Nazım Hikmet Ran / Hayatı


(1902-1963)

Selanik'de doğmuştur (1902). İlköğrenimini İstanbul'da Göztepe Taşmektep, Galatasaray Lisesi ilk bölümü (1914), Nişantaşı Numune Mektebi'nde tamamlamış, orta öğrenimi ise, daha 12 yaşında iken yazdığı "Bir Bahriyelinin Ağzından" adlı bir şiirini dinleyip çok beğenen Bahriye Nazırı Cemal Paşa'nın öğüdü üzerine geçtiği Heybeliada Bahriye Mektebi'nda yapmıştır (1918). Nazım Hikmet Bahriye'yi bitirdikten sonra Hamidiye Kruvazörü'ne stajyer güverte subayı olarak verilmiş, bir gece nöbetinde üşütüp zatülcemp olmuş (1919), sağlığını kazanamayınca askerlikten çürüğe çıkarılmıştır (1920).

Askerlikten ayrıldıktan sonra, İstanbul'un işgaline çok üzülen Nâzım Hikmet Millî Mücadele'ye katılmak üzere Anadolu'ya geçmiş, Bolu Lisesi'nde kısa bir süre öğretmenlik yapmıştır (1921). Rus devrimiyle ilgilenen şair, bir süre sonra Batum'dan Moskova'ya gitmiş ve Doğu Üniversitesi'nde ekonomi ve toplumbilim okumuştur (1922-1924). Yurda dönüşünden sonra Aydınlık dergisine katılmış, burada çıkan şiirlerinden ötürü hakkında "gıyaben" mahkumiyet kararı verildiğine öğrenince yeniden Rusya'ya geçmiş, af çıkması üzerine Türkiye'ye dönmüş ve bir süre Hopa cezaevinde tutuklu kalmıştır (1928).

Nâzım Hikmet daha sonra İstanbul'a yerleşmiş, çeşitli gazete ve dergilerle film stüdyolarında çalışmış, ilk şiir kitaplarını çıkarmış ve oyunlarını yazmıştır (1928-1932). Bir ara yine tutuklanmış, Cumhuriyet'in 10. yılı dolayısıyla çıkarılan af yasası ile özgürlüğüne kavuşmuştur. Akşam Son Posta, Tan gazetelerinde Orhan Selim takma adıyla fıkra yazarlığı ve başyazarlık yapmıştır (1933).

Kara Harp Okulu öğrencileri arasında propaganda yaptığı iddiasıyla yargılanmış, Harp Okulu Askeri Mahkemesi'nce 15 yıl, ardından Donanma içinde faaliyette bulunduğu iddiasıyla da Donanma Komutanlığı Askeri Mahkemesi'nce 20 yıl olmak üzere toplam 35 yıl hapis cezasına çarptırılmış, cezası Türk Ceza Kanunu'nun 68 ve 77 maddeleri uyarınca 28 yıl dört aya indirilmiştir (1938). Demokrat Parti'nin iktidara gelmesinden sonra çıkarılan af yasası (1950) kapsamına alınması için aydınlar tarafından açılan büyük bir kampanyanın ardından, hukukçular yasal yollara başvurmuş, bu arada Nâzım Hikmet'de hapishanede açlık grevine başlamıştır. Sonunda Nâzım Hikmet'in geri kalan cezası affedilmiş ve şair 13 yıl hapislikten sonra özgürlüğüne kavuşmuştur.

Serbest bırakıldıktan sonra iş bulamayan, kitap çıkaramayan şair için bu kez askerlik kararı alınmış, 50 yaşında ve hasta olan Nâzım Hikmet çok zor durumda kalmıştır. Öldürülmekten korkan şair, kendisine hayran olan Refik Erduran (sonranın ünlü oyun yazarı ve gazetecisi)'ın önerisini kabul etmiş, onun yardımıyla bir motorla Karadeniz'de seyreden Romanya bandıralı bir gemiye binerek Türkiye'den ayrılmıştır.

Nâzım Hikmet, Moskova'da ölmüştür. (3 Haziran 1963).


Prof. Dr. Ahmet Bican ERCILASUN’ un Nazım Yorumu:

 

Hazret annesinden doğduğu 1902 (Selânik) yılında sultanü’ş şüera değildir henüz. İleride 1950’li yıllardan itibaren, bu unvanın da az görülerek kendisine sultanü’ş şüeraü’l cihan payesinin verileceğinden de habersizdir. O da her çocuk gibi doğar doğmaz ağlamaya başlamıştır. Ama bu ağlayıştaki ahenk, daha o zamandan en büyük Türk şairi olacağının habercisi gibidir. O kendini her ne kadar Türk kabul etmese de, dost ve âşıkları onu böyle pazarlamaya devam edeceklerdir.

