Zifiri Zulmet / Ahmet İslamoğlu
Oflu / Mehmet Emin TÜRKYILMAZ 08 Kasım 2010
Genelde, şiirlerde; şiirsellik ve şiirsel kalitenin, özelde,
hece şiirlerinde; usûl ve erkân, heceye bakış, tarz, anlamsal derinlik, duygu
aktarımı, bütünlüğün sağlanması ve okuyucuya duyguları yaşatabilme becerisinin
nerede ise ortadan kalktığı günümüzde, doğrusu; etkileyici ve akılda kalmayı başaran
hece şiirlerini bulabilmekte zorluk çekiyoruz. Hâl böyle olunca da hece şiiri
konusunda önyargıları, edebî ciddiyet ve donanımdan yoksun âfakî eleştirileri,
çağdaşlaşmayı kültürel ve edebî mirası sadece eski olduğu için inkâr etme
gafletine düşenleri sıkça görmekteyiz. Doğrusu, Divan Edebiyatı’nda çok sıradan
kabul edilen;
“ Halk içinde mu'teber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihânda bir nefes sihhat gibi “ ( Muhibbi)
..bu beyitteki ahengi, anlamı, derinliği birkaç sayfada
anlatamayacak olanlara söyleyecek çok şeyimiz yok elbette. Ama, heceye gönül
verenlere ve özellikle şiiri ciddiye alanlara söyleyeceklerimizi dün
söylediğimiz gibi bugün de ve ömrümüz olursa yarın da söylemeye devam edecek,
gözümüze takılan şiirleri bu sayfalarda mercek altına almaya gayret edeceğiz..
31
Ekim 2008 tarihinde Edebiyat Defteri sayfalarına düşen bir hece şiiri..
Çilede bezendi gönül sarayı
Yâr senin hediyen böyle bir nimet
Unutturma nolur, açma arayı
Siteminde gelse biçilmez kıymet.
Hab ı gafletime şems i neşettin
Cemâlin gönlüme çizip nakşettin
Lütfundur sultanım câna bahşettin
Bu miskin gedâya bu kadar himmet
Gün be gün artsa da efkârı zârı
Iztırab aşığın en büyük kârı
Hangi kul istemez sen gibi yâri
Bu abd i ednâya eyledin kısmet
Ah etmem uf demem duyamaz ağyâr
Ağılar bal oldu sayende ey yâr
Gurbete koysan da gönül bahtiyar
Sebebi firâkta vardır bir hikmet
Gülistan saklıysa nemrud nârında
Vuslata yol vardır gönül zârında
Berdâr eylesen de hasret dârında
Sevdasız yaşamak ebedi nikmet
Hamd olsun bu canı mecnûn sayarsın
Nazarını kesmez her dem duyarsın
Hicranın oduyla gönlüm yuyarsın
Bağışla noksandır özümde hürmet
Şâd olur çanağı kırılsa bende
El gülsün hâlime yok eyle sende
Meyletmem gayriye gönülde tende
Mâşuka sadâkat âşıkta hizmet
Mihnet i meşakkat aşka karîne
Nasıl sitem etsin âşık yârine
Koydurma kimseyi hânım yerine
Sensiz nefes almak zifiri zulmet
Sevdirme ne olur gölgelik hanı
Yoluna helâldir her damla kanı
Hakikat bahrine gark et bu canı
Tevbe i nasûhla sayıver ismet
Medet kılamaz ki gayrisi senden
İstersen al canı bu süflî tenden
Firkâtte baharı yaşarken benden
Haz verir nâdanın ettiği töhmet
Visâli gözlemek düş mü şaka mı?
Nefis ejderinden kurtar yakamı
Vuslat kapısıysa hiçlik makamı
Alıp ta varımı eylesen zimmet
Ömür ikliminde ati buğulu
Bire rûcu ettir yıktır çoğulu
üftadem divanem de islamoğlu
Kapımda gedadır günâhi Ahmet
...............
“
Halk Şiiri, Âşık Edebiyatı Nazım Biçimlerinden ” biri olan “ Koşma “ tarzıyla kaleme alınan bu şiiri
değerlendirirken, elbette; bir yanıyla hece şiirlerindeki genel özellikler
açısından yaklaşırken diğer yandan da
tarzının özellikleri ve tarzının örnekleri ile kıyaslamaya çalışacağız.
Halk
Şiirinin bir kolu olan Âşık Edebiyatının başlangıç noktası ve temel özelliği
sözdür. Söz, saz ile birleşip sesli olarak servis yapılır. Bu türden örnekler
veren ozanların bir çoğunun yazıyı bilmediğini varsayarsak Divan Şiirinde
olduğu gibi kafiye anlayışının, dil kültürü ve lisandaki donanımın, edebî
sanatların ve ağırlığının olmadığını / olmayacağını biliyoruz. Ne var ki
günümüzde bu örnekleri verenler “ nasılsa diğer özellikler çok önemli değildir
“ diye hâlâ on asır önceki sözleri kullanmaya ve dil hatalarını yapmaya devam
ediyorlar. Oysa bugün okuma yazma bilmeyenimiz olmadığı gibi eski ozanların hayat
tarzındaki zorlukların hiç biri ile karşı karşıya değiliz. Bu yüzden bu
tembelliğin ancak çok ucuz bir mazeret olduğunu, kolaycılık ve işi önemsememe
ile eş değer olduğunu unutmamamız gerekiyor.
