Hacı Bektaş Veli / Hayatı
HACI BEKTAS VELİ
Hacı Bektaş Veli, Ahmed Yesevi'nin halifesi Lokman
Perende'nin bizzat talebesidir. Kendisi mükemmel bir dini-milli kültür
formasyonu almıştır.
Bu sebeple O, Anadolu'nun Türkleşmesi ve
İslamlaşması için Türkistan illerinden vazifeli olarak gönderilmiştir.
Böylesine mesuliyetli bir görevi üstlenen Horasan Alp-erenlerinden Hacı Bektaş
Veli'nin Hayatı ve Eserleri'ni burada bir kaç satırla anlatabilmemiz mümkün değildir.
Onun hayatını daha çok eserlerinden hareketle ele almak zorundayız. Ancak
günümüze kadar Hacı Bektaş Veli’nin hayatı ve eserleri hakkında (Prof. Dr. Esad
Coşan hariç) ciddî bir araştırma yapılmamıştır.
Birkaç yıldan bu yana idame ettirmeye çalıştığımız
"Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Merkezi" nezdinde Hacı Bektaş
Veli'nin hayatını, eserlerini, fıkirlerini ve tesirlerini araştırmaya
başladık. Bunlar zamanla Merkezimizde sırasıyla neşredilecektir.
Hacı Bektaş Veli'nin hayatını, eserlerini ayrı ayrı
ele alacağız. Özellik Onun hayatı etrafında teşekkül eden menkıbeler ve
velayetnâmeler çerçevesinde "Menkabevî Hayatı"nı ayrıca vereceğiz. Bu
makalemizde ise, sadece "Hacı Bektaş Veli'nin Tarihî Hayatı ve
Eserleri'ni ana hatlarıyla vermeye çalışacağız.
Prof. Dr. Abdurrahman GÜZEL Gazi Üniversitesi
Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Merkezi
Başkanı
1. Hacı Bektaş Veli'nin Yaşadığı Devir ve Doğum Tarihi:
Asıl adı Muhammed Bektaş olan Hacı Bektaş Veli'nin
yaşadığı dönem ve çevre iyi bilinmekle beraber, kaynaklarda doğumu hakkında
farklı bilgilere rastlanmaktadır.
Doğum ve vefat tarihleri konusunu en eski
kaynaklardan başlayarak bugüne kadar yapılmış tetkiklerden elde ettiğimiz
bilgiler ışığında kısaca şöyle izah edelim:
Hacı Bektaş Veli'den bahseden kaynakların en eskisi
Eflâki Dede'nin "Menâkıbu'1-Arifin" (1) adlı eseridir. Eflâkî ;
"Hacı Bektaş'ın Baba Resûlullah (Baba İshak)'ın
meşhur halifesi olduğunu" söyler. Hacı Bektaş'tan bahseden diğer eski bir
kaynak da; Aşıkpaşazade Tarihi'dir. Bu eserde Hacı Bektaş'ın doğum ve vefat
tarihleri hakkında herhangi bir açıklamaya rastlanmasa da, seyahatlerinin izah
edilmesi kayda değer bir bilgidir. Taşköprüzâde Ahmed (Ö. 1553),
"Ey-şakâ-iku'n-Nu'mâniyyetî Devleti'1Osmaniyye" adlı eserinde onu I.
Murad ( 1362-1389) devri âlimleri arasında zikreder (2).
Tezkireci Ali de, Künhü'1-Ahbâr'ında onun Orhan Bey
( 1326-1362) zamanında yaşadığını söyler. Bu konuda taradığımız eserlerin bir
çoğundaki tarihler bu döneme aittir.
Hacı Bektaş Veli'nin doğumu ve vefatı konusunda
Hacıbektaş ilçesi Halk Kütüphanesinde bulunan bir yazma eserde şu kayıt
bulunmaktadır: "Hazine-i Celîle'den Şeref Vürüd olan tomâr-ı kebîrde
muharrar olduğu üzere tarihî vilâdet-i şerifleri 606 ( 1209) olarak müdde-i
ömr-i şerifleri 63 olmağla 669 ( 1270) senesi vefât-ı şerifleri muharrer
olduğundan iş bu mahalle tahrir olundu (3). Aynı kütüphanede 119 no'daki
Vilâyetnâme'de (v.Ib)Silsilenâme'den alındığı belirtilen Hacı Bektaş'ın 63 yıl
yaşadığı ve 606/ 1209'da doğup 669/1270'de vefat ettiği kayıtları mevcuttur
(4).
