Yeni Türk Şiirinde Kullanılan Nazım Şekilleri
YENİ TÜRK ŞİİRİNDE
KULLANILAN NAZIM ŞEKİLLERİ
Yeni nazım şekilleri
Türk edebiyatında ilk kez Tanzimat’tan sonra görülmeye başlarTanzimat
dönemi şairleri (1860-1896) genellikle divan şiirinin
nazım şekillerini kullandılar. Şiirde şekil olarak değişiklik yapmadılar,
şiire yeni konular getirdiler. Mesela Namık Kemal divan şiiri
nazım şekli olan kasidesinde “hürriyet”
kavramını övmüştür. Oysa kaside divan şiirinde
birini övmek için kullanılır. Yine Ziya
Paşa bir gazelinde hükümeti eleştirmiştir.
Hâlbuki gazel, bu konuda yazılmaz. Gerçi Abdülhak Hamit
Tarhan ve Recâîzâde Mahmut Ekrem yeni nazım
şekilleri denemeleri yapmıştır; ancak biçim
yönünden asıl önemli değişiklikleri Servet-i
Fünûn şairlerinde (1896-1901) görürüz. Batıdan
yeni nazım şekilleri alarak eskileri tümüyle
bıraktılar; ancak âhenge çok önem
verdiklerinden aruz ölçüsünden vazgeçmediler. Yeni Türk şiirinin
eski şiirden ilk göze çarpan farklılıkları şunlardır: Şiirlerin konuya uygun
bir adı vardır, mahlası yoktur, şiirin bütününde konu birliği var, nazım birimi
beyit ya da dörtlük değil, dizedir. Dizede her zaman anlam bütünlüğü olmayabilir.
Bir dizede tamamlanmamış düşünce öteki dizeye
geçebilir. Bir nazım biçimi değişik sayıda
dizede oluşan bentlerden kurulabilir.
A. DÜZENLİ NAZIM
ŞEKİLLERİ
Düzenli
nazım biçimlerini Türk edebiyatında ilk kez
Servet-i Fünûn şairleri kullanmıştır. Batı edebiyatlarından alınan
bu şekiller, Servet-i Fünûn ve Fecr-i Âti şairlerince sevilmiş ve
çok kullanılmıştır; ancak daha sonra tercih
edilmemiştir. Yalnız çapraz uyak, sarma uyak ve düz uyak
Cumhuriyet döneminde kullanılmaya devam etmiştir.
1. SONE
İtalyan
edebiyatından çıkmış ve daha sonra bütün
Avrupa edebiyatlarında kullanılmış kurallı bir nazım şeklidir. Bize
Fransız edebiyatından geçmiştir. En çok Servet-i Fünûn şairlerince
kullanılan bu şekil 14 dizeden oluşur.
İlk iki bendi dörder, son iki bendi
üçer dizelidir. Sonenin ilk iki bendi
son iki üçlükte söylenecek duygu ve
düşünce için bir hazırlık, bir giriş bölümüdür. Özellikle son dize
duygu yönünden en güçlü dize olur. Bu biçim daha çok lirik
konulara elverişli olduğu için sevilmiştir.
Edebiyatımızda ilk olarak Cenap Şahabettin sone şeklinde şiir
yazmıştır. Uyak düzeni bakımından 3’e ayrılır.
I. İtalyan tipi sone:
abba, abba, ccd, ede.
II. Fransız tipi sone:
abba, abba, ccd, eed.
III. İngiliz tipi sone:
İlk 12 mısra tek bir bent, son iki mısra da ayrı bir bent hâlinde yazılır. Uyak
düzeni şöyledir: ababcdcdefef gg. Türk şairleri daha çok İtalyan ve
Fransız tipi soneyi kullanmıştır. Onların da uyak düzenlerinde bazı
değişiklikler yapmışlardır. Buna göre en çok kullandıkları uyak düzenleri
şöyledir: 1. abba, cddc, eff, egg./ 2. abba, cddc, eef, ggf./ 3. abab, cdcd,
eff, egg./ 4. abab, cdcd, eff, ggf. Mesela Cenap Şahabettin’in Makdem-i Yâr
isimli şiiri bir sonedir.
2. TRİYOLE
On dizeli bir nazım
şeklidir. Üç bölümden oluşur. İlk bölümü iki dizeden, diğerleri
dörder dizeden oluşur. Birinci dize ilk dörtlüğün dördüncü
dizesinde, şiirin ikinci dizesi ise ikinci
dörtlüğün son dizesinde aynen tekrarlanır.
