyüz "Ş/er sözünle başladın mı beyâna"
Bu dizedeki kesme işaretini kaldırıp "Er" şeklinde okursak
müteakibindeki söylemlerle çelişiyor... Kinayeyi vurgulamak için belki de
"Ş/er (!)" şeklinde yazılmalıydı... (Kanaatimce...)
Ağlar sızlar takla atar dolanır
Arsız dilin ihânete bulanır
Yamakların gıpta ile yalanır;
Safderunu sağmalına katarsın.
Hitabın, üçüncü tekil şahıstan birdenbire ikinci tekil şahsa kayması hoş
olmamış BENCE...
Genel anlamda başarılı bir hiciv... Yazarını kutlarım... Sürç-i lisan
ettiysem affola... Sevgimle...
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz " Erdemoğlu söz sahibin dert
etme
Diyâr senin çakallara terk etme "
Buradaki kafiye hakkında da görüş bildirir mi arkadaşlarım?
·
Alpdoğan Akyüz Bence kötü tınlamış... "Erdemoğlu söz sahibin dert etme"
(Burada "çark etme" şeklinde yazılsaydı çok iyi olurdu KANIMCA...)
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz " Tek kendinle yardakçını
utarsın."
" utmak " sözlük anlamı olmasına rağmen belki çok bilinmeyen ya
da bölgesel anlamda kullanılıp genel anlamda çok kullanılmayan bu tür
kafiyelere zorlama ya da gereksiz kafieyeler diyebilir miyiz?
Kullanmak şiir için zafiyet midir?
·
Alpdoğan Akyüz "Utmak" ya da "ütmek" bence artık yöresel
kimlikten sıyrılmış bir kelime...
Ama daha uç anlamdaki yöresel kelimeler için Mehmet hocama katılmadan
edemiyorum...
·
Ihsan Turhan Mehmet Emin hocamın nezdinde bütün şiir sever gönüllere selam
olsun...
·
·
Ihsan Turhan Son dörtlükte "Yarattığın" kelimesi, dörtlüğün ilk iki
mısrasına ve şiirin genel içeriğinin taşıdığı anlama bakınca,
"Yarattığı" mı olmalı, bana mı öyle geldi?
·
Alpdoğan Akyüz "Yarattığı" şeklinde kullanırsanız Allah'ı (c.c.) kastetmiş
olursunuz. (Ki O'nun yarattığı sığ gölette batarsın şeklinde bir anlam çıkar
bundan ki yanlış da olmaz bu kullanım.) Şiirde "yarattğın" şeklindeki
hitap muhataba ait. Dolayısıyla bu şekilde kullanılmasında da bir hata yok
bence... (Bazı şair arkadaşlarımız "yaratmak" kelimesinin beşere ait
bir özellik gibi kullanılmasından rahatsızlık duyabilir ki o da başka bir
tartışma konusu...)
·
·
Alpdoğan Akyüz Açıkçası ben de duyuyorum ama hüsn-ü zan etmeye çalışıyorum...
·
Ihsan Turhan Ben dörtlüğün ilk mısrasında "söz sahibin dert etme" nin
başka bir şahısı kasdettiğini ve ikinci mısradaki çakalların yarattığı suni bir
gölet olduğunu düşünerek yazmıştım Alpdoğan hocam ve Mehmet hocam . Yoksa haşa!
Öyle bir düşünce aklımdan dahi geçmez... Ameller niyetlere göre yazılır ya :)
Şükür ki niyetim iyi :)
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz Elbette hüsn-ü zan etmekten
yanayım. Ne var ki yoktan var etmek ile, varları bir araya getirmek arasında
bir fark olmalı diye düşünürüm.
·
Alpdoğan Akyüz Ben anladım sizi İhsan Bey... Şu anlamda küçük bir karmaşa var orada:
Kör nefsini nabızlara zerk etme (Burada "-sen" kipinin eksikliği
hissediliyor... "Kör nefsini nabızlara zerk edersen"
Yarattığın sığ gölette batarsın. (Hece kurallarına uyarak bu şekildeki
kullanım Türkçe'nin yapısına daha çok uyardı tabi...)
·
Ihsan Turhan Aynen öyle demek istemiştim ama sizin kadar şık diyemedim... :)
·
·
·
Ihsan Turhan Cidden kalben yazdım, gayet güzel anlattınız, benim düşünüp de
anlatamadığımı, dolayısı ile teşekkürler...
·
Alpdoğan Akyüz İhsan Bey daha sık uğramaya çalışın... Açıkçası özledim eskiden kalma
hasbihallerimizi... :)
·
Ihsan Turhan Hocam malum okullar açılmak üzere ve kızımın rahatsızlığı sebebi ile
her işine ben koşturmak durumundayım... Fırsat buldukça geleceğim
inşallah...Hakikatten, kendim ve şiir severler açısından, bu sayfanın çok
faydalı olacağına inanıyorum...
·
Alpdoğan Akyüz Geçmiş olsun İhsan Bey... Mutluluk duyarız sizi görmekten...
·
Kenan
Yavuzarslan Terk etmek ve dert ermek teknik
olarak elbette hatalı ama yazan kalemin ustalığı dikkate alınınca bunun bir
hatadan ziyade farkında olarak bu şekilde kullanıldığı tereddütsüz. Keşke,
"terk etme" yerine "terketme" yazılsaydı, bu kadar göze
batmazdı.
·
Afet Kırat Ş/er sözünle başladın mı beyâna
Kırk yalanı bol keseden atarsın.
Şom ağzın hiç //uğramaz mı// ziyâna?
Ahâliyi boyna topa tutarsın.
Kelimede kesme işaretinin tek amacı vardır kendimce hoş görmesem de her iki
anlamda da kullanılabilir, seçim okuyucuya kalmıştır. Ancak burada kullanılan
kelime “şer” olarak düşünüldüğünde şiire uygun gelse de diğerinin şiirle
alakası bile yok. “er” erkek olarak düşündüğümüzde böyledir. Erken olarak
düşünürsek, düşünmeden, bilgi sahibi olmadan açıklama yapmak anlamındadır ki
bence çok güzel seçilmiş bir kelimedir.
Hiç ile uğramaz mı bir araya geldiğinde okurken ayrılmazlar. Hiç’i başa
alarak yazmış olsaydı bu sorun olmazdı.
Son mısra da durak için kelime katledilmiş. Boyna değil boyuna ( sürekli)
olmalıydı. Bildiğimiz boyun kelimesi olmadığı açık.
