Dikkat Çeken Bir Şair
Oflu /
Mehmet Emin Türkyılmaz
07 / 11
/ 2010
Elbette
kavram kargaşasına neden olmak değil amacımız. Kafa karıştırmak, şüphe
doğurtmak, öğrendiklerimizi öğretenlerin işin ehli olup / olmadıklarını
sorgulamak / sorgulatmak da. Ama,
edebiyatın ve edebî kabul edilen her şeyin daha çok irdelenmesi /
irdeletilmesi, sorgulanması ve sorgulatılması bugün daha çok gerekmektedir.
Kendi
kendilerine her türlü pâyeyi bonkörce vermekten çekinmeyen sanalın cesur
şövalyeleri (!) ve cam edebiyatçıları (!) o kadar işi azıttılar ki; kendi
dediklerinden başka doğru, kendi yazdıklarından başka ürün, kendi
öğrencilerinden (!) başka kişi tanımaz oldular. ..Ve verdikleri fetvalar ile
bazen Halk Edebiyatı / Halk Şiirini bazen ise Divan Edebiyatı / Divan Şiirini
yok saymaya, hızlarını alamadıklarında da Hece Şiirine dil uzatmaya cüret eder
oldular. Dinlemekten çok konuşmanın, okumaktan çok okunmanın revaçta olduğu ve
pirim yaptığı günümüzde genelde edebiyat özelde ise şiir / hece şiiri konusunda
gördüklerimizi, bildiklerimizi kapasitesi ve fikrince karınca misali yazmaya
çalışacağız.
Edebiyatta
edebî bakış, eleştiri ve edeştiri arasındaki ince çizgi, inceleme aslında başlı
başına bir alandır. Övgüyü yorum ile, yorumu eleştiri ile, eleştiriyi
edeştiri ile, bakmayı görme ile, görmeyi
inceleme ile karıştırmadan “ ne olmadığını ve haddini bilerek yapılan her
samimi çalışma ve verilen emek bir anlam teşkil eder “ prensibi ile hareketle;
özellikle hece şiiri üzerinde ürünler veren kalemleri mercek altına alacağımız
bir köşe burası.
Gayret bizden, takdir Allah'dan ( cc)
( 1 )
2004 yılından beri içlerinde bulunduğum edebiyat siteleri içerisinde bir
büyük gereksiz çoğunluğa rağmen gerçekten işini ciddiye alan, yaptığı ve
yapmaya çalıştığı işe bir sanatkâr prensibi ile yaklaşan ve kendini geliştirme
yolunda her türlü gayreti gösteren az da olsa bazı kalemleri tanımak şiir adına
yarınlara taşıyacağımız umutları hep canlı tutmuştur. Bu gayrette olanlardan
özelliklere gençleri çok önemsiyorum. Ve, biliyorum ki ancak onlar geçmişten
aldıkları meşaleyi ileriye, daha ileriye götüreceklerdir.( yakalarını ç/engellerden kurtarabildikleri ölçüde )
Edebiyat Defteri’ne 2007 yılında kayıt olan Samsun’ lu genç bir üye Göksel
ATEŞALİ. Gerek kullandığı mahlas ( MEZARKABUL55 ) gerek yorumlarındaki
şiire bakışı ve değerlendirme kıstasları gerekse gereksiz beklentiler içinde
olmayan duruşu ile aslında bir şiir tutkununun olması gerektiği gibi olmasına
rağmen aykırı görünen bir kişilik.
Şiirlerinde onu öne çıkaran en önemli özelliği özgünlüğü. Oldukça yüksek
bir şiir zekâsına sahip. Hissedebilme becerisi, hissettiklerini duyguya,
duyguyu mısralara dökmedeki pratikliği ifade etme yeteneği ile bir uyum içinde.
Genellikle sade, anlaşılır ama etkili ve sivri bir dili var. İfadelerindeki
vurgu zaman zaman çoklarının kullanmaktan çekinebileceği uç ve marjinal
söylemlere varabiliyor.
Aslında,
şiir otoritelerince çok tartışılan bir konu “ şiir dili ” konusu. Bazıları;
üniversitede hocasından dağdaki çobana kadar her okuyanın anlayabileceği
üslupta olmalı derken bazıları da daha edebî, daha seçkin ve daha etkili
kelimelerden oluşmalı diye düşünür.