Nâzım 1921 yılında Moskova’ya gidip, Doğu Halkları Üniversitesi’ne girene kadar milliyetçi bir şair sayılabilir. Orada 24 saat Marks - 24 saat Lenin - 24 saat Engels okuduktan sonra iyi bir komünist olur. (Not: Komünizm Ekim 1917’de Rusya’da yapılan ihtilâlle iktidara gelmiş, milyonlarca kişinin ölümüne sebep olmuş, Kafkas ve Orta Asya Türklerini de esaret ve zulüm altında inletmiş, başlangıçta vaadettiği pembe dünyanın tam aksi zifiri karanlık bir dünya gerçekleştirmiş, milyonlarca insanı açlık ve sefalete mahkûm etmiş, nihayet 1988 yılında tarihe karışmış bir ideolojidir. Nâzım -ileri görüşlü, büyük dahi ve şair Nâzım- ömrünü bu ideolojiyi Türkiye’de de iktidara getirme ve Türk halkına böyle bir refahı (!) yaşatma mücadelesine adamıştır.)

Lütfen dikkat edelim! Kurtuluş Savaşı destanının şairi Nâzım, Kurtuluş Savaşı yıllarında (1919-1922) 17-20 yaşlarındadır. Her nasılsa bu savaş sırasında bırakın cepheye gitmeyi, Ankara’ya bile gitmemiş; kendisine eğleşme mahallî olarak Moskova’yı seçmiştir.

Anadolu’da 16 yaşındaki Türk gençleri yokluklar içinde cephe cephe dolaşırken, Türk kadını kağnılar üzerinde mermi taşırken, çocuğunun üzerine örteceği örtüyü nem kapmasın diye top mermisinin üzerine örterken, destan şairi Nâzım Moskova’da komünizm tahsil etmektedir. Türkiye’ye dönüşü de her şey olup bittikten, Cumhuriyet kurulduktan sonradır (1924).

Türk milleti, Türk gençleri Kurtuluş Savaşı’nı yapmış, hazrete de Moskova’dan izlediği savaşın destanını yazmak kalmıştır. Kurtuluş Savaşı Destanı’nın şiir değeri ayrı bir yazı konusudur. Ancak destanda da yer alan “Karayılan” isimli Türk kahramanının niçin “korkak bir tarla faresi”ne benzetildiğini sormak hakkımızdır.

Dahinin hayatını incelemeye devam edelim.

1924’te İstanbul’a döndü. 1925 yılında komünizm propagandasından 15 yıl hapse mahkûm olunca, Rusya’ya birinci kaçışını gerçekleştirdi. 1928’de tekrar Türkiye’ye döndü. Cezasının yanlışlıkla verildiği kanaatine varılmış olacak ki, aklandı.

1933’te tekrar yargılanırken imdadına cumhuriyetin 10. yılı affı yetişti. 1936’da yine mahkemedeydi. Suçlama “komünist kışkırtıcılığı” idi (Elbette bu Nâzım için son derece şerefli bir işti).

1938’de orduyu ve donanmayı isyana teşvikten 28 yıl 4 aya mahkûm oldu. Çankırı ve Bursa cezaevlerinde yattı. 1950 yılında Demokrat Parti onu hapisten çıkardı. O da anavatanı Rusya’ya ikinci defa kaçtı. Yani Nâzım Rusya’ya kaçtığında hapiste değildi. Mahkûm da değildi. Hakkında açılmış herhangi bir dâva da yoktu. Hür bir insandı. Hür iradesiyle karar verdi ve Rusya’ya kaçtı. Kendine vatan olarak orayı seçti. Bu, şuurlu bir seçiş idi. 29 Haziran 1951 tarihinde Moskova havaalanına inen Nâzım Hikmet’in orada verdiği beyanat 30 Haziran 1951 tarihli Cumhuriyet gazetesinde şöyle haber oldu:

“Moskova radyosu dün akşamki yayınlarında Kızıl şair Nâzım Hikmet’in Moskova’ya vardığını ve havaalanında beyanatta bulunurken, “Beni yaratan Stalin’dir” diye bağırdığını bildirmiştir. Gene Moskova radyosuna göre kızıl şair, Stalin’i göklere çıkaran şu sözleri de sarfetmiştir: “Gözlerimin ışığını Stalin’e borçluyum, her şeyimi ona borçluyum, o beni yarattı, o beni yaşatıyor.”