Ancak yinelenen bu iki dize, dörtlüğü
oluşturan öteki üç dizenin anlamıyla uyuşmalıdır.
Uyak düzeni
a
(n)
b(n)
, aaaa
(n)
, bbbb(n)
şeklindedir.
Aynen tekrarlanan dizeler a
(n)
ve b(n)
olarak
gösterilmiştir.
3. RİMES CROİÉES
(Çapraz Uyak) 4 dizeli bentlerle (dörtlüklerle) kurulan bir
biçimdir. Dörtlük sayısı sınırlı değildirUyak düzeni abab, cdcd, efef...
şeklindedir. Çapraz uyak her türlü konuya elverişli bir biçim olduğundan
çok kullanılır. Abdülhak Hamit’ten itibaren
kullanılan bu nazım biçimine çaprazlı uyak,
çaprazlama veya çapraz diziliş de denir.
Cenap Şahabettin’in Terâne-i Sabah; Yahya Kemal Beyatlı’nın Geçmiş
Yaz ve Rindlerin Ölümü şiirleri bu nazım şekline örnektir.
4. RİMES
EMBRASSİES (Sarma Uyak)
Dört dizeli bentlerle
(dörtlüklerle) kurulan bir nazım biçimidir. Dörtlük sayısı sınırlı
değildir. Uyak düzeni abba, cddc, effe...
şeklindedir. Sarma uyak her konuya uygun
bir şekildir. Ancak çapraz uyak kadar çok kullanılmamıştır. Bu biçim sarmalı
uyak, sarmalama adlarıyla da anılır. Ahmet Hamdi
Tanpınar’ın Her Şey Yerli Yerinde ve
Yahya Kemal Beyatlı’nın hece ölçüsü ile yazdığı tek şiiri olan Ok, bu
nazım şekline birer örnektir.
5. TERZA-RİMA (Örüşük
Uyak)
İtalyan
edebiyatından bütün Avrupa’ya geçmiş bir nazım şeklidir.
Hatta Dante’nin İlahi Komedya’sı baştan sona terza-rima biçimiyle yazılmıştır.
Bize Fransız edebiyatı yoluyla gelen bu biçim Servet-i Fünûn’dan sonra
Fecr-i Âti’de kullanılmış; 1908’den sonra ise pek tercih
edilmemiştir. Terza-rima üç dizeli bentlerden oluşur.
Bent sayısı sınırlı değildir. Son üçlünün bitiminde bağımsız
bir dize bulunur. Son dizenin şiirin en güçlü ve en etkili dizesi
olmasına dikkat edilir. Bu nazım biçimine örüĢük üçlü de denir. Uyak düzeni
aba, bcb, cdc, ded, ... e şeklindedir. Ali Canip Yöntem’in Kelebek adlı şiiri
terza-rimadır.
6. DÜZ UYAK
Tanzimat şairleri
bu şekli Fransız edebiyatından almıştır. Her beyit
kendi arasında uyaklı olan bu biçime eĢleme
de denilmektedir. Düz uyak, uyak düzeni
bakımından divan şiirindeki mesnevinin aynıdır.
Bu yüzden bu biçime yeni mesnevi de
denilir. Fransız edebiyatında kullanılan bu şekil
aslında mesneviden farklı özelliklere sahiptir.
Divan edebiyatı nazım şekli mesnevi, içinde bir olay veya ders bulunan uzun
şiirlerdir. Bu şiirler ise her türlü konuda birkaç beyitlik kısa şiirler de
yazılmıştır. Mesnevide her beyit kendi arasında anlam bütünlüğüne sahipti; oysa
bu biçimde şiirin bütününde, beyitler arasında sıkı bir anlam ilişkisi
vardır. Ayrıca mesnevi, aruzun kısa kalıpları ile
yazılır, yani kısa kısamısralardan oluşur. Bu nazım
şeklinde ise aruzun uzun kalıpları yanında hece ölçüsü
de kullanılır. Düz uyak biçimi, şiirin planına göre çeşitli bentlere ayrılabilir.
Yahya Kemal Beyatlı’nın Ses şiiri, Mehmet Âkif Ersoy’un Âsım şiiri düz uyak
nazım biçimine birer örnektir.
