Günümüzde Yeniden Yapılanan Âşıklık Geleneğinin Sosyo- Kültürel Boyutu / Prof. Dr. Erman ARTUN
Günümüzde
Yeniden Yapılanan Âşıklık Geleneğinin Sosyo- Kültürel Boyutu
Prof.
Dr. Erman Artun
Çukurova Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi.
Türkler sık sık yurt değiştirerek, dünyada geniş bir alana yayılmışlar,
tarihsel süreç içinde pek çok kültür, inanç sistemi ve dinlerin etkisinde
kalarak farklı uygarlıklar yaşamışlardır. Bu nedenle Orta Asya'dan günümüze
değişen ve gelişen bir edebiyatları olmuştur (1).
Aynı uygarlığa bağlı kültürler, aynı dünya görüşünde birleşirler. Bir
uygarlığın dünya görüşü de o uygarlığa özgü bir edebiyat anlayışı doğurur.
Edebî eserler de yaşayan bir kültür topluluğunun değerler sistemine göre
şekillenir.
Âşıklık geleneği, kültür varlığının önemli bir bölümünü oluşturmaktadır.
Âşıklık çağlar süren deneyimlerden geçerek biçimlenmiş, kendine özgü icra
töresi, geleneğe dayalı yapısı, âşık olmak ve âşıklığı sürdürmek için uyulması
gereken kuralları olan bir gelenektir. Ülkemiz çok köklü bir geçmişe sahiptir.
Bu kültürel zenginlik âşık tarzı şiir geleneğine de yansır. Bu geleneğin
ürünleri toplumun yaşama biçimini olaylar ve durumlar karşısındaki tavrına,
çevresine dünyayı algılayışına ışık tutar. Tarihsel gelişim sürecinde Türk
insanının sanat beğenisinin, kimliğinin belirlenmesinde önemli rol oynar.
Âşıklık geleneği toplum yaşamında kaynaşmayı, birlikteliği sağlar. Âşıklık
geleneğinin halkın ortak düşüncelerini dile getirmesi yönüyle Türk kültürünün
korunmasında yaşatılmasında önemli işlevi vardır.
Türk edebiyatı çok eskilere dayanmaktadır. Türkler İslamiyet'ten önce o
günkü inanç sistemlerine kültür ve geleneklerine bağlı bir edebiyata
sahiptiler, İslamiyet öncesi Türk şiiri kültürleşme sürecinde İslamî kültürün
etkisiyle yeni edebi şekil ve türlerle yeni kültür gereği mitlerle örülü
ozan-baksı, destan geleneğine bağlı şiirler İslami öğelerle örülerek yeni bir
biçime dönüşmüştür (2-3-4). Her edebî gelenek kültür birikimi dünya görüşü ve
yaşam biçiminin değişmesiyle özgün anlatımlara kavuşur (5). Âşık tarzı
edebiyat, ozan -baksı geleneğinin Anadolu'da yaşama biçiminin değişimiyle
ortadan kalkması üzerine oluşmuştur (6).
İslamiyet sonrası Anadolu'da gelişen bütün edebiyatlara İslami dünya
görüşü hakimdir. Bu nedenle din dışı kurallar taşımaz. 15. yüzyıldan sonra
Anadolu'da âşık tarzı edebiyat geleneği başlamış, ozanın yerini âşık, kopuzun
yerini "karadüzen, bağlama, çöğür, tanbura, cura" vb. almıştır
(7). Efsaneye tarihin kaynaştırıldığı, sözlü gelenekte oluşmuş ozan -baksıların
taşıdığı kültür, âşık tarzı şiiri beslemiştir. Âşık tarzı şiir geleneği;
İslamiyet, Anadolu ve Osmanlı kültür potasında şekillenerek yeni coğrafyada
yeni bir bakışla, yeni bir hayat anlayışına ve zevkine cevap verecek bir biçim
ve öz kazanmıştır (8). Ozan-baksı geleneği her ne kadar âşık tarzı edebiyatı beslese
de, ozan ve âşık iki ayrı kültür dairesine ait oldukları için milli öze bağlı
ozan-baksı tipi âşık tipinin prototipi değildir. Âşık tipi Anadolu
coğrafyasında yeni bir kültürle, İslami öze bağlı olarak oluşan yeni bir
tiptir.