Nâzım komünizme öylesine körükörüne bağlıdır ki, bu sözleri ile en az 50 milyon insanın katilini, Stalin’i, ilâh mertebesine yükseltmektedir. Büyük dahi, ne yazık ki Stalin’in bu yönünü görememiştir.

Nâzım Türkiye’de yaşadığı yıllarda toplam 17 yıl hapis yattı. Bunların hepsi Atatürk ve İsmet İnönü dönemlerindedir. Demokrat Parti iktidara geçince serbest bırakılmıştır. Yani Nâzım’a yapılan haksızlıkların (!) vebali Atatürk’e ve İsmet İnönü’ye aittir. Bugünün Marksist-entel Nâzımcıları bu konuda hesap sorarken, yanlış adrese geldiklerini bilmek zorundadırlar. Ya Atatürkçülükten vaz geçeceklerdir, ya Nâzımcılıktan. Nâzım’ın İnönü devrinde yattığı 12 yıl hapsin hesabını da sayın Erdal İnönü’den sormaları daha mantıklı olur. O, “Ben siyaseti bıraktım.” derse, sayın Deniz Baykal’a müracaat edebilirler.

Söylemek istediğimiz şudur:

Hem Atatürkçü hem Nâzımcı olmak bize iki yüzlülük gibi geliyor.

•••

Gelelim Nâzım’ın vatan hasreti ile öldüğü meselesine. Bu konuda onun, ölümünden 17 ay 26 gün önce (7 Aralık 1961) Sovyetler Birliği vatandaşı olmak için zamanın başbakanı Kruşçef’e dilekçe verdiğini okuyoruz. Bu dilekçe Nâzım’ın Rusya’ya kaçısından 10 yıl sonra yazılmıştır. Mektupta sonsuz bir komünizm ve Rusya sevgisi devam etmekte, ayrıca Türkiye’ye duyduğu söylenen hasret konusunda ise en ufak bir ip ucu bulunmamaktadır.

“SAYGIDEĞER NİKİTA SERGEYEVİÇ

19 yaşından beri, yalnızca kalbim ve kafamla değil, geçmişimle de Sovyetler Birliği’ne bağlıyım.

Bolşevik Partisi’ne, ilk olarak 1923 yılında üye oldum. Ardından 1924 yılında yine Moskova’da, Türkiye Komünist Partisi (TKP) üyesi oldum.

1925 yılı başında Moskova’daki Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi’ni bitirdim ve parti işleri için Türkiye’ye gittim. 1925 yılı sonunda, Ankara’da yeraltı çalışmaları gösterdiğim için gıyaben 15 yıl hapis cezasına çarptırıldım.

Sonra, yine Moskova’ya döndüm. 1928 yılında Türkiye’de parti işleriyle uğraştım. O zamandan 1950 yılına kadar toplam 56 yıl hapis cezasına çarptırılmama karşın toplam 17 yıl cezaevinde kaldım. Başta Sovyet halkı olmak üzere, ilerici insanların mücadelesi sonucu cezaevinden çıkarıldım. Ben sayılı komünist şairlerindenim. Çok mutluyum. Çünkü büyük Ekim Devrimi’nin beşinci yıldönümünü Moskova’da kutladım, şiir yazdım. SBKP’nin 22’inci kongresini kutladık. Bu nedenle de şiir yazdım.

Artık 10 yıldır Moskova’da yaşıyorum. Ailem de yanımda. Bütün Sovyet halkı gibi buradaki yaşama alıştım.

Saygıdeğer Nikita Sergeyeviç, yardım edin, ben Sovyet vatandaşı olmak istiyorum.

En iyi dileklerimle.

Saygılarımla.

Nâzım HİKMET

7 ARALIK 1961”.

Uzun sözün kısası: Nâzım bilinçli olarak Rusya’ya kaçmış ve bilinçli olarak Sovyet vatandaşı olmak istemiştir. Bir insanın ölüsünün, vatan bildiği yerde bulunması da son derece normal ve hakkaniyet ölçülerine uygundur. O da 3 Haziran 1963’te Moskova’da ölmüş ve vatanının topraklarına gömülmüştür. Nâzım’ın mezarını Türkiye’ye getirmek isteği, bu insanın ruhî durumunu tartışmaya açmak ve onun Rusya’ya kaçma ve Sovyet vatandaşı olmak kararlarını aklı yerinde olmadığı bir zamanda verdiğini kabul etmek demektir. Şimdi Nâzım’ın mezarını Türkiye’ye getirmek isteyenlere soruyoruz:

Nâzım Hikmet deli miydi?

