Dikkat Çeken Şairler / Şengül Cennet


Oflu / Mehmet Emin Türkyılmaz

31 / 01 / 2011

 

Elbette kavram kargaşasına neden olmak değil amacımız. Kafa karıştırmak, şüphe doğurtmak, öğrendiklerimizi öğretenlerin işin ehli olup / olmadıklarını sorgulamak / sorgulatmak da.  Ama, edebiyatın ve edebî kabul edilen her şeyin daha çok irdelenmesi / irdeletilmesi, sorgulanması ve sorgulatılması bugün daha çok gerekmektedir.

Kendi kendilerine her türlü pâyeyi bonkörce vermekten çekinmeyen sanalın cesur şövalyeleri (!) ve cam edebiyatçıları (!) o kadar işi azıttılar ki; kendi dediklerinden başka doğru, kendi yazdıklarından başka ürün, kendi öğrencilerinden (!) başka kişi tanımaz oldular. ..Ve verdikleri fetvalar ile bazen Halk Edebiyatı / Halk Şiirini bazen ise Divan Edebiyatı / Divan Şiirini yok saymaya, hızlarını alamadıklarında da Hece Şiirine dil uzatmaya cüret eder oldular. Dinlemekten çok konuşmanın, okumaktan çok okunmanın revaçta olduğu ve pirim yaptığı günümüzde genelde edebiyat özelde ise şiir / hece şiiri konusunda gördüklerimizi, bildiklerimizi kapasitesi ve fikrince karınca misali yazmaya çalışacağız.

Edebiyatta edebî bakış, eleştiri ve edeştiri arasındaki ince çizgi, inceleme aslında başlı başına bir alandır. Övgüyü yorum ile, yorumu eleştiri ile, eleştiriyi edeştiri ile, bakmayı görme ile, görmeyi inceleme ile karıştırmadan “ ne olmadığını ve haddini bilerek yapılan her samimi çalışma ve verilen emek bir anlam teşkil eder “ prensibi ile hareketle; özellikle hece şiiri üzerinde ürünler veren kalemleri mercek altına alacağımız bir köşe burası.

 Gayret bizden, takdir Allah'dan ( cc)

( 2 )
 
Hece şiirinin tarihsel sürecini incelediğimizde hece alanında eserler veren çok hanım şaireye denk gelmiyoruz. Tek tük isimlerle karşılaşsak da özellikle Cumhuriyetten sonra birçok alanda kendilerine yer bulan hanımların şiir alanında söz sâhibi olduklarını söylemek nerede ise mümkün değil. Hâl böyle olunca günümüzde şiiri ciddiye alan, hele hele hece şiiriyle uğraşan, çalışmalar yapan ve başarılı ürünler veren hanım şaireler parmakla gösterilecek kadar az maalesef! Bunları bir şekilde fark ettiğimizde gözlerimizin ışıl ışıl parlaması zannediyorum çok görülmeyecektir.
 
4 Ocak 2009 yılında Edebiyat Defteri’ne kayıt olan Şengül CENNET hanım “ Gülkurusu “ mahlası ile hece şiiri alanında dikkat çeken şairelerden biri. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Gazimağusa’da yaşan şairemiz bir öğretmen ve anne.
 
İlk dikkatimi çeken özelliği Edebiyat Defteri’ndeki bir forumda doğaçlama olarak yazdıklarıydı. Özellikle Âşık geleneğinin özelliklerinden olan doğaçlama söyleme aslında şiir yazmak gibi görünse de zaman mekân özelliği göz önünde bulundurulduğunda yazmaktan çok daha zordur ve ayrı beceri gerektirir.Bana göre ancak yaratılış özelliklerindendir ki bu özelliğe sâhip olan çok hanım şaire görmemekteyiz.
 