Divan edebiyatı üst kültüre seslenmesine karşılık âşık tarzı edebiyat
geniş halk kitlelerine seslenir. Her bölge ve yörenin kültür, dil ve
beğenisiyle oluşan âşıkların şiir çevresinde az da olsa farklılıklarla âşıklık
geleneği şekillenmiştir. Bireysel yaşantının toplumsal örnekleri olan anonim
ürünler âşıklık geleneğini besler. Anadolu'da âşıklar toplumsal, tarihsel
olgular karşında epik diye niteleyebileceğimiz bireysel olgu ve durumlar
karşısında lirik bir söyleyiş geliştirmişlerdir. Âşık aktarmacıdır, önce usta
malı diye gelenekte adlandırılan usta âşıkların ürünlerini söyler
ustalaştığında yaratıcı olarak gelenek çerçevesinde kendi şiirlerini söyler
söyler (9). Âşık şiiri, genellikle doğaçlamayla yaratılır, yayılır.
Ozan-baksı geleneğinin Anadolu'daki örnekleri tesbit edilememiştir. 16.
yüzyılda yazıldığını sandığımız örnekler, âşık tarzı şiir geleneğinin ilk
örnekleri olarak alamayacağımız olgunlaşmış örneklerdir. Anadolu'da bir
sentezle şekillenerek bir yaşama biçimi ve değerler bütününe dönüşmüş dinî
tasavvuf? halk edebiyatı âşıklık geleneğini derinden etkilemiştir. Anadolu'da
oluşan yeni kültürel kimlikle oluşan âşık tipi Anadolu konar -göçer ve yerleşik
düzeninin ürünüdür. Genelde göçer kültürün ürünü olan epik şiir kaybolmaya
başlarken, toprağa bağlı insanın lirik şiiri ortaya çıkmıştır.
Âşık mistik birlik arayan dervişle dans ve müzik eşliğinde İslamiyet
öncesi inanç sistemleriyle beslenen destan kültürünün taşıyıcısı ozandan
işlevsel olarak ayrılır. Âşıklar halkın sesini, duygu ve düşüncelerini duyurma
işlevini üstlenirler (10). Anadolu'da, köy, kasaba ve konar-göçer çevrelerinde
İslamî kültür etkisiyle Orta Asya Türklerinden farklı, fakat büyük şehirlerin
etrafında oluşan üst kültürü de yakalayamayan bir kültür oluşmuştur. Âşık tarzı
şiir bu kültürün ürünüdür.
19. yüzyılda, Divan edebiyatında mahallileşme akımı artarken, divan
şiirinin çevresine yakın âşıklar, divan şiirinin etkisine girmeğe
başlamışlardır. Âşık zümreleri oluşmaya başlamış, imparatorluğun parçalanması,
politik ve sosyal değişimler, âşık tarzı şiiri etkilemeye başlamıştır. Âşık
kollarında usta-çırak ilişkilerinin zayıflaması, yeniçeri ocaklarının
kapatılması, geleneği besleyen tekkelerin işlevlerini yerine getirememesi ve
kapatılması âşıkların yetişme kaynakların ortadan kalkmasına neden olmuştur
(11).
Toplumun her kesiminde ve kurumlarında görülen köklü değişikliklerden
biri 19. yüzyılda Tanzimat'la ortaya çıktı. Batı'da 18. yüzyılda ortaya çıkan
Fransız ihtilali dünyayı sarstı. Milliyetçilik, hürriyet, eşitlik, hak, adalet
gibi yeni kavramlar yeni değerleri simgeleştirmiştir. Batı uygarlığı etkisinde
oluşan Tanzimat edebiyatı bireyi ve toplumu derinden etkileyen yeni bir sanat
ve edebiyat anlayışıyla yüzü Batı'ya dönük ayrı bir yolda oluştu. Âşık tarzı
edebiyat da gelişimlerden etkilenerek yüzünü insana çevirerek dışa dönük
konulara yönelmeye başladı.