Ahaliyi gelir topa tutardın gibi bir mısra olabilirdi.
Ağlar sızlar takla atar dolanır
Arsız dilin ihânete bulanır ( tdk. Da ihanet şapkasız yazılıyor)
Yamakların gıpta ile yalanır;
Safderunu sağmalına katarsın.
Sırtın kalın yedi belâ savar da
Sahibin çok, yoz kemiği över de
Gerekirse nesebine söver de
Allem kallem sülâleni satarsın.
Allem edip kalem edip diye bir söylem vardır ama allem kalem tek başına
aynı anlamı vermiyor gibi.
Getirmedin// ki barışa// kanâat
Kolay değil fitnelik zor zanâat
İki cihân eder misin berâat?
Tek kendinle yardakçını utarsın.
İlk dizede yine durak hatası gibi görünüyor. Sen yaptın, ki barışa kanaat,
belki bir virgül o görüntüyü telafi ederdi.
Utarsın, halk dilinde ütmek yenmek anlamındaymış, ben duymamıştım, belirli
bölgelerde söyleniyorsa çok kişi de bilmeyebilir. Yöresel kelimeleri şiveyle yazılan
şiirlerde kullanabilirsiniz, okuyan herkes der ki bu o yöreye ait bir kelime
olabilir.
Ey yurtsever! Düşmanlara gerek yok
Şöyle bakın sağa sola bunlar çok
Göz yumarsan; sözlerimi akla sok
Ocağına incir diker, bitersin.
Akla sok yine hece için kullanılmış, aslı aklına sok olmalıydı.
Erdemoğlu söz sahibin dert etme
Diyâr senin çakallara terk etme
Kör nefsini nabızlara zerk etme
Yarattığın sığ gölette batarsın.
Dert, terk ve zerk kafiyeli olması gerekenler. Etme burada redif
durumundadır ve dert hatalı kafiyedir.
İlk gördüklerim bunlar, belki biraz daha düzenlenirse çok daha iyi
olabilir. Fikir ve anlatım olarak güzel bir taşlamaydı.
·
Ihsan Turhan Son dörtlüğü okuyunca ve sonrasında Mehmet hocam da kafiye hakkında
görüş bildirmekten bahsedince, haddim olmayarak şöyle olabilir miydi acaba
dedim!
Erdemoğlu söz sahibin dert sanıp
Vatansızı aslı hiçi fert sanıp
Umursarsan çakalları mert sanıp
Yarattığın sığ gölette batarsın
·
·
Alpdoğan Akyüz "er sözünle" : Burada "er" kelimesi
"erken" anlamında kullanılsa dahi hoş durmuyor kanımca... "erken
söylenen söz" şeklinde kullanılsaydı bu anlamı kaldırırdı... (Yine
kanımca...)
·
Afet Kırat sözünle yerine sözlerle olabilirdi ama.
·
·
Mecit Aktürk Öncelikle tüm dostlara hayırlı, sağlıklı, huzurlu ve mutlu bir hafta
diliyorum.
Salih kardeşim, heybesinde bol kelime olan, kelime haznesi geniş, çok güzel
ve manalı şiirleri olan bir dostumuz. Türkçe'ye de oldukça hakim. Şiire
gelinceee;
"som ağzın hiç uğramaz mi ziyâna?"
"som ağızın uğramaz mi ziyâna?"
olamaz mi ki, "O" ya da "hiç" kullanma gereği olsun?
"Kaval alır çoban oldum sayarak"
Burada şahsen "alır" yerine, "alıp" demeyi tercih
ederdim.
"Allem kallem sülâleni satarsın."
bu dize de;
"Fırsat bulsan sülâleni satarsın" olsa daha güzel olmaz mi? Zirâ,
"allem kallem" etmek fiili ile beraber kullanılmalı bence.
"Bu mesleğin dolar mi ki miâdı
Sürüyorken zorbaların biadı!
Dehlemesin çıkarların vaadi
Doğruları kör boğaza yutarsın."
Bu dörtlükte 2. dize ile 1. dize yer değiştirse daha hoş olur diye
düşünüyorum.
"Getirmedin ki barışa kanâat
Kolay değil fitnelik zor zanâat"
Burada iki dize birbirini tamamlamıyor gibi duruyor sanki. Bu dörtlüğün 1.
diz ile başlaması iğreti gibi.
"Ey yurtsever! Düşmanlara gerek yok
Şöyle bakın sağa sola bunlar çok
Göz yumarsan; sözlerimi akla şok
Ocağına incir diker, bitersin."
"Son dize İncir biter ocağında, bitersin" şeklinde iki farklı
"bitme"ile bitirmek bence daha güzel olurdu.
Bugün cesaretli bir günüme denk geldim :))
Sürç-u lisân etti isek af ola!
·
Mecit Aktürk "Getirmedin ki barışa kanâat
"Getirmedin ki barışa kanâat
Kolay değil fitnelik zor zanâat"
Burada kasdettigimi, anlatma gereği duydum.
Fitnelik zor zanâat ise gerçekleşme ihtimali kolay olan (kanâat getirilen =
kanâatimizce) ne olabilir? BARıŞ olmaz herhalde.
"Getirmedin ki savaşa kanâat
Kolay değil fitnelik zor zanâat"
dense mantık hatası olmazdı.
Bu örneği böyle olsun diye vermedim elbette. Mantık hatasını gösterme
açısından "SAVAŞ" kelimesini koydum.
Tabi, tamamen yanılıyor da olabilirim. Doğrusu, henüz uykudan tam uyanmış
sayılmam :) Mâlum, saat farkı :))
·
Alpdoğan Akyüz Mecit Bey ben o dizeyi "tarizli" olarak okudum... Doğru
yazımı yine de şöyle olmalıydı: Kolay değil fitnelik zor zanâat (!) (Şair
burada tariz yaparak asıl söylemek istediğinin tam tersini kastetmiş...)
·
·
Alpdoğan Akyüz Estağfurullah, konuya değinmeniz iyi oldu... Bunu belirtmek
istemiştim çünkü daha önce... Teşekkürler duyarlılığınız için...
·
Mecit Aktürk Ünlem isaretinin eksikligini göstermek istemistim aslinda :))
·
·
Hilmi Yazgi dert etme / terk etme
türkü, şarkı sözü (güfte) yazanlar kullanıyorlar.
ben kullanmam.
yanlış hatırlamıyorsam, Mehmet Nacar hocamızın da kafiye konusunda kafiye
aranan kelimelerde ortak harfleri sayma gibi bir görüşü olduğunu biliyorum.
onun da görüşüne saygı duyarım.
faydalı noktalara değinen yazın dostlarıma ve Mecit bey'e cesaretinden
dolayı teşekkür ediyorum.
hayırlı bir hafta dileklerimle, selamlar...