7. HALK ŞİİRİNDEN
ALINANLAR
1911
yılından sonra başlayan Türkçülük akımıyla birlikte
şairlerde halk şiirine bir yöneliş görülmektedir. Ancak
bu şiirler halk şiirlerinden dil, üslup ve içerik yönünden ayrılır.Bu
biçimlerde yazılan şiirlerde konu bütünlüğü,
plân ve şiirin konu ile ilgili bir
adı vardırMahlas kullanılmaz; ama şekil yönünden halk şiirinin örnek
alındığı şiirlerdir. Bu yolla yeni Türk şiirine giren biçimler koşma, semâi ve
mâni tipindedir.
a.Koşma tipi:
Koşma tipinde şiirin uyak düzeni halk
şiirindeki koşmanın aynıdır Hce ölçüsünün 11’li kalıbının
genellikle 6+5 ve 4+4+3 duraklı biçimleri kullanılır. Ahmet Kutsi Tecer’in
Nerdesin isimli şiiri bu biçime örnektir.
b.Semâi
tipi: Semâi tipinde hece ölçüsünün 8’li
ve 7’li kalıpları kullanılır. Oktay Rifat’ın Rüya adlı şiiri
bu biçime örnektir.
c. Mâni tipi: Mâni
dörtlüklerinin arka arkaya sıralanmasından doğmuştur. Dörtlükler anlam
bakımından bağımsız değildir, birbiriyle
ilgilidir. Uyak düzeni şöyledir: aaba, ccdc,
eefe... Orhan Seyfi Orhon’un Usanç isimli şiiri mâni tipine bir örnektir.
B. SERBEST DÜZENLİ
NAZIM ŞEKİLLERİ
Bu biçimleri
kesin kurallarla sınırlandırmak mümkün değildir.
Şairin kendi beğenisine ve şiir anlayışına
göre oluşturduğu ya da Batı ve Türk
edebiyatındaki nazım biçimlerini değiştirerek yeniden düzenlediği nazım
biçimleridir. Bu biçimlerde aruz ve hece ölçüsünün türlü kalıpları
kullanılmıştır.
1. EŞİT DÜZENLİ
BİÇİMLER
Bentleri
eşit sayıda dizelerle kurulmuş biçimlerdir. Bu biçimlerde şiirin
bütününde bir ölçü kullanılır. Bentlerin uyak düzeni birbirinin aynıdır.
ÜÇLÜLER:
Bentleri 3 dizeden oluşur. Bu biçimlerde
en sık rastlanan uyak düzenlerinden bazıları
şunlardır: aaa, bbb, ccc, ddd... /
aba, cbc, ded, fef... / aab, ccb,
dde, ffe... Yahya Kemal Beyatlı’nın Akşam Mûsikîsi bu biçime örnektir.
DÖRTLÜLER: Bentleri 4
dize olan biçimlerdir. Bunları çapraz uyak, sarma uyak,koşma,
semâi ve mâni tipi biçimlerle karıştırmamak
gerekir. Dörtlüler, uyak düzenleriyle bunlardan
ayrılır. Uyak düzenleri şöyledir: aaaa,
bbbb, cccc, dddd.../ abcb, defe, ghıh... İstiklâl
Marşı bu şekle bir örnektir.
BEŞLİLER:
Bentleri 5 dizedir; yalnız uyak düzeni
muhammese benzemez. Bu biçimlerde en sık
rastlanan uyak düzenleri şöyledir: ababb,
cdcdd, efeff... / ababa, cdcdc, efefe.../
abbba, cdddc, efffe... Tevfik Fikret’in Doksan Beşe Doğru, Cahit
Sıtkı Tarancı’nın Otuz Beş Yaş şiirleri bu biçime birer örnektir.
ALTILILAR:
Bentleri 6 dizedir; yalnız uyak düzenleri
müseddese benzemez.Bentleri 6 ve daha fazla olan biçimlerde uyaksız
dizeler olabilir. Bir dize belirli bir yerde ya da herhangi
bir yerde tekrarlanabilir. Az kullanılan
bir şekildir. Şu uyak düzenleri kullanılmıştır: abcabc,
defdef... / aabcbc, ddefef... / ababcc, dfdfgg... / aabccb, ddeffe... Tevfik
Fikret’in Mâzî...Atî isimli şiiri bu biçimde yazılmıştır.