20. yüzyıldan itibaren âşıkların ordudaki görevlerine son verilmesi,
tekkelerin kapatılmasıyla âşıklar koruyucularını kaybettiler. Âşık edebiyatı
gerileme sürecine girdi.
Tanzimat, Meşrutiyet, I. Dünya Savaşı Türk toplumunu ve günlük yaşamı
hızlı bir değişmeye uğramıştır. Yeni kültürle önerilen yeni yaşama biçimi her
geçiş döneminde olduğu gibi ikilemler yaratmıştır. Toplumsal sorunlar âşıklar
tarafından sorgulanmaya başlar. Âşık eskiyen gelenek karşısında ne yapacağını
bilemez. Değişim ve gelişime uyum gösteremez.
Âşık gelenekten yana tavır alarak olaylar, davranış bozukluğu gösteren
kişileri eleştirir, taşlar. Âşıklar nasihat türü şiirlerinde halkı
aydınlatmayı, bilgilendirmeyi ilke edinir. Nasihatlerde örnek değer olarak
eskinin korunması önerilir.
20. yüzyılda Batı kültürü etkisiyle yeni bir yaşama biçimi arayan Osmanlı
toplumunda eski gelenekleri sürdüren toplumdaki gelişim ve değişimi yakalayıp
izleyemeyen âşıkların eski biçimleriyle yaşayamayacakları bir gerçekti. Son
elli yılda, çağlar boyu süren kültür ikiliği hızla ortadan kalkmaktadır. Bugün
halkın yarısı artık aydınla aynı kültür çevresini paylaşmaktadır. Köyde
kalanlar da kent kültürüne hızla bağlanmaktadırlar. Günümüz insanı düşte
görülen soyut sevgiliye sevda şiirleri yerine somut, yeni toplumun yarattığı
yeni insan tipinin özlemlerine cevap verecek yeni duyuşlarla örülü yeni şiirler
istiyor. Âşıklık geleneği de belirgin özelliklerini kaybetmeğe başlamıştır.
Âşık şiiri sözle yaratılıp sözle yayılır olmaktan çıkmaya başlamıştır.
Örnekleri azalmakla birlikte saz eşliğinde topluluk karşısında doğmaca şiirler
söyleyen âşıklar vardır. Doğmaca şiirde geleneksel şiir malzemesini kullanan
âşık, yazarak ürettiği şiirlerde kişisel yaratmayı öne çıkararak yeni âşık tarzı
şiire imzasını atmaya başlamıştır.
Köyden kente göçle büyük şehirlerde köy ve kent kültürü iç içe yaşamağa
başlamıştır. Köyden şehre gelip büyük şehirlerde tutunma uğraşı veren
insanların sıkıntıları, ikilemleri, âşığın şiirine konu olarak âşıklık geleneğinin
konuları yeni bir boyut kazanmaya başladı. Ortaya kentte yaşayan, kent
ortamında halkın kaynağından yararlanan, geleneğe yani açılımlar sağlayan yeni
bir âşık tipi ortaya çıkmıştır. Günümüz âşıkları günümüzde gelenekten kopmağa
başladılar.
Sonuç
Âşık tarzı şiir, halk arasında mayalanmış, halkın kültür yapısını
belirleyen yaşadığı toplumun dokusudur. Âşık tarzı şiir geleneğinde Anadolu
coğrafyasının önemli bir rolü vardır. Anadolu'da ova dağ, yayla ve deniz
kültürü içiçedir. Gelenekler, içinde bulundukları çevrenin sosyo-kültürel
durumuna göre davranış kalıbı geliştirirler.
