D.Mehmet Doğan ile; Eğitim - Öğretim - Dil - Sözlük


1. Türkedebiyat.net  - 1947 yılında Ankara Kalecik’te doğdunuz.  SBF Basın ve Yayın Yüksek Okulu’ndan 1972 yılında mezun oldunuz. Türk Tarih Kurumu Yeni Türkiye Araştırma Merkezi’nde (1972-1974), Dergâh Yayınları’nda (1975-1977), TRT Kurumu’nda (1977-1978) çalıştınız. Türkiye Yazarlar Birliği’nin kuruluş çalışmalarını yürüttünüz ve Birlik Yayınları’nı kurdunuz. 1980’de Kültür Bakanlığı Sinema Dairesi’nde sözleşmeli film yapımcısı ve senaryo yazarı olarak çalıştınız. Film Denetleme Kurulu üyeliği yaptınız. Zaman gazetesinin yayın kurulunda yer aldınız ve bu gazetede “Kimlik” başlığı altında günlük yazılar yazdınız (1986-1987), Yörünge dergisinde haftalık yazılar yazdınız (1991-1992). Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde yazarlık dersleri verdiniz (1991-1993). Vakit (Akit) gazetesinde günlük yazılar yazdınız (1994-1996) ve Birlik Medya A.Ş.’nin Genel müdürlüğünü yaptınız (1994-1996). TBMM tarafından Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyeliğine seçildiniz (1996). Hareket, Türk Edebiyatı, Mavera, İslâm, İlim ve Sanat, İzlenim ve Nehir dergilerinde yazdınız. Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi ve Türk Aile Ansiklopedisi’nin yayınını yönettiniz. Türkiye Yazarlar Birliği Vakfı ve Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı’nın kurucularından olan Doğan, uzun süre Türkiye Yazarlar Birliği’nin genel başkanlığını yürüttünüz (1978-1996). RTÜK üyesi olarak görev yaptınız. Halen Türkiye Yazarlar Birliği  Onursal başkanısınız…

Hiç kuşkusuz sizi herkes tanıyor ancak ben yine de sormak istiyorum kimdir Mehmet Doğan?

D. Mehmet DOĞAN – Yazar, serbest yazar!

 

2. Türkedebiyat.net  - “Büyük Türkçe Sözlük” dışında “Batılılaşma İhaneti”,”Türkistan, Türkiye Gergefinde İran”, “Darbeler Müdahaleler ve Siyasi Sistem”, “Camideki Şair:Mehmet Akif”, “Halka Karşı Demokrasi”,” Tarih ve Toplum” isimli eserleriniz gerektiği ilgiyi gördüğüne inanıyor musunuz?

D. Mehmet DOĞAN – Saydığınız kitaplardan bazıları çok ilgi gördü, Batılılaşma İhaneti gibi, 1975’teki ilk yayınlanışından itibaren neredeyse her yıl yeni bakısı yapılıyor; Türkiye’de Darbeler Müdahaleler ve Siyasî Sistem gibi; bazıları da ilk baskılarıyla kaldılar, Türkistan Türkiye Gergefinde İran gibi...

 

3. Türkedebiyat.net  - Türkiye Yazarlar Birliğinin kuruluş çalışmalarını yürüttünüz. Birliğin amacı nedir ve sizce  bu amaçlara ulaşıldı mı?

D. Mehmet DOĞAN – Birliğin esas amacı yazarları bir çatı altında toplamak, meslekî dayanışmayı sağlamak ve yazarların ülkenin kültür hayatında söz sahibi olması için çalışmak. Bu amaçlara kısmen ulaşıldı. Otuz yıla yaklaşan bir  gönüllü kuruluş tarihi söz konusu, bunun Türkiye’de çok fazla örneği yok. Ama bu amaçlar bugünden yarına ulaşılabilecek amaçlar değil. Biz dönemimizin gerçekleri çerçevesinde bir faaliyet yürütüyoruz, bizden sonrakiler belki farklı çerçeveler kurarak, değişik faaliyet biçimleri geliştirerek birliği devam ettirecekler.

