Şengül Cennet Şiiri


S E N İ N L E

Bade bade mutluluk içtim seninle
Çavlanlara geldim de ayılamadım
Gökyüzüme yaydığın zifir esinle
 
Yıldızları saydırdım, sayılamadım

Çile çile teessür ördüm seninle
İki ters bir düz atıp aşka dolandım
Bilseydim bağlanmazdım inan yeminle
Söktüğün her ilmekle yandım da yandım

Alaz alaz kavruldum piştim seninle
Kor kor alevler sardı senli yanımı
Seyreyle hicranımı biraz serinle
Seyr-i sefa uğruna yaktın canımı

Avaz avaz haykırdım aşka seninle
Yarı yolda bıraktın kısıldı sesim
Şimdi benim yerime maziye inle
Nedamet nazarımda solmuş bir resim

Bile bile ladese düştüm seninle
Davalı da benim bak davacı da ben
Arınır mısın bilmem muğlak acinle
 
Cürmüne dökündüğün her acıda ben
 

Güle güle öldüm ben her gün seninle
Aç gönlüm dikenleri ikram gül sandı
Yol ver artık eğlenme garip âhinle
Deli gönül sevdadan bıktı usandı
 
Şengül Cennet

Formun Üstü

·          
·          
Afet Kırat Dikkati çekenler, her dörtlüğün başı ikileme ile başlamış, hepsinde olduğu için özellikle seçildiğini düşünüyorum. Her dörtlüğün ikinci ve 4. Dizesi de aynı şekilde devam etmiş. Değişik bir çalışma olarak görüyorum.
Acinle ve ahinle ne demek anlayamadım bilen açıklar sanırım. Tek şiirde olmaması gereken şeyin “ben” olduğunu düşünüyorum. Zaten öldüm diyorsa “ben” fazlalık gibi geliyor.

6+5 alışık olduğumuz hece sayısı, 7+7 de öyle en azından benim sevdiğim sayı, 7+5 li şiirleri okumakta zorlanıyorum hep, belki bana özel bir durumdur. Gördüklerim bunlar bakalım daha ne düşünceler aktarılacak? Selamlar Cennet Hanım.
·          
Şengül Cennet Osmanlıca'da ahin: fakir ... acin: pis su anlamına geliyor ... saygımla Afet Hanım, Mehmet Emin Hocam ... :)
·          
Afet Kırat bilmeyenle bilen arasındaki fark görülmüştür böylece, internetten de bulamamıştım yoksa bilir gibi yapardım:))
·          
Şengül Cennet estağfurullah Afet Hanım :) ben de Osmanlıca-Türkçe sözlükten buldum ... sonuçta hepimiz bir yerlerden öğreniyoruz birşeyleri ... anadilimizi bile :)
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Görüş bildirirken şiirin hece vezni hakkında da birkaç şey söylemeyi unutmayalım.
·          
Salih Erdem Zaman zaman güzel örneklerine rastlamakla birlikte 7 + 5 = 12 ‘li hece çok fazla işlenen bir ölçü değil. Bir anlamda hecede öksüz kalmış, gereken önem verilmemiş bir kalıp da diyebiliriz. Daha çok hecede 7, 8, 11 ve 14 ‘lü kalıplar işleniyor ve rağbet görüyorsa şâirlerin de mutlaka vardır bir bildiği diyelim ve şiire geçelim.

Şiirin başlığı şiire açılan bir kapıysa;
Şiire ilk giriş cümlesi ve ilk kıta; şiir ve şairi hakkında önemli ipuçları veren ve okuyucunun şiire devam kararını etkileyen bir eşik gibidir. 

Bade bade mutluluk içtim seninle
Çavlanlara geldim de ayılamadım
Gökyüzüme yaydığın zifir esinle 
Yıldızları saydırdım, sayılamadım

Bâde: Şarap, içki Sözcüğün anlamını yerine koyalım ve anlama bakalım. 
“Şarap şarap mutluluk içtim seninle”
Ya da
“İçki içki mutluluk içtim seninle”

Anlam ne derece oturdu? Şiirin girizgâhı kanımca hatalı.