Edebiyat Defteri’nde kayıtlı altmış üç şiiri ( 30 ocak 2011 itibarıyla aktif olan ) olan şairemizin şiirlerine baktığımızda; on beş civarında serbest şiirini görsek de şahsen hececi şaireler kapsamında değerlendirmem yadırganmamalı. Bir tane yedili hece, iki tane de 7+5 hecesi kayıtlı olan şairemizin 6+5 ve 7+7 hece ölçülerine ağırlık verdiğini görüyoruz. Şiirlerinde öne çıkan özelliklerinin başında ise ilk kayıt ettiği şiirler ( ki, içlerinde bir tanesi 08/08/1999 tarihli “ baba “ şiridir: ( http://www.edebiyatdefteri.com/siir/246677/babamm-.html )  ile yeni kayıt ettiği şiirler arasında büyük bir gelişim farkı olmakla birlikte hemen hemen bir tane bile duygu yoğunluğu olmayan ve okuyucuya o duyguları yaşatmayan şiirinin olmayışı. Şiirlerinin çoğunluğunda sade bir dil kullanan şaire asla vurguyu ihmal etmemiş, âciz bir görüntü sergilememiş, sözü evirip çevirme yerine açık bir yüreklilikle; dobra dobra ifade etmekten kaçınmamıştır.

“ Güneşten kor olsan, nûr olma bana.”
“Kâinat olsan da, var olma bana.”
“Yanıyorum!” desem, kar olma bana.”

( Yar Olmam Sana - http://www.edebiyatdefteri.com/siir/187001/y%C3%A2r-olmam-sana-.html)
 
“Aklım hazan oldu, fikrim perişan
Bu seri yoluna sermez miyim ben?
Gönül feryat figan, yürek kan revan
Bu canı uğruna vermez miyim ben?
…………………………………….”  

( Görürsün sen - http://www.edebiyatdefteri.com/siir/200691/gorursun-sen-.html )
 
Karakteristik özellikleri konusunda bilgi veren birçok mısra olmasına rağmen en açık ifadelerin bir serbest şiirde olmasını elbette tercih etmezdim. Ama:
 
“ Kolay değil beni sevmek...
Aşk bana geldi mi,
Adam gibi gelmeli...
İlmek ilmek iliğime işlemeli...
Mendiller sermeli geçeceğim yola,
Güpur dantel, harf işlemeli...
Aldığım nefesi çekip ta ciğerine,
Verdiğim solukları ezberlemeli...
Bir çağırmada gelmeli,
Ninniler fısıldamalı kulağıma
Soneler söylemeli...
Konuşmadan bakmalı gözlerime...
Sözleriyle dimağımı değil de
Gözleriyle yüreğimi delmeli...”

( http://www.edebiyatdefteri.com/siir/433347/s-i-m-a-r-i-k.html )

bu dizeler “ beklenen aşk târifiyle özelleşmiş” olsa da şaire hakkında okuyucuya bazı bilgiler vermektedir.
 
Özellikle kafiye anlayışında tartışılabilecek kafiyeler yerine basit de olsa tartışılmayacak kafiyeler tercih etmiş, “ lâf salatası” bağlamında değerlendirilecek saçma sapan imge saplantısına düşmemiştir. Hece şiirlerinde çok sık rastladığımız “ şiiri uzattıkça mesajdan ve bütünlükten kopmalar, toparlayamamak “ gibi olumsuzlukları şiirlerinde görmediğimiz gibi nerede ise kısa şiiri yok denecek azdır. Bu özelliği kendine olan güveninin belirtisi olarak da önümüzde durmaktadır.
 
Bir tanesi, 30-01-2011 tarihinde Edebiyat Defteri’nde güne gelen:
“Aşksa aşk” (http://www.edebiyatdefteri.com/siir/437290/asksa-askk---.html)
şiri olan şairemizin “cinaslı kafiyeleri”  kullandığı iki şiirinde daha
( http://www.edebiyatdefteri.com/siir/203474/---kopmasin--kiyametim.html
( http://www.edebiyatdefteri.com/siir/249622/odesme.html )
görüyoruz.
 