Vakıf kayıtlarından onun 690/ 1291 tarihlerinden
önce vefat ettiği anlaşılmaktadır. 695 H.'de yazılmış bu vakfiyede Hacı
Bektaş Veli'den "merhum" olarak söz edilmektedir(5). Bu konuda Bedri
Noyan da, onun "Nuşabur"da doğduğunu, babasının İbrahim, annesinin
Hatem (veya Hateme) Hatun olduğunu belirttikten sonra, Bektaşi kaynaklarında
Hacı Bektaş'ın doğumunun "mürüvvet" sözünün ebced karşılığı
(646/1248), "reft" karşılığı (680/1281), yaşama süresinin
"Muhammed" karşılığı (92) ve Hakk'a yürüyüşünün karşılığı (723/
1325) veya karşılığı (738/ 1337) olarak verildiğini nakleder (6). Bu konuda bu
tür ilmi araştırmalarda dikkate alınması gereken bir hususu da belirtmek
gerekir. Velâyetnâme'de adı geçen, Mevlâna, Seyyir Mahmud-ı Hayrânî, Nureddin
bin Cebe, Hacım Sultan vb. gibi birçok zâd XIII. yüzyılın ikinci yarısında
yaşamış kimselerdir.
Bu da bize Hacı Bektaş Veli'nin yaşadığı çağ
hakkında (XIII. yüzyılın ikinci yarısı) tahminî bir fikir vermektedir. Genel
olarak kaynaklarda verilen doğum tarihlerinin 1209-1248 arası, vefât
tarihlerinin de 1270-1337 arası olduğu görülmektedir. Bu durum Hacı Bektaş
Veli'nin XIII. yüzyılın ikinci yarısında yaşamış olduğunu kesinleştirmektedir.
Velâyatnâme'de Hacı Bektaş'ın babasının
"İbrahimü's-Sânî", annesinin ise Nişabur şehri âlimlerinden Şeyh
Ahmed'in kızı olduğu yazılıdır. Bu hususta şu kayıtları görmekteyiz: Sultan
İbrahimü's-Sâni ile Hatem 24 yıl evli kaldıkları hâlde çocukları olmaz. Sultan
İbrahim, şehrin ileri gelenlerini toplayarak, bir erkek çocuğunun olması için
dualar edilmesini, Kur'an-ı Kerim'den hatimler yapılmasını ister. Buna karşılık
ihsanlarda bulunur. Bir hafta kadar hatimler yapılır, dualar edilir. Nitekim
Hâteme Hatun Sultan İbrahim'den gebe kalır, müddeti dolunca da nur topu gibi
bir erkek çocukları olur. Çocuğunun adını "Bektaş" koyarlar:
"Göricek yüzüni oğlunun o mâh
Adını Bektaş virdi onun şâh" (7) dediler.
2. Adı:
Vakfiyelerde ve diğer bazı kaynaklarda "Hacı
Bektaş" olarak anılmasının daha sonraki hac'la ilgili kerâmeti dolayısıyla
söz konusu olduğunu sanıyoruz. Ali'nin Künhü'1-Ahbâr'ı gibi daha sonra yazıları
bazı kaynaklarda da Hacı Bektaş'ın sadece bir kalâp olduğu nakledilir.
"Bektaş" kelimesi bazen
"Bektaş", "Bekdeş", "Petteş" gibi farklı
şekillerde yazılmıştır. Bu kelime, "eş, benzer, misil, muâdil" (8)
anlamlarına gelmektedir.
Ayrıca "Âmedan-ı Tâife-i Bektaşiyân be-Hânkâh-ı
Hâce-i Cihân" adlı bir yazmada "Bektaş"ın beş harf olduğu ve
her beş harfin de mânâları şu şekilde ifade edilmektedir.
"Bektaş beş harfdür: Evvel harf, bâ'dur:
Bâbulûğa işaretdür, yani kişi kendünün zâtınun esrarına vâkıf ve sıfatunun
kârma ârif ola ki derecesi bâliğini bula, ki ol derece ........... derecesidür.
Üçüncü harftâ'dur: Tâ türâba işaretdür. Yani işi türâb misâli olup her kişinin
pâmâli ola ve hiç kimse ile kıl u kâli olmayup gönlinde dünyâ eşgâli yir
idinmeye. Fekr-la hâli hoş ola, tâ ki fukarâ menzilin bula. Dördüncü harf, elif
dür: Elif uhuvvete isaretdür. Ya'ni kişi kimse her mu'-mini yad bilmeyip
uhuvvet eyleye âhiret için muhabbet ide müzâheret içün" ki buyurmuştur.