YEDİLİLER: Bentleri 7
dize olan biçimlerdir. Yedili biçimlerde bentlerin bir dizesi uyaksız da
olabilir. Uyak düzenleri şunlardır: ababccb, dedeffe... / aabbbcc,
ddeeeff... Yahya Kemal Beyatlı’nın Itrî isimli şiiri bu biçime bir
örnektir.
SEKİZLİLER:
Bentleri 8 dizedir. Uyak düzeni aabbaacd,
ddeeffgd... şeklindedir.Abdülhak Hâmit Makber adlı eserini bu biçimle
yazmıştır.
2. KARIŞIK DÜZENLİ
BİÇİMLER
Bentleri
oluşturan dizelerin sayıları ve bu dizelerin
ölçüleri ya da dizelerin hece sayısı bakımından
değişiklik gösteren biçimlerdir.
a)
Dizelerin hece sayısı değiĢik olanlar:
Bentlerinin dize sayısı eşit olan biçimlerdir.
Yalnız dizelerin hece sayısı değişiktir.
Cahit Külebi’nin Hik^ye adlı şiiri bu biçime bir
örnektir.
b) Bentlerinin
dize sayısı değişik olanlar: Dizeleri aynı
ölçüde olan biçimlerdir.Ancak bentlerde dizelerin
kümelenişi değişiktir. Ahmet Haşim’in Merdiven
adlı şiiri bu biçimde yazılmıştır.
3. SERBEST NAZIM (ŞİİR)
Ölçü ve uyak
kurallarına bağlı olmayan şiirdir. Divan şiiri nazım şekli müstezaddan
geliştirilmiştir; ancak serbest şiir Batı edebiyatlarından alınmış ve Türk
şiirine uygulanmış bir biçimdir. Uygulanırken de
bu amaca en uygun nazım şekli olarak
müstezad görülmüştür. (bkz. 7. sayfa) Ortaya
çıkan şekil müstezaddan tamamen farklıdır,
sadece adını ondan almıştır.
Serbest nazmın
uygulanışı 3 merhale geçirmiştir.
I)
Ölçülü-Uyaklı Olanlar: Servet-i Fünûn ve Fecr-i
Âtî şairlerinin kullandığı biçimdir. Bu bölüme giren
biçimlere serbest müstezad da denilmiştir. Mısralar bir kelimeye
kadar kısalmış, kafiye belli bir kurala
göre sıralanmamıştır. Aruz veznine yer verilmiş,
bir
şiirde
birkaç aruz kalıbı veya bu kalıpların
çeşitli cüzleri kullanılmıştır. Türlü uzunluktaki dizelerin
şiir içinde düzenleniş durumuna göre ikiye ayrılır.
a) 1. Uzun ve kısa
dizeleri düzenli olanlar: Bu tür içine giren biçimlerde uzun ve kısa dizeler
belirli bir düzen içinde birbirini izler. Uyak örgüsü düzenlidir,
kısa dizeler birbiriyle uyaklı olabilir. Tevfik Fikret’in Resim Yaparken adlı
şiiri bu biçimde yazılmıştır.
b) 2. Uzun ve kısa
dizeleri düzensiz olanlar: Uzun ve kısa dizelerin şiir içinde belli bir düzenleri
yoktur. Kimi dizeler uyaklı olsa da uyak örgüsü bulunmaz. Ahmet Haşim’in O
Belde adlı şiiri bu biçime örnektir.
II)
Ölçüsüz-Uyaklı Olanlar: 1925-1930 yıllarında
görülmüş, 1930'dan sonra yaygınlaşmıştır.Bu bölüme
giren biçimlerde uzun dizelerin hece sayısı
20’den bile fazla olurken en kısa dizeler
kimi zaman tek heceye kadar düşer. Ölçü
yoktur, uyak düzeni ise esnektir. Şair belirtmek
istediği fikri taşıyan kelimeyi öne çıkarır. Bu biçimler uzun ve
kısa dizelerin düzenlenişine göre ikiye ayrılır.
b) 1. Uzun ve kısa
dizeleri düzenli olanlar: Uzun ve kısa dizelerin hece sayısı belli bir
düzen içerisinde azalıp çoğalarak birbirini
izler. Enis Behiç Koryürek’in Gemiciler şiiri böyle bir biçimde yazılmıştır.
b) 2. Uzun ve kısa
dizeleri düzensiz olanlar: Uzun ve kısa dizelerin hece sayısı belli bir
düzen içinde değildir. Dizelerin kümelenişinde
de bir düzen kaygısı yoktur. Behçet Necatigil’in
Solgun Bir Gül Dokununca adlı şiiri bu biçime bir örnektir.
