Şeyhî / Eserleri


Eserleri

Muhtelif kaynaklarda Şeyhî’ye atfedilen eserleri şu şekilde sıralamak mümkündür: Kenzü’l-Menâfi Fi Ahvâli’l-Emzîce Ve’t-Tebâyi, Divân, Harnâme, Hüsrev ü Şîrin, Neynâme, Hâbnâme.

A) Kenzü’l-Menâfi Fi Ahvâli’l-Emzice
Ve’t-Tebâyi

Bursalı Tahir, Osmanlı Müellifleri adlı eserinde Şeyhî’nin “Kenzü’l-Menâfi Fi Ahvâli’l-Emzice Ve’t-Tebâyi” adlı bir eserinin olduğunu bildirmekteyse de, bu malumat henüz kesinlik kazanmış değildir. Buna rağmen Şeyhî’ye ait olduğu varsayılan bu eser, Hasan Âli Yücel tarafından “Bir Türk Hekimi ve Tıbba Dair Manzum Bir Eseri” adıyla birkaç sayfalık da mukaddime eklenerek yayınlanmıştır.

Söz konusu eserin birisi İsmail Saib Hoca kitapları arasında, diğer ikisi de İstanbul Üniversitesi Kütüphanesinde olmak üzere toplam üç yazma nüshası olduğu bilinmektedir. Bu nüshalara göre eser, klâsik usûllere bağlı kalarak evvela tevhid, nat ve çihâr yâr-ı güzin ile başlayarak padişah medhiyeleri ile devam etmektedir. Sebeb-i telifin hemen arkasından gelen mesnevi nazım şekliyle yazılmış beş şiir hâriç tutulursa, eser 158 kıtadan meydana gelmektedir. Adı, nüshaların ikisinde “Nazmü’t-tabâyi” birinde “Kenzü’l-Menâfi” olarak gösterilen bu küçük risale, yiyecek, içecek ve giyeceklerden bahsetmektedir. Risalede her bir madde için bir kıta yazılmıştır. Bu kıtalarda ele alınan maddenin faydaları anlatılmış ve zararlarından nasıl korunulması gerektiği ifade edilmiştir. Eserin Hasan Ali Yücel tarafından yayımlanan nüshasında söz konusu maddelerle alâkalı örneklere yer verilmiştir.

Faruk Kadri Timurtaş, kitabın gerek üslûp, gerekse muhteva bakımından Şeyhî’ye ait olamayacağını, hattâ bunun imkânsız olduğunu ifade etmektedir. Timurtaş’a göre eserin dili, Şeyhî’ye ait olamayacak kadar eski ve Şeyhî’nin üslûbundan oldukça farklıdır. Yine aynı müellife göre eseri Şeyhî’ye bağlayamayacağımızı gösteren bir diğer delil de Şeyhî’nin göz hastalıkları mütehassısı olmasına rağmen, bu küçük risalede göze ve göz hastalıklarına dair bir tek mısraın bile geçmiyor oluşudur.

B) Divân
Muhtelif nazım şekillerinin yer aldığı bu eserde, tevhid, na’t, kaside ve gazeller geniş bir yer işgal eder. Orta hacimli bir divân olan bu eser, Anadolu sahasında gelişen klâsik edebiyatın temel taşlarından birini oluşturur. 1438 tarihinde istinsah edilen ve Millet Kütüphanesi Ali Emiri Kitapları arasında bulunan Şeyhî Divânı nüshası, Merhum Ali Nihat Tarlan hoca tarafından bir inceleme ile birlikte tıpkıbasım olarak 1946 yılında yayımlanmıştır.
Tarlan, eserin tıpkı basımını yayımlamakla kalmamış divânın hem tarama sözlüğünü hazırlamış hem de divânı edebi yönüyle incelemiştir. Divân, son olarak Mustafa İsen ve Cemal Kurnaz tarafından neşredilmiştir. Bu neşir içerisine Hüsrev ü Şîrin’de yer alan beş kaside, bir tercî-i bend ve yirmi altı gazel de alınmıştır. Buna göre divânda yirmi kaside, iki terkîb-i bend, üç tercî-i bend, iki müstezad ve iki yüz gazel bulunmaktadır.