Resül Hazreti (a.nı.). Beşinci harf, Şin'dür: Şin şeyne işaretdür. Yeşn ar-la
ola bi'ar olmaya ve a'mâl-i kubihaden perhiz idüp ahval-i sahiha ile temiz
ola, tâ ki makâmın bula ki yirde vekarına dalel ve ârme zelel gelmeye (9).
Prof. Dr. Esad Coşan, "Bektaş"ın lâkap
olduğunu, zirâ "o zamanlarda âlim ve asil kişilerin -İranlı veya başka bir
soydan olsa bile- muhakkak dini mahiyette bir ismi bulunduğunu"( 10)
belirtmektedir.
Gerek Vilâyetnâmelerde, gerekse Hacı Bektaş'la
ilgili diğer bazı eserler-de, Hacı Bektaş Veli için söylenen şu sıfatlar vardır:
"Kutbu'1 Aktâb, mesned-i ul'lulilhâb, Sultânu'1-evliyâ, Burhâmü'1asfıyâ,
Fahr-i erbâb-ı Bâbul-lâh, Envârü'1-yâkin, Fatihü'1-evbâb-ı sülâle-i hazret-i
sâhib-i sırr-ı ve'1-keşf, aşk deryası, Küşâde-i bâb-ı hikmet, Nesl'1 sâki-i
kevser, sâhib-i keşf-i ledünnî, Fahr-ı ma'den-i erkân, Sultânü'1ârifın,
ser-çeşme-i nûr-ı dîn, Tâcü'1ârifin, Gavsü'1-vâsılîn, Heykel-i nûrânî, Kutb-ı
Rabbâni..." vb.
"Hacı" lâkabı ise, Vilâyetnâme'de yer alan
bir kerâmet sonucu Bektaş'ın asıl adıyla birlikte anıla gelmiştir.
Vilâyetname'ye göre, Hacı Bektaş'ın hocası Lokman-ı Perende Horasan'dan hacca
gittiğinde; Arafat'ta vakfeye geçildiği zaman, arkadaşlarına: -Bugün arife,
bizim evde şimdi bişi bişirirler demiş. Bu hâl Hacı Bektaş'a malûm olmuş,
Lokman'ın evinde pişirileri bişiden bir tepsiye koyarak. bir dakika içinde
Arafat'a ulaştırmıs. orada bunu yemişler. Hac dönüşü Nişabûr halkı kendisini
karşıladığı ve tebrik ettiği zaman, Lokman. "asıl Hacı olan Bektaş'tır,
hepimiz onu kutlayalım" diyerek onun bu kerâmetini halka duyurmuştur ( 11
) .
3. Anadolu'ya Gelişi:
Aslen Horasanlı olan ve Nişâbur şehrinde doğduğu
bilinen Hacı Bektaş Veli şeyhinin dergâhında üç yıl hizmet ettikten sonra,
şeyhinden emanetleri ve icazeti alır. Şeyhinin, "Müjdeler olsun ki
Kutb'ul aktâblık" senindir; kırk yıl hükmün vardır. Şimdiye dek bizimdi,
bundan sonra senindir. Biz bu yokluk yurdunda çok eğlenmeyiz, âhirete
gideriz. Var, seni Rum'a saldık. Sulucakarahöyük'ü sana yurt verdik. Rûm
abdallarına seni baş yaptık, demesiyle, Hacı Bektaş, Anadolu'ya gelmek için
yola çıkar. Velâyetnâmedeki bu kayıt, tarihî kaynaklarca da doğrulanmaktadır.
Hacı Bektaş'ın Amasya, Kayseri, Sivas şehirlerine
gittiği daha sonra Karacahöyük'e yerleştiği de Aşıkpaşazâde tarafından
nakledilmektedir. Değişik kaynaklarda Hacı Bektaş'ın önce Necef, Kerbelâ,
Bağdat ve bazı imamların makamlarını ziyaret ettiği; Şanı Kudüs, Halep,
Gaziantep, Elbistan, Tarsus, Bozhöyük, Muğla Kalesi gibi birtakım yerleri de
dolaştığı kaydedilmektedir.
Hacı Bektaş Veli, Sulucakarahöyük'e geldiği zaman
İdris Hoca ile karısı Kutlu Melek (Kadıncık Ana)in misafiri olur, kendisinin
ilk müritleri de bunlardır (12).