III)
Ölçüsüz-Uyaksız Olanlar: 1940 yılından sonra
yaygınlaşan bir anlayıştır. Hiçbir ölçü ve
uyak kuralına bağlı olmayan şiirdir. Bu
tür şiirlerde amaç, ölçü ve uyağa başvurmadan
şiirde bir iç âhenk sağlamaktır. Şiirde ara sıra ölçü ve uyak görünse de belli
bir kurala bağlılık söz konusu değildir. Orhan Veli’nin Kitabe-i Seng-i Mezar,
Sereserpe, Söz ve daha başka birçok şiiri bu biçimde yazılmıştır.
C. DİVAN ŞİİRİNDEN
GELİŞTİRİLENLER
Türk edebiyatında
son yıllarda ortaya çıkan bir akımla, divan şiiri nazım biçimleri
üzerinde şekil ve konuda bazı değişiklikler yapılarak oluşturulan nazım
biçimleridir.
1. BEYİTLERLE
KURULANLAR
Beyitlerle
kurulan biçimlerde genellikle divan şiiri
nazım biçimlerinin uyak düzenine bağlı kalınmıştır.
Ancak bazen esnek olunmuştur, hatta uyak
düzenine hiç uyulmamıştır. Ölçü olarak ise hece
ölçüsü kullanılmıştır. Genellikle hece ölçüsünün uzun,
duraksız kalıpları tercih edilmiştir. Şiirin
bütününde hece ölçüsünün farklı kalıpları
kullanılabilir. Mesela bir dizedeki hece sayısı, diğerinden farklı olabilir.
Kaside tipi, gazel tipi, mesnevi tipi,
rübâi tipi beyitlerle kurulan şekillerdir. Turgut Uyar ve Ziya
Osman Saba bu biçimlerde şiirler yazmıştır.
2. BENTLERLE KURULANLAR
Bentlerle
kurulan biçimlerden murabba, şarkı ve muhammeslerde
divan şiirindeki uyak düzenine az çok uyulmuştur; ancak genellikle bu
konuda esnek davranılmıştır. Mesela Attila İlhan bu biçimlerde şiirler
yazmıştır. (müjgân’a aşk şarkıları)
YENİ TÜRK ŞİİRİNDE
KULLANILAN NAZIM TÜRLERİ
Bu nazım türleri
Batı edebiyatındaki sınıflandırmaya göre şunlardır: Lirik, pastoral, didaktik,
epik, dramatik Şiir diye adlandırılan her eser aslında mutlaka lirik olmalıdır.
Lirizm, türü ne olursa olsun her şiirde zaten bulunmalıdır. Yine lirik
şiirlerde pastoral motifler ya da didaktik taraflar bulunabilir. Öyleyse
şiirin türü belirlenirken şiirin bütününe
bakılmalı, bütününe hâkim tür bulunmalıdır.
1. LİRİK ŞİİR
İçten gelen
heyecanları coşkulu bir dille anlatan
duygusal şiir türüdür. Lirik, Yunanca lykrikos (saz)
kelimesinden çıkmış bir terimdir. Eski çağlarda dünyanın her yerinde şairler
yazdıkları şiirleri saz eşliğinde söylerdi. Zaten lir de telli bir
çeşit sazdır. Eski Yunan şairleri de şiirlerini bu sazla söylediklerinden
sonraları türlü duyguları anlatan şiirlere Batı’dalirik şiir denmiştir. Eski
kitaplara göre ilk efsanevî lirik şair Orfeus’tur. Bizde lirik
terimi karşılığında Tanzimat döneminden sonra
rebâbî terimi de kullanılmıştır. Bu terim
kemençeye benzer bir çeşit telli saz
olan rebâb kelimesinden türetilmiştir. Gınâî de
aynı anlamda kullanılmıştır. Yahya Kemal
Beyatlı da lirik terimi karşılığında “âĢık” kelimesini teklif
etmişti. Lirik şiirin edebiyatımızdaki ilk örnekleri Divanü Lügati’t-Türk’te
yer alır. Divan edebiyatında özellikle
gazeller, murabbalar, şarkılar; halk edebiyatında koşmalar,
semâiler liriktir. Lirik şiirler dramatik ve
epik şiirlere göre daha kısadır ve onlarda
edebî sanatlar daha çok kullanılır.