 

4. Türkedebiyat.net  - Büyük Türkçe Sözlük, Türkiye’deki ihtiva ettiği 90.000 kelime ile Türkçe’mizin günümüzdeki en derli toplu, en geniş ve en kapsamlı sözlüğü olma niteliğini taşımakta ve öğrenci, eğitimci ve aydınlarımızın ihtiyaç halinde müracaat edebilecekleri alanında en önemli eserlerden birisi olma özelliğini korumasına rağmen çok eleştirildi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

D. Mehmet DOĞAN – Sözlük gerçek anlamda eleştirilmedi; keşke eleştirilseydi! Bazı tarifleri, resmî-ideolojik görüşlere aykırı bulunduğu için tepki gösterildi. Yakında yayınlanacak olan kitabıma “Devlet Sözlük Yazar mı?” ismini koydum. Türkiye’de devletin, resmî ideolojinin yazdığı, belirlediği bir sözlük anlayışı var. Devlet, bir zamanlar sözlüklerin kelime kadrosunu belirlediği gibi, nasıl tarif edileceğini de tayin etti. Bu zihniyet günümüzde kısmen kırıldı, fakat bazı noktalarda direnmeye devam ediyor. İlle de bazı kelimeleri benim gibi tarif edeceksiniz diyor. Bu skolastik yaklaşım, bizim sözlüğümüzün yabancısı. Biz objektif, gerçekçi ve doğru tarifler yapmaya çalıştık. Bunun rahatsızlık uyandıracağını da biliyorduk. Fakat, Büyük Türkçe Sözlük, ilk yayınlanışından itibaren Türkiye’de sözlük anlayışının değişmesinde etkili oldu. Önce sözlüklerin kelime kadrosunun yetersizliği kabul edildi. Şimdi yeni yayınlanan sözlüklerin sözvarlığı bir hayli genişledi. Bu “kemiyet” kısmı kolay kabul edildi, “keyfiyet” (kalite) kısmı ise, sözlükçülük anlayışının değişmesini gerektiriyor. Bunun uzun vadede bir sonuca ulaşması mümkün, ama illa da ulaşacaktır. Türkiye ideolojik gözlüklerle, mankurt sözlükleriyle bir yere varamaz.

 

5. Türkedebiyat.net - Her gün kelime avında olduğunuzu biliyorum bir dil için sözlük ne ifade eder?

D. Mehmet DOĞAN – Sözlük bir dil için başlangıç kitabı. Sözlüğünüz yoksa, diliniz yoktur. Türkiye Cumhuriyet’ten sonra bir süre sözlüksüz kaldı. 1945’te okur yazarların eline 15 bin kelimelik bir resmi sözlük tutuşturularak bununla idare etmesi istendi. Osmanlı aydınları yüzbinlerce kelimelik kamuslara sahipti, Cumhuriyet aydınlarına 15 bin kelime yeterli görülmüştü! Aydınlar haysiyet gösterip buna isyan edemediler. “Sözlüğümüze dokunmayın, onu tahdit etmeyin, kelimelerimizle oynamayın” diyemediler...

 

6. Türkedebiyat.net  - Siz hazırladığınız sözlüklerle Türk diline hizmet eden ender insanların başında geliyorsunuz. Sizce eksik kalan bir şey var mı, varsa nedir? 

D. Mehmet DOĞAN – Bir sözlük hiçbir zaman tamam olmaz. Çünkü dil yaşayan bir varlıktır. Tabiî yüzyılımız ölü diller vakıasıyla da karşı karşıya. Bazı diller ölüyor, konuşan, yazan, hatta bilen kalmıyor. Türkçe böyle bir dil değil. Böyle bir dil olması için çalışanlar güçler var. Fakat maksatlarına ulaşamayacaklar. Türkçe konuşulan, yazılan ve yaşayan bir dil olmaya devam edecek. Elbette biz ona sahip çıkar, ihtimam gösterirsek.

 

7. Türkedebiyat.net  - Türk dilinin doğru kullanılması, okunması ve yazılması  nasıl sağlanır? Bu konuda kimlere hangi vazife düşüyor?

