Şiir Ve Düzyazı / Melih Cevdet Anday
ŞİİR VE
DÜZYAZI
Şurasını biliyoruz ki, şiir ya da koşuk (nazım), düzyazıdan önce. Bundan
da olağan bir şey olamaz, çünkü yazının bulunması, insanları konuşmalarından
çok, çok sonradır elbet. İnsanlar yazı yazmaya başlamadan önce, tapınırken,
oynamaları sırasında, söylemek istedikleri sözleri bir biçime sokuyorlar, onu
oyunla ve ezgi ile zaman ve hareket bakımından benzeştiriyorlardı. Böylece de
ölçülü biçili sözler demek olan şiir ortaya çıkıyordu. Öyle ki, binlerce yıl
önce, bugünkü uygarlığımızın temelini atan birtakım büyük adamlar, doğaya
ilişkin düşüncelerini şiir biçiminde söylemişlerdir. Şiir, sözlü anlatımın ilk
biçimiydi.
Çok şaşırtıcı bir şeydir, bilinen en eski tarih
içinde, sadece Hititler dualarını, masallarını düzyazı biçiminde kaleme
almışlardır. Oysa onların, bütün uygarlıklarına sahip çıktıkları Sümerler'de
şiir sevgisinin çok büyük olduğu anlaşılıyor. Okunmuş, bilinen Sümer şiirleri
bunu gösteriyor. Anadolu'nun yetiştirdiği Homeros, demek Hititleri kaale
almadan anlatacağını şiir biçiminde söylemiştir. Onun destanları ölçülü fakat
uyaksızdır.
Demek insanlık düzyazının ortaya çıkmasını uzun
bir süre beklemiştir. Bunun için birtakım yorucu denemeler geçirildiği
düşünülebilir. Peki neden şiirle, şiire benzer ölçülü sözlerle yetinilmedi de,
özne, tümleç, ve eylemden kurulu tümceye heves edildi? Bunun nedenlerini
araştırmak bizim için artık olanaksızdır sanırım....
Melih
Cevdet Anday
Yorumlar
İçerik yoruma kapalıdır.
|