Kesinlikle şiire hâkim ve
kendinden emin bir duruş sergilerken şiirdeki sürükleyiciliği ve devamlılığı,
mesaj vermedeki rahatlığı, kafiye kaygısı taşımayışı büyük bir avantaj olarak
karşımızda duruyor. Bazen bu rahatlık ve serbestliklerin hata yapma riski
taşıdığı, şairi tembelliği ittiği, kendini zorlamadığı ve geliştirmeye yönelik
adımları attırmadığını bilinse de akıllı, ne yaptığını bilen ve şımarmayan
kişilerde bu risklerin olmayacağına da inanmak istiyoruz elbette!
Şiire
hâkimiyet ve bütünlüğü sağlamak noktasındaki şiir – şair ilişkisi, nehre giren
bir insanla nehir arasındaki ilişki gibidir. Ya suya giren gayet güzel yüzerek
istediği hareketleri yapar ve suya hükmeder ya yüzme bilmez ve acemidir su onu
istediği gibi savurur ve su ona hükmeder.
İşte,
şairinin şiire hükmedip edemeyeceği onun donanımıyla bağlantılıdır. Bazen öyle
bir dağılır ki “ Halep’ten girer ama ancak Şam’dan çıkar “ misâli; ilk mısra ile
son mısra arasında bu denli uzun mesafeler oluşur. Ne bütünlük sağlanır ne mesaj
verilebilir. Özellikle hece şiirlerinde kafiye zorunluluğu ve kafiye bulmaktaki
sıkıntı gerek anlamsal gerek sürükleyicilik ve devamlılık anlamında şairinin
yakasını bırakmaz.
İlk şiirlerinde Cemal Safi etkisini gözlemlediğim Göksel’ in hemen her
şairi okuduğunu ve hepsinden bir şeyler aldığını ama ifade biçiminde bu
etkilerin kalıpsal yansımasının pek görülmediğini, kendine has bir üslûbu
benimsediğini düşünüyorum.
Halk Şiirinin akıcılığı, Divan’ın anlamı ve zenginliği, Mehmet Âkif’ den
Necip Fazıl’ a son devrin ustalarının bazı özelliklerini mısralarında
yansıtırken ne geleneksel heceden ne şehirli heceden asla vazgeçmeyeceğinin
sinyallerini verip, şiirlerinde edebî sanatları kullanmayı da ihmal etmiyor. Hemen
her şiirinde tasvir ve teşbihi ( kendine has üslûbu ile)
“Tutarsız saatlerin inleyen
yıldızıydın
Yalancı
vaatlerin süslü püslü kızıydın
Herkese
renkli ama bana kara yazıydın
……………………………………………” ( Asil fahişe)
“Meyhaneler dolusu sarhoşluk var
içimde” ( Gün )
“Dilime mahşer düşer ne zaman seni
ansam” (Hal )
“Bir ceset torbasından farksız
artık bu şehir” (Hal )
“Vakit ölüm demliyor ben acı
katıyorum” (Hal )
“Bir narkoz etkisiydin takvimlerce
zamana” (Asil fahişe)
“Bir darağacım vardı! Her gün bir
yüz asardım” (Asil fahişe)
“Şeytana seccademde bir mezar
kazıyorum” (Ahmet Yüzlüm )
“Aynalar yüzünde öldüğü zaman”
(Geç Olur )
“Reçetene ölüm yazıldığında” (Geç
Olur )
“Solumdaki meleği yorduğun günden
beri” ( Gün )
“Yemin olsun, çok zor şey hasrete
yıl eklemek.
Cehennemden
çıkmayı bekler gibi beklemek.” ( Bir Veda Sonrası)
“Zihnim işgal altında, kalp
kırıklara teslim
Bir dua
ki dilimde hıçkırıklara teslim. “( Bir Veda Sonrası )
Gözlerim,
yollarından ayak izi dilendi. ( Bir Veda Sonrası )
Hangi
açıdan baksan bir enkaz göreceksin. ( Bir Veda Sonrası )
Musalla
üzerinden sonsuza kalkan gemi. ( Bir Veda Sonrası )
Nerdesin
içimdeki hakikati put sayan ?
Nerdesin
nefesiyle atmosferi kutsayan ? ( Bir Veda Sonrası )
Son
nefesime yetiş yüzünü içeceğim ( Bir Veda Sonrası )
“Açlığın büyüdükçe çilemi
dişliyorum
Beni ben
yapan kahrın içine işliyorum
Yokluğunda
bu şehre kıyametler saldırdı
………………………………………………
……………………………………………
Çile
doğuran rahmi gözyaşlarım döllüyor
………………………………………..
Her
sokağın başını kesen cellattı yüzün
…………………………………………
Ölü bir
fahişeden farkı yok ümidimin
…………………………………………..