·
Kenan Baran İki gündür sayfamıza karşı biraz tembellik ettim. Değerli büyüklerim
gözden kaçırdıklarım da dahil söylenecekleri söylemişler. Kalıp 4+4+3 ve bana
göre zor kalıp ve zorlamalar bu şiirde gözümüze batıyor. Kalıp uysun diye araya
sıkıştırılan tek heceler ve bunların yol açtığı okuyuştaki ani frenler ahengi
ciddi şekilde etkilemiş. Hece düşmesine sık başvurulmuş, mahalli üsluplar
kullanılmış. Son dörtlükteki dert, terk, zerk uyumu şahsımca kabul edilemez.
Sizler daha iyi bilirsiniz ki ayrı ya da birleşik olsun rediften önce en az
yarım kafiye esastır iyi bir şiir için. Manasal olarak güzel bir taşlama. Salih
hocamın gönlüne sağlık ömrüne bereket. Selam ve saygılarımla.
·
·
Ülkü Reyhan
Ahıska Hiciv yazan kişi, taşı
karşısındakine atmadan evvel havaya atar ve altına kendi kafasını koyar önce.
Koyar ki, taşının şiddetini, acısını muhatabından evvel kendisi bir tadar...
Çok beğendim.Paylaşım için teşekkürler.Saygılar efendim.
·
Ihsan Turhan Hiciv kişiye özelse ve topluma mesaj vermiyorsa hiciv sayılır mı?
Yani iki kişinin bireysel sorunları için birbirlerine gönderi olarak yazdığı
şiire hiciv diyebilir miyiz? Bunu da ayrıca tartışmak lazım!
·
Alpdoğan Akyüz Hiciv, havaya bir taş attığınızda sahibinin başını bulan yegane
taştır... Kanımca onun yazıldığı kişi, kişiler ya da merci bu anlamda önem
taşımıyor...
·
Alpdoğan Akyüz İhsan Bey çok güzel bir konuya temas ettiniz... Diğer dostların da
fikirlerini bilmek isterim şahsım adına...
·
Alpdoğan Akyüz Mustafa Ceylan üstadımızın hiciv konusundaki makalesini okuyan
arkadaşlarımız varsa, tartışmaya bu makaleyi de dahil edebiliriz... Belki
değişik bir bakış açısından faydalanabiliriz bu sayede...
·
Ihsan Turhan Alpdoğan hocam, şiire emek veren bütün hocalarımızdan, öğrenmek,
öğretmek ve bilgi alışverişi yapmak adına, bu ve benzeri konularda aydınlatıcı
kelamlar geleceğine inanıyorum . Bu arada herkese hayırlı bir gün diliyorum...
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz " Hiciv kişiye özelse ve
topluma mesaj vermiyorsa hiciv sayılır mı? Yani iki kişinin bireysel sorunları
için birbirlerine gönderi olarak yazdığı şiire hiciv diyebilir miyiz?
"
Yani, kelime anlamı itibarıyla buna hiciv diyebiliriz ( taşlama). Ama edebî
anlamda nereye oturur işte onu sorgulamak lazım galiba.
Her şiir mesaj vermek zorunda mı?
Her şiir geneli hesap etmeli mi?
O zaman bizim özel duygularımız ne olacak?
Ya da ne kadar özel ne kadar genel?
·
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz Nefi'nin Kadı Efendi'ye yazdığı:
“ Bize kafir demiş kadı efendi
tutalım ben diyen ana müselman
arıldıkça yarın ruz-ı cezaya
ikimizde çıkarın anda yalan ”
Bu meşhur dörtlüğe ne diyeceğiz?
·
Alpdoğan Akyüz Mesela diyelim ki ben sevgilime kızdım... Ona bir hiciv şiiri
yazdım... Şimdi
aşk şiiri yazsam edebi sayılıyor da, O'na karşı kızgınlığımı bildiren bir
şiir yazıyorsam edebi sayılmıyor mu? Sonuçta ikisi de duygu... Bence önemli
olan şiirin içinde barındırdığı sanattır... Yoksa daha önce de değindiğim gibi
kişi ya da merci önemli değildir... (Kişisel fikirlerimdir...)
·
Ihsan Turhan Ama şu da var Alpdoğan hocam, sevgiliye yazdığınız aşk şiiri toplumda
bir çok kişiyle örtüşür! Lakin hiddet şiiri örtüşmez diye düşünüyorum. Sebebine
gelince, sevginin dili birdir, fakak hiddetin dili farklıdır! Yanılıyor muyum?
·
Alpdoğan Akyüz bana kafir demiş müftü efendi
tutalım ben diyem ona müselman
vardıkta yarın ruz-ı cezaya
ikimiz de çıkarız onda yalan...
Nefî'nin bu şiiri bazı kaynaklarda böyle aktarılmış Mehmet Hocam...
"Arıldıkça" kelimesinin geçtiği dizeyi anlayamadım... Asıl hali
hangisi acaba?
·
Alpdoğan Akyüz Sevginin dili neden bir olsun? Herkes farklı sever ve farklı kızar...
:)
·
Ihsan Turhan Sevginin dedim Alpdoğan hocam, sevgilinin demedim :)Herkes farklı
sever farklı kızar elbette. fakat çok uç noktalar hariç, sevginin anlatım dili
genel olarak örtüşür, lakin hiddetin çok fazla örtüşmez, kendi adıma böyle
olduğunu düşünüyorum...Tabi bu benim kendi düşüncem!
·
·
Kenan Baran Bana kalırsa hiciv kişiye özel de yazılabilir. Sonuçta aşk yazdığımız
zaman ya yaşadığımız ya da kurgusunu kendimizin oluşturduğu aşk şiirindeki
"ahu gözlü dilber" bir ve özel kişidir. Topluma hitap eden kısmı da
bizden başkalarının da "ahu gözlü dilber"inin olma durumudur. Birine
kızıp ya da alaya alıp hiciv yazarken de, bizim gibi birilerine kızıp alaya
alabilecek kişiler bunu sahiplenebilir, kullanabilir ve nasiplenebilir. Bu
nedenle kişi aynı zamanda toplumdur diyebilir miyiz ?..
Şairlerin edip olduğu ya da olması gerektiği söylenir ama sonuçta onlar da
insan ve çok hassas insanlar. Olaylardan en çok etkilenmeye müsait olanlar yine
onlar.