Anadolu'da oluşan âşıklık geleneğinin şekillenip günümüzdeki biçimini
almasında tarihin, kültürel mirasın, sosyal çevrenin rolü önemlidir. Kültür
kaynaklarını Orta Asya'dan Anadolu'ya çağlar boyu süren bir zaman sürecinde
âşıklık geleneğini şekillendirici bir etkisi vardır. Orta Asya Türk kültürü,
İslami kültür, yeni yurt Anadolu'da kültür sentezi. Batı kültürü ve Cumhuriyet
sonrası yeniden yapılanma âşıklık geleneğinin şekillenmesinde önemli rol
oynamıştır. 1966 Konya Âşıklar Bayramı ve sonrasında yapılan şenlik ve
toplantılarla âşıklık gelenekleri dar çevrelerden çıkıp birbirleriyle tanışıp
karşılıklı etkileşmeyle yeni bir Türkiye âşıklık geleneği sentezi süreci
başlamıştır.
Günümüz âşıklık geleneği ile ilgili tesbitlerimizi ve önerilerimizi üç
başlık ta topladık.
1. Günümüz Âşıklık Geleneğiyle İlgili Tespitler
Âşıklık geleneğini besleyen kültür kaynaklarının azalmasıyla âşıklık
geleneği zayıflamıştır.Nedenlerini şöylece sıralayabiliriz.
(1) Âşıklık geleneğini besleyen sözlü gelenek zayıflamıştır.
(2) Usta-çırak ilişkisi çözülme noktasına gelmiştir.
(3) Usta âşıkların yeni âşıklar üzerindeki denetiminin azalmasıyla,
yeni âşıklar geleneği tam olarak öğrenemeyip uygulayamıyorlar.
(4) Geleneği bilen dinleyici kitlesi çok azaldığı için yeni âşıklar
denetlenemiyor.
(5) Bölgelerde, dar çevrelerde, köylerde yetişip tanınan âşıkların
şiirleri yazıya geçirilmese de sözlü gelenekte söylendiği için günümüze
gelebiliyordu. Sözlü geleneğin zayıflamasıyla bu âşıklar ve şiirleri unutulma
tehlikesiyle karşı karşıyadır. Ayrıca sözlü gelenekteki eski âşıkların şiirleri
usta malı olarak söylendiğinde gelenekte usta-çırak ilişkisi olmasa da yeni
âşıkların yetişmelerine yardımcı oluyordu.
2. Günümüzde Âşık Toplantıları ve Şölenleriyle İlgili Bazı Tespitler
(1) Usta âşıkların ve geleneği bilenleri denetimi çok azaldığı için
bu toplantıların büyük bir bölümü gelişigüzel, düzensiz ve gelenek dikkate
alınmadan yapılmaktadır.
(2) Âşık toplantı ve fasıllarında icra ve töreye, geleneğe uyma
yerine meclisin meşrebine göre program yapılmaktadır.
(3) Âşıkların sazın doğal sesiyle çalıp söylemeleri yerine
elektro-saz kullanmaları geleneksel ezgiyi bozmaktadır.
(4) Geleneğin taşınmasında önemli rolü olan usta âşıkların
şiirlerinin çalıp söylendiği hatırlatma-canlandırma bölümleri çoğu kez
yapılmamaktadır.
(5) Katıldığımız bir çok âşık toplantıları ve şenliklerinde, yeni
âşıkların âşıklık geleneğiyle ilgili pek çok temel bilgilerinin eksik olduğunu
gözledik. Kafiye, ayak, redif, nazım şekilleri, nazım türleri, âşıklık
kuralları, âşık toplantıları ve fasıllarının düzeni vb. konulardaki küçük bir
kaynak kitabın yeni yetişen âşıkların geleneği öğrenmesinde yararlı olacağı
düşüncesini taşıyoruz.
