|
Hüseyin Rahmi Gürpınar Romanları / Deli Filozof'tan
DELİ FİLOZOF'TAN
...................................
Ertesi günün Umranî derin bir uykuya daldı.Bu hal hastalığın şifaya
doğru dönüşüne bir alâmet miydi? Hayır, on dört saat sonra hastanın nefesi
küçüle küçüle büsbütün kesildi.Caizenin eski kocası ve şimdi birkaç günlük
amanı uykuya yumduğu gözlerini artık bir daha aydınlığa açamayarak âlemini
değiştirmişti.Onun geçici uykudan ebedî uykuya geçmesiyle zehir hemen saati
saatine hükmünü göstermiş oldu. Bu ölüm öbür hastadan saklanıldı.Zira o da
fenalaşmıştı.Umrani’nin cenazesi, Caizenin teselli kabul etmez nedamet
matemleri arasında derin hüzünle kaldırıldı.
İclâl de sevmediği kocasının tabutunu takipte gecikmedi.Onda da geçti
zannolunan hastalık, birden bire eskisinden daha şiddetle nüksetti.İshaller,
gaseyanlar başladı.Nabzı gittikçe azalarak fasılanıyordu.Ölümün bir vücuttan
hayatı kovmak için hamleler gösterdiği mücadele ânı artık gelmişti.İclâl iki
âlemin sınır çizgisinde, ihtilâçlar, ıspazmozlar içinde inliye inliye gittikçe
sönen gözlerini Çelebi'ye dikerek dakikadan dakikaya daha da kasılan sesiyle:
-Beğim...
-Efendim.
-Elveda!
-İclâl yapma öyle, ben bitiyorum.
-Bey, ben gidiyorum.
-Bir şeyin yok.Bir nöbet geldi, şimdi geçecek.
-Azrailin kucağındayım.Her adalem başka türlü titriyor.
-Korkma, korkma, şimdi geçecek diyor sana...
-Beyciğim...
-İclâlim...
- Teselli zamanında değil, son ayrılış anındayız.Beni sen affettin, fakat Allah
affetmedi.Beyim sarıl bana, sarıl bana.Sineni sineme bastır.Beni Azrailin
elinden ancak senin kolların kurtarabilir.Çelebi bütün ruhu ile bu nikâhsız
karısına sarıldı.Delikanlının dudakları yapışkan bir ter sızan soğuk bir ten
üzerinde aşkının son gıdasını soluyordu.Bir müddet böyle sarılı ve sessiz
sedasız durdular.Çelebi kolları arasındaki nazeninin vücudunu ecelin
pençesinden kurtarmağa uğraşıyordu.Nihayet Azrail galebe etti.Birkaç hafif
hıçkırık.İşte bu kadar.Filozof zadenin kucağından cansız bir ceset kalmıştı.
Çelebi ölüyü rahat döşeğine uzatarak dehşetle çekildiği anda boğuk boğuk matemi
bir ağlama işitti, başını çevirdi Caizeyi gördü.İki kardeş ölümün verdiği
dehşet içinde bir iki dakika sükût içinde bakıştılar.Nihayet Caize titrek,
ağlar bir sesle:
-Ağabey, dikkat ediyor musun?
-Neye?
-İclâl, İbrahim Paşazade Vasıf Beyin karısı Şadan hanımı hançerlemiş olduğu
ayni köşede ruh teslim eti.
-İlk kıskançlık ölümü hançerle, ikincisi zehirle vuku buldu.Meş'um oda.
-Ağabey, şeamet odada değil, insanlarda.Bizde, yaradılışımızda. İki cana
kıydık.
-Ben katil oldum, sen de yardımcım...Artık birbirimizin yüzünde bu
cinayetimizin nedamet lânetini okuyup duracağız.
-Kıskançlığın şiddet geçiriyor.
-Cinayetin günahı hiç gitmez, her zaman kalır.
Filozof Hikmetullah Efendinin aile faciası münasebetiyle son sözleri:
"Ey Adem oğlu!"
Dünyaları verseler kanmazsın.Cihanı yutsan doymazsın.Etrafında açlıktan
ölenlere acımazsın.Sen ve seninkiler siz toksunuz ya...Hamiyet, insaniyet,
merhamet, şefkat gibi kelimeler uydurmuş fakat manâlarını büsbütün
unutmuşsun.Sen zevk ve safa, bolluk içinde yaşa.Alınların kan teriyle sana bu
refahı temin edenler çalışmaktan, sefaletten kırılsınlar, Ne umurun!Bu hırs ve
tamah âleminde malik olmak ne demek?Bunu bilmek için beyhude lügatları karıştırma.Bu
kitaplardaki tarif ve tefsirler ve yalancıdırlar.Her şey sureti haktan
görünerek seni tuzağa düşürmek için tertip olunmuştur.
Tasarruf hakkının karşı kavramı muharebedir.İşte sana o terkipten çıkacağını
hiç beklemediğin bir kelime.Evet muharebe!...Karşındakini öldürüp onun postuna
girmek, vatanına, mülküne, karısına, evlâdına her şeyine malik olmak.Her ferdin
tasarrufuna geçer, her habbede bu muharebe vardır.Fakat şimdiye kadar müşkülün
halline gücü yetmediği için cemiyet onu bir takım alâyişli, göz boyayıcı
kanunlarla örtmüştür.Facia gizli cereyan eder. Kendinden âcizi muharebe ile,
iktisatla, tahakkümle öldürüp hürriyetine, varlığına sahip olmak...
.........................................
Hüseyin Rahmi GÜRPINAR
Yorumlar
İçerik yoruma kapalıdır.
|
|