Çok bariz bir şekilde küfür etmediği sürece, edebi sanatlarla (tabiri
caizze) taşı gediğe oturtuyorsa bunda bir sıkıntı görmüyorum (şahsen).
Konu hicivken, gerek Mustafa Ceylan Hocanın
yazısında, gerekseMehmet Emin Türkyılmaz Hocanın verdiği örnekte Nefî'den
bahsetmeleri tesadüf değildir. Nefî'nin hicivden ötürü başı vurulmuştur. Bu
durum üzerine tartıştığımız yazıdaki "taşı önce havaya atıp kendi başını
altına koymak" değil midir ?
Saygılar.
·
Alpdoğan Akyüz Görüşünüze saygı duyarım İhsan Bey... Ama ben her zaman
farklılıkların tadını çıkarmayı seven biriyim... O nedenle ne kadar çeşitlilik
varsa o derece mutlu olurum...
·
Alpdoğan Akyüz Ayrıca sevgiyle yoğrulmuş güzel yüreğinizden kaynaklanıyor bu
görüşünüz... Ben öyle algıladım... :)
·
Ihsan Turhan Aslında kastım şuydu Alpdoğan hocam "Seven herkes sevdiğine
sarılmak ister ama hiddetlenen herkes hiddetlendiğini öldürmek istemez"
:)) buna benzer bir sürü şey var...
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz Hicivde bir başka tartışılan konu
da dildir.Küfür olmalı mı olmamalı mı? Ne kadar olmalı, nasıl olmalı?
Özellikle hicivlerdeki dil biraz da yetişme tarzıyla alakalı bir görüntü
sergiler. Edebiyatın “ edeb ” ten geldiğini savunmak da mümkün, edebsize
anladığı dilden konuşmanın doğru olduğunu da.
Meselâ, bebekliğinden beri hiç küfür duymamış ve etmemiş bir kişinin
kafasına silah da dayasanız sanıyorum ona küfrettiremezsiniz. Ettirseniz de o
küfür anlamında yerine oturan bir küfür olmaz. Mutlaka vernellenmiştir.
Küfürbaz bir adam ise küfretmek için illa konuşması ve yazması gerekmiyor. O
bakışıyla da küfredebilir.
Burada ince bir çizgi var bana göre. Ve bu ince çizgi, eğer küfre niyet
etse bile dil olarak küfretmemek ama karşıya küfrettiğini hissettirmek.
Meselâ şu örnek bu anlamda çok hoştur:
Bir papağanı var Ahmet’in. Ve arkadaşı Hasan Ahmet’i her ziyaret ettiğinde
papağanla ilgilenip ona küfürlü konuşmayı öğretir. Günler geçer papağan tam bir
küfürbaz olmuştur. Ne zaman Hasan o eve gelse papağan selam yerine bile küfürlü
konuşmaya başlar.Sahibi Ahmet ise bundan rahatsızdır ve ne yaptıysa mani
olamamaktadır. Sonunda papağana der ki:
- Eğer bir daha ağzından küfür duyarsam bütün tüylerini yolacağım!
Papağan mesajı almıştır. Artık çok dikkat etmeye başlar. Nihayet Hasan eve
gelir ve papağan Hasanı görür görmez:
“ - Hasan, Hasan! “ Diye söze başlayıp tam küfredeceği zaman sahibinin
tehdidini hatırlar. Tüyleri onun için çok kıymetlidir ama küfrede beter
alışmıştır.O sihirli kelimeyi söyler:
“ – Hasan! Anlarsın ya… “
………………………………………..
İşte en ağır sözlerin ve küfrün ifade edilişi böyle olursa bence o bir
şairin şiir zekâsını gösterir..
Ve Zeki olanlar hep hatırlanır!
·
Ihsan Turhan Yüreğime verdiğiniz paye için de teşekkürler...
·
·
·
Ihsan Turhan Mesela ben bir şiirimde "Yuh olsun" sözünü kullandığım
için, bir hanım yazarca edepsiz olmakla suçlanmıştım ve bana aynen şöyle
demişti. "Ben sizi edepli bilirdim, sizi bir daha okumayacağım" :)
·
Alpdoğan Akyüz Sevgili İhsan Bey, söz konusu duygular olunca inanılmaz öznelleşiyor
durumlar... :)
·
Alpdoğan Akyüz O başınıza gelen şeyi hatırlıyorum... Papağan gibi tüylerim diken
diken oldu şimdi... :)))))
·
Ihsan Turhan Benim o şiirden sonra tüyüm kalmadığı için, rahatım Alpdoğan hocam
:))
·
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz Şu da var ki, hiciv biraz da
tuzlama çorbasına benzer. Sarımsaksız, acı bibersiz ve baharatsız pek tat
alınmaz bana göre :)))
·
Alpdoğan Akyüz Neyzen Tevfik'in şu dizeleri sanırım konuyla örtüşür nitelikte:
Esir iken mümkün mü ibadet
Yatıp kalkıp Atatürk’e dua et
Senin gibi dürzülerin yüzünden
Dininden de soğuyacak bu millet
İşgaldeki hali sakın unutma
Atatürk’e dil uzatman gereksiz
Sen anandan yine doğardın amma
Baban kim olurdu bilemezdin
·
Alpdoğan Akyüz Siyasete girmek gibi bir niyetim yok... Sadece örnekti...
·
·
Alpdoğan Akyüz Kafiyeyi bizim papağana havale ettim Mehmet Hocam... :))))
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz Bu şiir hakkındaki sözlerimizi
bitirelim ki Salih Beye haksızlık etmeyelim. Hiciv konusu da konuşacağımız
konulardan biri.
·
Alpdoğan Akyüz Çok özür dileyerek son olarak Nefi'nin gazelinden bir beyit
paylaşacağım Mehmet Hocam:
tûti-i mu'cize-gûyem ne desem lâf değil
çerh ile söyleşemem âyinesi sâf değil
Ihsan Turhan Arkadaşlar bu dörtlükte "zorbaların" kelimesinde bulunan
"ın" fazlalık olup anlam hatası yaratmıyor mu? Yoksa bana mı öyle
geldi? "Zorbalara" olması gerekmiyor mu?
·
Alpdoğan Akyüz Meslek derken neyi kastettiğini anlamamız lazım önce sanırım...
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz Bu mesleğin dolar mı ki miâdı
Sürüyorken zorbaların biadı!
Dehlemesin çıkarların vaadi
Doğruları kör boğaza yutarsın.