D. Mehmet DOĞAN – Eğitim-Öğretim sistemi, en önce, dilimizi öğretmeli. Ama daraltılmış, kısıtlanmış bir anlayışla değil. Zengin dilimizi, kelime haznemizi esas alarak öğretmeli. Eğer öğretim dili iyi bilinirse, çocuklarımız zengin bir kelime haznesine sahip olursa, bütün diğer dersleri kavramaları daha kolay olur. Elbette iletişim araçlarının da dilin doğru kullanılması veya yozlaşmasında rolü var. Fakat, asıl önemlisi, Devlet’in dil konusundaki tutumudur. Devlet 1930’larda Türkçe’nin tarihî yapılanmasına karşı çıktı ve Arapça ve Farsça kaynaklı kelimeler karşı tavır koydu. Bu tavır aynı zamanda, batı dillerine, Latince’yi kök dil olarak kabul edilen dillere karşı gösterilmedi. Arapça, Farsça kaynaklı kelimeler sözlüklerimizden tasfiye edildi. Fakat, Devlet batı dillerine karşı bir tutum oluşturmadığı için, yerine Fransızca’dan, İngilizce’den veya esas olarak Latince’den kelimeler girdi ve yaygınlaştı. Şimdi bu sürecin hızlandığını görüyoruz. Bu noktada yapılması gerekeni ne tabelalarına İngilizce, Fransızca ibareler koyan esnaftan, ne de daraltılmış bir Türkçe ile İngilizce karışımı konuşan iletişim araçlarından beklemeli. Devlet önce tavrını doğru belirlemeli ve icraatını göstermeli.

 

8. Türkedebiyat.net  - Günümüz medyasında ve bazı kitap ve dergilerde doğudan gelen veya Osmanlı’dan gelen kelimelere karşı bir duvar olmasına karşın batıdan gelen kelimelere karşı kapı açık tutulmaktadır, sizce bu  söylem doğru  mu?. Eğer doğru buluyorsanız bunun Türk diline faydası veya zararı nedir? 

D. Mehmet DOĞAN – Bu “söylem” dilin ideolojik çerçevede ele alınması, bin yıllık bir birikimin bir kenara bırakılarak sıfırdan başlanması anlamına geliyor. Hafızanızı silmelisiniz ki, yeni unsurlara yer açısın. Bu yeni unsurlar gerçek Türkçe, öztürkçe olarak propaganda edilmesine rağmen, batı dillerinden geçen unsurlardır. Bugünün Türkçe’sinde, arı dil kelimelerden çok batı dillerinden geçen kelime var. Bize göre, dil arılaştırmacığı, uzan vadede batı dillerini yerleştirmeye hizmet etmiştir.

 

9. Türkedebiyat.net  - Osmanlı’dan kalan veya Asya’dan alınan bazı kelimelerin yerine TDK tarafından yeni kelimeler türetilmekte ve bunların bazıları kabul görmekte, bazıları da kabul görmemektedir. Bu şekilde Türkçe’nin yabancı kelimelerden arınacağına inanıyor musunuz?

D. Mehmet DOĞAN – Bir dil hiçbir zaman yabancı kelimelerden tamamen arınmaz. Bu bir aldatmacadır. Kültürümüzün malı olmuş, medeniyetimizin kelimelerine karşı açılan savaş zihni faaliyetlerimizi aksatmış düşünme melekelerimizi dumura uğr8atmıştır. Yeni buluşlara, kavramlara karşılık bularak bunları yerleştirmeye çalışmaya bir itirazımız yoktur. Kültürümüzün malı olmuş kelimelerimize karşılık uydurmak tasvip edilebilir bir şey değildir.

 

10. Türkedebiyat.net  - Günümüzdeki eğitim sistemini yeterli buluyor musunuz? Bulmuyorsanız size göre neler yapılmalı? Bu eğitim sistemi içinde Türkçe’ye yeteri kadar yer verildiğine ve müfredatların yeterliliğine inanıyor musunuz?  Bu konuda nasıl bir çalışma önerirsiniz?

