Hamdullah Hamdi / Hayatı
Osmanlı âlimlerinden. Hamdi Çelebi diye de
bilinilir. İstanbul’un mânevî Fâtihi Akşemseddîn’in oğullarının en küçüğü olup,
devrinin önde gelen âlim, edîb ve velîlerindendi. Soyu, babası Akşemseddîn’den,
Şeyh Şihâbeddîn-i Sühreverdî’ye, ondan da hazret-i Ebû Bekr’e ulaşmaktadır. Adı
Muhammed Hamdullah’tır. On beşinci asırda, ilim, irfan ve edebiyât dünyâsının
en seçkin şahsiyetlerindendi. Özellikle edebî sâhâda ortaya koyduğu manzum
eserleri ile tanındı. Zamânının İslâmî kültür ve irfânını pek samîmi bir
üslupla aksettiren sayılı ve seçkin bir Osmanlı münevveriydi.
Hamdi Çelebi, 1449 (H.853) yılında Bolu’nun Göynük
kazasında doğdu. Babası Akşemseddîn’in husûsî alâka ve teveccühleri altında ilk
ve temel tahsilini yaptı. Babası vefât ettiği zaman henüz çocuk denecek, on
veya on iki yaşlarında bulunuyordu. Âlim, ârif ve şâir olacağını, babası keşf
yoluyla çok önceleri haber vermişti. Akşemseddîn’in vefâtından sonra bir hayli
maddî mânevî güçlük ve zorluklarla karşı karşıya kalan Hamdi Çelebi, herşeye
rağmen mükemmel bir tahsil yapmayı başardı.
Din ve fen ilimlerinde, şiir ve edebiyatta söz
sâhibi oldu. Bir aralık Bursa’da Çelebi Sultan Mehmed ve Yıldırım Bâyezîd
medreselerinde müderrisliğe tâyin edildi ise de, bir müddet sonra kendi isteği
ile bu mesleği bıraktı ve Göynük’e çekilerek kendini tamâmen tasavvuf yolunda
yetişmeye ve mesnevîlerini hazırlamaya verdi. İnzivaya çekilmesine, bir gece
rüyâsında babası Akşemseddîn’in kendisine yaptığı nasihatler sebeb olmuştu. Akşemseddîn
ona, artık âhiret hazırlığına koyulmasını, bunun için de, Kayseri’de bulunan
halifesi İbrâhim Tennûrî’ye varıp, teslim olmasını nasihat etmişti. Hamdi
Çelebi bu rüyâsından uyandığında, gönlü yanmış, âdeta kendinden geçmişti. Kayseri’ye
gitmek için hemen hazırlıklara başladı. Tam bu esnâda aniden Şeyh İbrâhim-i
Tennûrî Bursa’ya geldi. Hamdi Çelebi, babasının nasihatine uyarak hemen
sohbetine koşup teslim oldu. Görüştüklerinde, İbrâhim-i Tennûrî ona dönüp, “Seni
bana gönderen, beni de sana gönderdi.” demişti.
Nihayet Hamdi Çelebi’ye hemen Kayseri’ye gitmesini,
kısa bir müddet sonra kendisinin de oraya geleceğini ve orada beklemesini
söyledi. Hamdi Çelebi hemen Kayseri’ye gitti, hocası gelince, hizmet ve
sohbetini canına minnet bilerek çalıştı. İbrâhim Tennûrî’nin terbiye ve
teveccühü ile olgunlaşarak halifesi oldu. Hocasının izni ile Göynük’e gelerek
yerleşti.
Hamdi Çelebi, Türk edebiyâtında batı Türkçesiyle ilk
Hamse, yâni beş mesnevî yazan şâirdir. Mesnevîleri arasında en çok Yûsüf ü
Zelîha’sı ve Leylâ vü Mecnûn mesnevîleri beğenildi ve meşhur oldu. Bu ikisi ve
diğer eserleri kendi zamanında ve sonraki asırlarda zevkle okundu. Özellikle
Yûsüf ü Zelîha’sı dili ve üslûbu bakımından, o zamana kadar bu konuda yazılan
eserlerin en güzeli olarak kabûl edildi. Bu eserinin önsözünde, Akşemseddîn ile
ilgili bir menkıbeye şöyle işâret etmektedir.
Menkıbe şöyledir: Akşemseddîn hazretleri dâimâ derdi
ki, “Şu küçük oğlum Muhammed Hamdi yetîm, zelîl kalmasa şu mihneti çok dünyâdan
göçerdim “. Bir gün, Hamdi Çelebi’nin annesi, Akşemseddîn’e dönüp, “Göçerdim
dersin durursun, ama yine de göçmezsin!” deyince, Akşemseddîn “Göçelim!”
buyurdu. Göynük kasabasında yaptırmış olduğu mescide girip vasiyetini yaptı,
yakınları ile helâllaştıktan sonra Yâsîn sûresini okumaya başladı. Sünnet üzere
yatıp mübârek rûhunu Hak teâlâya teslim eyledi. Yukarıda zikredilen manzûmenin
ilk mısralarında Hamdi Çelebi mübârek babasının bu kerâmetine işâret
etmektedir.
Hamdi Çelebi, hayâtının sonuna kadar münzevî yaşadı.
Umûmiyetle, eserlerinden kazandığı para ile geçimini temin ediyordu. Bir ara
Anadolu’ya gelen meşhur Abdürrahmân-ı Câmî ile de görüştü, sohbetinden istifâde
etti. Eserlerinde de ondan aldığı feyzi aksettirmektedir. Câmî’yi taklit
etmiştir diyerek tenkid edenler çıkmışsa da eserlerindeki üslûb ve tasvirler
orjinâldir ve pek lezzetlidir. Almış olduğu derin ve geniş muhtevâlı din, fen,
edebiyat ve tasavvuf kültürünün potasında tam pişmiş ve olgunlaşmış olarak eser
telif etmiştir. Mesnevîlerinde, dînî, ahlâkî, tasavvufî konuları ve incelikleri
pek güzel ve samîmi bir üslûpla, işlemiştir. Eserlerinde az da olsa tasannu
(yapmacık) bir üslûb ve zorlanma göze çarpmaz. Pek kıymetli bir kültür yâdigârı
bırakmıştır.
Hamdullah Hamdi Efendi 1503 (H.909)te Göynük’te
vefât etti. Burada babası Akşemseddîn’in yanına defnedildi.
Şiirin
Ustaları ve Halk Ozanları sayfaları için kaynaklar: Turkedebiyat.net - Antoloji.com - Turkceciler.com - wikipedia.org - ansiklopedikbilgi.com
Yorumlar
İçerik yoruma kapalıdır.
|