Burada mı?
·
Ihsan Turhan "Cazgırlık" değil mi Alpdoğan hocam? Ben öyle anladım ama
bilemiyorum. Eğer benim anladığım gibi ise bahsettiğim kelime
"zorbalara" olmalı ve tamlama eki olan "ın" kalkmalı gibi
geldi...
·
Alpdoğan Akyüz Zorbaların bağlılık sözü sürüyorken bu mesleğin miadı dolar mı? Düz
söyleyince böyle oluyor... Taktir sizin...
·
Ihsan Turhan Evet Mehmet hocam, yani cazgır" zorbalara biad ediyor" gibi
olması lazım diye düşündüm.
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz Bu mesleğin dolar mı ki miâdı
Sürüyorken zorbaların biadı!
Ben anlam olarak burada bir hata göremedim.
·
·
Ihsan Turhan Eyvallah hocam, ben kafama takılanı soruyorum ki, vesilesi ile
öğreneyim, öğrenilsin...
·
Alpdoğan Akyüz "Çıkarların" derken, "çıkar çevrelerinin"
kastedilmiş sanırım... Çıkar çevrelerinin vaadi insanları boş yere
yönlendirmesin gibi düşününce mantıklı bir söylem gibi geldi... (Tabi şiir
mantığıyla... :)
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz Yani,
"Dehlemesin/ gaz vermesin çıkarcının vaadi "
"Dehlemesin ............. vaadi"
gibi de düşünülebilir
·
Alpdoğan Akyüz Kesinlikle haklısınız hocam... Biz kendimizi zorluyoruz illa ki bir
temele oturtacağız diye ama sizin söyledikleriniz en doğrusu...
·
Afet Kırat çıkarcının vaadi daha uygun geliyor bana
·
·
Alpdoğan Akyüz Bir de "Kör boğaza yutmak?" Böyle bir deyim var mı acaba?
Yoksa da ne demek isteniyor burada?
·
Alpdoğan Akyüz Kaval alır çoban oldum sayarak
Mavalınla arkaçlara çatarsın!
Burada, "kaval çalıp" daha uygun değil mi?
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz Herkes sizin gibi genç değil
Alpdoğan. Mısraı kopyalarsak daha rahat buluruz :))
" Doğruları kör boğaza yutarsın."
"Kör boğaz " ı tâbir olarak duymadım. Ama " kör kuyu"
gibi düşünmek mümkün. O zaman da:
Kör boğaza mı / Kör boğazla mı ? Akla geliyor
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz eğer "yutarsın "yerine
"tıkarsın " olsaydı "kör boğaza " daha uygundu.
Ama "yutmak" olunca sanki " boğazla " gibi olsa daha
uygun gibi.
·
Afet Kırat boğaza yutulmaz boğaza atılır veya boğazla yutulur, kör boğaz, kara
boğaz duyduğum bir deyim belki yöresel olarak kullanılmış genele yayılmamış da
olabilir.
·
Alpdoğan Akyüz "Doğruları pervasızca yutarsın" denseydi belki de bu
tartışmayı yapmıyor olurduk... :) (Kişisel görüşüm yine...)
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz Şairin o anki ruh hâli kullandığı
kelimelere sirayet eder.Mesele kelimeden çok nasıl kullanıldığıdır o an için .
Bugün şair de farklı düşünebilir elbette.
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz ...................
"Kaval alır çoban oldum sayarak"
Çok sırıtmıyor ama şöyle de düşünülebilir:
Kaval alıp çoban oldum sayarak
Bir kavalla çoban oldum sayarak
Kavalıyla çoban oldum sayarak
·
Ihsan Turhan Kaval bulup çoban oldum sayarak, hani at bulup kendini jokey sanmak
gibi :)
·
Alpdoğan Akyüz Urban mı yok? Seçip seçip giyerek
Baktın olmaz ar postunu soyarak
Kaval alır çoban oldum sayarak
Mavalınla arkaçlara çatarsın!
...Daha Fazlasını Gör
·
Ihsan Turhan Aslında önceki kıtada "yatarsın" ayağı kullanılmamış
olsa.
bu kıtanın ayağı olarak çok uyacak gibiydi…
Urban mı yok? Seçip seçip giyerek
Baktın olmaz ar postunu soyarak
Kaval bulup çoban oldum sayarak
Mavalınla arkaçlarda yatarsın!
·
Kenan Baran İhsan Hocam o bayanla alakalı durumu hatırlar gibiyim. Beraber
örnekler sunmuştuk. Siz kendi tüylerinizi boşa yolmuşsunuz. :)
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz Şiir hakkında son sözleri alalım
arkadaşlar. Sabah başka bir şiire geçeceğiz inşallah...
·
Ihsan Turhan Benim son sözüm, klişe bir söz olsun Mehmet hocam ve diyeyim ki
"İlhamın daim olsun yüreğine sağlık Salih kardeşim" :)
·
Alpdoğan Akyüz Ben de sabırla eleştirileri takip ettiği için Salih Bey'i tebrik
etmek istiyorum... Ayrıca bu güzel hicvi için de kendisini kutlarım...
·
Hilmi Yazgi genel düşüncem:
şiirin baştan sona belli bir kalıp ile yazılması (bu doğrudur) ve uzun
olması kalıba uyma zorunluğundan elbetteki bazı kıtalarda anlam düşmesine ya da
biribirine yakın ifadelerin okuru sıkmasına sebep olabiliyor. bunun içine
"boyna" , "akla" gibi hece düşmesi, yöresel şivenin
kullanımı yanında kökeni arapça farsça olan kelimelerin sıklığını da katarsak;
hicivde olması gereken damak tadını verebildiğini söylemek zor olacak
kanaatimce.
hiciv bir yandan düşündürürken bir yandan da yüzümüzde tebessüm oluşturup,
okura dinlenme payı vermelidir diye düşünüyorum. teknik olarak kusursuzluğun
yanında şiirin, dili yormayan bir akışının, ahenginin olması; ağır mısralar
arasına düşünme payı bırakılması açısından, hafif (daha anlaşılır) mısraların
serpiştirilmesi okurun usanmamasına ve haz almasına vesile olacaktır elbette.
Salih bey'in güzel şiirlere kalem olduğunu bilmeme rağmen;
bu konulara sizlerden biraz uzakta olmamdan,
belki de günümüz hiciv şiirlerinin üzerimdeki soğutucu etkisi yüzünden bu
şiirden zevk aldığımı söyleyemeyeceğim. hani derler ya; "elektirik
alamadım"
işte öyle bir şey...
saygı ve selamlar her daim...
dip not:
uzun yazamamam, klavyemin farklı olması ve Türkçe karakterlerin
eksikliğindendir.