D. Mehmet DOĞAN – Türkçe eğitim-öğretim sisteminde önemseniyormuş gibi yapılıyor. Fakat, uygulamada bunun sonuçları görülmüyor. Çocuklarımız dar kelime bilgisi ile yetiştiriliyorlar. Türkçe’nin güzel metinleri ile çok fazla karşılaşamıyorlar. İlk öğretim ders kitaplarında yer alan metinlerin çoğu, Türkçe özürlü. Arıdilcilik ideolojisi hâlâ öğretimin bel kemiği. Geniş, zengin, güzel Türkçe’yi esas alan, bu eski bu Arapça, bu Farsça vs. demeyen, çocuklarımızın zihnini arıdil hurafesi ile bulandırmayan bir öğretim sistemine geçmek zorundayız.

 

11. Türkedebiyat.net  - Zaman zaman medyanın bazı kesimleri ve sivil toplum kuruluşları  tarafından da dile getirilen yabancı isimdeki işyerlerinin isimlerinin değiştirilmesi veya yeni açılacakların yasaklanmasına dair bir karar sizce çok radikal bir karar mı olur? Sizce bu konuda ne yapılmalı?

D. Mehmet DOĞAN – Türkiye’de dil zeminini batı dillerine açan zihniyet, şimdi de o zeminde üreyen hastalıklardan şikayetçi oluyor. Kanun çıkararak bu hastalıkları tedavi etmeye kalkışıyor. Hiç bir hastalık, sosyal hastalıklar da kanunla tedavi edilmez. Diline güvenmiyorsan, nesillerini bu şekilde yetiştirilmiyorsan, ortaya çıkacak sonuçlardan neden şikayetçi olacaksın ki?

 

12. Türkedebiyat.net  - İletişim araçları aracılığı ile her gün biraz daha evrensel oluyoruz. Türkçe’den başka dillere çevrilecek edebi eserler hakkında çeviri yapacaklara önerileriniz var mı? Varsa nedir?

D. Mehmet DOĞAN – Türkçe, cumhuriyetten sonra içine kapandı. Dünya okyanusunda bir ada gibi kaldı. Türk edebiyatının dışa açılması, ancak ideolojik merkezlerin kayırmalarıyla oldu. Gerçek anıt eserlerimizin dünyaya açılması, dünyada tanınması için hâlâ yapacak çok şey var.

 

13. Türkedebiyat.net  - Ülkemizde sözlük hazırlayanlardan ilk akla M. N. Özön'ün,  Mehmet Ali Ağakay, Kemal Demiray, Pars Tuğlacı, Mehmet Bahaeddin Toven, Ferit Devellioğlu, Ali Püsküllüoğlu geliyor. Onların dile bakışı ile sizin dile bakışınız arasındaki fark nedir?

D. Mehmet DOĞAN – Türkiye’de bir “devlet sözlüğü” var, bir de yanaşık düzen sözlükleri. Burada M.Nihat Özün ve Ferit Devellioğlu’nun Osmanlıca sözlükleri ile son baskısı Cumhuriyet’in ilk yıllarında yapılan B. Toven’in sözlüğü dışındaki sözlükleri ifade edecek bir çerçeve çizdiğimi söyleyebilirim. Bizim dile bakışımız, ideolojik, müdahaleci değildir. Biz dilimizi tarihî derinliği içinde kabul ediyor ve böyle gelişmesini istiyoruz. Onun hoyrat ellerin müdahalesinden çok zarar gördüğünü düşünüyoruz.

 

14. Türkedebiyat.net L - Sizin,  devletin sözlük yazmasına karşı olduğunuzu biliyorum, sebebi nedir? 

D. Mehmet DOĞAN – Bakkal işletmeyi beceremeyen devlet, ne için sözlük yazsın ki? Ayrıca devletin ideolojik doğruları, belli bir dönemle sınırlıdır. Ezelî ve ebedî değildir. Dil ise, geçmişten geleceğe uzanan bir gerçekliktir. Ona bir dönemde yapılan müdahale, buna sözlük yazmak da dahildir, kötü sonuçlar vermiştir. Bu yanlıştan dönülmesi gerekir. Sözlük sözlükçülere, dilcilere bırakılmalıdır, işe siyaset bulaşmamalıdır.