2. PASTORAL ŞİİR
Doğa
güzelliklerini, orman, yayla, dağ, köy ve
çoban yaşamını ve bunlara karşı duyulan özlemleri
dile getiren şiir türüdür. Pastoral, Latince Pastoralis
kelimesinden çıkmış bir terimdir. Pastoralis “çobanlar için”,
“çobanlara ilişkin” anlamlarına gelir. Grekler bu türe
buklolik derlerdi. Eski Yunan edebiyatında
Theokrites (M.Ö. 3.yy.) ile Latin edebiyatında Vergilius
(M.Ö. 70-19) pastoral şiirin kurucuları ve büyük temsilcileridir.
Edebiyat-ı
Cedideciler, yani Servet-i Fünûn şairleri
ise bu türü çoban şiirleri anlamına gelen eş’âr-ı
râiyâne diye adlandırmışlardı. Ayrıca edebiyatımızda pastoral şiir için rüstâî
terimi de kullanılmıştır.Pastoral şiir süsten, kelime
oyunlarından, yapmacıktan uzak, sade bir
dille yazılır. Şiirin dışında roman, tiyatro, resim ve müzik dallarında
da pastoral eserler verilmiştir. İdil ve eglog olmak üzere iki çeşidi vardır.
İdil: Kır
ve çobanların hayatını anlatan aşk
şiirleridir. İdil, Grekçede küçük tablo demektir.
Önceleri Yunan şairi Theokritos’un mitolojik,
epik ve pastoral şiirlerine bu ad verilirdi.
Eglog: Karşılıklı
konuşma biçiminde yazılan pastoral şiirlerdir. Latin edebiyatında
gelişen bu şiir türü genellikle Batı
edebiyatında görülür. Bir olaya dayandığı
ve karşılıklı kişileri konu aldığı için küçük bir piyesi andırır. Eglog,
Türk edebiyatında kullanılmamıştır.
3. DİDAKTİK ŞİİR
Belli bir
düşünceyi aşılamak ya da belli bir
konuda öğüt, bilgi veya ahlakî ders vermek
amaçlarıyla; kısaca öğretmek amacıyla yazılan manzumelerdir. Bu eserlerde yer
yer lirizm görülse de amaç, öğretmek olduğundan eserlerin duygu yönü zayıftır.
Didaktik terimi Yunanca “öğretici” anlamına gelen didaktios kelimesinden
çıkmıştır.Türk edebiyatında ta’limî veya hikemî
terimleri de aynı anlamda kullanılmıştır. Daha
çok dinî, ahlakî, felsefî, sosyal, edebî gibi konularda yazılır. Eski çağlarda
şairlerin eğitici, yol gösterici bir görevi olduğu kabul edildiğinden ilk edebî
eserlerin çoğu didaktiktir.
Öğretici
nitelikteki fabllar bu türün ilk örnekleri
sayılır. İnsan dışındaki canlı ve cansız varlıkların
başından geçiyormuş gibi gösterilen; ancak insanı anlatan ibretli
bir olaya dayalı manzum hikâyeler fabl denir.
Teşhis ve intak sanatı üzerine kurulmuştur.
Olaydakivarlıklara insan karakteri ve davranışı verilir ve insan
dışı varlıklar insan gibi konuşturulur. Şair fabl sonunda
hangi dersi vermek istediğini açıklar. Fabl
ilk olarak Eski Yunan edebiyatında Hesiodos’un
(M.Ö.8. yy.) kardeşine öğüt vermek için
yazdığı İşler ve Günler adlı kitabının bir
bölümünde bir hayvan masalını nazımla
anlatmasıyla görülür. Aisopos (Ezop) (M.Ö. 6.
yy.) gezdiği ülkelerden topladığı fablları
nesirle yazmıştır. Dünya edebiyatında en önemli fabllardan biri
Beydaba adlı Brahman filozofunun Sanskritçe yazdığı söylenen Pança
Tantra (beş kıt’a) adlı bu eseridir,
bu eser Türkçe’ye Farsça’dan Kelile ve Dinme adıyla tercüme
edilmiştir. Bu türün en ünlü şairi La Fontaine (1621-1695)’dir. Bu şair
konularının çoğunu aslında Hint yazarı
Beydaba ile Yunan masalcısı Aisopos
(Ezop)’tan almıştır; ama fabl türüne en olgun şeklini o
vermiştir. Bu tür eski edebiyatımızda daha çok kıssadan
hisse adıyla bilinir. 13. yy.da yaşamış
ünlü İran şairi Sâdî’nin Bostan ve Gülistan’ında,
Mevlânâ’nın Mesnevî’sinde fabllar vardır. Bu türde edebiyatımızda en önemli
eser 15. yy. şairi Şeyhî’nin yazdığı Hâr-nâme’dir. Yeni Türk edebiyatında
Tanzimat dönemi edebiyatçılarından Şinasî birkaç fabl yazmıştır. Orhan veli
Kanık ve Sabahattin Eyuboğlu da La
Fontaine’in fabllarını dilimize çevirmişlerdir.