·
Ayşe Kadıoğlu
Yıldız Yorumlara baktım bayan
arkadaşlardan sadece Afet Hanım katılmış.Bu benim gibi kendilerini yeterli
bulamadıklarından mı acaba?her ne kadar yeterli bulamazsam da bende bir iki
satır yazayım..kaç gündür Salih Beyin şiirini bekliyordum.ustalar şöyle
çok kusur bulsa diye:))( şakaydı tabii) Yorumlara bakınca öyle çok kayda değer
bir kusur da yok galiba.. Ya da acaba hiç kusur bulunamayan şiir okuyacak mıyız
merakla bekliyorum...kimin şiirinde tek kusur bulunamayacak?Her neyse her ne
kadar kusur yoksada ben okurken öyle büyük bir keyif alamadım...Bunda ne demek
istedi diye geri dönüp tekrar baktığım yerler oldu(belki bu benim anlayışım ama
oldu işte)ve buda beni zorladı.Şiir akmadı..okuduğum herhangi şiirlerden biri
işte.öyle bu süperdi diyebileceğim bir şiir değildi...Yolu açık olsun. Herkese
selamlar....
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz Şiirlerini tâkip ettiğim Salih
Beyin bana göre belirgin özelliklerinden biri de üzerinden ne kadar zaman
geçerse geçsin şiirlerini yeni baştan düzenleme gereği duymasıdır. Bunu
ben de sıkça yaparım. Belki de her gün şiir adına yeni şeyler öğrenmesek
bile yeni şeyler düşünmek ,düşünebilmektir bunun nedeni. Ve zaman geçtikçe
insanın kendi eksiğini daha iyi görmesindendir.
Birçok arkadaşlarımızın, sonradan yapılan değişimlere “ o anki duyguyu yok
edere “ görüşüyle yaklaştığını bilsem de üstad Abdurrahim Karakoç’un bazı
şiirleri altı ay kadar beklettiğini biliyorum.
Bu şiiri seçerken mümkün olduğunca eski kayıtlardan biri olsun istedim.
Zaten düzenlemeleri ve kontrolleri bir alışkanlık eden şaire manevra alanları
ve görüş pencereleri sağlayalım istedim karınca kararınca…
İnşallah katkımız olmuştur.
·
Halil Gülşen Arkaç kelimesini bir şiirde görmek benim için çok büyük sürpriz.
Ancak; "arkaçlara çatmak" yerine "arkaçlarda yatmak" daha
münasipti bence de. Arkaç, poyraz yelinin değmediği, güneye bakan yamaç
demektir. Bir Yörük olarak, konar-göçerlerin konaklamak için arkaçları tercih
ettiklerini belirtmeliyim.
·
Ihsan Turhan Aynen ben de sizinle aynı fikirdeyim Mehmet hocam ve inancım şudur
ki, şiirler kitap haline gelene kadar değişir ve değişmelidir! Mesela ben sizin
"Bir tanem" isimli şiirinizi yıllar önce sesinizden dinlemiştim. Bir
kaç yıl sonra başka bir yerde şiirle karşılaştığımda, üstünde fark edilir
değişikler görmüştüm. Bu da bana fikir olmuştu. Dolayısı ile birçok şiirimde
bir kaç kez değişklik yaptığım olmuştur. Ben, yazan ve şiir konusunda bilgisi
olan arkadaşlarımızı ve hocalarımızı, teşbihte hata olmazsa eğer! "Gönüllü
ve bedel istemeyen şiir editörleri olarak görüyorum" Gitseniz bir editöre
ve deseniz ki "Ben kitap çıkaracağım fakat içinde telaffuz hatası, imla
hatası, vs... Var mı? Varsa düzenler misiniz!" Yüklüce para ödemek
durumunda kalırsınız :) Bu işi parasız ve gönüllü yapan herkese selam olsun...
·
Salih Erdem “Düşünce, düşünceyle bilendiği oranda keskinleşir!”
Öncelikle grupta yaptığımız çalışmanın hecede düşüncelerimizin netlik
kazanması ve görüşlerin keskinleşmesi(!) adına anlamlı bulduğumu söylemeliyim.
Okuyan, düşünen, düşüncesini açık yüreklilikle ifade eden, görüşleriyle katkıda
bulunan arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Benim çizdiğim, sizlerin algıladığı resim genel hatlarıyla örtüşüyor.
Resmin geneline bakarak ayrıntılara kafa yormanız, desenini ve rengini
beğenmediğiniz yerleri fikir paletinizdeki renklerle tamamlamaya çalışmanız ise
ayrı bir güzellik.
Şunu baştan kabul etmek gerekir ki, öğrenmenin yaşı yok ve bilgi kimsenin
tekelinde değil. Az veya çok hepimizin öğrenmesi gereken şeyler var. Deyim
yerindeyse, “hecehâneden” henüz mezun olmadım, öğrenme aşamasındayım. Belki
sınıflarımız ve katettiğimiz yol farklı, -kendi adıma- daha hedefe ulaşmış
değilim. Kaldı ki, kendimizi mezun saysak bile kişinin alanıyla ilgili
bilgilerini ve kendini yenilemesi ölünceye dek devam edecektir; etmelidir.
·
Salih Erdem Bazı kavram ve kelimelerin içinin boşaltılmasını doğru bulmuyorum.
Kişinin kendini bilmesi çok önemli! İnternet ortamında şiir yazan hiç
kimseye; üstat, edip vs. diye hitap etmediğim gibi kendimin de “usta”, hele
hele bir “üstat, edip” olmadığımı biliyorum.
ŞİİRDE BİRİCİK DERDİM; “Bir işi yapacaksan ya layığınca yapacaksın ya da
yanına hiç yaklaşmayacaksın!” düşüncesinden hareketle, hecenin özenli bir
işçisi olmak; HECEYE LAYIK OLABİLMEK. Şiirin daha çok işçiliğini
seviyorum.
Her alanda olduğu gibi şiirde de farklı düşünceler olacaktır, olmalıdır.
Herkesin aynı şekilde düşünmesi beklenemez. Farklı fikirleri bir bilgi
paylaşımı olarak görüyorum. Düşünceler hakikatle ne derece örtüşüyorsa
doğruluğu o oranda tescil olup perçinlenecektir.
