Oflu Şiirleri / Kuyruk Acısı



Kuyruk Acısı

 

 “ Nasıl arkadaş olur bir insanla bir yılan?
Üstelik anlaşırlar hem, bu iş sürer gider “
Denilebilir elbet: - nedir bizlere kalan?
- Bu ahbaplık acaba; nerede, nasıl biter?
.

..




Hikâye bu; bir zaman yürüyeni, sürünen
Dâvet ve buyur eder, der ki: - hele bir otur!
Yılan; zehriyle meşhur, aklı ile övünen
İnsan da; gayet bilge, temkinli ve çok vakur.

Derler ki: - söz verip de ahdimizde duralım
- Emin olalım artık karşılıklı ziyandan
- “ Bir altın ” bedel ile sağlam dostluk kuralım
- Her sabahki ödeme sürüp gitsin bir yandan.

Böylece meşrulaşıp imzalanır bu yasa
İşlerine dönerler; korku, husumet biter
Gün başlarken altını yılan bırakır tasa
Adam da gelir alır; cebine koyup gider.

Böylece günler aya, aylar yıla eklenir
Bir aksilik gelip de bu akışı tıkamaz
Ne zaman ki; adamın ayağı köteklenir
Dizini doğrultup da tahsilata çıkamaz.

Çağırır evladını yatağın başucuna
Anlatır ve tembihler; der ki: - arama engel
Unutulmuşsa eğer; suç bulma avucuna
Ama bırakılmışsa çekinmeden al da gel.

Çocuk evden ayrılır çabucak düşer yola
Lâkin, zihnine türlü düşünceler ekilir:
- Topluca almak varken tek tek almak ne ola?
- Neden her gün bu çile bu meşakkat çekilir?

- İşi kökten çözerek zahmete son vereyim
- Tek seferde ne varsa akıl edip almalı
- Toplayıp da babamın ayağına sereyim
- Zekâmdan, hünerimden çok çok memnun kalmalı.

Yaklaşınca kapıya büyükçe bir taş bulup
Mevzilenir köşeye avı görünsün diye
Yılan boy gösterince gizli gizli sokulup
Fırlatır tuttuğunu; artık öldürmek gaye.

Yılan atik davranıp çekilince kenara
Başı kurtarır ama kuyruk başı terk eder!
Can havliyle fırsatı yakalayıp bir ara
Ne kadar zehri varsa düşmanına zerk eder!

Acı içinde yılan kendini eve atar
Kapısını kilitler; yarasıyla uğraşır
Kuyruk kopmuştur ama yanında bir can yatar
Kara haber çocuğun babasına ulaşır!

Feryat figan ederek türlü acı içinde
Yatağından fırlayıp yerlere düşer adam
Cevapsız soruları düğümlenir “ niçin ”de
Sanki üstüne çöker çatı, saçak, duvar, dam.

Toplar konu komşuyu koşar olay yerine
Görür ki evladının yanında kuyruk ve taş
Yılanın bu yaptığı dokunur ciğerine
Ama, savunma hakkı; gayet meşru bir savaş.

Başını öne eğer, gönlüne ateş düşer
Yüklenip evladını götürür hanesine
Son gayretle doğrulup; iki dar mezar eşer
Evlat için toprağa, acıya; sînesine.

Istırap günden güne küllenirken zamanda
Günlük geçim uğruna sürer koşturmacalar
Nihâyet yılan ile denk gelince ormanda
İkisi de şaşırır ikisi de bocalar.

İlk söze yılan başlar: - başın sağ olsun dost! Der
Adam karşılık verir: - Sana da geçmiş olsun!
- Keşke! Diyecek olur, yılan: - sus! Der üsteler:
- Keşke geçmişte kaldı; geç artık! Geçmiş olsun.

Şansını dener adam: - oturup yenibaştan
- Yara alan dostluğu tekrar imar edelim
- Hiç yaşanmamış sayıp vazgeçelim dalaştan
- Yine birbirimizi yoldaş ve yâr edelim.

Acı acı gülüp de içini çeker yılan:
- Ah! Der; - bu kayıpların unutulmaz sancısı
- Gün bugündür eski dost! Dünden akılda kalan;
- Sende evlat yangını! Bende kuyruk acısı!
.

..



Kiminle dost olmalı, kime; ne kadar güven?
Şarta – şurta, çıkara dayanan dostluk mudur?

Büyüğün tembihine uyarsan; artar güven
Ya söyleneni kalk yap ya da yerinde otur!

Vesveseyle, iğvayla yok olur; batar güven;
Sendeki tamâ neyse yılanda zehir o dur!

Sadece bir kerecik yanılgı tadar güven;
Onu da yitirdin mi işte hakikat budur!...


Oflu / Mehmet Emin Türkyılmaz
İstanbul – 23 / 02 / 2010


(Not: Her sitede adımın ve şiirlerimin olmasını istemediğim için; yazılı izin alınmaksızın şiirlerimin tek tek ya da blok olarak kendi kayıt ettiğim sitelerin dışında yayımlanmasına izin vermiyorum.)










Yorumlar
İçerik yoruma kapalıdır.


Yorum Yapın

Ad Soyad: Yorumunuz:
E-posta:
Tarih:
1.5.2024 12:42:47
 


 
 

 
 

 
 
 
 
 
 




Bu site Kişisel Yazar Web Tasarım projesi ile oluşturulmuştur.