Bâde kadehe konur, bardağa konur… 

“Kadeh kadeh mutluluk içtim seninle” daha doğru değil mi?

İçki –bade- içilir, sonra kafaya vurur ve sarhoş olur ayılamazsınız. 

Burada içilen mutluluk ve sonrasında yaşanan mutluluk sarhoşluğu! İkinci mısrada bu zirve “Çavlanlara geldim de ayılamadım” dizesi ile çok iyi anlatılmış. Ne kadar yüksekten düşerseniz tahribatı o derece ağır olur! Ve şiirin sonrasında da bu “düşüş” işlenmeye çalışılmış.


Kafiye dizilişine bakıldığında; abab / acac / …ilk dizelerde “sen” kelimesini sabitleyerek çapraz kafiyeyle örülmüş.

Bade bade mutluluk içtim seninle
Çile çile teessür ördüm seninle
Alaz alaz kavruldum piştim seninle
Güle güle öldüm ben her gün seninle
Bile bile ladese düştüm seninle
Avaz avaz haykırdım aşka seninle

“…seninle” kelimesi bütün mısralarda aynı anlamda kullanıldığı için önceki kelimelerden biri kafiyeli olmalıydı. 

“İçerik, işleyiş, mesaj” penceresinden baktığımda;
İçerik, şahsa münhasır
İşleyiş, takdîre değer. (Afet Hanım’ın dikkat çektiği hususu göz ardı etmemek şartıyla)

Bariz bir anlam ve anlatım hatası yoksa ve “her yiğidin bir yoğur yiyişi vardır” sözünden hareketle işleyişte şurası şöyle olsaydı, burası böyle anlatılsaydı demeyi çok uygun görmüyorum. Edebiyat bahçesinde farklı tür, renk ve kokuya sahip çiçekler olması gerektiğini düşünüyorum. 

Şairin görevlerinden biri de aynı düşünceyi farklı kelimelerle okuyucuya düşündürebilmektir. Biz toplum olarak günlük yaşamda fazla kelime kullanmıyoruz. Bu anlamda şairin kelime dağarcığının zengin olması ve bu kelimeleri sıklıkla eserlerinde kullanması gerekir. Unutulmamalı ki kelime diriltmek sanıldığı kadar kolay bir uğraş değildir. Toplumsal hafızadan silinmiş bir sözcüğü hatırlatmak ve tekrar günlük kullanımda yerini almasını sağlamak bir şiirle mümkün değildir. Yine bu anlamda diriltilecek kelimelerin de çok iyi seçilmesi gerekir. Terk edilen sözcüğün yerini daha işlevsel ve donanımlı bir kelime almışsa selefine can vermeye çalışmak beyhude bir uğraştır.

Şiirde öne çıkan ve okuyucuya verilmek istenen bir mesaj var mı? Yok. Şiirin böyle bir kaygı ile yazılmadığı belli.

Şiirle ilgili samîmî düşüncelerimdir. Sonuç olarak şiir tamam mıdır, değil midir? Bunu şiiri yazan kalem bilecektir. 

