|
Şairden Şaire Mektup / Heinrich Von Kleist
Şairden
Şaire Mektup
Ama bütün bunlar değil de, yalnızca içine aldığı düşüncenin kendisinin
görüşmesine dikkat ederim; çünkü, gerçek biçim düşünceyi bir anda ve doğrudan
doğruya belirten biçimdir;
Çok değerli Dostum!
Geçen gün, şiirlerimi okurken, biçim üzerinde konuşmuş, yanı sıra da beni
yetiştiren çığır için birçok şeyler söylemiştin. Yeri geldikçe de ölçülü
ülkücülüğümü, düzenli oluşumu, seslerimin uyumundaki çekiciliği,
deyişlerimdeki, kısacası dilimdeki arılığı övmüştün. Hem de bütün bunları öylesine
yapmıştın ki, kendimden utanmanı gerekti, izin ver de sana söyliyeyim : Ruhun,
burada, Öyle artamiar üzerinde duruyor ki, bunlar büyüklüklerini, senin gözüne
çarpmamış olmalariyle tanıtlanmış oluyorlar. Şiirlerimi yaratırken, içime kadar
uzanabilsem de, düşüncelerimi yakalasam orada, onlara başka hiçbir şey
katmadan, şöyle ellerimle sana aktarabilsem : O zaman gerçeği söylemiş olurdum
işte; böylece ruhumun bütün gerçekleri de gerçekleşmiş olurdu. Sonra dostum,
bana öyle geliyor ki, o zaman senin de bir istiyeceğin kalmazdı artık: Tabiî
ya, susamış bîri için, Önemli olan, kabın içinde getirilen içkidir, kabın
kendisi değildir. Ben yalnız, kendimi sana anlatmak istediğim, sen de beni
anlamak istediğin zamanlar dil kullanırız. Dil, düzenlik, seslerin uyumu ve
daha birçok şeyler, hepsi düşünceleri içlerine aldıkları ölçüde, ne kadar
çekici olsalar da, aslında, gene de, bu yüksek görüş açısından bakılınca,
düzgülü ve gerekli olmakla birlikte, gerçekten kötü bir duruma düşerler. Sanat
da, bunlara olan ilgisinde, onları yitirinceye kadar çalıdır. Ben kendimi,
bütün gücümle, deyimlere bir açıklık, dizilerin kuruluşuna bir anlam,
sözcüklerin seslerine bir çekicilik ve hayat vermeğe çalışırım : Ama bütün
bunlar değil de, yalnızca içine aldığı düşüncenin kendisinin görüşmesine dikkat
ederim; çünkü, gerçek biçim düşünceyi bir anda ve doğrudan doğruya belirten
biçimdir; oysa cılız biçim, kötü bir aynanın, imgeyi göstermemesi gibi,
düşünceyi de ruhu da içinde tutar, bize, kendisinden başka, bu düşünceden başka
bir şey vermez. Sen beni, benim küçük, yalın, gürlerimi okurken, bunun için
övdünse, o zaman, bende düzgülü yolda, bunlarda çok yanlış bir düzenli oluşun,
koşut olmıyan söz çekiciliğinin olduğu, ve ruhunun yalnız iyi ses uyumuna, ya
da dizi kuruluşuna (ki bunlar da aslında Önem verdiğim şeylerdir) bağlandığı
kaygısını uyandırıyorsun. Hem neden sen, benim bir biçime sokmağa çalıştığım
düşünceye karşılık vermiyesin. Ama işte şiirin yapısına ve özüne karşı
beslediğin bu duygusuzluk, rasgeleye ve biçime karşı da hastalık ölçüsünde
geliştirmiş olduğun duygululuk, senin, gelmiş olduğun çığırdan yapışmıştır
ruhuna. Hem de bu çığırın ülküsüne aykırı olarak; çünkü bu, düşünce bakımından,
içimizde beliren herhangi birinden çok daha zengindi, birbirine aykırı iki
öğretim yolu yüzünden de öyle pek suçsuz sayılmazdı. Benim şiirlerimden
bambaşka olan şiirler okurken de gene şunu söyliyeyim ki, senin gözün “ormanı,
ağaçlar yüzünden göremiyor”. Çoğu kez de Shakespeare’i ele aldığımız zamanlar,
senin, duygularınla üzerinde durduğun ilgiler, bu olağanüstü şairin amacına
göre, senin yüreğinde yankılanmasını isteyen o büyük, yüce, dünya
burjuvalığının ilgileri yanında, ne kadarda hiç kalıyor! Agincourt savaş
alanlarında yapılan sözcük oyunlarının nükteleri beni neye ilgilendirsin. Ophelia’nın
Hamlet için : “Burada ne yüksek duygulu bir yürek parçalanmıştı” ; — ya da
Macduf’un, Macbeth için : “Onun çocukları yoktu” demeleri! — Bu sözlerde sanki
hiç başka şeyler yokmuş gibi, kulaklarının hep duymak istediği düzen, uyak, ses
uyumu ve buna benzer artamlardan ne var ki?— Sağlıkla kal!
Heinrich
Von Kleist
Çeviri: Melahat Özgü
Yorumlar
İçerik yoruma kapalıdır.
|
|