 

15. Türkedebiyat.net  - Türk dilinin, siyasi-ideolojik görüşe kurban edilmesi konusunda ne düşünüyorsunuz? 

D. Mehmet DOĞAN –Türkçe 19. yüzyılda yeni bir gelişme sahfasına girdi. Batıda gelişen bilim ve sanat eserlerini Türkçe ifade etmek için ciddi çabalar sarfedildi. Böylece 19. yüzyıldan itibaren Türkçe, Arapça’nın ve Farsça’nın da önüne geçti. Bu dönemin Türkçe’sinde elbette çok sayıda Arapça ve Farsça kelime vardı. Fakat, bu nakise değildi. Batı dillerinin hepsinde eski yunanca, Latince kelimeler büyük bir yer tutar; onlar bundan asla gocunmazlar. Bütün ilim terimleri bu eski kök dillerden türetilir. Osmanlılar da batı ilimlerini aktarırken, Arapça’dan, Farsça’dan yararlandılar. Yeni ilim ıstılahları ürettiler. Zengin dilimizi daha de zenginleştirdiler. Bu geniş, zengin ve kullanışlı dile karşı yürütülen harekat, aslında bizim 19. yüzyılda başlayan dinamizmimizi ortadan kaldırmaya yönelikti. İşe milliyetçilik salçası (sosu) katıldı. Milliyetçilik, dili daraltmak, üç beş bin kelime ile konuşup yazmak şeklinde anlaşıldı. Halbuki, bir toplumun dili onun tarihidir, tarihî macerasının taşıyıcısıdır. Dilimizin 19. yüzyılda kazandığı dinamizmi engelledik, fakat yeni bir dinamik yapı oluşturamadık; zaten oluşturamazdık. Belki de bu hareketi yönetenler, bunun olamayacağını biliyorlardı. Bile bile bu işe girdiler, çünkü, Türkiye’nin İslâm dünyası ile ilişkilerinin kesin bir tecride uğratılması gerekiyordu. Dil de bu yalıtmanın araçlarından biriydi.

 

16. Türkedebiyat.net  - Bilim yapılmayan dillerin bir gün yeryüzünden silineceğine dair görüşler var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

D. Mehmet DOĞAN – Sadece ilim yapılmayan değil, edebî eser verilmeyen dillerin günümüz dünyasında varlıklarını sürdürmeleri imkansızlaşıyor. Sadece konuşmak yetmiyor.  İfade etmek, yazıya geçirmek ve dilinizle düşünüp eser ortaya koymak gerekiyor. Bu mekanizma çalışmazsa, çalışmaz hale getirilirse, bir dilin çok uzun süre varlığını sürdürmesi mümkün değildir. Türkçe böyle bir sürece sokulmak isteniyor. Bir önceki YÖK başkanının beyanatı var: Türkçe’yle ilim yapılamaz! Başka bir ülkede olsa böyle konuşan bir kimse bir saniye bile yüksek öğretimin başında tutulmazdı! Ama tutuldu, o da bize ait unsurlarla bu arada dilimizle mücadele etmeyi sürdürdü!

 

17. Türkedebiyat.net  - Yazar okulu-şiir okulu gibi okulların gerçekten de yazar ve şair yetiştirdiğine inanıyor musunuz? Eğer yetiştiriyorsa Türk  edebiyatının sorunsalı nedir?

D. Mehmet DOĞAN- Diğer çalışmalar için bir söyleyecek değilim, Türkiye Yazarlar Birliği’nin yazar okulu yazar yetiştirmek iddiasında değil. Yazar olmak isteyenlerin ufkunu genişletmek, önünü açmak, işe ısındırmak için programlanmıştır. O yüzden yazı tekniği ile ilgili dersler ağırlıkta değildir. Bu dersler devam ederler, yazarlık zeminini tanırlar. Sonrası zaten öğretimin, okulun işi değildir.

 

18. Türkedebiyat.net  - Dolunay şiir şölenlerinin hemen hemen hepsine katıldınız. Bahaeddin Karakoç’un şiiri ayağa kaldırmak adına bir nebze de olsun şölenlere verdiği ağırlığı nasıl değerlendiriyorsunuz?