 

Atatürk’ün yorumu;

 

Nazım' ın KAFATASI, BİR ÖLÜ EVİ ve UNUTULAN ADAM isimli oldukça basit piyesleri Şehir Tiyatrosu' nun (Darulbedayi) sahnesinde aylarca oynanmış Nazım' a hem para hem şöhret temin etmişti. Üstelik Nazım' ın şöhreti Atatürk' e kadar ulaşmıştı.

Atatürk de, Nazım adına yapılan bu geniş reklam ve propagandaya pek itimat etmediği için:

- "Şunun bir şiirini kendi ağzından plağa alın getirin bakayım" demiş. Nazım' ın "Hazer" ve "Salkımsöğüt" şiirleri kendi diliyle plağa alınarak Atatürk' e dinletilmiş, Atatürk bunları dinledikten sonra aynen:

-" Bu şiirlerde Türk Milleti'nin hayatına kasteden bir bomba var" demişti.

Atatürk O' na ilk notu vermiş, şiirlerinin muhtevasında ki korkunç maksadı anlamış olmasına rağmen o günlerde Atatürk' e yakın olmağa çalışanlar, Atatürkçülüğü kimseye vermek istemeyenler, ona bu beyandan sonra bile methiyeler yazmışlar hatta Nazım mahkum olduktan sonra bile, ona hapishanede telif ve tercüme eserler yazdırtmak suretiyle maddi yardımda bulunmuşlardır.

 

 

Atatürk’e yorumu :

 

Ankara'da Atatürk'e genç bir şair olarak takdim edilip Atatürk tarafından kendisinden bir şiir rica edildiğinde reddedip arkasından "Ne yani sarhoş mezesi mi olacaktım?" diyen bir kişidir Nazım Hikmet Ran.
 
 Stalin için "Beni o yarattı." ifadesini kullanmış, Stalin'in öldüğü akşam Budapeşte radyosundan şiirler, ağıtlar söylemiştir.
 
 Stalin'e bu övgüleri düzen Nazım Hikmet'in çok ünlü Çanakkale Destanı şiiri ve özellikle de
  
 Sarışın bir kurda benziyordu
 Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
 Yürüdü uçurumun başına kadar,
 eğildi, durdu.
 Bıraksalar
 ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak
 ve karanlıkla akan bir yıldız gibi kayarak
 Kocatepe'den Afyon ovasına atlayacaktı."
 
 dizeleri bilinir de sonrasında "Biz Bolşevik değiliz ve olmayacağız." diyen Atatürk'e yazdığı bu şiir de acep ne kadar bilinir :
 
 Trabzon'dan bir motor açılıyor
 Sahilde kalabalık!
 Motoru taşlıyorlar
 Son perdeye başlıyorlar!
 
 Burjuva Kemal'in omzuna binmişler
 Kemal, kumandanın kordonuna
 Kumandan kahyanın cebine inmiş
 Kahya, adamların donuna!
 
 Uluyorlar!
 
 Hav... Hav... Hak... Tüü..

 

Önemli not: Nâzım Hikmet’in Türkçenin en büyük şairi olduğu şeklindeki iddia hakkında aydınlanmak ve etraflı bir Nâzım Hikmet tahlili okumak isteyenler şu yazıya bakabilirler/bakmalıdırlar: Prof. Dr. Birol Emil, Nâzım Hikmet Masalı, Türk Edebiyatı, Haziran 1996, sayı 272. s. 7.

 



Şiirin Ustaları ve Halk Ozanları sayfaları için kaynaklar:

Turkedebiyat.net - Antoloji.com - Turkceciler.com - wikipedia.org - ansiklopedikbilgi.com









Yorumlar
İçerik yoruma kapalıdır.


Yorum Yapın

Ad Soyad: Yorumunuz:
E-posta:
Tarih:
27.4.2024 14:41:24
 


 
 

 
 

 
 
 
 
 
 




Bu site Kişisel Yazar Web Tasarım projesi ile oluşturulmuştur.