Hangi Vicdanla / ÇAYLAK


HANGİ VİCDANINLA?


Şiirin Hikayesi

Ensesi kalın, Devletin malı deniz, yemeyen ise keriz diyen zihniyete ithaf olunur.


 


Afiyet olsun bey, umarım doydun!
Hangi vicdanınla, vatanı soydun?
Hani sen dürüsttün, vicdanlı soy’dun?
Hangi vicdanınla, vatanı soydun?

Konuşmak erdemse, o kadar da sus,
Üzümse maksadın, bağcıya mahsus,
Can alıcı nokta, önemli husus,
Hangi vicdanınla, vatanı soydun?

Vatan için yiğit, düşmana düşman,
Satma bu mirası, olursun pişman,
Göbek kaşıyan kel, doymayan şişman,
Hangi vicdanınla, vatanı soydun?

Hırsızı izlerken, geçti bir ömür,
Utanacak yüz yok, kapkara kömür,
Emeğimi çaldın, iştahla sömür,
Hangi vicdanınla, vatanı soydun?

Karakış zemheri, her taraf buz don,
Sırtın pektir senin, baş köşeye kon,
Daha dün gezerdin, kıçta yırtık don,
Hangi vicdanınla, vatanı soydun?

Dişinden artarsa, yoksula azık,
Yetmedi mi sence, attığın kazık?
Sözün bittiği yer, anana yazık!
Hangi vicdanınla, vatanı soydun?

Fatsa Kasım 2010

Çaylak

 

 

( 30/11/2010 Tarihinde Edebiyat Defteri sayfalarına düşen bir şiir.)

 

 

Orhan bey,

Yaklaşık kırk beş gün önce Edebiyat Defteri sitesine gelmişsiniz. Bir kalemi tanımak için sadece tek çalışmasını okumak her zaman yeterli olmayabiliyor. Birkaç şiirini okumak hem daha iyi tanımaya hem bir önceki şiirine bakarak son yazdığı şiirdeki gelişimini, uyarıları dikkate alma ve işe verdiği ciddiyet konusunda da bazı bilgiler veriyor. Bu yüzden yazdıklarınızın tamamını okudum.

Önceki yazdıklarınız ile son yazdığınız arasındaki yönü yukarıya doğru olan keskin ivmeyi ve büyük değişimi memnuniyetle fark ettim elbette. Her son yazılanın bir üst çıta olduğunu düşünüp bir sonraki yazılacak olanın daha üst seviyede olması gerektiğinin bilincinde olduğunuzu düşünüyor ve söyleyeceklerimin hece şiirine meraklı bir bakış olarak tarafınızdan bir “ders verme” olarak değil de fikir alışverişi bağlamında değerlendireceğiniz şıklar arasında görülmesini umuyorum. Elbette kararı verecek olan ve en doğrusunu bulacak olan sizsiniz.

Hece şiirlerini diğer şiirlerden ayıran en belirgin özelliği bildiğiniz gibi olmazsa olmaz kurallarıdır. Bunları üst başlık olarak hece ölçüsü ve kafiye örgüsü olarak sıralayabiliriz. Bunları yaptığımızda o şiir ancak bu özellikleri ile hatasız olur. Kaldı ki kafiye tercihlerini az kullanılmışlardan seçmek, mümkün olduğunca yarım kafiye yerine tam, zengin hatta cinaslar kullanmak o şiirin kalitesini artıran etkenlerdir.

Ama yeterli değil elbette. Şiirdeki kelime seçimleri, şiir dili, anlamsal derinlik, okuyucuyu sıkmaması, şiir sesi, sürükleyicilik ve bütünlük de bir şiire güç katan önemli faktörlerdir.

Önceki çalışmalarınızla birlikte bu çalışmanızda da uyguladığınız ( “ ayna “ hariç) tasarımınız dikkatimi çekti. Çalışmalarınızda iki özellik hemen göze çarpıyor. Bunlar; son mısradaki redif / nakaratı kafiyesiz kullanmanız ve başlangıçta “ aaaa “ kafiye örgüsü ile başlamanız.

Duygular bir şiir yazma aşamasına geldiğinde bence ilk önce bu şiiri hangi şekilde, hangi ölçü ve örgü ile yazmanın en doğru olacağı düşünülüp o tasarım yapılmalıdır diye düşünürüm. Eğer bu tasarım baştan yapılmış olursa ilerleyen bölümlerde özellikle kafiye ve ayak kafiyelerinde olası sorunların yaşanmayacağı ve daha disiplinli bir akışın seyredeceği muhakkaktır. Bir gün insan öyle bir seviyeye gelir ki bunlara hiç gerek de kalmayabilir elbette.