Selamlar.
·          
Şengül Cennet emeğiniz için teşekkür ederim Salih Bey ... düşüncelerinize kesinlikle katılıyorum ... sadece bir konuda açıklık getirmek isterim ... ''bade bade mutluluk'' derken: kelimeyi eş anlamıyla olduğu gibi almayın lütfen ... ''bade'' aynı zamanda: sarhoş edici, kendinden geçirici, anlamında kullanılır ... bazen kelimeleri eş anlamlarıyla değiştirmek anlam kay/ç/masına sebep olabilir elbette ... saygımla :)
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Eğer bu şiir ayaklı oluşturulsaydı Salih Beyin dikkat çektiği yerler hece tekniği açısından kesinlikle hata olurdu. Çapraz kafiyeli olarak düşünülen ve her kıt'a kendi içinde tamamlanan bir şiir için acaba bu hata olur mu?
Üstelik vurgu yönü son derece dikkat çekici!
( Bu konuda da yorumlayan arkadaşlar birkaç şey söyler mi acaba? )
·          
Ayşe Kadıoğlu Yıldız Şiirin sahibi Şengül hanım olunca özellikle katılma gereği duydum. Şiirlerini nerde görsem.Fırsat buldukça okumaya çalışırım....İlk okuyuşta yapı olarak şiiri kusursuz bulmuştum sonra yorumları okuyunca her ustadan bir şey öğreniyoruz işte..Yapı ve teknik üzerinde çok durmayacağım çünkü ben hocalarımız kadar yeterli olduğumu zannetmiyorum. Sadece şiiri okurken ne kadar beni etkiledi?Beni nerelere götürdü.Ne kadar haz aldım:?Açıkçası söylemek gerekirse ben Şengül hanımın şiirlerini okurken genelde büyük bir keyif alırdım.Ama yok bunda alamadım...Kısacası her malzemesi var ama yinede lezzet eksik gibi. tabiiki bu benim düşüncem. benim keyif almadığım şiirden bir başkası pekala alabilir.Şengül hanım selam ve sevgiler....
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Farklı hece kalıbı nedeniyle olabilir mi lezzet alamayışınız acaba Ayşe Hanım?
·          
Ayşe Kadıoğlu Yıldız Evet, olabilir Hocam mümkündür...Belki sorun bendedir.Hani herkesin damak tadı farklı..7+7 heceden yada 6+5 hece yapısından gerçekten daha keyif alıyorum...tabiiki bu uzun bir konu keyifler renkler zevkler insanların kültürüyle de diliylede alakalıdır bence. Aldığı eğitim yaşadığı çevre vede kültür düzeyi. Yanı bu konu çok kapsamlı ve burda bahsedersek şiiri unuturuz.Ben Karadeniz kültürüyle büyümüş ve halk dilini kullanmaktan hiç vazgeçmemiş, eğitimi ancak lise mezünü anlayışı bu kadar olan biri olarak lezzet anlayışım bu :) Ama kendine göre doğrularından asla taviz vermeyen biriyim.Bu şiire Dünyanın en büyük şairi de çok güzel dese ben yine lezzet alamadım derdim bilmem anlatabildim mi:?Saygılar hocam... Şengül hanım))))) hiçde yerden yere vurulacak şiir değil.Ben bunun yarısını bile yazmıyorum..espiriniz hoştu . sevgiler
·          
Ayhan Çoban şiir bence mana bakımından gayet güzel. daha önce kalıba, şekle girmeyeceğimi söylemiştim bu seferlik bu sözümden cayıyorum ve gördüğüm ve şiirde daha şık duracağına inandığım bir şeyi söylemek istiyorum. Şengül hanım "seninle" diye biten mısralar her kıtanın sonuna gelseydi daha etkili ve daha tesirli olurdu diye düşünüyorum. mesela "Kor kor alevler sardı senli yanımı-Seyreyle hicranımı biraz serinle-Seyr-i sefa uğruna yaktın canımı-Alaz alaz kavruldum piştim seninle" değiştirdiğimizde her kıta daha vurucu bitiyor.
·          
Mustafa Ceylan AVRUPAİ TARZ OLUŞTURUR gibi cümLEMİZE BİR ÖRNEKLE AÇIKLIK GETİRELİM:
·          
