Öyle Bir Heceyim Ki; / Afet KIRAT


Öyle bir heceyim ki;

Önümdeki mısralar el pençe divan durur
Serbest akan dereyi kalıba sokan benim.
Karşı duramaz asla coşan çağlayan kurur
Rüzgârın kanadıyla ilkbahar kokan benim.

Öyle bir heceyim ki;
Bir asker komutuyla yağmurun damlasını
“ Uygun adım!” Diyerek yürüten şahin benim.
Doldurarak kalplere şiirlerin hasını
Geleceği anlatan en büyük kâhin benim.

Öyle bir heceyim ki;
Dünyada düzensizlik sürerken biteviye
Hepsine son verecek asıl kahraman benim.
Çabalarım yılmadan çıksın diye seviye
Has şiire ahenge her zaman aman benim.

Öyle bir heceyim ki;
Dar sınırlar içinde özgürlüğü yaşarım
Yedi âlem arası serbestçe gezen benim.
İnancımla gücümle her zorluğu aşarım
Nerede şiir varsa ilk anda sezen benim.

Öyle bir heceyim ki;
İçimde yaşatırım Ferhat ile Şirin’i
Mecnun’u ıssız çöle sürgün yollayan benim.
Sokakta sürünürken evsiz kalan birini
Şefkatli sözlerimle sarıp kollayan benim.

Öyle bir heceyim ki;
Yusuf’u kör kuyudan ışığa kavuşturan
Züleyhâ’yı sevdayla kor edip yakan benim.
Gökyüzünün koynundan şimşeği savuşturan
Hak aşkıyla yanarak yerine çakan benim.

Öyle bir heceyim ki;
Asırlarca yaşadım gönlünde ozanların
Yürüdüm dilden dile akılda kalan benim.
Saplanırım göğsüne şeklimi bozanların
Başıboşun kalbine korkuyu salan benim.

Öyle bir heceyim ki;
En güzel şarkıların nağmesinde coşarım
Gönüllere şevk veren ahengin kızı benim.
Nerede dize varsa düşünmeden koşarım
Edebiyat cenginin altın yıldızı benim.

Öyle bir heceyim ki;
Öfkemi hiddetimi merhametim aşıyor
Yetimlerin başını öpüp okşayan benim.
Dizelerim aşığın sırlarını taşıyor
Ben heceyim ben varım saygıya şayan benim.


Afet Kırat
 
( 31/10/2010 Tarihinde Edebiyat Defteri sayfalarına düşen bir şiir.)
 
 
Bu şiirdeki genel duruma baktığımızda târif edilen hece mi ( hece şiiri ) yoksa kalemin sâhibi mi çok net değil.
Başlık; “ Ben Heceyim “ olsa da, hece şiirlerinde; hecelerin mısraları, mısraların kıt’a ve bendleri, onların da hece şiirini oluşturduğunu bildiğimize göre daha ilk mısrada;
 
“ Önümdeki mısralar el pençe divan durur ” tesbiti ve iddiasının kesinlikle “Öyle bir heceyim ki; “nin izâhı olmadığını / olmayacağını düşünüyorum. Demek ki şaire “Öyle bir heceyim ki “ den ziyade zihninde tasavvur ettiği “öyle bir hececiyim ki “ yi biraz vernelleyip biraz boyayıp biraz da cilalayıp bu eksenden kaydırarak ( beki tepki çekmemek adına) okuyucuya sunmuş.
 
Bu güveni ve kararlılığı öyle bir noktaya gelmiş ki; her ne kadar duyguların serbestliğinin kalıba sokulmuş hâli gibi düşünülse de serbest şiire ve serbestçilere bayağı dokundurmuş ve âdeta yok saymış:
 
“Serbest akan dereyi kalıba sokan benim.
Karşı duramaz asla coşan çağlayan kurur”
 
“Doldurarak kalplere şiirlerin hasını
Geleceği anlatan en büyük kâhin benim.”
 
“Dünyada düzensizlik sürerken biteviye
Hepsine son verecek asıl kahraman benim.”
 
“Has şiire ahenge her zaman aman benim.”
 
“Yusuf’u kör kuyudan ışığa kavuşturan
Züleyhâ’yı sevdayla kor edip yakan benim.
Gökyüzünün koynundan şimşeği savuşturan
Hak aşkıyla yanarak yerine çakan benim.”
 
“Başıboşun kalbine korkuyu salan benim.”
 
“En güzel şarkıların nağmesinde coşarım”
 
“Ben heceyim ben varım saygıya şayan benim.”
 
Sadece o kadar mı?
Hayır!
 
Eğer şaire bu târifte kendini değil de hece şiirini anlattığını söylüyorsa bir başka konu var.
Heceye biçilen cinsiyet!
Aslında kurallı olması nedeniyle daha çok erkeksi özellikler taşıdığını düşündüğüm ama hiç dile getirmediğim hece şiirini;
 
“ Gönüllere şevk veren ahengin kızı benim.” Diyerek kadınlaştırmıştır.
 
İster hece, ister hececi olarak şaire olsun bu şiir çok çok iddialı, hatta iddiadan da öte bir meydan okuyuşun ve “ tarzımdan / benden başkasını tanımam “ anlayışının bir ürünü gibi karşımızda duruyor. Sigmund Freud’un tezini ve anlayışını istisna bırakarak halk tâbiriyle sanki “ narsisizm “ belirtileri de göze çarpmıyor değil.
 
Bir başka tâbirle; işin merkezine “ nehnu “ yu ( “biz” i ) değil de “ ene “ yi ( “ ben “ liği) yerleştirdiğimizde hiçbir şeye karşı ön yargısız olmak mümkün olmadığı gibi, hiçbir uyarıyı, ikazı ve eleştiriyi de ciddiye almamak gibi bir durumla karşılaşırız ki; birisinin cennetten kovulması ve insanlığın başına belâ olma sürecindekilerle aynı şeyleri yaşaması gibi büyük bir tehlikenin bizi bekleyeceği de âşikârdır. (Allah korusun
 
Genellikle, “ hecenin sultanı, üstade, hoca, en iyi hececi “ sıfatları ile tanıdığımız şairenin bu iddialı tavrını şahsen beni rahatsız etmemekle birlikte diğer bazı arkadaşları rahatsız etmiştir düşüncesi ile çok doğru bulmadığımı söylemek isterim.
 
Tarzları ve şahısları hedef almaktan çok işini iyi yapmayanları ve ciddiye almayanları hedef almanın daha doğru olduğunu düşünürüm hep.
 
Ne yani, iyi bir serbest şiiri ya da serbestçiyi yok mu sayacağız?
 
Övgümüz de yergimiz de kıvamında olmalı..
 
Mısra tekniği olarak ise;
 
7+7 hece ölçüsü ile yazılan bu şiirdeki “Öyle bir heceyim ki “ leri ilk yedilerin içine yerleştirmek gerekirdi. Kıt’a başında sanki “Damokles'in Kılıcı “ gibi durmaları biraz görüntü ve hece dokusu itibarıyla sanki uyuşmamış gibi.
 
“ Öyle bir heceyim ki; En güzel şarkıların ” tasarımı heceye daha yatkın olurdu sanki..
 
Eyvallah!
 
Oflu / Mehmet Emin TÜRKYILMAZ
 








Yorumlar
Henüz yapılmış yorum yok




Yorum Yapın

Ad Soyad: Yorumunuz:
E-posta:
Tarih:
23.11.2024 09:20:10
 


 
 

 
 

 
 
 
 
 
 




Bu site Kişisel Yazar Web Tasarım projesi ile oluşturulmuştur.