3. Araştırmacılara, Kurum ve Kuruluşlara Düşen Görevler
Son yıllarda âşıklar ve âşıklık geleneğiyle ilgili araştırmaların yapılıp
kitap halinde yayınlanması sevindici gelişmelerdir. Ancak araştırmalar
incelendiğinde araştırma yöntemlerinin çok çeşitli oluşu gözlenmektedir, ileride
yapılacak karşılaştırmalı Türkiye ve Anadolu dışı Türk dünyası âşıklık
geleneğiyle ilgili bir çalışmaya kaynaklık etmeleri açısından yöntemlerinde
olabildiği ölçüde birlik sağlanması yararlı olacaktır. Bunlardan bir kaçını
sıralayalım:
(1) Âşığın bağlı bulunduğu âşıklık geleneği incelenmelidir.
a) Âşığın şiir çevresi
b) Mahlas alma ve saz
c) Âşıklığa başlama
d) Âşık fasılları, âşık toplantıları vb.
(2) Âşıkların şiirleri biçim yönünden incelenmelidir.
(3) Âşığın şiirleri tematik, nazım şekli ve türe bağlı tasnif
yapılmadan, ayaklarına göre sıralanmalıdır.
(4) Âşığın şiirlerindeki kelime, kavram, niteleme, benzetme ve
mecazlar sistematik inceleme ve tahlil yöntemine göre incelenip üslup ve içerik
çalışması yapılmalıdır.
(5) Âşığın şiirlerine yüklediği anlamları belirlemek ve
araştırmacılara kolaylık sağlaması açısından çalışmalarda sözlük ve dizin
bulunmalıdır.
(6) Kurum ve kuruluşlar bilimsel inceleme yöntemiyle yazılan olan
kitapları basmalıdır.
Ancak bu çalışmalardan sonra âşıkların hangi konularda orijinal, hangi
konularda millî ve evrensel olduğu, geleneği taşıma ve yansıtma yüzdeleri
ortaya çıkacaktır. Aksi halde sezgi ve izlenim yoluyla çözümlemeye ve anlamaya
çalışan bir yöntemle yapılacak çalışmalar eksik kalacaktır.
Âşık tarzı şiir geleneği işlevini tamamlayıp kültür tarihinin malı olup
tarihteki yerini mi alacaktır? Günümüz âşıkları, edebî gelişmeleri takip
ettiklerinde, insan gerçeğini bireysel ve toplumsal boyutuyla dile
getirdiklerinde, seslendikleri kitlenin kimliğini yakalayabildiklerinde,
olaylar karşısında tepkisiz kalmayıp, toplumsal değerleri yakalayıp toplumun
önüne geçtiklerinde, yeni kitleleri kucaklayıp, yeniden yapılanan âşıklık
geleneğini yeni özüyle sürdürebilirler.
Emlek Yöresi ve Çevresi Halk Ozanları Sempozyumu
Bildirileri. Ankara 1998
Kaynakça
(1) Umay Günay: Türkiye'de Âşık Tarzı Şiir Geleneği ue Rüya Motifi. Akçağ
Yayınları, Ankara 1992.
(2) Reşit Rahmeti Arat: Eski Türk Şiiri. Ankara 1969: XI.
(3) Abdülkadir İnan: Eski Türk Dini Tarihi ve Türk Medeniyeti. İstanbul
1969: 547.
(4) Hikmet Dizdaroğlu: "Halk Şiirinde Türler" Halk Ozanlarının
Sesi 4 (1993).
(5) Umay Günay: "Âşık Tarzı Edebiyat Hakknda Düşünceler" Mehmet
Kaplan İçin. Türk Kültürü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara 1998: 101-104.
(6) Günay, a.g.y. s. 101-104.
(7) Fuat Köprülü: Edebiyat Araştırmaları l. Ankara 1989: 57.
(8) Erman Artun: Günümüzde Adana Âşıklık Geleneği (1966-1996) ve Âşık
Feymani. Adana 1996: l4.
(9) Artun, a.g.e. s. 15-17.
(10) İlhan Başgöz: "Karacaoğlan mı, Pir Sultan mı Halkın Dilinden
Konuşuyor, Halk mı Onlann Dilinden Konuşuyor?" Milliyet Sanat Dergisi 216
(1977): 252.
(11) Fuat Köprülü: Türk Saz Şairleri. Güven Basımevi, Ankara 1962: 29-30.
Yorumlar
İçerik yoruma kapalıdır.
|