İzlerini
öpmekten paramparça dudağım
……………………………………………
O kadar
dipteyim ki yerler zirvedir bana
…………………………………………
Açtığın
yaraları sokaklarla kaşıdım
………………………………………….
Hicazkardan
sabaya yolculuk başlayacak
Yerler
beni kusarken bir vuslat belirecek
…………………………………………….
………………………………………..
Bir
pisliği kaldırır gibi kaldıracaklar “ (
Sokaklar (Hal II) )
“ Suyu
senle yıkayıp seni aşkla dokuyup
Dört
kitabı okuyup din din aradım seni “ “
Seni aramak “
Kaderi
kader yapan kurgudaki sır senin (Dua )
Gözlerimin
yüzüme çarptığı tüm gerçekler (Dua )
Kaç ünite
kan gerek, güven tazelemeye? (Aşkta kalp masajı )
Düşlerim
ötenazi hakkını kullanıyor. (Aşkta kalp masajı )
“Ölümün
öldüğü yer kapıyı aralıyor
Ey çocuk
yüzlü asi! Köle ol efendine” (Çocuk yüzlü asi )
“Aşk,
ateşte kılınan bir şükür namazıdır” (Mana )
“Başkalaşım
geçirdim beni ben yapan düşte
Yol da
benim yolcu da her kendimden geçişte” (Mana )
“İzlerinde
secdeye düştüğümden bu yana
La ilâhe
illallah diyor bana her mana” (Mana )
“Bir gün
kendi gözünden düştüğünde gel bana” ( Çağrı )
“Aynalar
gözlerini deştiğinde gel bana” ( Çağrı )
…kullanma, ima ile anlatma
“Rahman ve Rahim olan Allah’ın adı
ile
Her
yüzüne bakışta bir düğüm çözüyorum” (Ahmet Yüzlüm )
…. becerisi ve zekâsı etkileyici. Şiirlerinde, tek kalıp ve tek şekil
yerine hecenin birçok tarzını denediğini görüyoruz. Beyitlerini gazelden kafiye
sitemi ile ayrı tutarken, koşmalarında bazen ayak bazen ise redif / nakarat
tercihleri, şehirli hecenin daha çok tercih ettiği çapraz kafiyeli kıtalar ve
bend sistemi ile verdiği örnekleri görmek mümkün. Aşk, Sitem, öfke, vatan
sevgisi, ilâhi duyarlılık, sosyal duyarlılık ve yanlışa baş kaldırış,
“Allah diyen imansız topluluklara
kaldık
Öyle
narkoz yedik ki kara bir düşe daldık” (Ahirzaman gülleri )
“Artık sözsüz şiirler yazma zamanı
geldi
Aşkı
kasık kasığa yaşarken ölmek gerek “ (Gidiyoruz Küçüğüm )
…gibi ana temalar ağırlıklı olarak
mısralarında yer buluyor.
Şiirlerin olmazsa olmazlarından biri olan “ duygu ” yönü Göksel’in bir
başka özelliği. Bu yönüyle ele alındığında; duyguyu ikinci plana iten tek şiiri nerede
ise görülmemekle birlikte hiçbir şiirinde ve hiçbir hitabında güçsüzlük,
perişanlık, derbederlik gibi arabesk duyguları görmediğimiz şair, Karadeniz’in
dokusal özelliklerini, hırçınlığını, ne olduğunu ve ederini çok iyi bilen; kendinden
emin, vakur ve kararlı bir görüntü çiziyor. Mükemmel
bir robot yapabilirsiniz ve ona insanın yapabileceği her şeyi de
yaptırabilirsiniz. Ama onu ağlama zamanında ağlatamaz, gülme zamanında
güldürmez, heyecanlanma zamanında heyecanlandıramazsınız. En mükemmel şiir
tekniği ile yazılmış olsalar da duygu yönü olmayan şiirleri ben hep robotlara
benzetirim. “Aşk “ dediğinde; olması gerekeni, aşkın gerçek yüzünü, zamanenin aşk
yorumu anlayışına tepkisini ortaya koyarak İlâhi aşkla harmanlanmış hâline daha
çok vurgu yaptığını görüyoruz. Öyle ki bazı mısralarında ve şiirlerinde aşkın
beşeri mi / İlâhi mi olduğunu anlamak için mısralar arasında bir hayli zaman
geçirmek gerekiyor. Aşağıdaki şiirlerdeki acaba okuyucunun kafasının
karışmasını mı istemiş, okuyucuya beşeri aşkın İlâhi aşktan soyutlanamayacağı
mesajını mı vermek istemiş yoksa kendi aşk anlayışını mı ortaya koymuş bunu en