Mustafa Ceylan GÖRÜLLECEĞİ GİBİ DÖNERLİ MISRALAR VE KAFİYE YIĞINI... Biz buna mühendislikte DETANASİON -yani VURUNTU deriz. kULAĞA AYNI SESLERİN peşpeşe yığılması ki, rahatsız eder okuyanı, okuyanı mutlu kılmaz. ŞİİR SESTİR. İNSAN DA SESTİR. Mevlâna öyle demiş. Ses tekniğini şiirlerimizde çok özenle kullanmalıyız... Sürçü lisan ettim ise affola, herkese saygılar,selamlar...
·          
Şengül Cennet Ayhan kardeşim, sizin oluşturduğunuz dörtlük daha hoş oldu ... ama ben hece şiirinin kalıplara sığdırılmasına, tekdüzelik ve tekrarlara gömülmesine karşıyım ... sürekli değişiklik peşindeyim ... diğer hecelerime bakarsanız hiç birinin diğerine benzemediğini göreceksiniz ... Mustafa Ceylan üstadımız mühendislikten bahsetti ... günümüzde hece şiirlerinin çoğu Toplu Konut İdaresi'nin yapılarına benziyor ... tek farkları içlerinde oturanlar ... :)
·          
Mustafa Ceylan hehehe...Çok doğru TOKİ ŞAİRLERİ onlar... Ama, siz de ondan kurtulayım derken BATI'nın kalıplarına yaklaşmış, kendinizce daha katı kurallarla şiirinizi nakışlamışsınız. Şiirin her kıtasında RESMEN KATI KURAL var KAFİYELERDE DE AYNISI... Seslere bakın eee-mmm-ııımm... Bence kuraldan kuralcılıktan kurtulurken kendinize daha katı kurallar koymuşsunuz...
·          
Salih Erdem Ölçülü olduğu sürece, sonuçta bütün şiirler bir kural veya kurallar dahîlinde yazılmıyor mu? Yeni kalıp ve biçim çabası içinde olanlar da kendi kurallarını yaratmıyor mu? Ve bir süre sonra onlar da kendilerini tekrara başlamıyor mu?
·          
Salih Erdem Hangi tür ve kalıp olursa olsun. Layıkınca içini doldurabiliyor muyuz? Doldurabiliyorsak ne âlâ.
·          
Ülkü Reyhan Ahıska Şengül Hanım kendine özgü kalemi ile çapraz kafiyeli 12 li hece ölçüsünü seçmiş.İncelersek kafiyelere bir hata göremedim.Yine değişik bir tarz kullanarak,her kıtanın ilk dizelerinde kelime tekrarı yapmış.Bence şiirde kelime tekrarları nakarat gibi çok kullanıldığında kulağa hoş gelmiyor.her şiirde bir defa kullanılırsa oda yerli yerinde şık olabilir. 
Son kıtada duygularda bir anlam bütünlüğü göremedim.
·          
Yıldız Toksöz Hecede Şengül hanımın deyimiyle Toplu konut İdaresinin içinde oturanlardanım. Zaman zaman farklı kalıplar denesem bile genelde 14 lü ve 11 li yazarım. Şengül hanımın şiirinde ilk dikkatimi çeken aynı kafiyenin tekrarı yanlışım varsa düzeltin lütfen ben bu şekilde öğrendim.Aynı kafiyeyi kullandığımızda tabi bu ayak kafiyesinde ama bir önceki kelime kafiyeli olmalı diye düşünüyorum. Bu şiir çapraz kafiyeyle yazılmış ama sonuçta kafiye tekrarı var. Seninle kafiyesi 6 dörtlüğün hepsinin ilk dizesinde kullanılmış.Dizelerin başındaki tekrar eden kelimelere bakıyorum onlarda kendi aralarında kafiyeli değil.Şiirde konu kopuyor bütünlük göremedim. Yeni bir kalıpsa ben anlayamadım demek ki. Sonuçta şiiri yazan için olmuşsa şiir bize okumak düşer:) Selamlarımla.
·          
Salih Erdem Şengül Hanım:
“Ayhan kardeşim, sizin oluşturduğunuz dörtlük daha hoş oldu ... ama ben hece şiirinin kalıplara sığdırılmasına, tekdüzelik ve tekrarlara gömülmesine karşıyım ... sürekli değişiklik peşindeyim ... diğer hecelerime bakarsanız hiç birinin diğerine benzemediğini göreceksiniz ... Mustafa Ceylan üstadımız mühendislikten bahsetti ... günümüzde hece şiirlerinin çoğu Toplu Konut İdaresi'nin yapılarına benziyor ... tek farkları içlerinde oturanlar ... :)”