D. Mehmet DOĞAN- Bahaeddin Karakoç ustamızın çabaları gerçekten önemlidir. Taşrada süreklileştirilebilmiş nadir faaliyetlerdin birine öncülük etmiştir.

 

19. Türkedebiyat.net  - Sizce edebiyatın dini, mezhebi, politik görüşü olur mu?

D. Mehmet DOĞAN – Elbette bu etiketler altında edebiyat yapılmaz, fakat edebiyatın ve bütün sanatların inanç, düşünce ve kültürel arka planları vardır. Bu arka plan, şairin, yazarın, sanatçının kişiliğidir, kimliğidir. Bu kişilik ve kimlik esere hiç yansımamış olamaz. Propagandacı edebiyat ve sanat, gerçek edebiyat ve sanat olmaz. Fakat, dinden, kültürden, aidiyet unsurlarından soyutlanmış bir sanat ve edebiyat da olmaz.

 

20. Türkedebiyat.net  – İnternet ortamındaki edebiyat, şiir vs siteleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu sitelerin edebiyata katkısı ya da zararı nedir?

D. Mehmet DOĞAN –İnternet, edebiyat ve sanata yeni bir alan açıyor gibi. Daha başlangıç halinde. Dergi çıkarmanın, kitap yayınlamanın maddi zorlukları yanında, internet ortamının kolaylıkları var. Bu elbette güzel bir şey. Fakat, zorlukların süzgecine de ihtiyaç duyulabilir. Yoksa herkes ben yaptım oldu diye ortaya çıkar.

 

21. Türkedebiyat.net  – Gelişen teknoloji ile yayın hayatının tamamen internet ortamına taşınırsa bunun edebiyata zararı olur mu?

D. Mehmet DOĞAN – Bunu zarar veya fayda ölçüleriyle değerlendiremeyiz. Yeni bir durumla karşı karşıyayız. Sonuçları üzerinde konuşacak kadar tecrübe sahibi değiliz.

 

22. Türkedebiyat.net  – Eline kalem alan bir çok kişinin belli ücretler karşılığında kitap çıkarmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bunun edebiyata zararı nedir? Yazarlar birliği olarak buna bir önlem almayı düşünüyor musunuz?

D. Mehmet DOĞAN – Kitap yazmayı, eser ortaya koymayı önlemek düşünülemez. Kalite ise, öncelikle okuyucunun konusudur. Okuyucu bulan eser, yayınlanır. Yayından sonra onu okuyucu ölçüleri dışında değerlendirmek için çeşitli mekanizmalar vardır. Türkiye’de pek iyi işlemeyen eleştiri gibi.

 

23. Türkedebiyat.net  – Ülkemizdeki okuma oranının bu kadar düşük olmasını neye bağlıyorsunuz? Nasıl bir tedbir almalıyız?

D. Mehmet DOĞAN  - Okumak, kişiye ekonomik ve sosyal bir değer katmıyor anlaşılan! Diğer değerler ise, büyük çoğunluğu ilgilendirmiyor! Türkiye’de bir taraftan okur yazarlık yüceltiliyor, diplomalı okur yazarlarımız çoğaltılıyor, diğer taraftan cehalet baş tacı ediliyor. Bilmek, doğru olanı öğrenmek, doğru olanı öğrendikten sonra buna göre davranışlarını düzenlemek bizim öğretim sistemimizin esası değildir. Bizim sistemimiz, nascı, dogmacı bir yapıdadır. İdeolojik doğrular öğretim sisteminin esasını teşkil ediyor. Böyle bir sistemde yetişen gençler okumayı, okuyarak gerçeklere ulaşmayı faydalı olmaktan çok zararlı görüyorlar muhtemelen.

 

24. Türkedebiyat.net  - Milli Eğitim Bakanlığı, okullara gönderilmek üzere, Türk ve dünya edebiyatından 100 eseri seçmeye karar verdi. Bunu yeterli buluyor musunuz? Sizin de “OKUMA REHBERİ” ismi altında tavsiye ettiğiniz kitaplar vardı. Benzerlikler var mı? Bu tür çalışmalar gençlere okuma alışkanlığı kazandırır mı?