Şiirlerde; süper, harika, harikulade, fevkalade vb. ifadeleri kolay kolay
kullanmadığım gibi; süper ötesi, harika üstü veya fevkaladenin fevkini de henüz
bilmiyorum.
Her şair, her şiir eleştirilebilir. Eleştirilmelidir. Herkesi memnun edecek
bir şair ve şiiri olduğunu da sanmıyorum.
Şiir iyi, güzel, âlâ olabilir; duygu ve düşüncelerimize hitap edip, bizde
hayranlık hissi uyandırabilir. Bu durumda beğenimizi ifade edecek bazı güzel
söz ve ifadelerimiz olacaktır mutlaka. Ama bunda da abartıya kaçılmaması
gerektiğini düşünüyorum. Gereksiz sarf edilen her söz sahibine ve sarf ettiğine
bir yüktür! Bazen kişi giydirdiğimiz övgüden doğacak sorumluluğun altında
ezilebilir!
Zira şiirin ve şairin başarısı görecelidir. Kişiden kişiye ve algıya göre
değişecektir. İşin uzmanlarınca ve kamuoyunda ortak bir kanı oluşmadığı sürece
bizim ona uygun gördüğümüz vasfa sahip olmayacaktır.
·
Salih Erdem Köklü bir şiir geçmişim yok.
Şiirle kendimi ifade etmeye çalışmam Kasım 1994 ile Mayıs 1996 yılları
arasında oldu ve bu heves bir süre sonra söndü.
Bu dönem şiirlerim serbest tarz diye tabir edilen şiirler ve nereden aklıma
esmişse, araya serpiştirilmiş iki tane -heceyi ve kurallarını bilmeden- ölçü(!)
ile yazılmış şiir!
Okumayı eskiden beri severim.
Bilgisayar ve internetin yaygınlaşmasıyla birlikte Edebiyata olan ilgim
beni internet ortamında şiir ve edebiyat sitelerine sevk etti. Bir siteye üye
oldum, yayınlanan şiirleri görünce -kuzguna yavrusu şahin görünür misali- ben
de yazdığım –serbest tarz- şiirlerimi yayınlamaya karar verdim.
22-23.02.1995 tarihinde heceden habersiz yazdığım
“kokusunu taşırsın tomurcuk baharın
titreşir tellerinde canlanır çiçekler
eşkıya türeyince ak karlı dağların
başkaldırır dizelerin isyanı söyler”
diye başlayan “türküler” isimli şiirimi *****bu bir türkü sözü değil
bireysel bir çalışmadır***** ön açıklamasıyla 06.04.2005 tarihinde yayınladım.
Ve bu şiire iki yorum geldi:
1. Yorum: “Yüreğinize sağlık.”
2. Yorum:
“Bir şey anladıysam arap olayım,
Söyle güzel dostum türab olayım
6 ,5- 4, 4 ,3 yada 4, 4 vesselam
türkü sözünüze mihman olayım.
Konu güzel, düzenlede çöğürümle çalıp, çığırayım.
sevgilerimle”
İşte, bu ikinci yorumdur beni heceye sevk eden
Önceden bir kulak dolgunluğum var, ama biri diğerinin aynı gibi gelen hece
ile yazılan şiirlerin üzerinde durmazdım; okumaya başladım. Az çok bir fikir
edindim. Bu sayede hecede güzel kalemlerin şiirlerini daha bir dikkatle okur
oldum.
Hece ile yazma çalışmalarım –bu olaydan bir ay sonra- 2005 yılı Nisan ayına
denk gelir.
Araya birkaç serbest şiir sıkışsa da, o gün bugündür, hece ile ifade eder
oldum meramımı.
Okumuş olduğunuz “CAZGIR” şiiri; almış olduğum o rüzgârın etkisiyle
06.12.2005 tarihinde yazdığım otuzuncu şiirdir. İhsan Kardeşim hatırlayacaktır,
bu şiir hikâyesi olan bir şiirdir ve edebiyat sitelerinden bazı dostlarım da bu
olaya şahittir.
-Şiir yazıldığı zaman diliminde ihtiyaca cevap vermişti.
Oysa şiir ne kadar geniş bir kesime ve zaman dilimine hitap ediyorsa o
oranda başarılıdır.-
Bunları yazmaktaki amacım; incelemeye aldığımız bu şiir vesilesiyle şiirin
sahibini de yakından tanımanızı sağlamak.
·
Salih Erdem Şiirle ilgili düşüncelerimi bazı şiirlerimde işledim;
http://www.edebiyatdefteri.com/siir/452404/b-e-d-e-l
http://www.edebiyatdefteri.com/siir/553412/siir-uzerine---
http://www.edebiyatdefteri.com/siir/610201/siirin-ayak-sesleri
http://www.edebiyatdefteri.com/siir/630345/s-a-i-r
Bu yedi yıllık süre içerisinde şiirden anladıklarıma gelince
Bir duyguyu, düşünceyi, aklıma düşeni şiirle ifade etmek beni mutlu ediyor.
Şiiri; kendini ve hayatı sorgulayış; iyiyi, doğruyu, güzeli, gerçeği arayış
ve bu doğrultuda kendini ifade etmek olarak görüyorum.
Bugüne kadar, hissetmediğim ve içinde bir fikri barındırmayan şiir kaleme
almadım.
Ele aldığım konuları enikonu işlemeye azami dikkat gösteriyorum.
Şiirlerimde düşünmeyi ve düşündürmeyi seviyorum. Bu amaçla sormayı ve
sorgulamayı sık yapmaya çalışıyorum. Telmih, aliterasyon, cinas, mecaz… Ses ve
anlama dayalı edebî sanatları şiirlerimde uygulamaya çalışıyorum.
Tek korkum; anlaşılmamaktan ziyade, yanlış anlaşılmak!
Anlam derinliği olan veya arkasında başka anlam barındıran ve dolaylı
anlatımların olduğu şiirlerimin zaman zaman şiirin akışını ve okumayı, zaman
zaman da anlaşılmasını zora soktuğunu biliyorum.
Soruların okuyucu zihninde yankılanması ve yarım kalan bazı ifadelerin
okuyucu tarafından tamamlanmasını istiyorum.
Dilimiz oldukça zengin, şiirlerin bu zenginlikten hak ettiği payı alması
ancak titiz bir işçilikle mümkün. Günlük yaşamda insanlarımızın kullandığı
kelime sayısı malûm! Bu anlamda yazarlarımıza görevler düşmektedir.
Şiir yazarken bilgisayarımda TDK sayfası daima açıktır.
