|
Âşık Tarzı Türk Halk Edebiytında Uslûp / Prof. Dr. Erman ARTUN
ÂŞIK
TARZI TÜRK HALK EDEBİYATINDA USLÛP
Prof. Dr. Erman Artun
Çukurova Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi.
Âşıklık geleneği, Türk kültür varlığının önemli bir bölümünü oluşturmaktadır.
Âşıklık çağlar süren deneyimlerden geçerek biçimlenmiş, kendine özgü icra
töresi, geleneğe dayalı yapısı, âşık olmak ve âşıklığı sürdürmek için uyulması
gereken kuralları olan bir gelenektir.
Âşık şiri, söylendiği toplumun yaşama biçimine, olaylar ve durumlar
karşısındaki tavrına, seslendikleri toplumun çevresini, dünyayı algılayışına
ışık tutar. Ayrıca tarihsel gelişim sürecinde Türk insanının sanat beğenisinin,
kimliğinin belirlenmesinde önemli rolü oynar.
Türk edebiyatı çok eskilere dayanmaktadır, Türkler İslâmiyetten önce o günkü
inanç sistemlerine kültür ve geleneklerine bağlı bir edebiyata sahiptiler.
İslâmiyet öncesi Türk şiiri kültürleşme sürecinde İslâmî kültürün etkisiyle
yeni edebiyatlarla, şekil ve türlerle tanıştılar. Mitlerle örülü ozan-baksı
destan geleneğine bağlı şiirler, İslâmî ögelerle örülerek yeni bir biçime
dönüşmüştür (Arat,1969:XI; İnan,1969:547; Dizdaroğlu,1994:4). Her edebî gelenek
kültür birikimi, dünya görüşü ve yaşama biçiminin değişmesiyle özgün
anlatımlara kavuşur (Günay,1996:101-106). Âşık edebiyatı, ozan-baksı
geleneğinin Anadolu'da yaşama biçiminin değişmesiyle ortadan kalkması üzerine
15.yy’dan sonra Anadolu'da başlamıştır (Köprülü, 1989:57). Efsane ve tarihin
kaynaştırıldığı sözlü gelenek içinde oluşan ozan-baksıların taşıdığı
kültür bu şiiri beslemiştir. Bu gelenek, İslâmiyet ve Anadolu
kültür potasında şekillenerek, yeni coğrafyada yeni bir bakışla, yeni
yaşama biçiminin beğenisine cevap verecek bir biçim ve öz kazanmıştır
(Artun,1996:14). Milli öze bağlı ozan tipi, İslâmî öze bağlı âşık tipinin prototipi
değildir. Âşık şiiri halk arasında mayalanmış, yaşadığı toplumun kültür
dokusunun en önemli belirleyici ögelerindendir.
Üslûbu dilden ayrı düşünemeyiz. Dil göstergelerden ve bunların kullanışlarını
belirleyen kurallar bütününden oluşur. Herhangi bir dil ögesinin veya bir kavramın
âşığın şiirinde kazandığı anlamı değerlendirebilmek için şiirin tamamı, yani
varlık nedeni gereklidir. Şiiri oluşturan dil malzemesinin şiir içinde
yüklendiği işlevler, kazandığı değer ve dinleyende bıraktığı etki önemlidir.
Şiir; dilin kurallarının verdiği olanaklar ölçüsünde sistem özelliği kazanır.
Şiirde dilin kazandığı değerler kendi aralarında da bir ilişkiler ağı kurarlar.
Şiirde kelimelerin yan anlamları, yüklendiği duygu ve değerler, okuyucuda
uyandırdığı izlenimler, hatırlattığı, düşündürdüğü özellikler onun düz
anlatımının dışındadır.