Şengül Hanım’ın bu yorumuna ve böyle bir algı oluştuğu için arkadaşlara bir açıklama ihtiyacı hissettiğim için yazıyorum. Şunu hepimiz biliyoruz ki; hecenin temeli ölçü ve kâfiyedir. Bunu yıktığınız zaman ortada hece kalmaz.
Ana hatlarıyla:

1. Şiirde mısralar arası hece sayısı eşitliğine dayanır. 
2. Türkçe kelimelerde hemen hemen bütün heceler eş değerde söylenir. Hecelerde kalınlık, incelik, uzunluk, kısalık farkı gözetilmez. Bu bakımdan hece ölçüsü Türk dilinin yapısına da en uygun ölçüdür.
3. Milli ölçümüzdür.
4. Hece ölçüsüne parmak hesabı da denilir.
5. Hece ölçüsü, Türk edebiyatının başlangıcından bu yana kullanılmıştır. İslamiyet’ten sonra Divan edebiyatında aruz ölçüsü kullanılırken, Halk edebiyatında hece ölçüsü kullanılmaya devam etmiştir. 
6. Hece ölçüsünün "hece sayısı" ve "duraklar" olmak üzere iki temel özelliği vardır.

Hece kalıptır, hecede kurallar vardır. Siz o kalıp ve kurallar dâhilinde seçtiğiniz konu ne ise onu enikonu işlersiniz. Zorluk işte burada başlıyor. Hem kurallara uyacaksın hem de meramını anlatacaksın.

“ama ben hece şiirinin kalıplara sığdırılmasına, tekdüzelik ve tekrarlara gömülmesine karşıyım ...” düşüncenize katılmıyorum. 

Son zamanlarda hece şiirlerinde bir tekdüzelik ve tekrar varsa SÖYLEMDEDİR. İŞLEYİŞTEDİR. Şengül Hanım’ında bunu kastettiğini düşünüyorum! 

Elbette “Ses tekniğini şiirlerimizde çok özenle kullanmalıyız...” Ama öyle kalemler ve öyle şiirleri var ki bırakın bir konuyu, bırakın kıtalar arasındaki anlam bütünlüğünü mısralar arasında bile anlamsam bir bağ bile yok. Kafiye tutturma kaygısıyla daldan dala atlanıyor. 

Ve bunları yazanlar bırakın edebi sanatları, dilbilgisi kurallarını dahi bilmeden karşımıza –elinde birkaç kitabıyla!- ben şairim diye çıkabiliyor.

(Bunu kimseyi küçümsemek için yazmış değilim. Şiir aynı zamanda bir duyuştur, hissediştir. Geçmişte nice saz şairi, âşık, ozan vardır ki tahsili yoktur. Ama bir ustanın yanında yetişmiştir, bir usta ona el vermiştir. Ve hece şiiri o âşıklar sayesinde bugünlere kadar gelmiştir.) 

Hece şiirinin farklı kalıpları vardır siz o kalıplardan hangisinde kendinizi iyi ifade edecekseniz plan olarak onu seçersiniz. Sonra düşüncenizi o planın içine yerleştirirsiniz. Binanın şekli planda bellidir ama TUĞLASI kullanacağınız KELİMELERDİR. Temelini atmak, çatısını kurmak, harcını karmak, tuğlayı seçmek, örmek, sıvamak, boyamak ve binayı kullanıma açmak belli bir beceri ister. Diktiğiniz binayı diğerlerinden ayıran en büyük özellik sizin işçiliğiniz, piyasa tabiriyle ustalığınızdır. Çünkü işin içine ruhunuzu da katmışsınızdır. Binanın alıcısı tek tek odaları dolaşacak, malzemesini ve işçiliğinizi kontrol edecek, havasını teneffüs edecek, soluklanacak ve pencerelerinden resmettiğiniz manzaraya bakacaktır. Binayı inşa eden usta olarak gönül rahatlığıyla anahtarı teslim edebiliyor muyuz?