Bir sonraki şiirinizde değerlendirmeniz adına bu şiire bakarak şunları söyleyebilirim mesela. Tasarım aşamasında:
a) Acaba bu şiirin ilk kıt’ası “ çapraz kafiye “ ile ( abab ) başlayabilir miydi? Başlasa idi eğer ilk kıt’a daha etkili olur muydu? ( özellikle şiir sesi adına)
b) Her kıt’anın son mısrasına yerleştirdiğiniz redif / nakaratlar öncesinde şiirin bütününde devam eden bir kafiye sergilenebilir miydi? Daha mı şık dururdu? ( elbette şiir tekniği açısından kafiyeli ayaklar her zaman kafiyesizlerden bir adım öndedir.)

Tür olarak seçtiğiniz şiir / taşlama konusu her devrin şairlerinin mutlaka denediği, yaptırımların ölümle sonuçlanmasının bile vazgeçiremediği bir alandır ve bana göre de olmalıdır. Elbette bu türün kendine has özellikleri vardır. Hangi dilin kullanılacağı, muhatab(lar) ın ne kadar iğneleneceği, hakaret edilecekse bu hakaretin küfür seviyesine ulaşıp ulaşmayacağı gibi üslûp konusunda karar verilmelidir. ( bu anlamda edebî tarihimizdeki ustaların çok farklı üslûplar kullandığını biliyoruz )

Mesela, ben böyle bir şiir yazmaya karar versem ilk mısrada kullandığınız “………..bey,…….” Yerine daha ironik olsun diye “ beyim ” tercih ederdim.

Elbette bazı mısraların anlamlarının daha net anlaşılması ( ki “ buna anlamsal derinlik “ diyoruz ) için kelime seçimlerini alternatifli düşünürdüm.

Mesela:
“Konuşmak erdemse, o kadar da sus” a alternatif mısralar
( aynı kafiye ile )
Konuşmak erdemse, bir o kadar sus
Erdem hep söz değil ara sıra sus
Erdem hep söz değil sükût et ve sus
Erdemse maksadın( amacın) sükût et ve sus
Erdemse maksadın konuşma gel ( var- ve- ..) sus

(Farklı kafiye ile)
Erdem arıyorsan susmayı dene
Erdem arıyorsan susmada ara
Erdem sırf söz değil bazen susmaktır
………………….
Gibi değişik şekiller denenebilir. Burada önemli olan önce kafiye bulup sonra anlamı ve mısraı mı düşüneceğiz? Yoksa önce anlamı ve mısraı düşünüp sonra ona en uygun kafiyeyi mi bulacağız?
Bu uygulamalar elbette zaman zaman farklı şekillerde uygulanabilir ama şunu biliyoruz ki şiirin hiçbir ustası anlam - kafiye tercihinde kafiyeyi anlama tercih etmemişlerdir! Bu da kafiye anlamında çok geniş bir hafızamızın olmasını gerektirmektedir.

“ Üzümse maksadın, bağcıya mahsus ” mısraı bir çok şekilde düşünülebilirdi. (anlam daha iyi otursun diye)
Üzümse maksadın bağcıyı bırak ( bırak bağcıyı)
Üzümse maksadın bağcıya değme ( dövme- ..) ( değme bağcıya)
……………….

“ Vatan için yiğit, düşmana düşman,” mısraı da;

Vatan için evlat, düşmana düşman
Vatana evlat ol, düşmana düşman
Vatana kurban ol, düşmana düşman
Vatanı vatan bil, düşmanı düşman
………………gibi değişik mısralarla düşünülebilir mesela..

Şiirin bütününde bu değişimleri, değişik denemeleri en uygun kelimeler ve anlamı daha belirginleştirip kuvvetli hâle getirecek şekillerde denemek hem şiirin kalitesi hem daha iyi anlaşılabilir olması yönüyle değerlendirmek inanıyorum ki düşünce ve aktarım konusunda ufkunuzu açacaktır.

Her şiir kalıcı olmaz elbette… Ama, her kalıcı şiir mutlaka bu yönleriyle önde olan şiirdir.

Orhan bey,

Kırk beş günde bu seviyede olmak kumaşınızın kalitesini gösteriyor elbette. Ama kırk beş gün sonra olacağınız yeri ne kadar önem verdiğinizi ve işinizi ne kadar ciddiye aldığınızı gösterecek…

Edebiyat Defterine yani aramıza hoş geldiniz.

Başarı dileklerimle


Eyvallah!


Oflu / Mehmet Emin TÜRKYILMAZ







Yorumlar
Henüz yapılmış yorum yok




Yorum Yapın

Ad Soyad: Yorumunuz:
E-posta:
Tarih:
23.4.2024 16:13:42
 


 
 

 
 

 
 
 
 
 
 




Bu site Kişisel Yazar Web Tasarım projesi ile oluşturulmuştur.