Onca âfetler görmüş tarihe başkent şehir! İçimdeki coşkuyu hissedip duyar mısın? Yazıldıkça çoğalan, sonu gelmeyen şiir! Hâlâ bu evlâdına ana gibi yâr mısın? Nice gözyaşlarıyla tenhalarda ıslandın Nice koç yiğitleri uğurladın kefensiz Kim bilir ne diledin, seherlerde ne andın? Şimdi hemhâl olmamız sayılır mı nedensiz? Sen ki; kutlu Nebî’nin sözünde kerametsin; Sen! Karanlık çağları aydınlatan rahmetsin.
Asya’yla Avrupa’nın kesiştiği noktadan Zamana gülümseyen üç yüz bin yıllık geçmiş! Eski uygarlıklara tuval iki kıtadan Sana ulaşmak için nice ordular geçmiş Şâhittir yedi tepen, Marmara’n ve Boğaz’ın Altın Boynuz bağrında ne hâtıralar saklar Hem okşadı meltemin hem dondurdu ayazın Yakandan ayrılmadı aklı sende uzaklar Nedendi bunca çile, niçindi bunca emek? Sanki sana hükmeden dünyaya sâhip demek.
Ne zaman ki, teşrifi âlemi nurlandıran Adını müjdeleyip: “ - Letüftehanne! “ Dedi Artık tüm hayâlleri sendin onurlandıran Ne çok sultan yoluna düşüp ölmek istedi Onlarca kuşatıldın, yüzlerce sefer gördün Haşmetinle direnip cilveleştin talihle Nasibin öncesine halat çektin, sur ördün Yirmi dokuz Mayıs’ta kucaklaştın Fâtih’le Bin dört yüz elli üçte mâzi çöktü, an düştü Önüne şanlı hilâl, ardına hüsran düştü.
Nasıl bir sevgilisin sığmadın şiirlere Tasvir eden mısraı sanki halsiz bıraktın Nasıl bir sevgisin ki yön verip sihirlere İlhamı hem taşırdın hem mecalsiz bıraktın Tutku desem, encamı varıp sana ulaşmaz Aşk desem, aşktan öte; sadece aşk değilsin Vallahi! Hiçbir övgü asla haddini aşmaz Zarafetin önünde varsın cihan eğilsin Doğuştan âmâ olan seni kokundan tanır Adındaki son harften tüm Leylâ’lar utanır.
Hissederim hüznünü geçmişe daldığında Kâh Nedim’i düşünür kâh Âkif’i anarsın Hisar’da akşamüstü güneş ufaldığında “- Canım..! “ Diyen Fâzıl’ın kandilinde yanarsın! “ Bahar Sarhoşluğu ” nu Tarancı’yla yaşayıp “ Barbaros Meydanı “ nda Behçet olmak istersin “ Bir Ana “ edâsıyla Necati’yi okşayıp “ Hayâl Şehir “ diyene “ - merhaba Yahya “ dersin Veli’nin efkârıyla iç çektirdin çağlarca “ Destan Önü ” nde hâlâ dimdik durur Dağlarca.
Yürekler farklı çarpar farklı anar ismini Konstantinopol tüter Fener’de yanan mumlar Vatikan belirlerse hasmını ve hısmını Bizans’a asfalt olur Heybeli’deki kumlar Ve sessiz Ayasofya… Bilinmez neden suskun Kim bilir bu sükûtta hangi feryat saklıdır Sanki geçmişi ona, o geçmişine küskün Sırlarına bürünmüş yıllardır yasaklıdır Yönler seni gösterir, kalpler sen olur, atar Hasretle sabahlayan yine hasretle yatar.
Manevî atmosferin sarıverir apansız Şafak sökümü gibi hayır şerden sökülür Tan yeri ağarırken köşen kalmaz ezansız Günahın her türlüsü lîme lîme dökülür Yûşâ’dan tatlı tatlı bir rüzgâr estiğinde Çeşmelere ruh veren her damla zemzemleşir Resûl’ün ev sâhibi yolları kestiğinde Şaşıp Maria’laşan diz çöküp Meryem’leşir Gecenin isyanını şefkatle yoğurursun Her sabah yenibaştan bir umut doğurursun.
Başlayınca Fâtih’ten ezan-ı Muhammedî Semâda Bilâllaşan bir âhenk sembolleşir Üç bin küsur camiin bekler Sultan Ahmed’i Yüz altmış dört adının hepsi İslâmbol’ leşir Her minare bir direk, kubbe olur tepeler Müezzin mahfilinde Ulubatlı oturur Kametle doğrulur da tabiîn, sahâbeler Eyüp Sultan ardında kalkıp kıyama durur Gökleri kuşatırken âmindeki râyiha Son Peygamber sesinden duyulur son fâtiha.
Bırak Mecnûn olayım; lûtfet, izin ver Leylâ! Kolay mı sende olup özlemek seni her an Bırak senle dolayım; ihtişam-ı mücellâ! “- Ömrün ikindi vakti “ haykırıyorken zaman Ne olur, rüzgârına yoldaş edip sesimi Hayırla yâd ettirsen, hiç andırmasan şerde Şehâdetle, koynunda verip son nefesimi Dizlerinde uyusam ve uyansam mahşerde Mümkün mü bu pervânen başka şehristan bulsun? Sen şüheda rüyası; sen şehr-i İstanbul’sun!...
Oflu / Mehmet Emin Türkyılmaz İstanbul - 28 Şubat 2011
( Not: Her sitede adımın ve şiirlerimin
olmasını istemediğim için; yazılı izin alınmaksızın şiirlerimin tek tek ya da
blok olarak kendi kayıt ettiğim sitelerin dışında yayımlanmasına izin
vermiyorum.)
Yorumlar
30.4.2018 01:23:42
Aşkına kanarmı sandın şehr-i İstanbul'u Niceler yoğruldu ve yoruldu her seferde Aşkında yan içteniçe sende seherde Ümmidin tut sûr'a üflendiğinde bittiğin yerde.