|
Şiirin Gizemi Ezgidedir / Louis Aragon
Şiirin
Gizemi Ezgidedir
Şiirden, fizik ya da marangozluktan söz eder gibi konuşan insanlar vardır
ve bunlar, sözü aldıklarında, bakın bu olmamış, bunun yetkinliğini kanıtlayacak
hayal gücü, bu işin üstesinden gelemiyor diye, ya da, bu masa dingilliyor, üzerine
dayanılmaz, üstüne bir çiçek vazosu bile konulmaz, demekten öte gidemezler.
Şiirden, büyü ya da dinden söz eder gibi konuşan insanlar vardır ve bunlar,
olsa olsa, gizemli olma gizemliliğin özünde vardır, fakat bu, neden ileri gelir
bilinmez diyebilirler, ya da cübbeleri, eteğini kaldırma savındakilerin, kutsallığa
karşı saygısızlığından dem vururlar. Şiir üzerine konuşan ciddi insanlar olduğu
kadar, ciddiyetten uzak kişiler de vardır. Onları yargılamakla uğraşacak
değilim.
Tüm şiirlerin akıldışı olduğuna katılıyorum, artık bunun karşısında
şaşkınlık duymayanlar, şiiri gerçekten duyabilirler mi hiç? İnsanoğlunun en
büyük yaratılarından biri olan bu akılalmazlık bilgi nesnesine dönüşmekle kendi
kendisini yitirebilir mi? Değişik yönlerden beni inandırmaya çalıştıkları şey,
hiç kuşkusuz bu olsa gerek. İnsana ait tüm nesneler gibi, şiirin de eskidiği ve
yaşayan her varlık gibi kendi kendisini yenilediği gün gibi ortadayken, kim
bilir, hangi ebedi şiir adına yapıyorlar bunu? Şiir durağanlaştığında, bir
bilgi nesnesine dönüştüğü kuşku götürmez; fakat benim asıl suçlandığım şey,
şiirin izlediği yolun ve ölümsüzlüğünün sûregidecek bir gizemi oluşturmasına
kayıtsızlığımdır.
Düzyazı biçimindeki şiirin, bir sone gibi, insanların gözünde
esrarengizlikten kurtulmuş bir şey olacağı günler gelecek mi? Oldukça yüklü
geçen bir yüzyıldan sonra, henüz böyle bir şeyin gerçekleş memesinden
yararlanmak gerekir. Her zaman, karşısında düşüncenin tökezlediği bir iki
soruyu bu kadar açıkça soran şiir ya da şiir biçimi var mıdır? Düzyazı,
dizelere göre, daha değersiz ve herkese iletilebilen bir düyetisine daha
yakındır ve bu nedenle, düzyazıya dayalı şiirin, şiir öncesi boşluk, başlangıç,
onu izleyen duraklar ve bitiş gibi sorunlarını böylesine kolay ortaya koyması,
buna dayanmaktadır. Aynı biçimde, ressamlar da, resmi yapılan şeyi tuvalin
ortasına, boşlukları da çerçevenin kenarlarına doğru yerleştirme saplantısı
içindedirler. Bunlara göre resim, temsil edilen şeylerin derece derece
ilerlemesi ya da gitgide yoğunluğunu yitirmesiyle sonuçlanır. Hiç kuşkusuz,
dizelerden oluşan şiir de aynı sorunlarla karşı karşıyadır, fakat, buradaki göz
aldanması, çağdaş ve serbest ya da uyaksız dizelerde de olduğu gibi, daha çok
ortaya çıkmaktadır. Belki de şiirde her defasında yeni bir satıra geçilmesi,
bizi şiirin son hecesine ya da söz gelimi son sese geçişine hazırlıyor
olabilir. Bu şiir diye öne sürülen düzyazı parçasının, şiir öğelerinden
yalıtılması neye patlamaktadır? Bu tarz düşünülmüş nesre dayalı bir şiiri,
şimdiye dek şiir, makale ya da bir makale parçası olmayan bu yalıtılmış nesir
parçasını tanımamıza yarayacak bir kural var mı?
Jules Renard’ın Tabiat Bilgisi gibi, nesre dayalı şiir olmanın tüm dış
görünümünü taşıyan kimi metinlerin, hiçbir zaman şiir olarak ele alınmadığı ve
kabul edilemeyeceği, nedenleri gösterilerek açık bir biçimde anlatılabilir mi?
(Bu parçalarda, şiirsel özniteliğin bulunmadığı sonucunu ortaya çıkaran yanıt,
kızınızın neden dilsiz olduğunun açıklanmasıyla aynı değeri taşımaz. Çünkü bir
şiir, dizelerle yazıldığı halde tatsız tuzsuz bir şeyse ve hiç bir şiirsel
yankı uyandırmıyorsa, bunun şiir olmadığı değil ama kötü bir şiir olduğu
söylenir.) Nesre dayalı şiiri şiir yapan şey, ne düzenleme, ne tümceler arası
belli bir denge, ne de belli bir gelişime dayalı olmasıdır. Bu konuda ikna
olmak için, düzyazıya dayalı şiirleri okuyup birbiriyle kıyaslamak yeterlidir.
Bu tür şiirlerin fıkra, fabl görünümünde olanları bulunduğu gibi, betimleme
yapanlar ve bir de yalnızca sözcüklerin lirik bir biçimde akışından meydana
gelenleri de vardır.
Şiir, tarihiyle, türkülerini söyleyenler ve gerçek solfejiyle ve de
aslında hiçbir zaman ortadan kaldırılamayacak olan gizemini adım adım geriletme
olanaklarıyla bile, neden öğretilmesin... Fakat, eğitimin ve şiir sanatından
öğrenilebilecek her şeyin ötesinde, geriye kalan bir şey vardır, .şiirin
ezgisi... Başka hiçbir şeye indirgenemeyecek olan yalnızca ezgidir. Paulhan’ın
gizemli bir öz taşıdığını söylediği gizemlilik. tam anlamıyla budur. Ezgi, şiirin
hem saygınlığını sağlar, hem de başarısının göstergesi olur. Ezgi, şiirsel
yanıtlamaya boyun eğmemenin öğesidir. Ezgi, şiirin iletişimini sağlayan ve onda
mündemiç biricik nesnelliktir. Şair, bazen açgözlü bir akbaba öznesiyle
mücadele eden bir Promethe ya da, kendi şiirlerini yiyen Ugolin ya da öznenin
Python’u tarafından onlarla birlikte boğulmuş Laocoon olabildiği gibi, hiç
kuşkusuz, kalbi acılarla dolu, duyduklarını yazan bir insan da olabilir.
“Gülünç bir düşüncenin hizmetinde olan şiir”, her türlü düşüncenin
hizmetinde olan her türlü şiiri mahkûm etmeye yeterli değildir.
Louis
Aragon
Çeviri: Eser Yalçın
Yorumlar
İçerik yoruma kapalıdır.
|
|