Şiire
gelince;
Alışılagelmiş
koşmalardan daha uzun ( 12 kıt’a) bir şiir. Koşmalarda uzun kıt’a şairi için
hep sorun olmuştur. Ayak kafiyelerinin şiirin bütününde uyum sağlaması adına
şairlerin şiiri uzattıkça kafiye sorunu yaşadıkları; ya rediflerle sorunu
halletmeye, ya da kafiyelere yüklenen anlamdaki zafiyetle genellikle sıkıntı
yaşarlar. Ama bu şiirde bu zafiyeti görmüyoruz.
Şiirdeki dikkat çeken
olumlu özellikler:
a) “ nimet / kıymet /himmet / kısmet / hikmet / nikmet / hürmet / hizmet / zulmet / ismet / töhmet / zimmet / Ahmet “
kafiyeleri ile redifsiz bir şekilde oluşturulan ve üstelik bir tek yarım ve tam
kafiye kullanılmayan (tamamı zengin kafiye ) ayak kafiyeleri, bu kafiyelerin
şairin adıyla final yapması ilk göze çarpan olumlu özellik olarak karşımızda
duruyor. Üstelik şiirin bütününde; bir yerde redif / ses kafiyesi ( son kıta),
iki yerde yarım kafiye ( 6. ve 8. kıt’a) kullanmış diğer kafiyeleri ise tam,
zengin ve tunç kafiyelerle örülürken bir yerde de cinas kullanmayı ihmal
etmemiş şair.
b)
Koşmalarda şair, son kıt’a da mahlasını / adını kullanır. Burada:
" üftadem
divanem de islamoğlu
Kapımda
gedadır günâhi Ahmet "
hem adını hem soyadını hem de
mahlasını kullanıp imzasını oldukça sağlamlaştırmıştır.
c) Klasik Halk Şiirinden farklı olarak ( daha çok tekke şairlerinin kullandığı )
kullanılan Türkçe ve halk diline biraz ağır gelen kelimelerin kullanılmasında
gösterdiği özen lügate bakmaya gerek kalmayacak şekilde seçilmiş, bu
kelimelerin yerleştirilmesi gayet güzel ve ustalıkla yapılmış, Halk Şiirinin
dokusal ahengi bozulmamış âdeta kaynaşması sağlanmıştır. Ayrıca bu işçilik
şiire ses ve ahenk yönünden ayrı bir hava getirmiştir.
d) Şahsen çok önemsediğim şiirdeki ses, sesin etkisini artıran ve
okuyucuyu silkeleyen vurgu olabildiğince etkili olarak şiire
işlenmiştir. Mısralar arasında hışırtı çıkaran tek çarpma nerede ise
görülmemekte, ahenkle akan bir akarsu edasıyla tatlı bir huşû vermektedir.
e) Bir Halk Şiirinde olabilecek “ anlamsal derinlik “, “ kelimeye
anlam yükleme ” becerisi sonuna kadar zorlanmıştır. “ Uyduruk “, “ gereksiz “,
“ lâf olsun “, “ kafiyeye uysun “ düşüncesi ile bir ayarlama içine girilmemiş
ve mısraın hakkı verilmiştir.
f) Şiirdeki üslûp ve seslenişteki zarafet “ bir sevgiliye ancak bu
nezakette seslenilebilir “ tesbitini yüzeye çıkarmış, sevginin ve sevgilinin ne
anlama geldiğini, değerini, ona karşı duyulan tertemiz ve ulvî duyguları âdeta
bilmeden yazanlara kinaye yaparcasına farklılaştırmış ve üslûp dersi
vermiştir.
Keşke olmasaydı
dediklerimiz:
a) Üçüncü, dördüncü ve beşinci kıtalardaki aynı ses ve aynı kafiyelerle,
yedinci ve onundaki kıtalardaki bir harf fazlası ile aynı kafiyelerin
tekrarlanmış olması. Bu şiire şiir tekniği açısından bir olumsuz görüntü
vermiştir.
b) Giriş kıt'ası dördüncü mısradaki " Siteminde " deki " de " nin ayrı yazılması " ( sitemin de ), son kıt’a üçüncü mısra başında gözden kaçan küçük / büyük harf
tercihi ( bilinçli olmasa da ) ve islamoğlu
( İslamoğlu ) , beşinci kıtadaki; nemrud ( Nemrut ) yazılımı.
Belki yazım olarak
bir daha gözden geçirilip; “ Alıp ta / alıp da “ gibi eksiklikler
düzeltilmeliydi.
Hülâsa;
Âşık
Edebiyatının ürünü olan güzel bir koşma şiirdi okuduğumuz.
Teşekkürler
Ahmet
İSLAMOĞLU
Dikkat Çeken Şairler Anasayfa
Yorumlar
Henüz yapılmış yorum yok
|