|
Melih Cevdet Anday / Hayatı
(1915 - 2002)
Türk şair, romancı ve deneme yazarı. Çağdaş Türk
şiirinin önde gelen temsilcilerindendir.
İstanbul'da doğdu. Babası avukattı. 1931'de Kadıköy Ortaokulu'nu, 1936'da
Ankara Gazi Lisesi'ni bitirdi. Önce Ankara Hukuk Fakültesi'ne, sonra Dil ve
Tarih Coğrafya Fakültesi'ne girdiyse de, devam etmedi. 1938 yılında sosyoloji
öğrenimini için Belçika'ya gitti. Burada kısa bir süre kaldıktan sonra, II.
Dünya Savaşı nedeniyle yurda döndü. 1942'den başlayarak Ankara'da Milli Eğitim
Bakanlığı Yayın Müdürlüğü'nde danışmanlık, Ankara Kitaplığı'nda memurluk ve
gazetecilik yaptı. 1951'de İstanbul'da Akşam gazetesinde çalışmaya başladı.
Tercüman, Büyük Gazete, Tanin ve Cumhuriyet gazetelerinde fıkra yazarlığı,
sanat sayfası yöneticiliği yaptı, denemeler yazdı. 1954'ten başlayarak İstanbul
Belediye Konservatuvarı Tiyatro bölümünde fonetik-diksiyon öğretmenliği yaptı,
buradan 1977 yılında emekli oldu. 1964-1969 yılları arasında TRT Yönetim
Kurulu'nda çalıştı. 1979'da UNESCO Genel Merkezi kültür müşaviri olarak Paris'e
gitti. Hükümet değişince geri çağrıldı. 1983 yılında Cumhuriyet gazetesinde
haftalık denemelerini sürdürmekteydi.
Melih Cevdet Anday önce Mikado'nun Çöpleri adlı oyunuyla 1967-1968 İlhan
İskender Armağanı'nı aldı. Arkasından, Gizli Emir adlı romanıyla TRT 1970 Sanat
Ödülleri Roman Armağanı'nı kazandı. Bunu Tarjel Vesaas'dan çevirdiği Buz Sarayı
romanıyla TDK 1973 Çeviri Ödülü izledi. Teknenin Ölümü adlı şiir kitabıyla 1976
Yeditepe Şiir Aramağanı'nı, Sözcükler adlı kitabıyla da 1978 Sedat Simavi Vakfı
Edebiyat Ödülü'nü, Ölümsüzlük Ardında Gılgamış'la da 1981 İş Bankası Ödülü'nü
aldı.
Melih Cevdet Anday şiire lise sıralarında başladı. Gazi Lisesi'nden arkadaşları
Orhan Veli ve Oktay Rıfat'la birlikte ilk şiir denemelerini bu yıllarda yaptı.
Daha sonraları "Garip" hareketi çevresinde oluşacak beraberliklerinin
temeli böylece atılmış oldu. Daha lise öğrencisiyken Sesimiz adlı duvar
gazetesinde edebiyata ilgileri iyice belirmişti. Anday'ın ilk şiiri 1936
yılında Varlık'ta yayımlanan "Ukte" oldu. Aynı dergide bir iki yıl
yer alan ve dönemin egemen şiir tutumuna öykünen şiirlerinden sonra, 1938'den
başlayarak ölçü ve uyak kurallarına boyun eğmeyen şiirlerini yayımlamaya
başladı. Varlık dergisinde birlikte yaptıkları bir çıkışla, Orhan Veli, Oktay
Rıfat ve Melih Cevdet Türk şiirine yeni bir anlayış getirdiler. Kentte yaşayan
küçük insanların sorunlarını lirizme, ahenge, sese sırt çeviren bir sadelik
içinde ele alıyor, şiire girmez denilen konulara, sözcüklere özellikle ağırlık
veriyorlardı. Yaptıkları denemeler edebiyat çevrelerinde büyük ilgiyle
karşılandı, tartışmalara yol açtı. 1941'de çıkardıkları Garip adıl kitapta
Orhan Veli'nin imzasıyla bu yeni anlayışın temel ilkeleri şöyle açıklandı:
"Şiir, bütün özelliği edasında olan bir söz sanatıdır." Bu yazıda,
ölçü ve uyak sınırlamalarını kırmak, şairanelikten kurtulmak, halkın beğenisini
arayıp bulmak, klasik biçimlere başvurmamak, dize düşkünlüğünden kurtulup
şiirde bütünlüğe yönelmek gibi ilkeler öneriliyordu. Garip hem büyük bir ilgi
ve sevgi yarattı, hem de yergiye, hatta alaylara konu oldu. Ancak Türk şiirinin
genel çizgisi içinde, geleceğe uzanacak bir atılım yapılmış, şiiri kuşatan kimi
kısıtlamalar sökülüp atılmıştı. Melih Cevdet Anday'ın bu dönemde, Garipçiler'in
hep birlikte karşı çıktıkları şairaneliğe yatkın yönlerini bütünüyle örtmediği
gözlenir. Garip'ten beş yıl sonra çıkardığı Rahattı Kaçan Ağaç'ta toplumda
gördüğü yoksulluk, haksızlık gibi olgulara ince bir yergiyle karşı çıkarken,
bir yandan da uyak kullanarak geleneksel Türk şiiriyle uzak bağlar kurmaktan
çekinmez.