Şüphesiz, her yazılan şiirin ne duygu yoğunluğu ne mısralarda şekillenmesi aynı olamaz. Şairemizin de bir adım önde olan şiirlerini şöyle sıralasak sanırım haksızlık yapmayız:

 
“……………………………………
Hakkım helâl etmem bilesin sana
Savurdun yellere saldın hicrâna
Revâ mı böylesi eziyet can'a
***Şu gördüğün ceset senin eserin
***Ey gönül yatacak yerin yok senin.”  

(Yerin Yok Senin - http://www.edebiyatdefteri.com/siir/228898/---yerin-yok-senin.html )
 
 
Farklı kafiye örgülü şiirleri;
 
İstediği ve arzu ettiği zaman her tarzı çok rahatlıkla yazabilecek bir kapasiteye sâhip olan şairemiz,  belki şiire ayırdığı zamanı biraz daha artırmalı ve üzerine düşmelidir. Elbette, hanım şairelerin özellikle iş hayatının içinde olanlarının annelik, eşlik vazifeleri onları zaman anlamında biraz daha fazla meşgul etmesi çok doğaldır. Ne var ki şiir de hassas bir bebek gibi özen, zaman ve uğraş ister ve bu uğraşı hak eder.
 
Çıraklık dönemini bitirdiğine inandığım değerli şairemizden çok daha kaliteli eserler okuyacağımızı düşünüyor, “ yolun hep açık ve aydınlık olsun” Şengül CENNET hanım diyorum.


AŞKSA AŞKK...
 
Mutluluk ; bir serçenin canı, kolu, kanadı
Gittin ya, bu serçenin şimdi kolu kanadı
Neydi ki ol zalimin bendeki silik adı ?
’Bir ömür unutamam !’ diye alaz yanarken
Yâr diye uğrun uğrun yalnız onu anarken
Şimdi candaki canın doldu sevda miadı...
 
Gönül bunca ezaya acep nasıl dayandı ?
Aşkla havalanırken, indi sana dayandı
Öyle bir od attın ki tende sular da yandı
Kendinden geçenleri ilkel benlik kınarken
Kapayıp gözlerini, düşte havlet sınarken
Şimdi yâr dehlizinde yürek aşka uyandı...
 
Acıtsa da içimi, ’Tatlı bir yare!’ derdim
Seni alır sineme sımsıcak yâr ederdim
Adın yazar gönlüme benden içre giderdim
Koparıp ekmeğimi lezzetine banarken
Ilgıt ılgıt içerdim sevdalığa kanarken
Ne kalırdı gam, keder, ne de olunmaz derdim...
 
Arş-ı alâya varır sana çıkan tüm yollar
Gönlüm sinende kalır, yüreğine aşk yollar
Çiçek çiçek göverir, filizlenir kör dallar
Sızlatır yüreğimi dikenlerin batarken
Tımar eyle yaremi kucağında yatarken
İrem bağına döner, umarımdır bu kollar...
 
Kalbine değen eller bil ki senin yârindir
Uzan aşk dallarına, en hasından yâr indir
Sar gönlünün teline, hazzı sinende sindir
Felek vahdetimizi kederlere bölerken
Katre katre can yaşı dökülmesin gülerken
Feryat figan gazeller aşk daveti, esindir...
 
Fikirden aykırı titr, yokluğunda us’lanır
Kıpır kıpırdı hani, deli gönül uslanır
İner salıncağından, gerçeğine yaslanır
Yol alır ümitlere, aşk gönlünden dönerken
Mehtabına yönelir yıldızları sönerken
Şimdi bu kupkuru gül, nev baharla ıslanır...
 
29 Ocak 2011
Gazimağusa

 

 

                                                                   Dikkat Çeken Şairler Anasayfa






Yorumlar
Henüz yapılmış yorum yok




Yorum Yapın

Ad Soyad: Yorumunuz:
E-posta:
Tarih:
23.11.2024 01:47:34
 


 
 

 
 

 
 
 
 
 
 




Bu site Kişisel Yazar Web Tasarım projesi ile oluşturulmuştur.