Kültürümüzün şiirlere yansıtılması ve yaşatılması adına; atasözü, deyim,
birleşik söz ve eski sözcükleri yeri geldikçe şiirlerde kullanıyorum.
Kelimelerle oynamayı seviyorum. Bazen eski sözleri kullanmam eleştiri konusu
olsa da dozunda kullanılırsa şiire halel getirmeyeceğine inanıyorum.
Şiirin hangi türü olursa olsun, şiirde dikkatimi çeken noktalardan biri şu
olmuştur:
Ne söylediğinizden ziyade nasıl söylüyorsunuz. Oysa şiirin içini dolduran
ne söylediğimizdir. İşin felsefi, duygusal ve düşünce boyutu burasıdır. Nasıl
söylediğimiz ise işin edebi kısmıdır. Dikkatleri çeken, şiiri etkili kılan yer
ise işte bu “nasıl” kısmıdır.
Yergi şiirlerimde birebir şahısları hedef almam, bu şiirde olduğu gibi
genele hitap ederim. Bu konudaki düşüncelerimi “Taşlama” şiirimde işlemiştim;
http://www.edebiyatdefteri.com/siir/605237/t-a-s-l-a-m-a
Şiirin hangi türü olursa olsun, şiirin seviyesi şairin seviyesi kadardır!
Âşık veya ozan tarzında yazdığım şiirlerin “sözün özü” diye başlayan son
kıtalarında bahsi geçen konu ile ilgili mutlaka kendime bir pay biçerim.
Yergiye çıkan kişi yerme işine kendinden başlamalıdır. Yerdiği
Yazılan her şiir, şairin bir dönemini yansıtır ve şairin yol haritasında
bir kilometre taşı gibidir. Bugüne dek yazdığım hiçbir şiirimi silmedim. Bazen
eski şiirlerime baktığımda yer yer içime sinmeyen kısımlar, rötuşlanacak yerler
gözüme çarpar. Kimi vakit özünü bozmadan restore ettiğim de olur. Ama başlangıç
noktamı ve aldığım yolu görmem için o kilometre taşları yerli yerinde
durmalı.
Yazılan şiirlerin belli bir süre bekletilmesinin gerekli olduğunu bilmekle
birlikte;
Yaşadığımız hayattan kendimizi soyutlayamayız;
“Şiir aynı zamanda; anlık duygu ve düşüncelerin ifadesidir”
“Şiir bir çığlıktır, şair çığlığını yangın yerine anında atmalıdır.”
“Şiir toplumsal bir reflekstir!”
düşüncesini de savunan biri olarak yazdığım ve yayınladığım sonrasında
üzerinde kalem oynatamadığım birçok şiirim vardır.
Şiir yazılıp bittiğinde, kendi ayakları üzerinde durabileceğini, kendisine
getirilen eleştirilere göğüs gerebileceğini savunmuşumdur öteden beri.
“Eser olana değin sanki kızı gibidir
O’na gelen her bir söz kalemine nâmustur!
Ele gelin olunca tenkitler tabiîdir
Kırılmamak, kırmamak; edîblere mahsustur!”
Yerinde veya değil; haklı veya haksız yapılan tüm eleştiriler bizi
olgunlaştıracak şiir yolunda daha iyiye ve güzele götürecektir. –Çünkü yapılan
eleştiri dikkatleri şiire, eleştiri yapılan o noktaya yoğunlaştıracak; bizleri
düşünmeye, araştırmaya, kafa yormaya sevk edecektir.-
Her ne kadar bazen yerinde kullanamasam da; şiirlerde noktalama
işaretlerinin kullanılmasının gerekli olduğunu düşünüyorum. Biliyoruz ki,
yerine göre bir virgül bile anlamı değiştirmektedir.
Örneğin bu şiirde:
Ş/er(!) sözünle başladın mı beyâna
Allem eder… Sülaleni satarsın
şeklinde yazılsaydı anlam, anlatım ve anlaşılmada hiçbir sıkıntı
olmayacaktı.
Doğrusu bu ya; bilgisayar, internet ve edebiyat sitelerindeki dostların
bugünlere gelmemdeki rolünü inkâr edemem. Sabrınızı zorlayan uzun bir yazı
oldu,
Değerli vakitlerini ayıran tüm dostlara teşekkür ederim :)
·
Ihsan Turhan Yukarda ki yorumuma son bir şey ekleyip, Salih kardeşimizin şiirine
veda edelim :)
Grubun anladığım kadarıyla kuruluş amacı “Şiirler hakkında bilgi ve düşünce
paylaşımı.”
Lakin bu konuda çok önemli bir şey var ki dilim döndüğünce anlatmaya
çalışayım.
Ne kadar bilgili olursanız olun, konu hakkında isterseniz profesör olun…
Bilgiyi aktarma üslubunuz çok önemlidir…
Misal vermek gerekirse, susuzluktan yandığını düşündüğünüz birine “Nasılsa
bir tanker suyum var” diyerek, ağzına itfaiye hortumunu dayayıp, tazyikli suyu
basarsanız, susuzluğunu gidermek yerine onu boğarak öldürmüş olursunuz! Yani,
bilgi aktarımın üslubu, nerede ve ne zaman ne oranda aktaracağınız, aktarırken
kişiyi hedef almadığınızı, sadece kişiye değil, diğer katılımcılara da
hissettirmeniz çok önem taşır! Amaç sadece bilgiyi paylaşmak ise bunun kadar
güzel bir şey olabilir mi?
Yani “Bilgiyi değerli kılan, bilgi değil, bilgiyi taşıyanın niyetidir” diye
düşünüyor ve bütün grup üyelerine teşekkür ederek saygılarımı sunuyorum…
Yorumlar
6.7.2018 17:16:36
Salih ERDEM ; üSTAD'Hemşehrim de olması münasebetiyle hemen hemen tüm şiirlerini en az 3 er defa okurum. Bir şiiri var ki; 2023 'e kadar KÖYE DÖNÜŞ PROJESİ İÇİN en az üç bakanlığın ele alıp değerlendireceği bir durum . Köylerimiz boşalıyor . Köy okullarımız boşalıyor , Köylülerimiz şehirlere göçüyor . Göçün önlenmesi ,köye dönüşün hızlandırılması şiirin içinde gizli tüm derin manalarında ehil kişiler tarafından seminerler , köye dönüş projeleri , köye yatırım ile köylerimize dair çok daha güzel şiirler yazılmasına vesile olmalarını diliyorum .
İbrahim İRİŞ
|
|