iyi ancak kendisi bilecektir elbette:
Yer
Rahmetin kuşattı her bir yanımı
Nefsimin boynunu eğdiği yersin
Vuslata adadım her bir anımı
Yüreğimin aşka değdiği yersin
Var mı tarifinin yalın bir şekli
Bin lugat yazsam da uzar sürekli
Seni anlatırken ilim gerekli
Güneşin zerreye sığdığı yersin
Sevdikçe yeşerdin gönül bağımda
Ben senim kendimden ayrıldığımda
Maddeden aşk ile sıyrıldığımda
Huzurun sağanak yağdığı yersin
Gözlerim gözünde namaza durdu
Yüzün hakikate çağıran nurdu
Bakışın bir oktu batılı vurdu
Gerçeğin yalanı boğduğu yersin
Sesin ezan sesi oldu olalı
Bir başka benim ben seni bulalı
Gelip boşluğuma doldun dolalı
Allah sevgisinin doğduğu yersin
Ahmet Yüzlüm
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adı ile
Her yüzüne bakışta bir düğüm çözüyorum
Ölümlü heveslerim artık gelmiyor dile
Öyle bir tecelli ki hakikat süzüyorum
Sayfa sayfa aklaştı düşünceler,niyetler
Aşkı adres gösterdi nice nice ayetler
Şükredip kalem kırdı isyanlar,şikayetler
Şeytana seccademde bir mezar kazıyorum
Yıllar yılı yüreğim ziyanlardan bitapmış
Senden önce her sözüm bir boşluğa hitapmış
Gözlerin okudukça kutsallaşan kitapmış
Baktıkça derin derin bir öze sızıyorum
Gözüm daldığı yere çiziyorken resmini
A benim rahmet yüzlüm neyleyim ben cismini
Kendimden geçe geçe zikrettiğim ismini
Secde ettiğim yere alnımla yazıyorum..
Şiirlerinden öne çıkan bir başka özellik ise şiir sesindeki etkileyicilik.
İnanıyorum ki hiçbir okuyucu onu okurken
uyuma ihtiyacı hissetmeyeceği gibi uykusu da açılacaktır.
Elbette bu yetenekte olan birinin şiirlerine daha profesyonel gözle
bakmak, daha duyarlı ve hassas terazi ile tartmak daha ince mercekle incelemek
gerekir. Aslında, bulunduğumuz ortamların şiir adına çok şey konuşulduğu ve
paylaşıldığı yerler olmasını isterdim. Ama öyle değil! Söyleyeceğimiz her sözün “acaba nereye çekilecek “ endişesini taşımamak
mümkün mü? Her ne kadar bu tür endişeler taşıyan bir karakter yapısına sâhip
olmasam da; kelimeleri çok dikkatli seçmek ve tevile mahal vermemek gerektiğine
inanırım.
Desem ki;
a) Ciddi
bir kalemin her yazdığı şiir bir öncekinden farklı olmalı.
b) Son
şiiri çıtasını bir adım yukarı çıkarırken bir sonraki şiirinde düşüş
yaşanmamalı.
c) Bir
yandan şiirleri oluşturan kelime sayısını artırırken diğer yandan aynı anlamı
ifade edebilecek alternatif kelimeler bulunmalı.
d)
Şiirlerdeki demlenme süreleri biraz daha
uzun olmalı
e)
Özellikle tepkisel şiirlerdeki üslûba yerleştirilen kelimelerin güncel sokak
dilinden arınıp daha edebî dile dönüşümü sağlanmalı ( hepimizin eksikliğidir
bu)
d)
Kullanılan kafiyeler bir üst sınıfa ait olmalı ve olabildiğince uzun
kelimelerden seçilmeli.
e)
Bozulmuş, sulanmış şiir dünyasının magazinsel boyutundan olabildiğince uzağında
ama şiirin merkezinde bulunulmalı.
f) Özellikle
felsefecilerin şiir hakkındaki düşünceleri ve makaleleri başta olmak üzere
poetika ile alakalı ne varsa çok okumalı, çok çok okumalı!
g)
Şeytandan kaçıldığı gibi günün şeytancıklarından da uzak olunmalı.
..bilirim ki Göksel bana
kızmayacak.
Çıtasını yükseğe, en yükseğe ayarlayıp; şiir yolunda çok çok yukarılarda
görmek istediğim ve hak ettiğine / edeceğine inandığım Karadeniz’in bu genç
kalemine başarılar dilerim.
