Rıza Tevfik Bölükbaşı / Hayatı
1869’da günümüzde Bulgaristan sınırları içinde bulunan o yıllarda ise
Edirne vilayetine bağlı bir kaza olan Cesir (Mustafapaşa) 'da doğdu. Babası
Mülkiye kaymakamlarından Hoca Mehmet Tevfik, annesi Kafkas muhacirlerinden
Münire Hanım idi. Babasının isteği üzerine İstanbul’da bir Musevi okulunda
okudu. İspanyolca ve Fransızca öğrendi. Babasının kaymakamlık yaptığı
Gelibolu’da rüştiyeyi(ortaokul) bitirdi. Galatasaray Lisesi’nden mezun oldu.
Öğrenci hareketlerine katıldığı için Mülkiye’den kovulduktan sonra 1890’da
Tıbbiye’ye girdi. Tıp eğitimi sırasında da birkaç defa hapse girdi, çıktı,
hapiste mahkumları isyana teşvik etti. Okulu 1899’da bitirip doktor olabildi.
Tıbbiye yıllarında tanıştığı Ayşe Sıdıka Hanım ile evlenerek 3 kız çocuğu
sahibi oldu, ancak eşini 1903’te çocukları henüz 3, 4 ve 7 yaşlarında iken
tüberkülozdan kaybetti.
1907’de İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne girdi ve bir yıl sonra Edirne mebusu
olarak Osmanlı parlamentosuna girdi. Bir süre sonra İttihat ve Terakki Cemiyeti
ile anlaşmazlığa düştü. Balkan Harbi’nin İttihatçılar yüzünden çıktığına
inanıyor, devletin Birinci Dünya Savaşı’na girmesine karşı çıkıyordu.
İttihatçılarla mücadele için 1912’de Hürriyet ve İtilaf Partisi'ne girdi. Bu
sırada Sultan II. Abdülhamit’ten özür dileyen bir şiir de yazdı.
1918’de son Osmanlı kabinesinde Maarif Nâzırı (Eğitim Bakanı) olarak bulundu.
1919’da Şûra-yı Devlet (Danıştay) Reisliği yaptı. Darülfünun’da felsefe
dersleri verdi. Felsefenin eğitim sisteminde yer alması için çabaladı.
Osmanlı delegesi olarak, Sevr Antlaşması'nı (1920) imzaladı. Bu nedenle
Yüzellilikler listesinde yer aldı ve 1922’de yurtdışına kaçtı. Sürgün
yıllarında Hicaz, Amerika, Ürdün ve Lübnan' da yaşadı, Af Kanunu’nan
yararlanarak 1943’de kendi ifadesiyle hesaplaşmak için değil, vedalaşmak için
yurda döndü. 31 Aralık 1949’da, felç tedavisi için yattığı İstanbul Gureba
Hastanesi’nde zatürreden öldü. Mezarı, Zincirlikuyu Asri Mezarlığı’nda
bulunmaktadır.
1907’de İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne girdi ve bir yıl sonra Edirne mebusu
olarak Osmanlı parlamentosuna girdi. Bir süre sonra İttihat ve Terakki Cemiyeti
ile anlaşmazlığa düştü. Balkan Harbi’nin İttihatçılar yüzünden çıktığına
inanıyor, devletin Birinci Dünya Savaşı’na girmesine karşı çıkıyordu.
İttihatçılarla mücadele için 1912’de Hürriyet ve İtilaf Partisi'ne girdi. Bu
sırada Sultan II. Abdülhamit’ten özür dileyen bir şiir de yazdı.
1918’de son Osmanlı kabinesinde Maarif Nâzırı (Eğitim Bakanı) olarak bulundu.
1919’da Şûra-yı Devlet (Danıştay) Reisliği yaptı. Darülfünun’da felsefe
dersleri verdi. Felsefenin eğitim sisteminde yer alması için çabaladı.
Osmanlı delegesi olarak, Sevr Antlaşması'nı (1920) imzaladı. Bu nedenle Yüz
ellilikler listesinde yer aldı ve 1922’de yurtdışına kaçtı. Sürgün yıllarında
Hicaz, Amerika, Ürdün ve Lübnan' da yaşadı, Af Kanunu’ dan yararlanarak 1943’de
kendi ifadesiyle hesaplaşmak için değil, vedalaşmak için yurda döndü. 31 Aralık
1949’da, felç tedavisi için yattığı İstanbul Gureba Hastanesi’nde zatürreden
öldü. Mezarı, Zincirlikuyu Asri Mezarlığı’nda bulunmaktadır.
Şiirin
Ustaları ve Halk Ozanları sayfaları için kaynaklar: Turkedebiyat.net - Antoloji.com - Turkceciler.com - wikipedia.org - ansiklopedikbilgi.com
Yorumlar
İçerik yoruma kapalıdır.
|