Fabllardan
ayrı olarak edebiyatımızda önemli ilk didaktik
manzume 11. yy. da Yusuf Has Hacip’in yazdığı Kutadgu
Bilig’dir. Edip Ahmet Yüknekî’nin Atabetü’l Hakayık’ı, Ahmed
yesevî’nin Divan-ı Hikmet’i, Yunus Emre’nin
Risâletü’n Nushiye’si, Mevlânâ’nın Mesnevî’si, Nâbî’nin Hayriye’si
edebiyatımızın önemli didaktik manzumelerindendir. Ayrıca divan edebiyatında
manzum siyer, hilye, mevlid ve diğer dinî eserler, yine manzum hikâyeler
didaktiktir.
Manzum
hikâyeler de didaktik şiir türüne örnektir.
Manzum hikâyeler, eski edebiyatımızda bir olay
üzerine kurulmuş mesnevîlerdi ve günümüzde roman
ve hikâyenin yerinde bunlar
vardı. Bugün anladığımız manzum
hikâye türü, Recâizâde ve Muallim Naci’nin
küçük denemeleriyle ve özellikle Servet-i
Fünûn şairleri ile başlamıştır. Manzum hikâye
konu, olay, çevre, zaman gibi ögeler
bakımından düz yazı şeklindeki bildiğimiz
hikâyeden farksızdır. Yalnız daha hisli, etkili ve ders verici olaylar
seçilir. Üslupta şiir gücü de aranır. Manzum hikâyenin
ilk güzel örnekleri Tevfik Fikret’te, sonra
Mehmet Âkif’te görülür. Sonraları Beş Hececiler de bu türde şiirler
yazdılar. Yahya Kemal Beyatlı’nın Nazar şiiri en güzel manzum
hikâyelerimizdendir.
4. EPİK ŞİİR
Savaş, kahramanlık,
yiğitlik, yurt sevgisi konularında yazılan ya da tarihî bir olayı
coşkulu bir anlatımla işleyen uzun şiirlere
epik şiir denir. Epik kelimesi Yunanca epos’tangelir.
Aynı anlamda destanî şiir, hamâsî şiir ve kahramanlık şiiri terimleri de
kullanılır. Batı edebiyatında başlıca örnekleri Homeros’un İlyada ve
Odisse destanlarıdır. Bizde bu türün en güzel örneği
15. yy. şairi Süleyman Çelebi’nin
Peygamber’in doğum olayını anlattığı Mevlid’dir.
5. DRAMATİK ŞİİR
Yunanca
drama kelimesinden çıkmış bir terimdir. Drama,
hareket hâlindeki olay demektir. Tragedya, komedya, dram gibi
tiyatro türlerinde yazılmış şiirler için kullanılır. Epik ve lirik sözlerine
karşıt bir anlamı da vardır.
Feride
TURAN
Uzman
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni
KAYNAKÇA
1. Banarlı, Nihad Sami,
Resimli Türk Edebiyatı Tarihi 1-2, MEB Yayınları, İstanbul, 1971.
2. Banarlı, Nihad Sami,
Lise 2 Metinlerle Türk ve Batı Edebiyatı, Remzi Kitapevi, İst., 1972.
3. Dilçin, Cem,
Örneklerle Türk Şiir Bilgisi, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 1992.
4. Kabaklı, Ahmet, Türk
Edebiyatı 1, Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları, İstanbul, 1990.
5. Tekin, Arslan,
Edebiyatımızda Terimler, Elips Kitap, Ankara, 2006.
6. Türk Dili Dergisi,
Divan Şiiri Özel Sayısı, 1986.
7. Türk Dili Dergisi,
Halk Şiiri Özel Sayısı, 1989.
Yorumlar
İçerik yoruma kapalıdır.
|