Bir âşığın yaradılışı, kültür yapısı, şiiri söylediği andaki ruhsal durumu
söylenme nedeni, seslendiği kitleyle ilişkisi ve dilin sunduğu olanaklar
arasında yaptığı seçim üslubunu belirler. Her şiirin bir içeriği, bir de şekli
vardır. Şekil ve içeriğe ait ögelerin bir terkip halinde birleşmesi sonucunda
şiir ortaya çıkar. Konu ile içerik aynı şeyler değildir. Aynı konuda bir çok
eser yazılabilir ama bunların içeriği birbirinden farklıdır. İçerik incelenirken
kendisini ifade eden söz varlığı, şekle ait özellikler birlikte ele
alınmalıdır. Her şiirde bir söz varlığı vardır. Bu söz varlığı yazılma nedeni
olan iletişim işlevini yerine getirir.
Âşığın şiiri, bir estetik anlayışın, bir geleneğin, uymak zorunda olduğu
kuralların bütünüdür. Âşığın bağlı bulunduğu gelenek ve çevre şiirin
oluşmasında belirleyicidir. Âşığın üslubu bireyseldir, kaynağını geleneğin
belirleyici çerçevesi içinde âşığın deneyimlerinden alır. Bir âşığın üslubu dil
malzemesini şiirde doğru, güzel, kendine özgü bir şekilde kullanmasıdır. Bir
uslûp araştırmasında, âşığın üslûbunu belirleyici ögelerin ortaya çıkarılması,
şiirde dil malzemesini nasıl kullandığı bu malzemeye ait ögeler arasındaki
İlişkilerin ne olduğu, hangi biçimi nasıl, niçin kullandığı sorularının
cevaplarının aranmasıdır. Her âşık, gelenek belirleyici olsa da diğer
âşıklardan ayrı bir anlatıma sahiptir.
Bir âşığın uslûp özelliklerinin belirlenmesi, âşığın biyografisi, bağlı
bulunduğu âşıklık geleneği, içinde bulunduğu şiir çevresi, yaşadığı ortamı göz
ardı edilmeden karakteristik özelliklerinin aranmasıdır. Âşığın dili, âşık
tarzı edebiyatın millî, yerli kaynaklarının belirgin göstergesidir. Âşık tarzı
şiir geleneğinin kendine özgü kavramlarını karşılayan bir motifler, mecazlar
semboller, remizler vb. gibi özel ve dolaylı anlatım dili vardır. Âşığın
anlatım biçimi, kelime seçimi, söz dizimi ve anlatım yollarıyla ortaya çıkar.
Şiirde öz ve biçim bir bütün oluşturur. Âşığın düşünce dünyası, aldığı eğitim,
içinde bulunduğu sanat ve kültür ortamı, âşığın dilini ve anlatım biçimini
belirler. Ayrıca âşıklar, işledikleri konulara göre anlatım biçimi belirlerler.
Kahramanlık şiirlerinde epik-lirik, güzellemelerinde lirik anlatım kullanırlar.
Yine de onları diğerlerinden farklı kılan kelime seçiminden, söz dizimine, söz
sanatlarından, ahenk ögelerine kadar uzanır. âşık, kendine özgü bir dil dünyası
olan söyleyicidir. Bu söylemede dil, anlatımı etkili kılan niteliktir.
Bunlardan bir kaçını şöylece sıralayabiliriz:
- Yerel
kelimeler
- Yerel
deyimler
- Yeni
yaratımlara yöneliş
- İkilemeler
- Pekiştirmeler
- İmgesel
kelime öbekleri
- Atasözleri
ve deyimler.
Âşıkların şiirlerinde kullandıkları kelime kadrosu yaşamlarının çeşitli
dönemlerine, içlerinde bulundukları duruma, şiirlerinde işledikleri konulara
göre değişir. Âşıklar şiirlerinde maddî aşk, ilahî aşk, öğütleme sevinç, ölüm
vb. olaylar karşısında duygulanmaları, kahramanlık, konularını, sevgili ve yurt
güzelliklerini, toplumsal içerikli konulan, aksayan bir durum ve kişiler
üzerine taşlama ve takılmalarla, sosyal içerikli konulan İşlerler. Âşıklar
şiirlerinde geleneğin ortak kelime kadrosunu kullanırlar. Bunu yerel
kelimelerle beslerler. Âşıklar anlatmak istediklerini halkın anlayabileceği bir
dille verirler.