Dün olduğu gibi bugün de iyi bir kalemin bu kalıplar içinde kendini rahatlıkla ifade edebileceğini düşünüyorum. 

Kelimeler eskiden beri vardı. Biz onları hazır bulduk. Şiiri yazanların –şans mı diyelim, şansızlık mı? Bilemiyorum- bir handikabı da bizden öncekilerin birçok kelimeyi ve söylemi kullanmış olması. Bizlerin hecede yeni bir şeyler söylemesi ya da anlatımda tekrarlara düşmemesi gerekiyor. Ki çuvalladığımız noktalardan biri de budur.

Şiiri basitleştiren, sıradanlaştıran, “mısra ve kafiye yığını” başka bir tabirle “Toplu Konut İdaresi'nin yapılarına” döndüren İşleyiştir. 

Başarılı örnekler veren kalemleri tenzih ederek söylüyorum; yenilik adı altında öyle örneklere rastlıyoruz ki bırakın toplu konutu “GECEKONDU” bile olamazlar. Ve biz onlara yeni bir şeyler keşfetmiş, yaratmış gibi muamele ediyoruz. OYSA YAPILAN YENİLİK BİNADA ODA VE KAT SAYISINI ARTIRMAKTAN İBARET. 

Bu demek değildir ki arayıştan vazgeçelim. Elbette vazgeçmeyeceğiz. 
Ama bunu yaparken -Bazı Cumhuriyet Şairleri gibi- eskiyi küçümseyerek, silmeye çalışarak, tahrip ederek değil; bize miras kalan hece sarayına uyum sağlayacak yeni pencereler açarak ufkunu genişletelim.

Ve şu unutulmamalıdır ki hece şiiri her çağ ve devirde su misali akıp yatağını bulmuştur.

Selamlar.
·          
Mustafa Ceylan Evet,SALİH EERDEM kardeşimin (((Bu demek değildir ki arayıştan vazgeçelim. Elbette vazgeçmeyeceğiz. 
Ama bunu yaparken -Bazı Cumhuriyet Şairleri gibi- eskiyi küçümseyerek, silmeye çalışarak, tahrip ederek değil; bize miras kalan hece sarayına uyum sağlayacak yeni pencereler açarak ufkunu genişletelim.