4. Vefatı:
Hacı Bektaş Veli'nin vefatı da doğumu gibi
ihtilaflıdır. Kaynakların çoğu onun 63 yıl yaşadığı H. 606 (1209)'da doğup
H.669 (127:)de vefat ettiğini kaydetmektedir. Müritlerinin doğum tarihleriyle
uyuşması açısından 1270'den sonra verilen tarihlerin de göz önünde bulundurulması
gerektiğini hatırlatarak onun kesin olarak 13. yüzyılın sonu ile 14. yüzyılın
başına rastlayan tarihlerde vefat ettiğini söyleyebiliriz.
Aşık Paşazâde Tarihinde, Hacı Bektaş'ın kardeşi
Menteş'in şehit edildiğini, Hacı Bektaş'ın Kayseri'den Karacahöyük'e geldiği
ve mezarının orada olduğu kaydedilmektedir (13).
5. Mezarı:
Hacı Bektaş Dergâhı'nın üçüncü avlusu olan Hazret
Avlusu'nun giriş kapısının karşısındaki bölümdedir.
Türbenin, Hacı Bektaş'ın ölümünden 242 yıl sonra (
1582) Yasinabud Livası Emiri Murad bin Adullah tarafından yaptırıldığı
anlaşılmaktadır ( 14). Avlu kapısından sekiz basamak merdivenle aşağı inilir.
Merdivenin karşısında asıl binaya giriş kapısı bulunmaktadır. Bu kapıya kadar
yolun iki kenarında Dede, Baba ve Babagânın on iki tane mezarı vardır.
Hacı Bektaş Türbesi'nin Selçuklu mimarisinin güzel
örnekleriyle işlenmiş mermer bir (Akkapı) medheli vardır. Buradan iki basamak
merdivenle loş bir koridora girilir. Koridorun, sağ tarafında Kızılca Halvet
(Çilehâne-Çile Damı) vardır. Halvet kapısının tanı karşısında yüklük şeklinde
bir girinti vardır.
İkinci kapıdan "Kırklar Meydanı'na girilir.
Kırklar Meydanı'na girilen kapının sağ tarafında Hacı Bektaş Veli'nin
sandukasının bulunduğu yatırın giriş kapısı vardır. "Gök eşik"ten
içeri girilince, tahminen 5X5 metre ebadında türbe ortasında Hz. Pîr'in yüksek
sandukası görülür. Yatırda büyük bir azamet ve kutsallık vardır (15).
Notlar:
(1) Eflâkî, Menâkıbu'1-Ariün, (Çev: Tahsin Yazıcı),
c. l.
(2) Eş-şakâ'iku'n-Nu'mâniyye fi Ulemâ-i
Devleti'1-Osmaniyye, Taşköprüzade, inceleme ve notlarla neşreden: Ahmet Subhi
Furat, Edebiyat Fak. Bas. İst., 1985.
(3) Hacı Bektaş Veli, Makâlât, (Haz: Prof. Dr. Esad
Coşan), Sehâ Neşriyi, Ank. 1986.
(4) Ayrıca bkz. Türk Ansiklopedisi, C.6, s.32. (5)
Ali Emiri, Tarih ve Edebiyat Mecmuası, 20, s. 670.
(6) Bedri Noyan. Bektâşilik, Alevilik Nedir?, Ank.
1985.
(7) Gölpınarlı, Velâyetnâme, s. 1-4.
(8) Tarama Sözlüğü, TDK, yayım, Ankara, 1967. c. IV.
s. 5.
(9) Günay Kut, T.D.A. Yıllığı, Belleten, 1971, s.
230.
( 10) E. Coşan, Makâlât, s. XXI.
(11) Abdülbaki Gölpınarlı, Vileyetnâme, İst., 1958,
s. 5; H. Duran, a.g.e., s. 22-23.
(12) Bak. H. Duran, a.g.e., s. 23-24. (13) Bak.
a.g.e., s. 25.
(14) Tarım. C.H., Kırşehir Tarihi. Kırşehir 1968. s.
186, yine bkz. Noyan, Bedri, a.g.e., s. 42.
(15) Geniş bilgi için bkz. Bedri Noyan, Hacı
Bektaş'ta Pirevi ve Diğer Ziyaret Yerleri, İzmir, 1964: H. Duran, a.g.e., s.
25-26.
Yorumlar
İçerik yoruma kapalıdır.
|