Âşıkların anlatım şekillerini gelenek, edebî tür, yazıldığı dönemin sanat
anlayışı etkiler. Âşıkların kullandıkları anlatım şekillerini şöylece
sıralayabiliriz. Âşıklar dini ve toplumsal konularda öğüt verme, uyarma
gerektiğinde, nasihat ve hitap yoluyla anlatım yolunu seçerler, emir kipini kullanırlar.
Öğütleme ve dini tasavvufî şiirlerde başvurulan ikinci bir anlatım yolu da
doğrudan anlatım yoludur. Âşıklar dünyanın yaradılışı ve peygamberlere ait
kıssaların anlatılışında ve destanlarda tahkiye etme (hikaye etme) anlatım
şekline, atışmalarda soru-cevaplı tasavvufî şiirlerde ve öğütleme şiirlerinde
karşılıklı soru cevap anlatım yollarına başvururlar. Dini - tasavvufî şiirlerde
düşüncelerini ayet ve hadislerle desteklemek istediklerinde delil ve ispat
yoluyla anlatım yolunu seçerler.
Âşıklar duygulanmalarını hemen dile getirirler. Doğaçlama söyleyişte kelime
seçmek için zaman dardır. Bu durumda âşıklar tekrarlardan hazır gereçlerden
yardım alırlar. Geleneğin sunduğu hazır kalıp söyleyişlerle kendi özgün
söyleyişlerini birleştirerek bir sentez oluştururlar. Âşıklar bir düşüncenin
şiir boyu pekişmesi için tekrir (yineleme) anlatım kalıbına sık sık
başvururlar. Kelime ve cümlelerle anlatım arasında ilişki, dilin olanaklarıyla
anlatım yolları âşıkların üslubunu belirleyen ögelerden biridir. Âşıklar mecaz
dışı anlam ve kelime sanatlarını sözün etkili olması için kullanırlar.
Kelimeler ve hayal oyunları, duygular ve düşünceler kendilerine uygun edebî
sanatlarla anlatıldığında güzellik kazanır. Âşıklar, din, ahlâk, hukuk, eğitim,
gelenek ve doğa olaylarını dile getirirken kısa ve anlamlı anlatım yolu olan
atasözlerinden yararlanırlar. Atasözleri dolaysız, dolaylı (mecazlı),
örneklemeli, karşılaştırmalı, öykülemeli, soru-cevaplı anlatım biçimleriyle
üslûpta zenginlik sağlarlar.
Âşıkların yetiştikleri ortamda sözlü gelenek çok yaygın olduğu için atasözleri
şiirlerde çok kullanım alanı bulurlar. Âşıklar, sözlü gelenekteki en önemli söz
kalıplarından olan deyimleri de kullanırlar. Deyimler genel bir tutum ve durumu
nitelemek amacıyla kullanırlar. Bunlar şiire anlatım zenginliği sağlarlar.
Âşıklar anlatımı renklendiren kısa kalıp sözleri olan alkış ve kargışları
kullanırlar. Bunlarla imge, düşünce ve çağrışım zenginliği sağlarlar.
Geleneksel ve yerel dil malzemesinde yeni söyleyişler yaratmaya çabalayan âşıklar
özgün üslubu yakalamaya çalışırlar.
Âşıklar öğütleme şiirlerinde dolaylı, doğrudan ve ironi anlatım şekillerini
kullanırlar. Öğütleme şiirleri didaktik şiirin doğasına uygun kuru bir
anlatımdır. Nasihatla yergi kimi zaman içice olduğu için inceden inceye örülü
İmalarla dolaylı anlatımı seçerler. Bu şiirlerde söylev veren bir eda görülür.