D. Mehmet DOĞAN – Bakanlığın bu yöndeki çalışmaları olumluydu, nitekim biz de destek verdik. Fakat, listenin sonuçlandırılmasında asıl etkili olan bürokrasi oldu. Buna rağmen, temel eserlerin belirlenmesi bakımından iyi bir başlangıçtı. Fakat uygulamada ipin ucu kaçtı. Yüz temel eser diye orta konulan piyasa kitapları işi sulandırdı. Aslında temel eser denilen metinleri Bakanlık bassa veya ölçü getirse idi, iyi olurdu. Bizim, “Kitaplık Kılavuzu” isimli kitap çağımızda çeşitli alanlarla ilgili bazı temel kitapların listesi veriliyor. Yani kütüphane kurmak isteyenlere yardımcı olunmak isteniyor.

Bu çalışmalar gençlere okuma alışkanlığı kazandırır mı? Kısmen faydalı olur. Fakat, bizim okumamamız sosyal bir rahatsızlık. Bunun giderilmesi gerekiyor, öncelikle.

 

25. Türkedebiyat.net  – Bir yazar olarak Türkiye’deki eğitim sistemini yeterli buluyor musunuz?

D. Mehmet DOĞAN – Elbette bulmuyorum. Türkiye’de eğitim sisteminin zembereğini biz kurmuyoruz. Onu yenileştirmek için atılan bütün adımlar, akamete uğratılıyor. 

 

26. Türkedebiyat.net  – İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif’le ilgili çalışmalarınız, faaliyetleriniz var. Türkiye Yazarlar Birliği Vakfı’nın Mehmet Akif Araştırmaları Merkezi’nin başkanısınız. Bu sene Akif’i anma toplantıları her yıla oranla daha farklı oldu bunun sebebi nedir?

D. Mehmet DOĞAN – 2006 yılı, İstiklâl Marşı’nın TBMM tarafından millî marş olarak kabulünün 85. ve Mehmet Âkif’in vefatının 70. yılı idi. Bunun için, ilgililere başvurduk; 12 Mart ile 27 Aralık arasında Mehmet Âkif Yılı ilan edilmesini istedik. Fakat bir cevap alamadık. Bunun üzerine Türkiye Yazarlar Birliği’nin kaynaklarıyla ve gönüllü kuruluşların katkılarıyla çeşitli faaliyetler yapmaya çalıştık. Bazı resmi kurumlar da bize destek oldular. PTT iki adet pul çıkardı. Millî Eğitim Bakanlığı ilk öğretim ve lise öğrenciler arasında üç dalda yarışma açtı. Bazı belediyeler ve gönüllü kuruluşlar paneller, sempozyumlar yaptılar. Türkiye Yazarlar Birliği’nin öncülüğünde, Eğitim-Bir-Sen, Memur-Sen, MÜSİAD Ankara Şubesi, Polatlı Belediyesi, Sağlık-İş, TOBB 70 yıl sonra Mehmet Akif Bilgi Şöleni’ni gerçekleştirdiler. 2007’nin 12 martına kadar bu çerçevede bazı faaliyetler devam edecek.

 

27. Türkedebiyat.net  – “Şairler Meydanı”, “Ulu Camiler”   isimli belgesellerin senaryo yazarlığını yaptınız. Başka projeler var mı?

D. Mehmet DOĞAN – Epey zamandır sinemayla ve televizyonla uğraşamıyorum. Kitaplara ve diğer kültürel faaliyetlere yoğunlaştım. Ciddi bir teklif gelirse, soluklanmak için böyle işlerle meşgul olabilirim.

 

Çok teşekkür ederim hocam.




(Türkedebiyat.net sitesi adına Leylâ Akgül'ün D.Mehmet Doğan' la yaptığı söyleşi)








Yorumlar
İçerik yoruma kapalıdır.


Yorum Yapın

Ad Soyad: Yorumunuz:
E-posta:
Tarih:
23.11.2024 06:14:23
 


 
 

 
 

 
 
 
 
 
 




Bu site Kişisel Yazar Web Tasarım projesi ile oluşturulmuştur.