Anday, 1947-1949 döneminde yayımladıkları Yaprak dergisindeki şiirlerinden
oluşan Telgrafhane adlı kitabında toplumsal sorunlara bağlı konuları işlemeye
daha da ağırlık verir. Bu şiirlerde dil alabildiğine yalınlaşmış, büyük kent
insanının günlük konuşmalarındaki kimi deyimlerden bol bol yararlanılmıştır.
Ölçü, uyak, "Garip" şiirinde dışlanan söz sanatları da yeniden şiir
kurmakta yararlanılan öğeler arasına girmiştir. Bu dönemin en başarılı
şiirlerinden biri olan "Tohum"da ölçü ile uyağa büyük önem verilir.
Ayrıca, bütün şiir yarı gizli bir simgeyi yüklenir.
1956 yılında yayımlanan Yanyana'daki şiirlerin bu doğrultuda ilerlediği
görülür. Şiire geleneksel biçimler ağırlıkla girmiş, şiir dokusuna uyaklar
egemen olmuştur. Alay, ince yergi, lirizm, coşku yan yanadır. Kullanılan
sözcüklerde de bir değişme göze çarpar. Önceki dönemin ağaç, deniz, bitki vb.
somutluklarının yanı sıra, çağ, dünya, yeryüzü, doğa gibi soyut kavramlar
kullanılmaya başlanmıştır. Şair artık belirli düşünceler üzerine araştırma
yaparken, biçimin kusursuzluğuna iyiden iyiye özen göstermektedir. Süregiden bu
değişim üzerine düşünürken, "Garip" anlayışının 1950-1955 döneminde,
özellikle şiire yeni başlayanlar arasında olağanüstü yaygın bir etkisi
olduğunu, bir zamanların yeniliğinin artık iyice eskitildiğini de gözönünde
tutmak gerekir. Gerçekten de dönemin dergi sayfaları bu şiirin kötü
kopyalarıyla dolmuş, şiir giderek yalnızca küçük olayların basit bir dille
aktarıldığı, bütün gücü az sayıdaki dizelerin içine sıktırılmış küçük bir
buluşta olan bir tür haline gelmişti. Bütünüyle birbirine benzeyen bu şiirlerin
altında imza olmasa, kimin yazdığını çıkarmak nerdeyse olanaksızdı.
Melih Cevdet Anday, son kitabının üzerinden uzunca bir zaman geçtikten sonra,
1963'de Kolları Bağlı Odysseus'u yayımladığında edebiyat çevrelerinde belirgin
bir şaşkınlık görüldü. Daha öncenin açık, anlamını kolay ileten, tadına kolay
varılan şiirinin yerini, konusunu mitolojiden alan, kapalı, tadına güç varılan
bir şiir almıştı. İnsanoğlunun doğa karşısında gelişimini, "Neredeyiz?
Nereden geliyoruz? Bütün müyüz, parça mıyız?" gibi zamana bağlı olmayan
sorularla irdeleyen "zamansız" bir şiir.
Kolları Bağlı Odysseus ve ardından gelen Göçebe Denizin Üstünde ile Teknenin
Ölümü bir arada düşünüldüğünde, Anday'ın toplumsal sorunları aktarma ve uyarma
gibi daha önce şiirinde yer alan kimi görevleri düzyazıya aktarıp, salt
düşünsel bir şiire ulaşmak istediği görülür. Gerçekten de, 1960 sonrasında hem
Türkiye genelinde, hem Türk şiir ortamında çok şey değişmiş, daha önceleri
şiirin sözcülük etmeye çabaladığı kimi konular başka uzmanlık dalları
tarafından gündeme getirilip tartışılmaya başlanmıştır. Anday'ın kendisi de
deneme ve makaleleriyle bu tartışmalara katılabilmekte, görüşlerini
bildirebilmektedir. Öte yandan şiirinin bünyesine uymayan konuları,
insanlararası durumları 1965'ten sonra yayımlanmaya başlandığı romanlarında ele
alabilmekte, oyunlarında çağdaş insanın yerleşik değerlerle ve düzenle
çatışmasını irdeyebilmektedir. Böylelikle şiir artık kimi görüşleri aktarmak ve
yaymak yerine; yaşam, doğa, dünya, tarihsellik gibi felsefenin yüzyıllar boyu
uğraştığı konularda yoğunlaşmak olanağını yakalamıştır. Felsefeye bile öncülük
edebilecek, biçim yönünden kusursuz, anlam yönünden okudukça derinleşen bir
şiire ulaşılmıştır.
Anday'ın şairliği, tüm şiirlerinin derlendiği Sözcükler'de de görülebileceği
gibi durmadan gelişmiş sürekli bir gelişme göstermiştir. Yapıtları Rusça, Fransızca,
İngilizce, Bulgarca, Yunanca'ya, Sırp ve Polonya dillerine çevrilmiş;
UNESCO'nun Courrier dergisi 1971 yılında onu Cervantes, Dante, Tolstoy,
Unamuno, Seferis ve Kawabata düzeyinde bir edebiyat adamı olarak gördüğünü
açıklamıştır.
Şiirin
Ustaları ve Halk Ozanları sayfaları için kaynaklar: Turkedebiyat.net - Antoloji.com - Turkceciler.com - wikipedia.org - ansiklopedikbilgi.com
Yorumlar
İçerik yoruma kapalıdır.
|
|