Âşıklar mizah üslûplarında
yerel ağız özelliklerini güldürücü öge olarak kullanırlar. Bu yolla dilde nükte
objesini yakalarlar. Kimi zaman da över gibi görünerek, yererek mizahı
sağlarlar. Mizah anlatımlarında dolaylı ve dolaysız anlatım, abartma,
karikatürize etme, çift anlamlı kelimeler kullanırlar. âşıklar kimi zaman da
kelimelerin uzak ve yakın çağrışımlarını kullanarak mizahı yakalarlar.
Sonuç:
Tahlile dayalı çalışmalar karşılaştırmalı edebiyat araştırmalarındandır. Âşığın
kelime kadrosu metinden yola çıkılarak değerlendirilmelidir. Kelime kadrosu
değerlendirilirken âşığın düşünce duygu ve hayal dünyası da ortaya çıkacaktır.
Mecazi ve metaforik kavramlar değerlendirilirken metinde geleneğin ve âşığın
yüklediği anlamlar aranmalıdır. Gelenek dışı âşığa özgü, özgün konu ve
söyleyişler âşığın üslubunu belirleyecektir. Âşıkların monografik
çalışmalarında konularına göre kavramlar ve buna bağlı olarak teşbih ve mecaz
kadrosu da tespit edilmelidir. Aşığın çeşitli konuları algılayışı, onun estetik
formunu, düşünce yapısını ortaya koyacaktır.
Âşığın şiirlerindeki konular kendi aralarında ana ve alt başlıklara
ayrılmalıdır. Bir âşığın üslubu üzerine çalışma yaparken hayal ve mecaz dünyası
semboller, yeni imgeler, çarpıcı söyleyiş özellikleri, kelime çeşitliliği,
çağrışım tutkusu, yalın ve dokunaklı söyleyişi, hayal ve duygu dünyasını
kurarken anlam ve söz sanatlarını kullanışı, şiirlerinde âşığın kimliğini
tapşırma dışında belirleyen biçim ve görünüşler, ayak, kafiye ve rediflerle
kurduğu ses kuruluşu, yinelemelerde ses, konu ve dil birlikteliği, ayak, kafiye
ve rediflerde dış ahenk, kelime seçiminde iç ahenk sağlanıp sağlanmadığı, dil
-anlam birlikteliğinin nasıl sağlandığı sorularının cevapları aranmalıdır.
Âşık, şiirlerinde kime sesleniyor? Dış dünyaya ait görünüşlere bakışı nasıl?
Bunları şiirlerinde aktarırken gelenek ne ölçüde etkili? Tespitlerdeki dikkati
ve ayrıntılara eğilişi nasıl? Anlatımlardaki dil âşığın dil özelliği mi? Yoksa
bir başka âşığın üslubu taklit mi ediliyor? Kelime seçiminde geleneğin payı
nedir? Dilin hangi fonksiyonlarını kullanıyor? Bakış açısı nedir? Bu soruların
cevaplan bulunduğunda âşığın üslubu, onu diğer âşıklardan ayıran dili kullanışı,
anlatım özellikleri ortaya çıkacaktır.
KAYNAKÇA
Arat, Reşit Rahmeti; 1969, Eski Türk Şiiri, Ankara
Artun, Erman; 1996, Adana Âşıklık Geleneği (1966-1996) ve Âşık Feymani, Adana
Dizdaroğlu, Hikmet; 1994, Halk Şiirinde Türler, Halk Ozanlarının Sesi, HAKAD
Yay., S.:4, Ankara
Günay, Umay; 1996, Âşık Tarzı Edebiyat Hakkında Düşünceler, Mehmet Kaplan İçin,
Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara.
İnan, Abdükladir; 1969, Eski Türk Dini Tarihi ve Medeniyeti, İstanbul.
Köprülü, M. Fuat;1989, Edebiyat Araştırmaları I, Ankara.
Yorumlar
İçerik yoruma kapalıdır.
|
|