Yolun hep açık olsun Göksel
ATEŞALİ …
Bir
veda sonrası
Mazi,
son darbesini vuracak ise vursun.
Sabrım
son sınırının şimdi ta en ucunda...
Beklediğim
ezanı sadece sen okursun.
Acıyla
beslendiğim bu ölüm orucunda.
Kimse
tahmin edemez içimde ölenleri.
Bir
vedanın ardından başıma gelenleri.
Yemin
olsun, çok zor şey hasrete yıl eklemek.
Cehennemden
çıkmayı bekler gibi beklemek...
Senden
sonra hiçbir şey burda aynı kalmadı.
Yokluk
bataklığından yüzeye çıkılmadı
Kahrınla
tutuşmayan bir ateşte yanmadım.
Zehrini
şifa diye içmekten usanmadım.
Teselli
ve metanet inan ki tek bir anlık.
Yüzüme
kan tükürür veremli bir karanlık.
Yokluğun,ümidimin
boynunu büküşüdür!
Suretimdeki
deprem hüznünün çöküşüdür.
Zihnim
işgal altında, kalp kırıklara teslim
Bir dua
ki dilimde hıçkırıklara teslim.
Aman
sabah olmasın! Gün sensiz, biliyorum!
Her
sabah ezanıyla idam ediliyorum.
Girme
rüyalarıma! Tabirin kan akıtır.
Bir
yürek bir insanı bu kadar mı acıtır.
Hayaline
aldanıp şükrettiğim sancılar.
Gördüğüm
seraplardan daha da yalancılar.
Aklımı
kesen bıçak, gururumla bilendi.
Gözlerim,
yollarından ayak izi dilendi.
Dudağında
harlanan alevim dondu artık!
Endamını
kıskanan o güneş söndü artık!
Çok
değiştim sevgili görsen hak vereceksin.
Hangi
açıdan baksan bir enkaz göreceksin.
Zaman
’an’ değirmeni her canı sindirecek,
Daha
kaç yıl taşırım bıraktığın elemi.
Bir
sekerat ardından acını dindirecek.
Musalla
üzerinden sonsuza kalkan gemi.
Nerdesin
içimdeki hakikati put sayan ?
Nerdesin
nefesiyle atmosferi kutsayan ?
Yüreğimde
cefayla büyüyen Hakk çiçeğim.
Son
nefesime yetiş yüzünü içeceğim .
Göksel
ATEŞALİ
Yorumlar
1.12.2010 17:07:33
Sayın TÜRKYILMAZ, Değerli Kardeşim Göksel ATEŞALİ ile ilgili yazınızı, dikkatle, teşekkür hisleriyle ve bilgilenerek okudum. Şiirle ilgili genel değerlendirmeleriniz için de ayrıca teşekkürler. Tespitlerinize katılmamak mümkün değil. Göksel, gözbebeğimizdir. Ben ona Şiirin Prensi diyorum. Her cumartesi akşamı düzenlediğimiz " Samsun Şiir Akşamları " programımızda Göksel'i aramızda görüyoruz. Onunla sohbet ediyor, gözlerinin içine bakarak ona sevgimizi, şükranımızı, takdirimizi ifade ediyoruz. Ham sofuların Göksel'i anlaması mümkün değil. Kitapsız yobazlar da anlayamazlar Göksel'i O gerçek bir gönül eri. Kaypaklık, yağcılık, dalkavukluk ona hiç uğramamış, uğrayamamış. Son şiirinde, mala-mülke tapan neo-putçuları ve ikiyüzlüleri de teşhir ediyor. Sizin de umutla belirttiğiniz gibi, şiirdeki sağlam kılıcı, onun kalıcı bir şair olacağının da göstergesi. Daha çok şeyler yazılabilir. Siz edebi yönden gerekeni yazmışsınız. Edebiyat dünyasındaki çalışmalarınızla, hayatımıza kattığınız anlam ve geleceğe tuttuğunuz ışık, Hakk yolunda tükettiğiniz nefes için tekrar teşekkür ediyorum. Sevgi ve saygılarımla. Mustafa BİLİR (Aşık OBALI)
Mustafa BİLİR
6.11.2010 21:15:59
göksel ateşali..
bu ismi tanıdığımdan, okuduğumdan beri dediğiniz gibi ne tam olarak mehmet akif diyebildim ne necip fazıl ne de cemal safi.. hepsinin ustalığından bir parçayla ama yine de kendine has o dik başlı tavrıyla, o söz ustalığıyla sadece kendinin olduğu bambaşka bir Hal'le yazdı şiirlerini. Okumaktan çok zevk aldığım mükemmel bir şair..
|