C) Harnâme
Yüz yirmi altı beyitlik bir mesnevi olan bu eser, Anadolu sahasının en güzel hiciv örneklerinden birisi olarak kabul edilir. İnce bir sosyal tenkit ve temiz bir Türkçe örneği olan Harnâme, aynı zamanda hiciv ve mizâh edebiyatımızın bir şâheseridir. Şâir, aslında kendi başından geçen bir hâdiseyi teşhis yoluyla hayvanlarla temsil ederek, en mükemmel bir tarzda aksettirmeyi başarmış, bunun için de kuvvetli tasvirler kullanmıştır.

Harnâme’nin yazılış sebebi hakkında kaynaklarda verilen bilgilerin çeşitli ve birbirinden farklı oluşu dikkat çekmektedir. Sehî Bey ve Latîfi’ye göre, Şeyhî’yi takdir eden padişah 2. Murad, onu vezir yapmak ister. Şeyhî’yi çekemeyen kimseler, onun ancak Nizâmî’nin “Penc-Genc”i gibi beş mesnevi yazdıktan sonra bu makama gelmesinin uygun olacağını söylerler. Şeyhî bunun üzerine Nizâmî’nin Hüsrev ü Şîrin isimli mesnevisini tercümeye başlar. Çevirdiği bin beyti padişaha arz edince, padişah buna çok memnun olur ve ona çeşitli ihsanlarda bulunur. Şeyhî, aldığı ihsanlarla birlikte memleketine giderken, yolunu haramîler çevirir. Ne yapacağını bilemeyen Şeyhî, değil hediyeleri canını bile zor kurtarır. Bunun üzerine kendi hâline uygun olan Harnâme isimli eserini yazarak, padişaha gönderir.

Hasan Çelebi, Âşık Çelebi ve Âlî’ye göre ise, hastalanan Çelebi Mehmed’in iyileşmesine vesile olması üzerine kendisine Tokuzlu köyü tımar olarak verilir. Şeyhî de yeni tımarına giderken o köyün eski sahipleri tarafından yolu kesilerek bir güzel dövülür. Yolkesenler bununla da kalmayarak Şeyhî’nin nesi var nesi yoksa alır kaçarlar. Bunun üzerine Şeyhî, mezkur eserini yazarak padişaha arz eder.

Örneklerini verdiğimiz iki görüşten de anlaşılacağı üzere henüz eserin kime sunulduğu kesinlik kazanmış değildir. Lâkin bugün Sultan 2. Murad’a takdim edildiği kanaati ağırlık kazanmaktadır.
126 beyitten ibaret olup aruzun “feilâtün / mefâîlün / feilün” kalıbıyla yazılan Harnâme’de, kısa bir tevhid ve na’tten sonra, devrin padişahını öven 26 beyitlik bir kısım mevcuttur. Şeyhî bu eserindeki başarısını, büyük bir mesnevinin bütün kısımlarını, muayyen ölçülerle ve güzel bir şekilde yansıtmasına; aynı zamanda tasvirdeki kuvvetine borçludur. Ancak Harnâme’nin asıl değeri, satirik bir eser olması dolayısıyladır. Bu yönüyle Harnâme, Türk mizâh edebiyatının en önde gelen eserleri arasındadır. Sade ve akıcı diliyle Harnâme, asrının sade ve tabiî Türkçesini en iyi yansıtan eserlerdendir. Eser, Tahir Olgun ve Faruk Kadri Timurtaş tarafından yayınlanmıştır.