Ve şu unutulmamalıdır ki hece şiiri her çağ ve devirde su misali akıp yatağını bulmuştur.)))DEDİĞİ NOKTADAN SONRASINI da ben yazayım. ARAYIŞTAN VAZ GEÇMEMEK. Evet ama nasıl olacak ve olmalı? Yenilik adına kaç bin yıllık HECE ŞİİRİMİZİ darmaduman etmeye ki asla kimsenin buna gücü yetmez-yapılsa yapılsa hecenin muhteşem duruşu karşısında ŞAKLABANLIK yapılmış olur.Yeni evet yeniden de yeni olmaya, arayışlarımızı sürdürmeye mecburuz. Çünkü, bugün 164 ülkesi bulunan dünyanın 124 ülkesinde BİZİM HECE miz -hece şiirimizin baskın ETKİSİ vardır. Biz, çağın hece şairleri olarak, KÖKLERİMİZİ HECENİN O ŞAHANE MÂZİSİNE UZATIP, ORADAN ALDIĞIMIZ HIZ VE İLHAMLARLA bugünü ve yarını nakışlamamız lazım. HECE ŞİİRİNİ sadece ve sadece KOŞMA türüne hapis eden PLASTİK VE (L)ağırlık merkezli katı yapay taş yüzlü anlayışa karşıyım şahsen ben. TÜRK HALK EDEBİYATINDA bugün hece ile yazılan kaç tür ŞİİR ÇEŞİDİ VAR, bir düşünelim hele... rahmetli üstadımız KARAKOÇ'un MİHRİBAN şiiri ile Cemal SAFİ' nin şarkı olmuş VURGUN şiiri değildir ki koca Türk edebiyatının bağrındaki hece... Koşma, evet, kabul, tamam; ama ya kaç çeşit koşma var ve bunları hiç denedik mi acaba? Daha günümüz hececeilerinin kenarından bile geçmediği koşma türleri var. Şimdi doğruları haykırmanın zamanıdır. ÇAMLIBEL'in HAN DUVARLARI şiirinin içinde BEYİTLER ARASINA ustalıkla monte edilmiş MARAŞLI ŞEYOĞLU SATILMIŞIM BEN diyen KOŞMAYA ne dersiniz. Yani, bir şiir düşünün beyitlerle yazılmış bir şiir ama beyitler arasına dörtlüklerle bir koşma konulmuş; yani HECE İLE HECE KARILMIŞ, peki, bir başka şiir düşünelim, tüm kural ve kuramları doğru, ama, şiirde nakaratlar var, ziyadeler var veya dörtlükler arasında üçerli mısralar var. şimdi bunlara HECE ŞİİRİ değildir mi diyeceğiz. peki, bu sağlam kurallara bağlı, TEMEL KURAM VE ŞEKİLLERLE HECE ŞİİRİNDE ŞAİRİN KENDİNİ TEKRAR ETMEMESİ İÇİN, yeni NEFES ALANLARI, YENİ TARZ VE SÖYLE ŞEKİLLERİ, kafiyenin yeri değiştirilerek veya mısra sayısı arttırıp eksilterek; veya kıtalar arasına kupleler, bölümler koyarak yeni, düzgün, çıtası şeklen de yüksek HECE ŞİİRLERİni kural -düzen ve temel-MİLLİ BİR ANLAYIŞLA SİSTEMATİZE ETSEK yanlış mı yapmış oluruz? Biz işte GÜLCE EDEBİYAT adını verdiğimiz çabamızla bu YENİ ARAYIŞI ve YENİ NEFES ALANLARINI savunmaya ve buralarda denemeler yapmaya gayret ediyoruz... Saygılarımla... Selamlarımla...
·          
Salih Erdem Teşekkür ederim Mustafa Hocam. Sizi grubumuza davet ederken tecrübelerinizden istifade etmek düşüncemi yanıltmadınız. Hece şiirinin köklü bir geçmişi var. Bizler, henüz hecenin ne olduğunu, hangi aşamalardan geçtiğini ve hangi güzel örnekleri verdiğini bile bilmiyoruz. Şiir temelinin oluşması için öncelikle bu bilgileri edinmeli sonra heceyi heceye karmalıyız. Selamlar.
·          
Şengül Cennet herhangi bir dalda ''en iyiyi, en güzeli bilen'' olmak kadar, '' en iyi, en güzel şekilde öğreten ve sevdiren '' olabilemek de çok önemlidir ... sizler gibi son derece donanımlı hececiler yanında (sevmeyenlere, ucube gibi görenlere) heceyi sevdirmeye çalışabilecek kişiler de olmalıdır bence ... bu da ancak, kaideleri yıkmadan, ufak rötuşlarla hece şiirine hareketlilik kazandırmakla mümkün olacaktır ... klasik kalıplara da hiç bir zararı dokunmaz bu yaramazlıkların :)
·          
Afet Kırat ben de aynı şekilde düşünüyorum Cennet Hanım, ufak denemeler bir şey kaybettirmez şaire kazanma şansı bile olabilir, değişik şekil ve konuda şiirler tercihimdir.
·          
Emine Uysal Her akşam bu gruba gelip ustaların eleştiri ve önerilerini okuyorum. Sizlerin sayesinde hecenin büyülü dünyasını daha yakından tanıyacağım inşallah. Emekleriniz için teşekkürler.


 








Yorumlar
14.9.2012 19:55:44
hepsinin bir arrada düzgün bir şekilde toplanması iyi olmuş, facede kaçırabiliyorduk.
ama yazılar çok küçük okuyamadım
afet kırat




Yorum Yapın

Ad Soyad: Yorumunuz:
E-posta:
Tarih:
4.5.2024 03:32:43
 


 
 

 
 

 
 
 
 
 
 




Bu site Kişisel Yazar Web Tasarım projesi ile oluşturulmuştur.