Ç) Hüsrev ü Şîrin
Şeyhî’nin Hüsrev ü Şîrin mesnevisine, Nizâmî’nin aynı adlı eseri kaynaklık etmiştir. Ancak Şeyhî, eserinin özellikle giriş bölümünü büyük oranda Nizâmî’den farklı şekilde kaleme almış ve kendi sanat kudretini gösterme çabasına girmiştir. Bunda da belirli ölçüde başarılı olmuştur. Buna rağmen şâir, mesnevisinin asıl bölümünü oluşturan hikâye kısmında, girişten farklı olarak genellikle Nizâmî’nin eserine bağlı kalmıştır. Bununla birlikte Şeyhî, esere önemli ölçüde çıkartma ve eklemeler yaparak mesneviye telif hüviyeti kazandırmayı başarmıştır. Eser Faruk Kadri Timurtaş tarafından yeni harflerle yayınlanmıştır.

Şeyhî’nin şâirlik kudretini gösterdiği bir mesnevi olan Hüsrev ü Şîrin, gerek şâirin yaşadığı zamana kadar yazılanlar arasında, gerekse kendisinden sonra kaleme alınmış olanlar arasında muteber bir yere sahiptir. Hattâ bir çok müellif, Şeyhî’nin Hüsrev ü Şîrin’ini, “Zamanımıza kadar yazılmış en güzel Hüsrev ü Şîrin mesnevisi” sıfatına layık görmüşlerdir.

Şeyhî’ye göre mesnevi yazmak, bir şehir inşa etmeye benzer. Gazel ise birkaç ev inşa etmek gibidir. Dolayısıyla şâirin asıl gücünü ispat edeceği eser mesnevidir. Şeyhî bu mesnevisiyle şiire vukufunu, şâirlikteki kudretini göstermeye çalışmış ve bunu başarmıştır. Hüsrev ü Şîrin mesnevisi genel kabule göre 1421–1439 yılları arsasında, Sultan 2. Murad adına yazılmıştır. 6944 beyitlik mesnevide, 775 beyitlik bir girişten sonra, on bir bölümlük ana hikâyeye yer verilmiştir.

Eserini hitama erdirmeye ömrü vefa etmeyen Şeyhî, Hüsrev ü Şirîn mesnevisini yarım bırakmış, bu sebeple Şeyhî’nin yeğeni Cemâli tarafından esere 109 beyitlik bir zeyl yazılmıştır. Esere yapılan son müdahale ise, Rûmi adlı bir şâir tarafından yapılan ve eserin son kısmını oluşturan “Şîruye Vakası”nın aynı vezinle tercüme edilerek metne eklenmesidir.

D) Neynâme
Şeyhî’nin Neynâme adlı bir eserinin olduğuna dâir rivayet sadece Osmanlı Müellifleri’nde mevcuttur. Bursalı Tahir, bu esere ait 1402 tarihli bir nüshasının Beşiktaş Yahya Efendi Kütüphanesi’nde bulunduğunu söylüyor ise de, bugün Süleymaniye Kütüphanesi’ne nakledilmiş olan kitaplar arasında böyle bir mesnevi yoktur. Belki de bir mecmua içinde bulunan Neynâme’yi hiçbir kaynak zikretmemiştir.

E) Hâbnâme
Şeyhî’nin Hâbnâme isimli bir eserinin olduğu malumatı da yine Osmanlı Müellifleri’nde yer alan bir bilgidir. Bursalı Tahir’e göre Şeyhî, Feridüddîn-i Attar’ın Hâbnâme adlı eserini nazmen tercüme etmiştir. Ve yine Osmanlı Müellifleri’ne göre eserin bir yazma nüshası Manisa Muradiye Kütüphanesi’nde bulunmaktadır. Lâkin bugün yapılan bütün araştırmalara rağmen Şeyhî’ye ait böyle bir eserin mevcudiyeti kesinlik kazanmış değildir.





Kaynak : Şeyhî Hayatı Sanatı ve Eserleri / Ahmet Ali Özer







Yorumlar
İçerik yoruma kapalıdır.


Yorum Yapın

Ad Soyad: Yorumunuz:
E-posta:
Tarih:
20.4.2024 10:12:39
 


 
 

 
 

 
 
 
 
 
 




Bu site Kişisel Yazar Web Tasarım projesi ile oluşturulmuştur.